Hayvan Yemenin Yanlışlığından Ziyade Onların Topyekûn Sömürüsü Nedeniyle Vegan Olun! – Heather Alberro

/
1103 Okunma
Okunma süresi: 4 Dakika

Veganlığın yükselişte olduğu ve süpermarket raflarında artık vejetaryen ve vegan ürünlere ayrıldığı bugünlerde, insanları vegan olmaya neyin motive ettiği üzerine düşünmek için doğru bir zaman!

İnsanların hayvansal ürünleri yemeyi bırakma kararı vermelerinin birçok sebebi vardır; fakat bu sebepler içerisinde en popüler olanları aşırı et ve süt tüketiminin sağlığı olumsuz etkilemesi ile endüstriyel hayvancılığın doğaya korkunç boyuttaki zararlarıdır. Bununla beraber, ben de dahil olmak üzere birçok kişi için hayvansal ürün tüketmeyi bırakma kararında etkili olan en güçlü motivasyon; 2015 tarihli bir Guardian makalesinde de belirtildiği üzere “tarihin en kötü suçlarından” biri olarak anılan endüstriyel çiftçiliğiyle her yıl milyarlarca hayvanın korkunç acılar çekmesidir.

Bu kadar çok zarara ve acıya neden olan bir şeyden uzak durmak takdir edilesidir; ancak vegan/hayvan hakları kampanyalarında bazen başvurulan ve üzerine daha fazla düşünülmeyi gerektiren bir argüman daha var; diğer canlıları tüketmenin başlı başına ahlaken yanlış olduğu düşüncesi.

Bu türden yaklaşımlar, hayvanları genellikle, bir yaşamın öznesi, acıyı deneyimleyebilen ve kompleks duygusal yaşamların idame ettiricisi olarak gören epey güçlü ahlaki argümanlarla desteklenir.

“Hayvanlar hissedebilir varlıklar oldukları için onları yememeliyiz.” gibisinden ontolojik gerekçelere dayanarak et yemeye karşı çıkmak insanları doğadan ayrıştırır; insanlar, hayvanlar ve doğal dünya arasındaki hakiki etik ilişkilere engel olur. Merhum çevre felsefecisi Val Plumwood, bu keskin karşıtlığı tanımlamak için “ontolojik veganizm”i icat etmişti.

Ontolojik veganizm, bizzat insanların yenmesi konusunda yaygın bir yasak (tabu) olduğu gibi, ahlaki özne (veya ahlaki fail) sayılan varlıkların da yenmemesi gerektiğini iddia eder. Söz konusu bu yaklaşım, hayvanlar ve diğer yaşam formları arasında işe yaramaz başka bir sınır oluşturmaktadır. Diğer yandan; insanların yenmemesine yönelik tabuların temelinde yer alan mantığın insanları diğer hayvanlardan kökten ayırma arzusu olması da ironiktir. Ontolojik veganizm, diğer canlıların tüketimini doğuştan ve içsel bir ahlaki yanlış olduğu söylemini yaratırken yırtıcılığı şeytanlaştırma riskini de taşımaktadır. Bu riskten kaçınmak adına başvurulan ortak bir görüş, kültürel varlıklar olarak insanların muaf tutulması gerektiğini savunma yoluyla hayvan yırtıcılığını “kabul edilebilir/mazur görmek”tir.

Kimilerimiz, bilhassa refah seviyesi yüksek ülkelerde yaşayanlarımız, gerçekten de vegan ürünleri tercih edebilir. Ama bu argüman diğer bir yanlış ikiliği yeniden üretir: “Doğa”ya karşı “Kültür”. Yaşam, “insanlar” ile diğer türler; veya “doğa” ile “toplum” arasında belirgin sınırları olmayan bir karmaşıklıktır.

Ekolojik Animalizm (Çevreci Hayvancılık)

Dağın tepedeki geyiklerin, nehirde yüzen balıkların ve çayırlardaki bıldırcınların arasına girin. Onları alabilir ve yiyebilirsiniz; onlar da sizin gibi yiyecek. Onlar seninle beraber ama senin için var değillerdir.

Ursula Le Guin

Bu alıntı, ütopik edebiyat yazarı Ursula Le Guin’in “Always Coming Home” adlı romanından alınmıştır. Guin’in görüşü, Plumwood’un insanın doğa üzerindeki kurduğu tahakkümü, insanlar ile diğer türler arasında yer alacak olan müşterek, karşılıklı ve saygılı bir kullanım ile değiştirmeyi amaçlayan Ekolojik Animalizm Teorisi’ne benziyor.

Ontolojik veganizm, hayvanları kullanmayı veya tüketmeyi özünde sömürücü olarak görecektir. Fakat; polen yayan böcekler ve bitkiler arasında olduğu gibi, simbiyotik ilişkilere bakarak gördüğümüz karşılıklı kullanım biçimlerini düşünsenize! Bu tür durumlarda, kullanım, baskıcı veya sömürücü değildir. Ontolojik Veganizm; etik ilişkileri engelleyen, insanlara ve insan olmayanlara yalnızca bir araç olarak davranılan endüstriyel kapitalizmde görülen kullanım şeklidir.

Ekosistemler ve tüm canlılar karşılıklı kullanım ve tüketim ile birbirlerine bağlıdır. Katil balinalar balıkları ve diğer deniz memelilerini tüketirler; biz ise (yeşerebilen) bitkisel şeyler tüketmeliyiz ki öldüğümüzde, onları besleyen bir dizi mikroorganizma için besin haline gelelim.

Yırtıcılık ekolojik bir süreçtir. Ama fabrika çiftçiliği pek değil.

Eğer insanlar diğer türlerden tür olarak değil de yalnızca derece olarak farklı olan hayvanlar ise, bu durumda onlar gibi biz de gıdayızdır. Bunu inkar etmek; insanların kaynakları ve sürdürülebilir bir parçaları oldukları ekosistemlerdeki yerleşik konumlarını inkar etmek demektir.

Endüstriyel hayvan çiftçiliğinin korkunç zulmü, canlıları yalnızca karlı birer metaya indirger. İşte ben tam da bu yüzden bir veganım, hayvan çiftçiliğini ortadan kaldırma veya en azından reforme etme çağrılarının daha sağlam bir zemininin olduğu yer de bahsettiğim bu noktadır. Günümüzdeki çiftçilikte yer alan hayvanlara davranılma biçimi, demin bahsettiğimiz saygı ve müşterekliliğin (ortaklılığı) tam tersini temsil etmektedir. Aldous Huxley’nin dokunaklı eko-ütopik (çevreci ütopik) eseri Island’da şunu gözlemlemesine şaşmamalı:

Hayvanlar için… şeytan; hiç şüphesiz ki Homo sapiens’tir.

Ekolojik Animalizm, diğer türler ile ilişki kurmamız adına bize hakikaten ahlaki ve eşitlikçi olan sağlam bir zemin sağlar. Hepimiz gıdayızdır ve daha da önemlisi bundan çok daha fazlasıyız. Birbirimizin yanında ama birbirimiz için değiliz ve hepimiz de saygıya layıkız.

Her nerede ve her ne zaman mümkünse o zaman ve orada vegan olun; fakat vegan olmanızın altında yatan gerekçelere dikkat edin. Dikkat edin ki ortadan kaldırmak istediğimiz yıkıcı ve zararlı ikilikleri yeniden üretmeyelim.


Hayvan Hakları ve Veganizm ile ilgili diğer içeriklerimizi okumak için tıklayın.


Heather Alberro– “Go vegan because of mass exploitation of animals, not because eating them is wrong“, Erişim Tarihi: 13.10.2021

Çevirmen: Taner Beyter

Ankara Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nü bitirdi, Felsefe master eğitimine ise ara verdi. Etik, epistemoloji, din felsefesi ve metafelsefe ile ilgilenir. Evli olup öğretmenlik mesleğine devam etmektedir.   

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Afrika Aydınlanması – Dag Herbjørnsrud

Sonraki Gönderi

Ateizm Yalnızca Tanrı’ya İnanmıyor Olmaktan Çok Daha Fazlası Olmalı – Patrick O’Connor

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü