İsa Stoacı Felsefeyi mi Öğretti? – Eben De Jager

//
87 Okunma
Okunma süresi: 8 Dakika

Stoacı felsefe, İsa döneminde iyice yerleşmiştir ve O’nun öğretilerinin çoğu Stoacı düşünceyi yansıtmaktadır. O halde İsa, Stoacı felsefeyi öğretmiştir diyebilir miyiz?

Stoacı felsefenin kökenleri M.Ö. 300’lü yıllarda yaşamış olan Kıbrıslı Zenon’a kadar takip edilebilir. Stoacı kelimesi, felsefenin geliştiği yer olan Attalos Stoası’ndan gelmektedir. Stoacılık başlangıçta Helenistik bir felsefe olmasına rağmen, en önemli dört Stoacı da; Seneca, Marcus Aurelius, Epiktetos ve Musonius Rufus olmak üzere Romalıydı. 

Stoacılık, yani oluruna bırakma sanatı, toplumun her kesiminden insanda yankı uyandırmıştı. Marcus Aurelius bir imparatordu, Epiktetos ise köle olarak doğmuştu; ancak her ikisi de Stoacı felsefeyi benimsemiş, ondan faydalanmış ve onu teşvik etmişti.

Stoacı Felsefe Nedir?

Stoacılık, başımıza gelenleri kontrol edemeyeceğimizi, ancak bunlara nasıl tepki vereceğimizi kontrol edebileceğimizi öğretir. Kontrol edemediğimiz şeydense, kontrol edebildiğimiz şeye odaklanmamız gerekir. Bu felsefi sistem dört erdemi kabul eder: cesaret, ölçülülük, adalet ve bilgelik. Cesaret; metanet, güç ve dayanıklılık anlamına gelir. Ölçülülük; özdenetim, disiplin, ılımlılık ve sakınma anlamına gelir. Adalet; dürüstlük ve hakkaniyeti ifade eder. Bilgelik; bilginin ebedi arayışı ve gerçek hayat durumlarına uygulanmasıdır.

Stoacılık, hayatta işlerin ters gidebileceğini ve gideceğini öğretir, ancak bu bize yolumuza çıkan engelleri aşmak için bir veya daha fazla erdemden istifade etme fırsatı sunar. Koşulların olgunlaşmaya ve kişisel gelişime nasıl yol açabileceğini görmek gibi, zorluklara karşı bir tür tutum olarak özetlenebilir. Söz felsefesi değil eylem felsefesidir. Bu doğrultuda Epiktetus şöyle yazmıştır: ‘‘Nasıl iyi bir adam olunacağına dair konuşmakla vakit kaybetme. İyi bir adam ol.’’

Stoacılar, uygulayıcılarının erdemleri uygulayarak eudaimonia’ya (mutluluğa, refaha, iyi ruha) ulaşabileceklerine inanıyorlardı. Onlara göre refah, maddi varlıklarda değil, zengin bir ruh ve karakter geliştirmekte yatıyordu. Bu nedenle, kaybedilebilecek veya elinden alınabilecek maddi şeyleri, kaybedilemeyecek veya elinden alınamayacak şeyler lehine değersiz gördüler.

Stoacılar evreni bir mantık sisteminin yönettiğine inanıyorlardı. “Mantık” sözcüğünü buradan türettiğimiz bu sisteme logos adını verdiler. Onlara göre logos, tanrı benzeri bir varlık, aklın evrensel gücüdür. Bu varlığa ayrıca, diğer isimlerin yansıra; ilahi akıl, evrenin ruhu, kader, tanrılar veya doğa gibi isimler de verildi. 

”Kemeraltı” anlamına gelen Stoa, Antik Yunanis’tanda çoğu çarşıların ve ibadethanelerin yakınlarında inşa edilmiş, çeşitli kamusal faaliyetlerin yürütüldüğü halka açık mekanlardı. İşte bunların en meşhurlarından biri olan Attalos Stoası MÖ 1. yüzyılda Kral II. Attalos adına Atina’da inşa edilmiştir ve restore edilmiş haliyle günümüzde de ziyaretçilerine açıktır.

Ayrıca belirtmekte fayda var; Stoacılık (büyük ”S” ile), Stoacıların felsefesini ifade ederken, stoacılık acıya karşı duyarsızlığı veya güçlük ya da zorluğa karşı direnirken duyguları göstermemeyi veya şikayet etmemeyi ifade eder. 

Yuhanna 1:1, İsa hakkında konuşurken (14. ayete bakınız) şöyle der: “Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve de Söz Tanrı’ydı.” ‘‘Word” sözcüğünün Yunanca logos sözcüğünün çevirisi olduğu düşünüldüğünde, Stoacılıkla olan benzerlik kayda değerdir. Böylece İsa’nın öğretilerinin çoğunun Stoacı düşünceyi yansıtması şaşırtıcı değildir.

İsa’nın “Stoacı” Sözleri mi?

Birçok akademisyen ve filozof, İsa’nın söylediklerinde ve durumlara verdiği tepkilerde Stoacı prensipler tespit etmiştir ve bu da İsa’nın Stoacı felsefeye bağlı olup olmadığı sorusunu gündeme getirmiştir. İsa’nın söyledikleri ile Stoacılığın öğrettikleri arasındaki bazı benzerlikler şunlardır:

İsa’nın Matta 7:12’deki sözü: ”Başkalarının size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın”, Seneca’nın ‘‘Üstleriniz tarafından size nasıl davranılmasını istiyorsanız, siz de altınızdakilere öyle davranın” (Mektup XLVII: Efendi ve Köle Üzerine, satır 11) sözü ile dikkat çekici şekilde benzerdir ve aynı bilgeliği aktarmaktadır. 

Matta 5:5’te şöyle denmektedir: “Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklardır.” Burada İsa’nın işaret ettiği yumuşak huyluluk, zayıflık olarak yorumlanmamalıdır. Çoğu İncil’de yumuşak huylu olarak tercüme edilen orijinal Yunanca praos kelimesinin özü, İngilizce ‘deki herhangi bir tek kelimeyle ifade edilemez. Kontrol altında olan güçlü bir kişiliği tasvir eder. Özdenetim, bunu uygulamakta büyük bir ödül olduğunu öğreten Stoacı felsefenin merkezinde yer alır.

Kendini sorgulama düşüncesi de Stoacılarda ve İsa’nın öğretilerinde önemli bir yer tutar. İsa şöyle demiştir: “Neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de, kendi gözündeki merteği fark etmezsin?” (Matta 7:3). Kendini değiştirmenin arayışında olmak kişinin kendi kontrolündedir, ancak başkalarının kusurlarını düzeltmeye çalışmak değildir ve İsa; çaba gerektiren şeyleri düzeltmek için başkalarına değil, kendine odaklanma fikrini savunmuştur.

İsa şunu öğretmiştir: “Komşunu kendin gibi sev.” (Matta 22:39). Aynı ilke Seneca’nın sözlerinde de tespit edilebilir: “Sevilmek istiyorsan, sev.” (Epistulae Morales 9) ve “Başkalarına zarar vermemeye dikkat et ki, başkaları da sana zarar vermesin.” (Epistulae Morale 103). 

Maddi meselelere gelince, İsa şunu öğretmiştir: “Dikkatli olun ve her türlü açgözlülükten sakının. Çünkü insanın yaşamı, malının çokluğuna bağlı değildir.”  Bu düşünce, Marcus Aurelius’un mutlu olmak için çok az şeye ihtiyaç duyulduğu ve sahip olunan şeylerin hayatta önemli olan şeylerden uzaklaştırdığı görüşüne oldukça benzemektedir.

İsa, Getsemani bahçesinde kaderini kabul edip kucaklamıştır ve şöyle demiştir: “Baba, senin isteğine uygunsa, bu kâseyi benden uzaklaştır. Yine de benim değil, senin istediğin olsun.” (Luka 22:42) ve sonra çarmıhtayken, “Baba, onları bağışla. Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar” (Luka 23:34) diyerek acısına neden olanları affetmiştir. Bu sözler her Stoacıyla bağdaşır, çünkü onlar da olumsuz koşulları kabullenme ve bunlara yanıt olarak özdenetim uygulama düşüncesini benimserler.

Mektuplar’da Stoacılık

İsa’nın havarileri de Stoacılık’la paralel ilkelerle mutabık olmuşlardır. İsa’nın yüksek eğitimli havarisi ve Yeni Ahit’in en büyük bölümünü yazan havarisi Pavlus, Stoacı ilkeleri yansıtan birçok mektup kaleme almıştır. Romalılara yazdığı mektupta stoacı düşüncenin unsurlarını da kullanarak şöyle der: ”Yalnız bununla değil, acılara da keyifleniyoruz. Çünkü biliyoruz ki, acı dayanma gücünü, dayanma gücü de umudu yaratır” (Romalılar 5:3).Herhangi bir antik Stoacı, Pavlus’un şu sözünü duysa alkışlardı: ”Biz güçlü olanlar kendimizi hoşnut etmekle değil; zayıf olanların eksikliklerini sırtımıza yüklemekle yükümlüyüz” (Romalılar 15:1). 

İbraniler 12:11’in yazarı disiplinin faydasından bahsederken şöyle der: ‘’Her disiplin o an için keyif verici olmaktan ziyade acı verici görünür, fakat sonrasında kendisi tarafından eğitilmişlere doğruluğun huzur dolu meyvesini verir.’’ Onun mesajı Musonius Rufus’ta da yankısını bulmuştur: “Eğer çok çalışarak iyi bir şey başarırsan, emek çabuk geçer, ama iyilik kalıcıdır; eğer zevk uğruna utanç verici bir şey yaparsan, zevk çabuk geçer, ama utanç kalıcıdır.”

Genel mektuplardan birinin yazarı olan Yakup şöyle yazmıştır: ”Kardeşlerim, çeşitli imtihanlarla karşılaştığınızda bunu büyük sevinçle karşılayın. Çünkü bilirsiniz ki imanınızın imtihanı, metanet üretir. Metanetin de tam tesir etmesine müsaade edin ki; mükemmel, tamam ve eksiksiz olabilesiniz.” Bu paragraf, zorlukların karakter gelişimi için fırsatlar yarattığı yönündeki Stoacı düşünceyi yansıtır.

İsa’nın Öğretileri Stoacı Felsefeden Nasıl Ayrılır?

Bazı Stoacıların yazılarında panteist eğilimler ve evrenin veya doğanın Tanrı’yı bünyesinde bulundurduğu inancı görülmektedir. Antik Stoacıların hepsine belirli bir görüş atfetmek, sahip oldukları inançların çeşitliliği nedeniyle imkânsızdır. Stoacı felsefede ilahi olan, insanların acılarına ve mücadelelerine karşı kayıtsızdır. Hıristiyanlar ise tüm insanların hayatlarıyla ilgilenen ve kendini adayan kişisel bir Tanrı’ya inanırlar. Bu Tanrı; onların acılarının, mücadelelerinin ve ihtiyaçlarının farkındadır. Onların ruhsal gelişimine ve sıhhatine müdahil olmak ister. Hıristiyanlar diledikleri zaman dua ederek Tanrı’dan dilekte bulunabilirler ve dualarının duyulup yanıt bulacağının güvencesine sahiptirler.

Stoacılar logos (doğa, tanrı) ile uyum içinde yaşamayı amaçlarlar ancak ilahi varlığın, hangi biçimde olursa olsun, onları kurtardığına inanmazlar. Hristiyanlıkta ise Tanrı, insanlarının kurtarıcısıdır. İsa şunu öğretmiştir: “Yol, hakikat ve yaşam benim. Benim aracılığım dışında Tanrı’ya kimse varamaz”.

Stoacı felsefe, savunucularına geçmişte ne olduğuna veya gelecekte ne olacağına değil, şimdiye odaklanmayı öğretir. Öbür dünyayı çağrıştıran bir şeye nadiren atıfta bulunur ve bu konuda hiçbir zaman fazla ayrıntıya girmez. Hristiyanlıktaysa, öbür dünya ve onun ödülleri hakkında çok şey söylenir. Bu, merkezi bir temadır ve inananın şimdiki zamanda dayanmasına olanak sağlayan umudu sunar. 

Bununla birlikte İncil, şunu da belirterek Stoacı felsefeye benzer bir şey öğretir: “Bu nedenle yarın için kaygılanmayın, çünkü yarın kendisi için kaygılanacaktır. Günün sıkıntısı kendine yeter” (Matta 6:34). Fakat bu ifade; inananların, ölümden sonraki sonsuz yaşamın, anlık ihtiyaçlarından daha üstün olduğuna dair inancı inkâr etmez.

İsa ve Stoacı Felsefe

İsa’nın öğretilerinin Stoacı felsefeyle örtüştüğü birçok yön vardır. İsa’nın ve havarilerinin sözlerinin çoğu Stoacı ilkelerle uyumludur. 

Stoacı felsefe ve Hristiyanlık, diğer şeylerin yanı sıra, ilahi varlık, kurtuluş ve öbür dünyaya dair bazı temel inançlarda farklılık gösterir. Stoacılar, gayrı-kişisel ve bazen de panteist bir tanrıya inanırken Hristiyanlık; azizlerin hayatlarına oldukça müdahil bir kişisel Tanrı olduğunu öğretir.

İsa’nın bir Stoacı olduğunu söylemek, Hristiyanlık veya Stoacılık açısından adil olmaz. Stoacı felsefe ve Hristiyanlık ilkelerinin, ilahi varlık veya kurtuluş meselelerine değinmediklerinde örtüştüğünü söylemek daha isabetli olacaktır.


Eben De Jager – “Did Jesus Teach Stoic Philosophy?“, (Erişim Tarihi: 27.1102.2024)

Çevirmen: Alperen Kılınçer

Çeviri Editörü: İbrahim Yeşua Özçelik

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Ölüm Korkusu İnsanları Nasıl Daha Sağcı Hale Getirir? – Bobby Azarian

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü