Ölümsüzlük sekülerleşti. Tanrılar ve melekler âleminden koparılıp alınan bu mesele bugün artık filozoflar, bilim insanları ve Silikon Vadisi’nin etkili isimleri tarafından hem entelektüel hem de finansal anlamda ciddi yatırımların nesnesi haline geldi. Daha şimdiden yüzlerce insan bilimin yeteri kadar ilerleyip kendilerine ikinci bir yaşam şansı sunmasını beklerken öylece ölmektense “dondurulmayı” tercih etti bile. Peki ama ölüm mefhumunu bir problem olarak kavrarsak tartışılagelen bu spekülatif “çözümlerin” ahlaki sonuçları nelerdir?
Şuan için konuşursak elbette elimizde insanlara ölümsüzlüğü bahşedecek araçlar yok; bu araçların olup olmayacakları da çok belli değil. Ancak iki varsayımsal yol şu ana dek en çok ilgi gören ve dikkat çeken seçenekler oldu: Gençleştirme teknolojisi ile zihin nakli (veya zihin yükleme işlemi).
Fütüristik bir gençlik iksiri gibi görülen gençleştirme teknolojisi, yaşlanmanın hücresel düzeyde yarattığı hasarı ortadan kaldırmayı ve tersine çevirmeyi vaat ediyor. Aubrey de Grey gibi bazı gerontologlar, yaşlanma dediğimiz şeyin düzenli aralıklarla hücrelerimizi değiştirerek veya onararak atlatabileceğimiz bir hastalık olduğunu iddia ediyor. Somutlaştırırsak; birkaç yılda bir gençleştirme kliniğini ziyaret etmemiz gerektiği düşünülebilir. Doktorlar yalnızca kanserli, enfekte olmuş veya başka türden şeylerden dolayı sağlıksız olan hücreleri ayıklamakla kalmayacak aynı zamanda sağlıklı hücrelerin daha verimli ve etkili bir şekilde yenilenmesini ve biriken atıkların temizlenmesini de teşvik edecekler. Bu köklü rötüşler (veya onarımlar) vücudunuzda “saati geri alıp” ve sizi fizyolojik yaşınızdan daha genç kılar. Fakat yine de akut travma (yani bir kaza sonucu olsun veya olmasın yaralanma ve zehirlenme gibi durumlar) nedeniyle ölüme karşı eskisi gibi savunmasız kalırsınız.
Gençleştirme işlemi epey düşük riskli bir çözüm gibi görünüyor, çünkü yapılan şey vücudunuzun kendi öz bakım yeteneğini arttırıp uzatıyor ve geliştiriyor. Fakat biyolojik bir bedende sonsuza dek yaşamak istiyorsanız bunun gerçekten de çok güvenli bir yaşam olması gerekir. Sonsuz yaşama sahip olmak demek her türlü fiziksel zarardan/hasardan kaçınmak demektir, ki bu da sizi tarihin en endişeli insanlardan biri yapar.
Sözünü ettiğimiz diğer seçenek beyninizin dijital olarak taranarak bir bilgisayara kopyalanma işlemi olan, zihin nakli veya zihin yüklemedir. Bu yöntem, bilincinizin bir tür organik hard diskte (sabit diskte) çalışan yazılıma benzediğini varsayar; yani sizi siz yapan şey beynin işlemlerinde depolanan bilgilerin toplamıdır, ki bu sayede de benliği farklı bir fiziksel yapıya veya platforma taşımak mümkün olmalıdır. Bu yöntem ve mesele oldukça tartışmalı olmaya devam etmektedir. Fakat “siz” dediğimiz şeyin aslında hangi mekanda veya nerede bulunduğu sorusunu bir kenara bırakıp günün birinde beyni dijital formda kopyalamanın mümkün olabileceği fikri üzerinden devam edelim.
Gençleştirme işlemi ile kıyaslandığında, zihin yükleme aslında hakiki ölümsüzlüğe çok yakındır. Tıpkı günümüzde dosyaları harici disklerde ve cloud depolama alanlarında yedeklediğimiz gibi; yükleme yapıldıktan sonra zihniniz sayısız kez kopyalanabilir ve güvenli başka alanlarda yedeklenebilir; ki bu sayede doğal veya beşeri kaynaklı bir felaketin zihninizin kopyalarını yok etme olasılığı epey düşük olur.
Sözünü ettiğimiz bu avantajına rağmen zihin yükleme yöntemi bazı zorlayıcı ahlaki problemleri de beraberinde getirmektedir. David Chalmers gibi kimi filozoflar, yüklemesi yapılan kişinin dünyaya yönelik herhangi bir bilinçli deneyime sahip olmadan salt işlevsel olarak eski benliğiyle birebir aynı görünme olasılığı olduğunu iddia ediyor. Kendiniz olmak bir yana, bir insandan çok bir zombi olursunuz. Yine de, Daniel Dennett gibi isimler bunun çok da ciddi problem olmayacağını savunur. Ona göre siz, beyninizin süreçlerine ve içeriğine indirgenebilir olduğunuzdan ötürü (üzerinde işlem gördüğü veya bulunduğu yapı/tabaka her ne olursa olsun) beyninizin işlevsel açıdan özdeş olan bir kopyası zaten bizzat sizden başka bir şey olmayacaktır.
Fakat bunlardan fazlası var, yükleme/aktarma işlemenin aktarılan zihne nasıl hissettireceğini bilemeyiz. Aktarım gerçekleştikten sonra bir tür kopma/kesinti gibi bir şey mi yaşayacaksınız yoksa bunun da dışında bambaşka bir şey mi? Bir de şöyle düşünelim: Ya dijital bir varlık olarak varoluşunuz da dahil olmak üzere tüm bu süreç biyolojik varoluştan niteliksel olarak sizi dehşete düşürecek veya katatonik hale getirecek kadar çok daha kadar farklıysa? Şayet böyle bir şey olursa ya diğer insanlarla ve dışardakilerle iletişim kuramaz veya kendinizi kapatamazsanız? (Çevirmen Notu: katatonik durum ile kast edilen hareketsiz ve tepkisiz kalma hali olarak tanımlanan psikomotor bir rahatsızlık). Bu durumda eriştiğiniz ölümsüzlüğünüz bir nimetten ziyade bir lanet olacaktır: Haliyle ölüm o kadar kötü bir şey olmayacaktır; fakat artık sizin için bir ölüm seçeneği de mümkün olmayabilir.
Bir diğer problem ise yüklenmiş zihni kopyalama ve kopya ile orjinal zihni eşzamanlı olarak çalıştırma ihtimalinde gün yüzüne çıkabilir. Felsefede yaygın olan bir yaklaşıma göre sizin siz olarak kalmanız tek bir kişi olarak kalmanıza bağlıdır; buna göre kişisel özdeşliğinizin/kimliğinizin bölünmesi demek ölümle aynı anlama gelir. Yani, eğer siz1 ve siz2 olarak ikiye bölünürseniz bu durumda siz olarak varlığınız sona ermiş olur ve tüm niyet ve amaçlarınız bakımından ölmüş sayılırsınız. Merhum Derek Parfit gibi bazı düşünürler, bölünmeden sağ kurtulamasanız bile, her bir yeni versiyonunuzun orijinaliyle kesintisiz bir bağlantı kurduğu müddetçe bunun normal bir hayatta kalma kadar iyi olduğunu savunmuşlardır.
Peki bu seçeneklerden hangisi ahlaken daha risklidir? Bizim savunduğumuz yaklaşıma göre “yalnızca” gençleştirme işlemi muhtemelen daha az problem doğuran bir seçim olacaktır. Evet öyle görülüyor ki, tüm insan türü için ölümü yok etmek demek var olan aşırı nüfus ve eşitsizlik sorunlarımızı büyük ölçüde arttıracaktır; fakat en azından makul ölçüde bilindik şeyler olacaktır. Örneğin, gençleşme işleminin zengin ile fakir arasındaki eşitsizliği arttıracağından ve nihayetinde bizi kaynak kullanımı, nüfus artış hızı ile ne yapacağımız ve benzeri meselelerde karar vermeye zorlayacağından emin olabiliriz.
Diğer yandan, zihin yükleme/nakli işlemi tümüyle bambaşka ve alışılmadık türden ahlaki ikilemler yaratabilir. Yüklenen/aktarılan zihinler, ahlaki failliğin yepyeni bir zeminini var edebilir. Örneğin, bilişsel kapasitenin, genellikle, bir failin ahlaki statüsüyle yakından bağlantılı olduğunu düşünürüz (İnsanlara sivrisineklerden daha yüksek bir ahlaki statü atfetmemizin bir nedeni de zaten budur). Fakat şunu düşünün: süper hızlı bilgisayarlar tarafından geliştirilen ve birbirleriyle ışık hızında iletişim kurabilen zihinlerin bilişsel kapasitelerini kavramak bizim için çok güç olacaktır, çünkü bu halleriyle onlar en zeki biyolojik insandan bile kat kat kat daha zeki olacaktır. İktisatçı Robin Hanson’ın “The Age of Em” (2016) adlı kitabında da sözünü ettiği gibi, bahsettiğimiz nedenden ötürü eski ve yeniler arasındaki ve içindeki (yani insanlar ile zihin yüklemesi yapılanlar ve bizzat zihin yüklemeleri yapılan arasındaki ve bu tüm işlemlerin olduğu domainler içindeki) etkileşimleri düzenlemenin adil yollarını bulmamız gerekecektir. Bununla birlikte dijital sistmelerin şaşırtıcı derecede hızlı gelişimi, en temel düzenlemeleri bile nasıl uygulayacağımıza karar vermek için çok az zamanımız kaldığı anlamına gelir.
Peki ölümsüzlük tercihinin şahsi ve pratik sonuçları ne olacak? Şayet bir şekilde gençleşme işleminin ve zihin yükleme/nakli işleminin mümkün olduğu bir geleceğe ulaştığınızı varsayarsak, kararınız, seçiminizle ne kadar ve ne tür riskler almaya rıza gösterdiğinize bağlı olacak gibi duruyor. Gençleştirme işlemi, size, hassas/kırılgan fiziksel bedeninize karşı daha da korumacı olma riski yüklese de en olasılığı yüksek seçim bu gibi görünüyor. Zihin yükleme/nakli ise, en azından pratik olarak zihninizin yok olmasını çok daha zor hale getirecektir, fakat bu sefer de birkaç kez kopyalandığınızda yaşamınızın anlamlı bir şekilde devam edip etmeyeceği açık değildir. Bu tüm yönleriyle tahmin edemeyeceğimiz bir şey olup gençleştirme işlemi sonucunda karşılaşacağınızdan çok daha büyük ve kötü riskler içermektedir. Tüm bunların yanı sıra fanilikten kurtulma ihtimali inkar edilemez şekilde caziptir: şayet öyle ya da böyle önümüze bir seçenek konursa, muhtemelen birçok insan bu seçimi yapmanın sözünü ettiğimiz risklere göre daha tercih edilebilir olduğunu düşünecektir.
Francesca Minerva, 2016 yılının Kasım ayında Centre for the Study of Existential Risk’te, ‘Personal Identity and Public Policy’ konulu bir çalıştaya konuk olmuş ve okuduğunuz bu yazının temelini oluşturan bir sunum yapmıştır.
Francesca Minervais & Adrian Rorheimis – “What are the ethical consequences of immortality technology?“, (Erişim Tarihi: 28.12.2023)
Çevirmen: Taner Beyter