Başta metafizik, zihin felsefesi ve bilim felsefesi olmak üzere, felsefenin pek çok alanında önemli yer tutan bir görüştür. En yaygın iki formu, metafiziksel ve epistemik indirgemecilik biçimleridir.
Metafiziksel indirgemecilik: Belli bir fenomenin, başka bir fenomene indirgenme durumudur. Diğer bir deyişle, gerçekliğin belli katmanlardan oluşan hiyerarşik bir yapıya sahip olduğu ve üst katmanlardaki fenomenlerin, aslen gerçekliği oluşturan daha temel seviyedeki başka fenomenlere indirgenebilmesidir.
Zihinsel fenomenlerin, nörofizyolojik ya da fiziksel fenomenlere indirgenebileceğini iddia eden indirgemeci materyalist/fizikselci görüşler buna birer örnektir. Aynı şekilde, biyolojik varlıkların, fiziksel parçalardan oluşan bütünsel yapılar olduğunu ve nihai olarak fiziksel olaylardan meydana geldiğini savunan mereolojik bir görüş de metafiziksel indirgemeciliğe bir emsal teşkil edebilir.
Epistemik indirgemecilik: Belli bir fenomene ilişkin kuramlar, yasalar ve açıklamaların, başka bir fenomene dair kuramlar, yasalar ve açıklamalara indirgenebileceğini savunan görüştür.
Zamanında popüler bir görüş olan ‘bilimin birliği’ tezi, bütün bilimler nihai olarak fiziksel bilimlere indirgenebilir olduğu savına dayanmaktaydı. Bu görüşe göre, biyolojinin, kimyanın ya da psikoloji, ekonomi, jeoloji gibi özel bilimlerin ortaya koyduğu yasalar ve kuramlar nihai olarak (prensipte) fiziğin yasalarına ve kuramlarına indirgenebilir. Bu tarz bir indirgeme, tüm bilimlerin fiziksel seviyede bütünleşmiş bir halini ortaya çıkaracaktır. Bu indirgeme biçimi, bilim felsefesinde ‘kuramlar-arası indirgeme’ ya da ‘bilimsel indirgeme’ olarak adlandırılır. Kuramlar-arası indirgemenin en klasik formülasyonuna göre, bir bilime ait kuramlar, başka bir bilimdeki kuramdan çıkarsanabilir olmalı ve bu iki bilimi birbirine bağlayan köprü yasalar olmalıdır. Örneğin, psikoloji kuramları, kendilerinden daha açıklama ve tahmin etme gücüne sahip nörobiyoloji kuramlarınca kapsanabilirler.
Metafiziksel indirgemecilik, genellikle epistemik indirgemecilikle birlikte anılsa da, her koşulda birbirilerini işaret etmek zorunda değillerdir. Prensipte bilimsel indirgemeciliği savunan bir kişi, ideal olarak epistemolojik indirgemeciliğin gerçekleşeceğini savunsa da, pratik gerekçelerle epistemolojik indirgemeciliğe karşı temkinli davranabilir. Psikolojik fenomenlerin, biyolojik/fiziksel fenomenlere indirgenebileceği iddiasında bulunan biri, mevcut koşullarda psikolojik kuramlar ya da açıklamaların, fiziksel olana indirgenemiyor olmasının belli bir açıklayıcı boşluk yarattığını kabul edebilir. Zihin felsefesi literatürünün önemli bir kısmı, bu açıklayıcı boşluğun metafiziksel indirgemecilik lehinde ya da aleyhindeki tartışmalara adanmıştır.
İndirgemecilik aleyhine savunulan en popüler argüman, ‘çoklu gerçeklenebilirlik’ tezidir. Basitçe ifade edecek olursak, bir türün (özellik, fenomen ya da olay), daha alt seviyede pek çok gerçeklenebilirliğinin olmasıdır. Acı işlevinin, insanda C-fiber yunuslarda D-fiber aktivitesi ile fiziksel olarak gerçeklenmesi durumu bir çoklu gerçeklenebilirlik halidir. Zihin felsefesinde özellikle kendilerini ‘indirgemeci olmayan fizikselciler’ olarak belirten güruh, indirgemeciliğe karşı yaygın bir şekilde zihinsel işlevlerin çoklu gerçeklenebilirlik olduğu tezini savunmaktadır.
Bilim felsefesinde ise, çoklu gerçeklenebilirlik aracılığıyla bilimin birliğine karşı yöneltilen argümanlar bulunmaktadır. Bu tarz argümanlara ilişkin en yaygın örnek, özel bilimlerin dayandığı fenomenlerine ait yasaların fiziksel düzeyde pek çok gerçeklenebilirliğinin olmasıdır. Bu durumda, psikoloji ya da ekonomi gibi özel bilimlerde olayları nitelemek için kullandığımız yasaların, fiziksel düzeyde pek çok karşılığı olacaktır. Özel bilimlerdeki türleri (types) ifade edebilmek için bu türlerin karşılığı olan fiziksel yasaları ayrık (disjunctive) olarak birbirine bağlamak oldukça gereksiz bir girişim olacaktır. Özel bilimlerdeki her tekil olay için spesifik tekil (token) bir fiziksel olay olsa da, özel bilimlerdeki türleri fiziksel türlerle ilişkilendirecek bağlantılar bulmanın zorluğu, bilimin birliği tezinin çekiciliğini zedelemektedir.
Diyagramda, bilimler indirgemeci bakış açısıyla olarak gösteriliyor. İndirgemeciliğe göre, nihai olarak gerçekliği oluşturan fiziksel düzey, tüm ontolojilerin birleştiği seviyeyi temsil ediyor. Aynı şekilde, fiziksel olaylar, daha üst seviyedeki olaylarını nedensel olarak belirliyor. İndirgemecilik karşıtı görüşlere göre, fizik tarafından belirlenen tek yönlü bir ilişkiden ziyade, hem aşağıdan yukarıya, hem de yukarıdan aşağıya çoklu ilişkiler mevcut. İndirgemecilik karşıtlarına göre, fiziksel düzeyde bütünleşen bir ontolojiden ziyade, her katmandaki fenomenleri içeren farklı ontolojiler vardır. Bazı indirgemecilik karşıtları, bu farklı ontolojilerin beliriş ile ortaya çıktığını iddia eden. Üst seviyedeki fenomenlerin beliriş ile ortaya çıkması, bu fenomenlerin özelliklerinin alt seviyedeki fenomenlerin özelliklerine indirgenemiyor olması demektir.
İleri Okuma Tavsiyeleri:
Ernst Nagel (1961), “The Structure of Science”
Paul Oppenheim & Hilary Putnam (1958), “the Unity of Science as a Working Hypothesis,”
Jerry Fodor (1974), “Special Sciences: Or the Disunity of Science as a Working Hypothesis,”
Hilary Putnam (1975), “The Nature of Mental States”
J.J.C. Smart (1956), “Sensations and Brain Processes”
U.T. Place (1956),” Is Consciousness a Brain Process?”
Thomas Nagel (1979) “What is it Like to be a Bat?”
Frank Jackson (1982), “Epiphenomenal Qualia”
Kenneth Schaffner (1967), “Types of Inter-Theoretic Reduction”
John Bickle (1998) “Psychoneural Reduction”
Rudolf Carnap (1934) “The Unity of Science”
Patricia & Paul Churchland (1992), “Intertheoretic Reduction: A Neuroscientist’s Field Guide”