Manifestomuz

Türkiye’de seksen civarı felsefe bölümü, onlarca felsefe dergisi, felsefe konularının tartışıldığı birçok oluşum var. Bunların neredeyse tamamı fikirsel farklılıklarına rağmen belirli bir felsefi vizyonu paylaşmakta. Kıta felsefesi adını taşıyan bu felsefe geleneği, felsefenin hangi konularla ilgilenmesi gerektiği ve nasıl icra edileceği konusunda çeşitli varsayımlara sahiptir. Bu varsayımlar her ne kadar söz konusu vizyonu paylaşan grupların tamamı tarafından aynı şekilde kabul edilse veya edilmese de, genel çerçevenin şu özelliklere sahip olduğunu söyleyebiliriz:

  • Doğa bilimlerine nispi mesafelilik
  • Kapalı metaforların ve edebi anlatımın yoğun olduğu bir dil
  • Belli düşünürlerin söylediklerinin etrafında kümelenerek onları yoğun bir şekilde çalışmak
  • Sanatın felsefede son derece önemli bir rolünün olduğunu düşünmek
  • Felsefe tarihini felsefe yapma geleneğinin merkezine yerleştirmek

Bu genel karakteristik özelliklere sahip olmasının dışında Kıta Felsefesi’ni fenomenoloji, varoluşçuluk, postyapısalcılık, yapısökümcülük gibi birbirlerine gevşek bir şekilde bağlanmış felsefi akımları içeren çatı bir alan olarak görebiliriz. Türkiye’de birkaç felsefe bölümü ve bazı akademik yayınlar dışında bu geleneğin felsefe camiasına hakim olduğunu söyleyebiliriz; bununla beraber üniversite öncesi felsefe eğitimi de bu çerçeveye göre şekillenmektedir. Türkiye’de analitik felsefenin çok küçük bir akademik çevre dışında varlık gösterememesi ve ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, Avusturya gibi ülkelerdeki en prestijli üniversitelere hakim olan felsefi geleneğin Türk entelektüel iklimine etkisinin çok az olması bizi hayal kırıklığına uğratmaktadır. Bu eksikliği gidermek ve Türkiye’deki hakim entelektüel kültüre “meydan okumak” için Öncül Analitik Felsefe Dergisi’ni kurduk. Analitik felsefe adı verilen felsefi vizyonu paylaşmaktayız ve kendimizi Türkiye’deki hakim felsefi geleneğin tam karşısında konumlandırmaktayız.

Bize göre,

  • Doğa bilimleri başta olmak üzere her türlü sosyal bilimin felsefi tartışmalarda bize kısmen ya da doğrudan rehberlik etmesi gerekmektedir. Bu görüş bilimin doğruya ulaşmanın tek yolu olduğu şeklinde özetlenebilecek “Bilimcilik” görüşüyle karıştırılmamalıdır. Bizim vermek istediğimiz mesaj, felsefenin bilimsel veri ve metotlardan da yararlanabileceğidir. Felsefe en azından bir dereceye kadar diğer bilimlerle belli bir düzeyde ilişki sahibi olmalıdır.
  • Felsefenin sahip olduğu dil olabildiğince açık ve anlaşılır olmalıdır. Düşünce deneyleri ve hikâyeleştirmeler anlaşılır olmalıdır. Terimler iyi bir şekilde tanımlanmadan kullanılmamalıdır.
  • Felsefe argümantatif bir disiplindir. Bir şey söylediyseniz onu bir şekilde gerekçelendirmeye çalışmanız gerekir. Bu gerekçelendirilme mantık ilkeleri ile tutarlı olmalıdır.
  • Felsefe gerçekliğin doğasıyla ilgili objektif gerçeklere ulaşma amacı taşımalıdır. Subjektif konuları felsefe dışına itmemekle beraber aradaki sınırı belirginleştirmek gerekmektedir.
  • Bir şeyi kimin, hangi toplumsal koşullar altında ve ne tür önyargılara sahip olarak söylediği ikincil öneme sahiptir. Önemli olan düşünceyi öne sürenlerin düşüncelerini desteklemek için kullandıkları argümanlardır. Yalnızca birkaç düşünür altında kümelenerek, bu düşünürlerin sınırlarından dışarı çıkmadan felsefe yapmak hatalıdır.
  • Sanatın felsefe öğretiminde pedagojik önemi ve sanat felsefesinde gerçek bir değeri olsa da sanat asla bize gerçekliğin kapılarını açan bilgi edinme biçimi olamaz. Sanatın felsefenin diğer alanlarındaki problemlere dair “neredeyse” hiçbir nüfuzu yoktur.
  • Felsefe tarihinin her ne kadar günümüzdeki tartışmaların nereye konumlandığını anlamak ve tarih boyunca önem taşımış felsefi ekolleri/argümanları öğretmek açısından bir faydası olsa da felsefe disiplini açısından taşıdığı önem ikincildir.
  • Felsefe soyut düzeyde olduğu kadar somut ve toplumsal düzeyde de gereklidir. İçinde yaşadığımız çağın sorunlarına dönük olmayan bir felsefe düşünülemez.

Tüm bu düşüncelerimizin doğal bir sonucu olarak başlıca eylemlerimiz ilk etapta şu şekilde olacaktır:

  • Sürekli bir dergi çıkarmak
  • Sosyal medya ve web sitesi aracılığıyla uygun içerikler hazırlamak
  • Ankara’da düzenli olarak halka açık sunumlar ve belirli tarihlerde atölyeler düzenlemek
  • Üniversiteler ve liselerde etkinlikler yapmak
  • Türkçe literatüre kazandırılmamış dünyaca ünlü makaleleri çevirmek
  • Sadece felsefe değil antropoloji, sosyoloji, ekonomi, fizik, biyoloji gibi alanlarda da çalışmalar yapmak

Bu çalışmalar doğrultusunda bize destek olmak isteyenleri de aramızda görmekten mutluluk duyacağımızı belirtmek isteriz.

Öncül Analitik Felsefe Dergisi

Ankara/Ocak 2018

(Öncül Analitik Felsefe Dergisi 2017 yılının Aralık ayında Taner Beyter, Berat Mutluhan Seferoğlu ve Doğa Çapar tarafından kurulmuştur.)