Günümüzde demokrasi kavramı, toplumsal hayatta “olması gereken” şeyleri ifade etmek için kullanılmaktadır. Ancak “epey fazla demokrasi” diye bir şey de vardır. Buradan demokrasinin otoriter veya elitist bir siyasi ideal tarafından kontrol edilmesi gerektiği gibi anlamlar çıkmamalı. Daha ziyade benim söylediğim şey, ortak yaşamımızda politik olmayan şeylere de yer vermemiz gerektiğidir. Demokrasi yönetiminde içinde dahi siyaseti kendi yerinde tutmak gerekir.
Demokrasiyi yerinde tutmak kolay değildir. Kolektif öz yönetim fikri bizi vatandaşların devamlı olarak kendi kendilerini yönetmeyle ilgilenmeleri gerektiğini düşünmeye itiyor. Bu nedenle çoğu demokrasi kuramının ana mesajı, sosyal yaşamlarımızın bu şekilde; demokratik amaç ve projelere göre yönlendirilmesi gerektiğidir. Bu teorik mesaj açıkça pratiğe geçirilerek uygulanmıştır. Demokrasi politikaları sosyal yaşamlarımızın derinliklerine kadar sızmıştır. Siyasete giderek artan bu bağlılığımız günlük iş ve ilişkilerimizden kahve dükkânlarına, sokak köşelerindeki sohbetlerimizden blog yayınlarına kadar daha sık bir şekilde günlük hayatımızda kendini gösteriyor.
Bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde, sıradan konular ve günlük işler hakkında seçimlerinizin – mesela yiyecek içeceği nereden satın alacağınız, hangi televizyon şovlarını izleyeceğiniz, hangi spor takımlarını takip ettiğiniz, nasıl çalışacağınız, tatile gidip gitmediğiniz, Pazar sabahlarını nasıl geçirdiğinizin vb – bir şekilde politik duruşunuzla sıkı sıya bağlı olduğunu söylemek abartı olmaz. Ve bu da her gün diğer insanlarla kurduğumuz ilişkilerin ve etkileşimin, bahsettiğimiz mağazalarda alışveriş yapanlar, bahsettiğimiz programları izleyenler, bahsettiğimiz takımları takip edenler, bahsettiğimiz otobüse binen ve parkta yürüyenlerle sınırlı olduğu anlamına gelmektedir. Neredeyse bütün sosyal ilişkilerimiz çağdaş siyasetin travmalarıyla şekilleniyor. Daha dramatik bir ifadeyle, toplumsal yaşamlarımız demokrasinin zulmüne uğruyor.
Sivil hayatın demokrasi politikaları tarafından ele geçirilmesi, demokratik ahlakın gelişmesi için ihtiyaç duyulan toplumsal dayanışma ve ortaklığın temelini oluşturmaktadır. Eğer öz-yönetim idare şeklinde birlikte iş yapacaksak; birbirimizi ortak bir paydada yurttaşlar ve paylaşımcılar olarak görmemizi sağlayan bir sivil yoldaşlık geliştirmeliyiz. Ancak birbirimize yalnızca siyaset cephesinden bakmak sivil dostluk anlayışımıza zarar vermekte ve böylece demokrasi kavramının içi boşalmaktadır.
Demokrasi zorbalığı, demokrasi anlayışımızın altını oyuyor. Bu kesinlikle anti-demokratik bir fikir değildir. Açıkça, demokrasiye, bazen değerli bir şey gerçekleştirmek için, ondan başka bir şey uğruna çabalamak zorunda olduğumuz yönünde genel bir iç görüyü uygular. Mutlak görünen değerler bizim gözü-kara kararlılığımızla alt üst olur. Böyle durumlarda, söz konusu değerin gözü kapalı bir şekilde peşinden gitmek tam tersi problemler yaratır.
Bunun nasıl bir şey olduğunu görmek için eğlenme gibi bir değeri düşünün. Kuşkusuz eğlenmek iyi bir şeydir, değil mi? Ancak eğlence başka amaçlar uğruna yaptığımız aktivitelerin yalnızca bir yan ürünü olarak görülebilir. Amacı tam olarak eğlenmek olmayan bir şarkıya dans etme, bir oyun kazanma, hız trenine binme riskini alma veya bulmaca çözme gibi eylemlerde eğlenebiliyoruz. Bu yüzdendir ki, gençlerin uzun süren can sıkıntısı yaşamaları, eğlenceden başka bir şey amaçlamamalarından kaynaklanır. İşin adı eğlenmek olduğunda işler sıkıcılaşır.
Dostluk da böylesi bir iskelete sahiptir. Dostlara ihtiyacımız vardır. Bu nedenle derin dostluklar kurmamız gerekir. Ancak unutmamak gerekir ki arkadaşlık kurmakta başarısız olmanın en belirgin yollarından biri “arkadaşlık kurmaya çalışmak”tır. Arkadaşlıklar, arkadaş arama faaliyetlerinin dışında doğar. Ortak deneyimler paylaşarak, ortak projelerde rol alarak veya diğer insanlarla ilgilenirken arkadaşlık kurarız. Arkadaş edinmek ne kadar iyi olursa olsun, arkadaşlığın kendisi bizim amacımız olamaz. Eğer arkadaşlığın kendisini hedef edinirseniz, arkadaşsız kalırsınız.
Bu fenomen bir paradoks tadındadır. Belirli türden değerleri yetiştirebilmek için onların kendisini yetiştirmeye çalışmaktan başkaca bir şey hedeflememiz gerekir. Ancak yine de bir şeyi değer olarak kabul etmek, onu geliştirmeye istekli olmaktır. Görünüşe göre bazı değerler, sıra dışı bir şizofreni türünü geliştirmemizi gerektirir. Kendini ispatlamasını sağlamak için bir dereceye kadar o değere yüzümüzü dönmemiz gerekir.
Demokrasi sivil bir dostluğa dayandığından, belki de daha iyi bir demokrasiye sahip olmak için politik olmayan konularda ortaklaşmamız gerektiği fikri şaşırtıcı gelmemelidir. Sivil hayatlarımız özünde siyasi olmayan ortak deneyim ve eylemler ile yapılandırılmalı; toplumsal sorumluluk alanlarımız siyasi kategoriler ve yapıların baskısı altında olmamalıdır. Bizi sahip olduğumuz siyasi görüşlere karşı olan diğer insanlarla beraber iş birliği yapmaya teşvik edecek faaliyetler yaratmalıyız. Tanımadığımız insanlarla politik olmayan konu başlıklarını konuşmalıyız. Asıl nokta, parti üye ve bağlılığından ziyade toplumsal paylaşım ve ortaklaşma alanları yaratmaktır. Toplumla değil, demokrasi politikaları tarafından inşa edilen toplumla ilişkimizi kesmemiz gerekir. Kısacası, gerçek demokrasiyi arzuluyorsak, bazen tamamen farklı bir şey yapmamız gerekir.
Robert B. Talisse- “Democracy is like fun: you can’t set your mind to having it”, (Erişim Tarihi: 04.06.2020), Erişim Kaynağı: https://aeon.co/ideas/democracy-is-like-fun-you-cant-set-your-mind-to-having-it
Çevirmen: Taner Beyter
Çeviri Editörü: Beyza Nur Doğan