Swinburne’ün Tanrı’nın Varlığına İlişkin Gülünç Olasılık Argümanı – Jonathan David Garner

/
1184 Okunma
Okunma süresi: 4 Dakika

Daha önce Protestan apolojist Alvin Plantinga’yı ahmakça iddiaları ve Roma-Katolik apolojisti Edward Feser’i de küstahça iddiaları yüzünden konuşmuştuk fakat Doğu-Ortodoks geleneğinin savunucusu Richard Swinburne’e şimdiye kadar değinmemiştik. Yukarıdaki kişilerin profesyonel filozoflar olması gerekiyordu fakat Hristiyan apolojistlerini daha çok andırıyorlar.

Swinburne, “Tanrı’nın Varlığı” (The Existence of God) adlı kitabında Tanrı’nın varlığının olasılığının tüm olasılıklar hesaba katıldığında %50’den fazla olduğunu göstermeye çalışır. Swinburne ilk olarak, eldeki verinin belli bölümlerinin “Tanrı yoktur” hipotezinden ziyade “Tanrı vardır” hipotezinde daha muhtemel olduğunu gösterir. Daha sonra Swinburne, bu verileri bir araya getirerek teizmin daha muhtemel olduğu sonucunu çıkarır.

Swinburne’ün kitabının çoğu noktasına meydan okunmuştur:

  1. Swinburne’ün Tanrı’nın muhtemel olduğuna dair nihai sonucunun geçerli (sound) bir çıkarım olup olmadığı,
  2. Swinburne’ün Tanrı’nın aleyhindeki verileri dışarıda bırakıp bırakmadığı,
  3. Birtakım verilerin Tanrı’nın var olma ihtimalini arttırıp arttırmadığı,

vb. ile ilgili pek çok soru sorulmuştur.

Swinburne’ün projesi eleştirilirken gözden sıklıkla kaçırılan bir zorluk, hipotezinin olumsuzunu nasıl yorumladığıdır. Swinburne’ün hipotezinin olumsuzu pek çok hipotezi içerir. Natüralizm “Tanrı yoktur”’a yol açar, ancak “Tanrı yoktur” natüralizmi gerektirmez. Basit bir biçimde “Tanrı yoktur”u (~h) natüralizm olarak tanımlamak yararsız ve açıkça yanıltıcıdır.

Tamamen önemsiz bir durum olmamakla birlikte, belirli kanıt parçalarının teizmi natüralizmden daha muhtemel kıldığını göstermek, teizmin muhtemel tüm değerlendirmelerin ışığında muhtemel olduğunu göstermez. Teizmin olası en güçlü hipotez olduğunu göstermek için çok daha fazla şeyin yapılmasına ihtiyacımız var çünkü teizm ve natüralizm ikililiğinden daha fazla hipotez mevcuttur. Dolayısıyla, teizmin metafiziksel natüralizmden (tüm durumlar değerlendirildiğinde) daha olası olduğunu göstermek gerekli ve anlamlı olsa da yeterli olmayacaktır.

Tersi, hipotezin yanlışlığını göstermek açısından doğru değildir. Diğer bir deyişle, tekrardan hatırlatmak gerekirse natüralizm “Teizm yanlıştır” (~t) sonucunu içerir ve eğer natüralizm tüm durumlar değerlendirildiğinde teizmden daha muhtemelse bu, teizmin (tüm durumlar değerlendirildiğinde) muhtemelen yanlış olduğunu gösterir (olasılık <.50). Fakat, açık bir biçimde tek başına teizmin yanlış olması natüralizmin doğru olduğunu göstermeyecektir.* Ve eğer teizm belli başlı verileri daha iyi açıklıyorsa bu yalnızca teizmin doğru olmasının muhtemel olduğunu göstermekle kalmayacak aynı zamanda tanrının varlığının olasılığının artmasını da sağlayacaktır. Yani, teizm belli başlı verileri natüralizmden daha iyi açıklıyorsa bu yalnızca teizmin olasılığını arttırmaz.

Geleneksel/klasik teizm şu anda felsefede, din felsefesinde ve dünyada popüler olmakla beraber natüralizmin haricindeki tek hipotez değildir. Esasında, klasik teizmin popüler olmasının bunun doğru olup olmadığıyla hiçbir ilgisi yoktur ve belki de “statüko önyargısı”dolayısıyla teizmin popülerliği devam etmektedir.

Hatta “omni-teizmler” çatısı altında dahi kayıtsız, her şeye gücü yeten bir Tanrı düşünülebilir.

Her şeye gücü yeten, kayıtsız bir Tanrı verilerin bazılarını (örneğin, acı çekme, dini farklılıklar, inançsızlık vb.) Tanrı’dan çok daha iyi açıklar. Bu nedenle, bir kez daha teistin “Tanrı yoktur” (~h) hipotezine bakarken natüralizmden daha fazlasını göz önünde bulundurması gerektiğini görüyoruz.

Teistin, “Tanrı yoktur” (~h) ile uyumlu olan akla gelebilecek bütün hipotezlere bakması gerektiğini söylemiyorum, fakat kesin bir biçimde ele alınan görüşlerin bir hipotezden (natüralizm) daha fazla sayıda olması gerektiğini söylüyorum.

Son olarak, Swinburne’ün sonucunu (tartışma içerisinde) kabul ederek kapatmak istiyorum. Tam bir inanç için, basitçe Tanrı’nın varlığının %50’den fazla olasılığa sahip olduğunu göstermek yeterli değildir. Ayrıca tam bir inanç yalnızca Tanrıyla ilişki kurmak için değil aynı zamanda hayatımı değiştireceksem de kesinlikle gereklidir! Hayatımı görünüşte bir yazı-tura ile değiştirmeyeceğim. Dahası, kanıtların müphem olduğu bir şeye tamamen inandığımı da kesinlikle rasyonel olarak iddia edemem. Hayır! Güçlü bir inanca sahip olabilmemiz için Dünya söz konusu iddianın arkasında güçlü bir şekilde durmak, o iddiayı güçlü bir şekilde desteklemek zorunda.

Kesinlikle zayıf sebeplere ve/veya ilk görünüşlere dayalı kanunlar yapmamalıyız. Aynı şekilde, hayatlarımızı da bu türden zayıf gerekçelere dayanarak değiştirmemeliyiz. Tanrı’nın var olmasını dileyebiliriz fakat, Sean Carroll’un da dediği gibi, doğru olmasını dilediğimiz inançlar karşısında daha fazla şüpheci olmalıyız.


Notlar

*Bkz. Bayes teoremi:PE(H) = P(H)PH(E) / [P(H)PH(E) + P(~H)P~H(E)]


Jonathan David Garner – “Swinburne’s Ridiculous Probability Argument for the Existence of God” (Erişim Tarihi: 13.11.2021)

Çeviren: Arda Mahir Ünlü

Çeviri Editörü: Berat Mutluhan Seferoğlu

1 Yorum

  1. Yazının başlık fotoğrafı tam olarak hangi eser olarak geçiyor acaba? Araştırdım lakin bulamadım.

berkay için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Erdem Epistemolojisi – Massimo Pigliucci

Sonraki Gönderi

Gorgias (Felsefe Sözlüğü)

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü