Antinatalizm, üremenin ahlaken yanlış olduğunu ve çocuk yapılmaması gerektiğini söyler. Yazımızda epey tartışmalı görünen bu iddiaya yönelik bir argümana yakından bakacağız.
Antinatalistler ahlaki bir ödev olarak üremememiz gerektiğini ve bundan dolayı da üreme hakkımızın bulunmadığını düşünürler. Peki ama niçin çoğu insanın düşündüğünün aksine kişinin biyolojik çocuk sahibi olma hakkının, yani üreme hakkının, olmadığını düşünüyorlar? Yazımızda, üreme hakkının olmadığına dair meşhur bir görüş olan Asimetri Argümanı’nı inceleyeceğiz fakat önce söz konusu bu argümanın eleştirdiği hak kavrayışına biraz daha yakından bakarak başlayalım.
Antinatalistler “Zarar“ların “Hak“lardan Daha Ağır Geldiğini Düşünür
Diyelim ki, hamileliğinin ilk döneminde olan Sarah, karnındaki fetüsün, çok ciddi bir deformasyona uğramasına ve acı çekmesine sebep olacak bir hastalık taşıdığını öğrendi. Kimileri, kürtajın her zaman için ahlaken yanlış olduğunu söyleyerek Sarah’nın her ne olursa olsun hamileliğini tamamlama yönünde ahlaki bir yükümlülüğü olduğunu ileri sürecektir. Kimileri ise buna şiddetle karşı çıkacak ve onun hamileliğini sonlandırması gerektiği veya en azından sonlandırabilme seçeneği olduğunu söyleyecektir.
Şimdi bir an olsun Sarah’ın kendi biyolojik çocuklarına sahip olma yani üreme hakkı olduğunu varsayalım. Her zaman için kürtajın ahlaken yanlış olduğunu savunanlar için Sarah’ın karnındaki fetüsüyle ilgili aldığı kötü haber, potansiyel olarak dünyaya getirebileceği bebeğinin iyi oluşu/refahı ile kendi üreme hakkı arasında bir çatışma doğurmaz. Sarah üreme hakkını kullanabilir (ve kullanmalıdır da) ve çocuğunu doğurabilir. Öbür yandan ise kürtajın ahlaken doğru olduğunu savunanlar için ortada ciddi bir problem vardır: Onlara göre karşı tarafın, doğacak çocuğun çekeceği öngörülen acısına kıyasla Sarah’nın üreme hakkının daha ağır bastığını niçin kabul etmemiz gerektiğine yönelik makul bir açıklama sunması gerekir.
Burada söz konusu olan problem, haklar ile ahlaki yükümlülüklerin çatışabileceğini göstermektedir. Çoğu kişi gibi antinatalistler de, bir hakkın kullanılmasından doğan sonuçların oldukça kötü olması durumunda o hakkı kısıtlamayı makul görmektedir. Fakat burada bir fark var ki o da antinatalistlerin üreme hakkını kısıtlamaya yönelik taleplerinde çoğu kişiye göre daha ileriye gitmeleridir: Antinatalistler, var oluşun bizatihi kendisinin üreme hakkına kıyasla daha ağır gelen bir zarar olduğunu düşünürler ve bundan ötürü de bir çocuğun çekeceği acıyı minimalize etme yükümlülüğü ile bir ebeveynin üreme hakkı arasında çok temel, taban tabana zıt bir çatışma olduğunu ileri sürerler. Daya yalın bir ifadeyle söylemek gerekirse, aslında ürememek her zaman her koşulda daha iyidir; üreme hakkı diye bir şey yoktur.
Antinatalistler Varoluşun Her Zaman Net Bir Zarar Olduğunu Düşünür
Var olmanın net bir zarar olduğu şeklindeki fikir aslında, var olmamanın her zaman için var olmaktan daha iyi olduğu şeklindeki tartışmalı iddiaya dayanmaktadır. Meşhur antinatalist filozof David Benatar tarafından ileri sürülen Asimetri Argümanı da tam olarak bu iddiayı savunma girişimidir.
Şeyler belirli bir şekilde eşleştiklerinde (veya denk düştüklerinde) onların simetrik olduğunu söyleriz, eğer eşleşmezlerse de asimetriktirler. Şimdi, hazzı ve acıyı (zararı) düşünün. Var olan (yani dünyada olan) herhangi bir kişi için hazzın varlığının iyi, acının varlığının ise kötü olduğu konusunda hemfikir olabiliriz. Fakat burada bir dakika olsun duralım, Benatar var olmayan (yani dünyaya gelmemiş) biri için simetrik bir durum olmadığını iddia eder (Benatar, 42-59). Çünkü acının yokluğu, onu deneyimleyecek hiçkimse var olmasa da iyidir. Hazzın yokluğu, ondan mahrum kalan biri var olmasa da bu kötü değildir. Diğer bir ifadeyle, acının yarattığı etkiden farklı olarak hazzın yarattığı etki var olan ve var olmayan kişileri için asimetriktir: Hazzın varlığı iyidir, fakat yokluğu ondan mahrum olacak biri var olmadığı sürece (kötü olmaktan ziyade) yalnızca kötü değildir.
Şimdi Benatar’ın ileri sürdüğü bu asimetri argümanının ayrıntılarına bakacağız. Öncelikle argümanın ulaştığı sonucunu inceleyelim. Şayet hazzın yokluğu, onu deneyimleyecek biri var olmadığından ötürü (mahrum kalmak anlamında) kötü bir şey değilse ve var olmak da her zaman için zarar içeriyorsa; var olmamak her açıdan makul tercih olabilir. Aslında söylenmek istenen şudur: var olmamak acı içermediği için iyidir, bununla birlikte haz içermediği için de kötü değildir. Yani var olmak, net bir zarar demektir.
Asimetri Argümanı Yaygın Olarak Paylaşılan Sezgileri Açıklıyor
Eğer Asimetri Argümanı doğruysa, demin verdiğimiz örnekteki Sarah’nın üreme hakkı ile karnındaki çocuğun iyi oluşuna/refahına yönelik ahlaki yükümlülüğü arasındaki gerilim daha da derinleşir. Çünkü sözünü ettiğimiz bu argümana göre, bir çocuğun muhtemel sağlık durumu her ne olursa olsun, dünyaya gelmesi her zaman için net bir zarardır. Yani Sarah doğum yapmamalıdır. Ulaşılan bu tartışmalı sonuç daha yakından ele alınmayı gerektiriyor. Benatar’ın ana argümanı hazzın varlığı (ki bu iyi) ile yokluğu (ki bu da kötü) arasında bir asimetri olduğu şeklindedir. Fakat niçin bunu kabul ediyor ki?
Benatar, aslında bunun apaçık bir şekilde diğer 4 asimetrinin en iyi açıklaması olduğunu söyler (Benatar, 32-36). Biz bu asimetrilerden yalnızca birine bakacağız. Sarah’nın iddia edilen üreme hakkı ile çocuğun çektiği acıyı en az indirme ödevi arasındaki gerilim, yaygın bir şekilde kabul gören bir varsayıma dayanır: Yani orantısız bir şekilde acı/ ızdırap çekecek olan insanları var etmemek gibi bir ahlaki ödevimiz olduğu varsayımı! Ki bu da Benatar’ın acının yokluğu, onu deneyimleyecek kimse olmasa bile iyidir şeklindeki iddiasını doğrulamaktadır. Bununla birlikte çoğu kişi çok fazla haz yaşayacak insanları var etmek/dünyaya getirmek gibi bir ahlaki ödevimiz olmadığı konusun da aynı düşünür. Şayet bu türden, yani haz yaşayacak insanları dünyaya getirmek gibi bir ödevimiz olsaydı, o halde bu bize çocuklarının mutlu olacağına yönelik mantıklı sebeplerle inanmaları durumunda insanların çocuk yapmaları gerektiğini söylerdi; fakat bu yaygın bir biçimde paylaşılan bir fikir değildir.
Bu, Benatar’ın asimetri argümanın doğru olduğuna yönelik bir delil teşkil eder: İnsanlar orantısız bir şekilde acı çekecek insanları var etmeme/dünyaya getirmeme gibi ahlaki bir ödevimiz olduğu konusunda hemfikirdir, ki hemfikir olunan bu nokta da (acıdan kaçınacak) hiç kimse var olmasa da acıdan kaçınmanın iyi olduğu anlamına gelir. Diğer yandan tahmin edilebileceği gibi insanlar, hazzı deneyimleyecek insanları var etme/dünyaya getirme gibi bir ahlaki ödevimiz olduğu konusunda hemfikir değildir; ki bu da var olan bir kişi mahrum bırakılmadığı sürece hazdan kaçınmanın kötü bir şey olmadığı anlamına geliyor. Daha açık ve basit bir dille ifade edersek, çoğu kişi acıyı azalmak adına hazzı arttırmanın makul yol olmadığını ve bunun dışında başka nedenlerimiz de olabileceği konusunda hemfikirdir.
Antinatalistlerin çocuk yapmaya karşı olmaları ve birinin üreme hakkı olduğunu reddetmelerinin bir sebebi de Asimetri Argümanı’na göre var olmanın her zaman için net bir zarar olduğuna işaret etmesidir.
- Benatar, D. (2013). Keşke Hiç Olmasaydık: Var Olmanın Kötülüğü. Doğu-Batı Yayınları.
Ryan Alexander – “Why Do Anti-Natalists Oppose Birth?“, (Erişim Tarihi: 03.01.2025)
Çevirmen: Taner Beyter