Pandemi Sürecinde Stoacılık: Marcus Aurelius Bize Nasıl Yardımcı Olabilir? – Donald Robertson

//
2080 Okunma
Okunma süresi: 5 Dakika

Kendi adı verilen bir vebada ölen bir Roma imparatoru tarafından yazılan The Meditations’ın (Türkçe’ye “Kendime Düşünceler” olarak çevirilmiştir) korkuyla, acıyla, anksiyete ve kayıpla nasıl yüzleşileceğine dair söyleyecek pek çok şeyi vardır.  

Roma İmparatoru Marcus Aurelius Antoninus antik çağın sonuncu meşhur Stoa felsefecisiydi. Hayatının son 14 yılında Avrupa tarihindeki en kötü vebalardan biriyle karşılaştı. Adının verildiği Antonine vebası, muhtemelen bir çiçek virüsü türünden kaynaklanıyordu. Muhtemelen Marcus da dahil olmak üzere 5 milyona yakın insanı öldürdüğü tahmin ediliyor.

Milattan sonra 166 yılından yaklaşık 180 yılına kadar, bilinen dünyada tekrar eden salgınlar boy gösterdi. Romalı tarihçiler lejyonların yıkılışını, tüm kentler ile köylerin nüfusunun azalışını ve mahvoluşunu tasvir ederler. Roma’nın kendisi özellikle kötü etkilenmişti, el arabaları her gün ölü bedenlerle dolu bir şekilde şehri terk ediyordu. Bu salgının ortasında; Marcus, bu süreçte kendine verdiği ahlaki ve psikolojik tavsiyeleri kaydeden, The Meditations olarak bilinen bir kitap yazdı. Stoacı felsefeyi; acıyla, hastalıkla, anksiyete ve kayıpla başa çıkma zorluklarına sıklıkla uyguluyordu. The Meditations’ı, bir pandemi ile başa çıkmada gerekli olan mental sağlamlık yeteneklerini geliştirme kılavuzu olarak görmek çok da zorlama bir çıkarım olmaz.

Öncelikle, Stoacılar bizim esas iyiliğimizin karakterimiz ve eylemlerimizde yattığına inandıklarından, kendilerine sıklıkla “bizim gücümüz dahilinde olan” ve “bizim gücümüz dahilinde olmayan” arasında ayrım yapmayı hatırlatırlardı. Modern Stoacılar bunu “güç ikiliği” olarak adlandırma eğilimindeler ve pek çok insan yalnızca bu ayrımı bile stresi yatıştırmada faydalı görüyorlar. Benim başıma gelenler hiçbir zaman doğrudan benim kontrolüm altında değildir, hiçbir zaman doğrudan bana bağlı değildir fakat kendi düşüncelerim ve eylemlerim – en azından gönüllü olanlar – benim kontrolüm altındadır. Pandemi kontrolüm altında değildir ancak ona karşı davranışım kontrolüm altındadır.

Hepsi olmasa bile düşüncemizin çoğu bize bağlıdır. Dolayısıyla, “Bizi sinirlendiren olaylar değil, onlar hakkındaki fikirlerimizdir.” Daha spesifik olmak gerekirse, bir şeyin gerçekten kötü, berbat veya hatta yıkıcı olduğu yargımız sıkıntımıza yol açar.

Bu, Stoacılığın temel psikolojik prensiplerinden birisidir. Aynı zamanda önde gelen kanıt-temelli psikoterapi formu olan bilişsel davranışsal terapinin de (BDT) (Cognitive Behavioural Theraphy, CBT) temel öncülüdür. BDT’nin öncüleri Albert Ellis ve Aaron T. Beck de Stoaclığı yaklaşımlarının ilham kaynağı olarak tanımlıyorlar. Bizi korkutan şey virüs değil, onun hakkındaki düşüncelerimizdir. Ne de başkalarının düşüncesiz eylemleri, sosyal mesafelendirme tavsiyelerini reddedenler bizi onlar hakkındaki görüşlerimiz kadar sinirlendirir.

Pek çok insan The Meditations’ı okurken, Marcus’un 17 arkadaşı, aile üyeleri ve öğretmenlerinin hakkında en çok hayran olduğu nitelikleri listelediği bir bölümle başlamasından ötürü şaşırırlar. Bu, merkezi Stoacı pratiklerden birinin genişletilmiş bir örneğidir.

Marcus kendisine, “Bu durumla başa çıkmam için doğa bana hangi erdemi verdi?” sorusunu sormayı sever. Bu da: “Diğer insanlar benzer zorluklarla nasıl mücadele ediyor?” sorusunu doğurur. Stoacılar, onları güçlük karşısında potansiyel olarak daha sağlam yapan bilgelik, sabır, öz-disiplin gibi karakter güçlerini düşünürler. Bu erdemleri örneklemeye ve onları, pandemi gibi bir kriz esnasında günlük hayatta karşılaştıkları zorluklarla ilişkilendirmeye çalışırlar. Diğer insanların mücadelelerinden ders çıkarırlar. Tarihi figürler veya kurgusal karakterler bile rol model olabilirler.

Bunu aklımızda tuttuğumuz zaman Stoacılık’ın bir diğer yaygın sloganını anlamak daha kolaydır: Korku, bize korktuğumuz şeylerden daha fazla zarar verir. Bu, Stoacıların “tutkular”“patolojik” kelimesinin kaynağı, ‘pathos’tan – olarak isimlendirdiği genel olarak sağlıksız duyguları kapsar. Her şeyden önce, yüzeysel anlamda bu doğrudur. Pandemiyi atlatma şansınız %99 veya daha fazlaysa bile üzüntü ve anksiyete yaşamınızı mahvediyor ve sizi çıldırtıyor olabilir. Ekstrem durumlarda bazı insanlar kendi canlarını bile alabilirler.

Bu açıdan, fiziksel sağlımızı ve yaşam kalitemizi etkileyebileceğinden korkunun bize korktuğumuz şeylerden nasıl daha fazla zarar verebileceğini görmek kolaydır. Ne var ki, bu sözün Stoacılar için daha derin bir anlamı da vardır. Virüs sadece bedeninize zarar verebilir – yapabileceği en kötü şey sizi öldürmektir. Fakat korku, benliğimizin ahlaki özüne nüfuz eder. Eğer izin verirseniz insanlığınızı yok eder. Stoacılar için bu ölümden daha kötü bir kaderdir.

Son olarak, pandemi esnasında ölüm riskinizle, ihtimaliyle karşılaşabilirsiniz. Doğduğunuz günden beri bu zaten bir gün gerçekleşecektir. Pek çoğumuz kafalarımızı kuma gömmeyi daha kolay bulur. Sakınma, dünyadaki bir numaralı başa çıkma stratejisidir. Bizler, apaçık bir gerçek olan sonunda öleceğimiz gerçeğinin reddiyle yaşıyoruz. Stoacılar, kendi ölümlülüğümüzle yüzleşmemizin ve onun imalarını kavramamızın yaşama yönelik perspektifimizi radikal bir biçimde değiştirebileceğine inandılar. Herkes her an ölebilir. Hayat sonsuza dek sürmez.

Marcus’un ölüm döşeğinde bunu düşündüğü rivayet ediliyor. Bir tarihçiye göre, arkadaş çevresi perişan haldeydi. Marcus sakin bir şekilde, aslında hem hastalığı hem de ölümü kaçınılmaz, doğanın parçası ve insanoğlunun ortak kaderi olarak kabul etmeleri gerekirken neden onun için ağladıklarını sordu. The Meditations boyunca bu temaya sıklıkla dönüş yapmaktadır.

Kendisine “Gelen her şey geçicidir” der; hastalık ve ölüm bile “ilkbaharda gülün, sonbaharda meyvenin hali gibi alışılmış” olmalıdır. Başka bir deyişle Marcus Aurelius, Stoacılık pratiğiyle geçen yıllar boyunca kendine, ölümü, birinin zaten geçmişte sayısız seferde yaptığı gibi, sakin bir dinginlik ile karşılamayı öğretmişti.

Donald Robertson- “Stoicism in a time of pandemic: how Marcus Aurelius can help”, (Erişim Tarihi: 02.06.2020), Erişim Kaynağı: https://www.theguardian.com/books/2020/apr/25/stoicism-in-a-time-of-pandemic-coronavirus-marcus-aurelius-the-meditations#maincontent

Çevirmen: Can Kalender

Boğaziçi Üniversitesi'nde Dilbilim öğrencisi. İlgi alanlarını dilin kökeni, evrimsel psikoloji ve ahlak psikolojisi oluşturuyor. Felsefe özelinde ise zihin ve ahlak felsefesi ile ilgileniyor.

1 Yorum

Kemal için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

“Allahsız Ahlak Olabilir mi?” Kitabının Eleştirisi – Talha Gülmez

Sonraki Gönderi

Analitik Felsefe ve Avrupa Kültürü – Umberto Eco

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü

Sosyalizmin İki Ruhu – Hal Draper

Sosyalizmin bugünkü krizi, sosyalizmin anlamına ilişkin bir krizdir. Dünya tarihinde ilk kez, büyük olasılıkla insanların çoğunluğu kendilerini şu