Skolastik Felsefe (Felsefe Sözlüğü)

/
310 Okunma
Okunma süresi: 7 Dakika

Skolastik Felsefe, 12. Yüzyıldan 16. Yüzyıla kadar olan dönemde üniversitelerdeki ve katedrallerdeki öğretmenler tarafından öğretilen bir Ortaçağ felsefe okuludur (daha doğrusu bir bilgi edinme yöntemidir). Bu felsefe okulu mantık, metafizik ve anlambilim alanlarını tek çatı altında birleştirmiştir. Ayrıca Skolastik Felsefenin, mantık alanına dair sahip olduğumuz kavrayışımızı belirgin bir biçimde geliştirdiği kabul edilmektedir.

“Skolastik” terimi Latince “scholasticus” ve Yunanca “scholastikos” (kelimenin tam anlamıyla “boş zamanlarını öğrenmeye adamak” veya “bilgin” anlamına gelir) ve Yunanca “scholeion” (“okul” anlamına gelir) sözcüklerinden türetilmiştir. Skolastikleri tanımlamak için “schoolmen” (“okulcular” anlamına gelir) kavramı da kullanılmaktadır.

Skolastik Felsefe en çok Ortaçağ Hristiyan teolojisindeki uygulamalarıyla, özellikle de İlkçağ felsefesinin klasik isimlerinin (ve bilhassa Aristoteles’in) düşünceleri ile Hristiyan teolojisini uzlaştırma çabalarıyla bilinir. Ancak Skolastik Felsefe, 14. Yüzyıla denk gelen yükseliş döneminde teolojinin ötesine geçmiş ve epistemoloji, bilim felsefesi, doğa felsefesi, psikoloji ve hatta iktisat kuramı da dahil olmak üzere birçok çalışma alanında uygulanmıştır.

Skolastik Felsefe temelde şu şekilde tanımlanabilir: Sorulara cevap verebilmek veya mevcut çelişkileri çözüme kavuşturabilmek için diyalektik akıl yürütmeye (yani bir argüman/tez ile karşı argümanın/antitezin çarpışmasıyla sonucun/sentezin doğması) önem veren bir bilgi elde etme yöntemi ve aracı. Ortaçağ Avrupası’nda diyalektik (veya mantık), retorik ve gramer ile birlikte ilk üç özgür sanattan[1] biriydi.

Skolastik Felsefenin altı ana özelliği olduğu söylenebilir:

  • Döneme hâkim olan Katolik düzenin kabul edilmesi.
  • Bu düzen içinde Aristoteles’i Platon’dan daha büyük bir düşünür olarak sayılması.
  • Aristoteles ve Platon’un tümeller kavramı hakkında fikir ayrılığına[2] düştüklerinin farkında olmak ve bunun çözülmesi gereken önemli bir sorun olduğununun kabul edilmesi.
  • Diyalektik düşüncenin ve kıyasa dayalı[3] akıl yürütmenin öne çıkartılması.
  • Doğal teoloji[4] ve vahyedilmiş teoloji[5] arasında bir ayrım yapılması.
  • Genellikle kelime oyunlarına başvurarak her türlü konuyu uzun uzadıya ve en ince ayrıntısına kadar tartışma eğilimi.

Skolastik yöntem şu şekildedir: Öncelikle ünlü bir yazara veya bilgine ait bir eser etraflıca ve eleştirel bir biçimde okunur (örneğin Kitâb-ı Mukaddes, Platon’un metinleri, Aziz Augustinus’un metinleri vb.). Ardından işbu eserle ilişkili şerhlere ve diğer yazılı kaynaklara başvurulur, üzerinde görüş ayrılıklarının ve ihtilafların mevcut olduğu kısımlar not edilir. Sonrasında tartışmanın iki tarafı, filolojik ve mantıksal çözümlemeye tabi tutulmak suretiyle birleştirilir. Burada birleştirilmekten kastedilen şey, tartışmadaki tarafların aslında birbirleriyle zıtlaşmadıklarını ve hemfikir olduklarını ortaya koymak demektir. Filolojik çözümleme sırasında sözcüklerin barındırdıkları çokanlamlılık ve muğlaklık incelenirken mantıksal çözümleme sırasında biçimsel mantığın kuralları kullanılarak tartışmadaki zıtlıkların gerçekte var olmadıkları ve bu zıtlıkların yalnızca okuyucunun öznel yorumundan kaynaklandığı ortaya konur.

Bu çalışmaların sonuçları “Questionae”[6] adı altında bir araya getirilir. Questionae’ler de daha sonra “Summae”[7] adı altında birleştirilir. Buna örnek olarak Thomas Aquinas’ın kaleme aldığı ve döneminin Hristiyan teolojisin toplamını temsil eden Summa Theologiae (Tanrıbilim Tümyapıtı) eseri verilebilir.

Skolastik okullarda iki eğitim yöntemi bulunmaktaydı. Bunlar “lectio” ve “disputatio” olarak isimlendirilirler. Lectio yönteminde öğretmen basitçe eldeki metni okurdu ve metindeki belli başlı kavramları ve fikirleri açıklardı. Öğrencilerin soru sormasına izin verilmezdi. Disputatio yönteminde ise ya tartışılacak konu öğretmenler tarafından dersten önce duyurulurdu ya da öğrenciler ders sırasında öğretmenin önceden haberi olmayacak şekilde sorular sorarlardı ve öğretmen soruları cevaplardı. Öğretmen bu sorulara hazırlıksız bir biçimde cevap verirken savunduğu fikri temellendirebilmek için Kitâb-ı Mukaddes gibi saygın metinlerden alıntılar yapardı ve öğrenciler de aldıkları cevaplara karşılık verirlerdi. Tartışma bu şekilde karşılıklı olarak devam ederdi ve bir kişi de tartışmayı özetleyebilmek adına notlar alırdı.

Skolastik Felsefe, Erken Dönem İslam Felsefesiyle aynı zamanlara denk gelir. İslam Felsefesi Avrupa’daki Skolastik Felsefeyi öngörmüş ve etkilemiştir. 8. Yüzyıldan itibaren Mutezile ekolü, daha ortodoks bir İslam anlayışına sahip olan Eş’ârîyye ekolüne karşı fikirlerini savunabilmek için “Kelâm” adı verilen rasyonel bir teolojinin peşinden gitmişlerdir. Bu anlamda Mutezile ekolü, Skolastik Felsefenin erken bir biçimi olarak görülebilir. Daha sonraki yıllarda İbn Rüşdcülük ve İbn-i Sinacılık gibi ekollerin Skolastik Felsefe üstünde büyük etkileri olmuştur. Benzer gelişmelerin (özellikle de Musa bin Meymun’un çalışmaları bağlamında) Ortaçağ Yahudi Felsefesinde de yaşandığı söylenebilir.

Canterbury’li Aziz Anselmus için zaman zaman “Skolastik Felsefenin Babası” denir ancak bu deyiş yanıltıcı olabilir zira kendisinin yaklaşımı Skolastik yöntem ile uyumlu değildir. Erken Dönem Skolastik Felsefenin daha iyi bir örneği olarak Pierre Abélard ve Petros Lombardos’un (y. 1100-1160) çalışmaları ve bilhassa Lombardos’un kaleme aldığı Sentences eseri verilebilir. Bu eser, Kilise Babalarının ve diğer dini otoritelerin görüşlerinin bir derlemesidir. Diğer Erken Dönem Skolastik düşünürlere örnek olarak St. Victor’lu Hugo (1078-1151), Clairvaux’lu Bernard (1090-1153), Bingen’li Hildegard (1098-1179), Lille’li Alain (y. 1128-1202) ve Fiore’li Joachim (y. 1135-1202) verilebilir.

13. Yüzyıldaki Fransisken ve Dominikan tarikatları, Skolastik Felsefenin yükseliş dönemindeki Skolastik teolojinin doruk noktalarını temsil ederler ve bu oluşumlardan Albertus Magnus, Thomas Aquinas, Hales’li Alexander (ö. 1245) ve Aziz Bonaventura (1221-1274) gibi önemli teologlar ve filozoflar çıkmıştır. Bu dönemler aynı zamanda Magdeburg’lu Mechtild (1210-1285) ve Foligno’lu Angela (1248-1309) gibi düşünürlerin etkisiyle mistik teolojinin[8] ve Roger Bacon ve Robert Grosseteste (y. 1175-1253) gibi düşünürlerin etkisiyle doğa felsefesinin geliştiği bir dönemdir.

14. Yüzyılın sonrasına denk gelen Geç Dönem Skolastik Felsefe, tartışılan konular ve yapılan ayrımlar bakımından daha incelikli ve karmaşık bir hale gelmiştir. Bilhassa Ockham’lı William gibi düşünürlerin adcı[9] ve istemci[10] teolojileri buna örnek olarak gösterilebilir. Geç Dönem Skolastik Felsefedeki diğer önemli düşünürler arasında Johannes Duns Scotus, Meister Eckhart (1260-1328), Padova’lı Marsilius (1270-1342), John Wycliffe (y. 1320-1384), Norwich’li Juliana (1342-1413), Geert Groote (1340-1384), Siena’lı Katerina (1347-1380), Jean Gerson (1363-1429), Jan Hus (y. 1369-1415) ve Kempen’li Thomas (1380-1471) sayılabilir.

Thomas Aquinas’ın düşüncelerini devam ettiren Tomacılık ve Johannes Duns Scotus’un düşüncelerini devam ettiren Skotçuluk, Skolastik Felsefenin iki belirgin kolunu temsil eder.

Skolastik Felsefe, 15. ve 16. Yüzyıldaki Hümanizm akımının gölgesinde kalmıştır ve katı, biçimci ve eskimiş bir felsefe yapma yöntemi olarak görülmeye başlanmıştır. Skolastik Felsefe, 16. Yüzyılda İspanya’daki Salamanca Okulu tarafından yeniden gündeme getirilmiştir. 19. Yüzyılın sonları ve 20. Yüzyılın başlarında ise Katolik düşünürlerin başlattığı Yeni Skolastik Felsefe (veya Neo-Skolastik Felsefe) akımıyla birlikte yeniden diriltilmiştir ancak Yeni Skolastik Felsefe, Thomas Aquinas gibi belli başlı düşünürlerin fikirlerine fazlaca odaklanmış, diğer Skolastik düşünürlerin fikirlerinin üstüne pek fazla eğilmemiştir.


Kaynak (09.04.2025)

Çeviren: Dervişan Mehmet Savaş

Çeviri Editörü: Musa Yanık


[1] Özgür Sanatlar: İlkçağ’da ve Ortaçağ’da öğretilegelmiş yedi bilim ve sanat alanını belirtir. Bu yedi alan, “Üçlü Grup” (Trivium) ve “Dörtlü Grup” (Quadrivium) olarak ikiye ayrılmıştır. Üçlü Grup gramer, mantık ve retorikten meydana gelir. Dörtlü Grup ise aritmetik, geometri, müzik ve gökbilimden meydana gelir. (ç.n.)

[2] Tümeller Tartışması: İlkçağ’a kadar uzanan bir metafizik tartışmasıdır. Tartışma şu şekilde özetlenebilir: Bir nesnenin diğer nesnelerle ortak olarak sahip olduğu özellikler (renk ve şekil gibi), bu nesnelerden bağımsız birer varlık olarak kabul edilebilir mi? Ve eğer bir özellik nesnelerden ayrı olarak var oluyorsa, bu varoluşun doğası nedir? (ç.n.)

[3] Kıyas/Tasım: Doğruluğu kabul edilen verilmiş iki önermeden, bu önermelerin içeriğini içinde bulunduran bir üçüncü önerme çıkarma biçimindeki akıl yürütme yoludur. Örneğin: “İnsanlar ölümlüdür – Sokrates bir insandır – O halde Sokrates ölümlüdür.” akıl yürütmesi bir tasımdır. (ç.n.)

[4] Doğal Teoloji: Tanrının varlığı gibi teolojik konular için insan aklına dayalı argümanları temel alan bir teoloji türüdür. (ç.n.)

[5] Vahyedilmiş Teoloji: Tanrının varlığı gibi teolojik konular için kutsal metinler veya dini deneyimler gibi doğaüstü kaynakları temel alan bir teoloji türüdür. (ç.n.)

[6] Questionae: Çeşitli kaynaklara başvurularak tikel bir soru hakkında lehte ve aleyhte savunuların derlenmesine verilen isimdir

[7] Summae: Bir alana dair tüm soruların (yani questionae’lerin) derlenmesine verilen isimdir.

[8] Mistik Teoloji: Hristiyan geleneğinde ilahi karşılaşma ve Tanrı’nın inananlarla iletişim kurması ile ilgilenen teoloji dalıdır. Bu teoloji dalı özellikle derin tefekkür yoluyla deneyimlenen mistik tecrübelere odaklanır. (ç.n.)

[9] Adcılık: Tümellerin ve soyut nesnelerin sadece isim veya etiketten ibaret oldukları ve gerçek bir var oluşlarının olmadıkları görüşüdür. (ç.n.)

[10] İstemcilik: Özellikle zihinsel ve ruhsal süreçlerde belirleyici olanın ne olduğu hususunda iradeye zekâdan daha baskın bir rol atfeden bir görüştür.

Hacettepe Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık bölümü lisans öğrencisi. Din felsefesi, siyaset felsefesi, dil felsefesi ve çeviribilim başlıca ilgi alanları. Bunlar haricinde bilgisayar oyunları ve metal müzik ile günlerini geçirir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Ölümsüzlük Yanlıları Yanılıyor: Neden Ölüme İhtiyacımız Var – Susan Cain

Sonraki Gönderi

Kitap Analizi: Bilgi (Jennifer Nagel)

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü