Dil Polisi Size Bulaşıyor – Michael Huemer

/
1237 Okunma
Okunma süresi: 7 Dakika

Sosyal Adalet Savaşçıları (Ayık insanlar veyahut buna benzer bir şey olarak anılmayı yeğleyenler) dili inzibat altında tutmaya takıntılıdır. Bazen, sanki tasavvur edebildikleri en kötü günah yanlış dilsel ifadeler kullanan insanlarla konuşmaktan veya onlar hakkında konuşmaktan ibaretmiş gibi görünüyor.

Örneğin, Başkan Trump hakkında bir şikayet duyduğum zamanlardaki işittiğim en yaygın şikayet türü, Başkanın söylediği bir şeyle ilgiliydi. Ne uyguladığı veya uygulamayı reddettiği bir politika ne de işlediği gerçek bir suç değil, Twitter’da paylaştığı veya bir basın konferansında söylediği bir yorumdur. (Kabul edelim ki, bu yorumların çoğu budalaca ve kötü niyetli.)

Ancak SAS’ın (Sosyal Adalet Savaşçıları) öfkesini çeken sadece aptalca ve kinci yorumlar değildir. İnsanlardan nasıl bahsetmemiz gerektiği, ne hakkında konuşabileceğimiz, neyin “saldırgan” olarak kabul edileceğine ilişkin yeni kurallar oluşturma, bir diğer deyişle dili inzibat altına almak, konusunda çok ilgililer.

Söz gelişi, kimi dilsel ifadeler gerçekten saldırgandır ve hemen hemen herkes bunları böyle bulur. Örneğin, asıl işlevi nefreti veya hakir görmeyi ifade etmek olan “n” kelimesi kasten saldırgandır. Ama burada bahsettiğim bu değil. Herhangi bir uygunsuz tavrı ifade etmeyi amaçlamayan gündelik kelimelerden bahsediyorum, ancak solcular bir gün onları saldırgan veya duyarsız olarak nitelendirmeye başlıyor. Sonra solcuların icat ettiği ve herkese kullanmasını söylediği yeni ifadeler var oluyor.

Örneğin, siyahilere eskiden “colored people” deniyordu. Bu ifade, ünlü bir sivil haklar örgütünün kendisini National Association for the Advancement of Colored People olarak adlandırmasından anlaşılacağı gibi, en ufak bir saldırgan veya aşağılayıcı tutumda ve niyetinde değildi. Daha sonra solcular, “colored people” söyleminin uygunsuz olduğuna ve bu insanlara atıfta bulunmanın doğru yolunun “Afrikan Amerikalı” olduğuna karar verdiler. Daha sonra, “Afrikan Amerikalı” çok bilindik bir tabir olduktan sonra, SAS’lar gerçekten uygun terimin (siyahları olduğu gibi ve diğer koyu tenli insanları da kapsayan) “people of color” olduğuna karar verdi. Kelimeleri yeniden düzenlerseniz, bu kırıcı bir ifadeyi gurur ve dayanışma işaretine dönüştürür. Ayık bir blog yazarının farkı çok net bir şekilde açıkladığını gördüm: “person of color” ifadesi sol görüşlü ideologlar tarafından tasarlandı; dolayısıyla iyi. Ah! (Bunu tam olarak böyle ifade etmediler, ama işin ana fikri bu.)

Fiziksel veya zihinsel engelliler hakkında nasıl konuşulacağına, trans kişiler hakkında nasıl konuşulacağına, hangi zamirlerin kullanılabileceğine (örneğin, “they” zamirinin tekil kullanımı son zamanlarda yükseldi.) ve dilimizde kullanmamanız icap eden diğer gündelik kelimeler hakkında da benzer kurallar vardır. (Örneğin, “fireman”, “congressman” vb.).

Eğer gerçekten bir SAS iseniz, tüm bunların çoğu sıradan insanı nasıl etkilediğini muhtemelen bilmiyorsunuzdur (Pek iyi değil.) Değilseniz, muhtemelen neler olduğunu merak ediyorsunuzdur ve kafanızda bu insanlar neden dilsel ifadelere bu kadar takıntılı sorusu vardır. Endişelenecek yeterince önemli şeyleri yok mu? Belki somut politika sorunları gibi?

İşte benim teorim. Tüm bunların asıl işlevinin azınlıklara fayda sağlamak veya sözlerle onları incitmekten alıkoymak olduğunu düşünmüyorum. Üzgünüm, ama ben sadece “colored people” yerine “people of color” cümlesini duyduklarında veya en son onaylanan ifade ne olursa olsun ondan acı çeken insanların olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum. Bence dil polisliği, politik bir güç oyunundaki bir hamle gibi. Sanırım birkaç farklı işlev var:

1. Hizip Sinyalciliği

Herhangi bir sosyal grubun üyelerinin birbirlerini tanımlayabilmesi ve kendilerini dışarıdakilerden ayırabilmesi önemlidir. Bu şekilde, kime yardım edeceğinizi ve kimden nefret edeceğinizi bilirsiniz. Rakip futbol takımlarının farklı renklerde formalar giymesi gibi. Bu durumda insanların ideolojisini hemen göremeyeceğiniz için ilk bakışta sorun teşkil eden, ideolojik olarak tanımlanmış bir kabilemiz var. İnsanlara politik sorular sormayı deneyebilirsiniz, ancak bu tuhaf ve zaman alıcı olabilir ve insanlar fikrini gizleyebilir.

Dilin nasıl kullanılacağına dair pek çok keyfi veya yapmacık kural oluşturarak, kabilenizin üyelerinin birbirlerini tanımlamaları için uygun bir yol yaratırsınız. Birisi tüm kurallara uyuyorsa, onun bir kabile üyesi olduğunu bilirsiniz. Kuralları periyodik olarak değiştirmenin nedeni, yabancılar için maliyetleri artırmak ve dışarıdan birinin gerçekte hangi dili kullanması gerektiğini bilme olasılığını azaltmak (Böylece yanlış pozitiflerin oranını düşürmektir.)

Pek çok kural koymanın nedeni kısmen, yine, yanlış pozitifleri azaltmak (yalnızca ideolojik olarak kendini adamış kişi tüm kuralları öğrenecektir) ve kısmen de mümkün olduğunca çok sayıda konuşmaya hizip sinyali verme fırsatları katmaktır. Bu şekilde, birinin politik yönelimini öğrenmek için belirli bir konuyu gündeme getirmek zorunda kalmadan herhangi bir konuşma ile yönelimini öğrenebilirsiniz. Bu da bizi ikinci işleve götürür.

2. Siyasileştirme

İkinci işlev, gündelik yaşamı siyasallaştırmaktır. Diğer insanlar size siyasi ideolojinizi tartışmaya dahil etme fırsatı vermeden normalce konuşamazlar. Konuşma konusu ne olursa olsun, ilk bakışta ideolojinizin ana noktalarıyla hiçbir ilgisi olmasa bile, birisi “yanlış” kelimeyi kullandığında tartışmayı odağından kaçırma ve ideolojinize çevirme şansınız yüksektir. Bu, kendinize ve kendi meşguliyetinize dikkat çekmenize, başkalarına siyaset hakkında ders vermeye başlamanıza ve insanların başka herhangi bir şey hakkında düşünerek zaman kaybetmesini engellemenize olanak tanır.

Bir benzetme yapmak gerekirse, Yehova’nın Şahitlerinin (İsa’nın dinini yaymayı seven bir oluşum) tüm gündelik ifadelerin yarısını İsa’ya bir çeşit atıfta bulunarak yorumlamanın bir yolunu bulup bulmadığını hayal edin. Bir Şahidin önünde pizza ısmarlamaya kalkarsanız, size pizza sipariş etme şeklinizin İsa hakkında yanlış bir görüşü nasıl varsaydığını söyleme fırsatını yakalarlardı. SAS’lar için “ırkçılık karşıtlığı” İsa’nın eşdeğeridir.

3. Tahakküm

Üçüncü işlev, başkalarına hükmetmek ve onları susturmaktır. Bu işe yarıyor çünkü günümüz Amerika’sındaki hemen hemen herkes “ırkçı” olarak adlandırılmaktan (ve daha az ölçüde, başka türden önyargılarla suçlanmaktan) korkuyor. Ayrıca, insanların kelime kullanımından şikayet etmek genel olarak onları susturmanın iyi bir yoludur; örneğin, birinin gramerinden şikayet etmek bile onları susturabilir. Çünkü kimse kendi dil kullanımı hakkında tartışmak istemez. Bir insan ağzını açtığı zaman konuşmak istediği şey ne olursa olsun, dil kullanımı neredeyse hiç değildir. İlk önce kelimelerin kullanımı hakkında bir tartışma yapmadan söylemek istedikleri şey hakkında konuşamayacaklarını açıkça belirtirseniz, o zaman muhtemelen susacaklardır.

Eğer bir SAS iseniz, istediğiniz şey budur. SAS olmayan herkesi susturmak, konuşmanın kontrolünü ele geçirmek ve hizbinizin topluma hakim olmasına yardımcı olmak istiyorsunuz. Bu iyidir çünkü hizbinizin tek gerçeği vardır, sadece onlar toplumu kurtarabilir ve başka hiç kimsenin size öğretecek bir şeyi yoktur.

4. Sizinle Uğraşıyorlar

Dil polisi bizimle uğraşıp duruyor. Bununla kastettiğim, yukarıdaki 3 numaralı bölümde kısmen açıklanıyor ve kısmen de geri kalanımızı test ediyorlar, neyle paçayı sıyırabileceklerini görüyorlar. Başkalarının kendi buyruklarını yerine getirmesini ne kadar sağlayabilirler?

Bir anekdot

Geçen gece tuhaf bir etkileşime şahit oldum. Whole Foods Market’da pejmürde bir adam (bunu bilmeniz gerektiğini düşünüyorsanız beyaz bir adam) bir polisle konuşuyor. Sohbetin başlangıcını kaçırdım. Ama adam, kendisini hastaneye götürmesi için polisi ambulans çağırmaya ikna etmeye çalışıyordu. Polis, görünüşte fiziksel olarak herhangi bir sorunu olmadığı için, adamın ambulansa ihtiyacı olmadığında ısrar etti. (Gerçekten de görünürde yaraları ve yürüme güçlüğü yoktu.) Polis, ona hastaneye yürümesi için kısa talimatlar verdi. Adam birkaç dakika uğraşmaya devam etti ve polis, oraya çok gitmek istiyorsa, oraya kendi gitmesini söyleyedurdu. Polisin ses tonu, adamın açıkça yalan söylediğini ve polisin zamanını boşa harcamayı bırakması gerektiğini düşündüğünü açıkça ortaya koydu. Sonunda pejmürde adam buruk bir şekilde ayrıldı.

Bunu neden yapıyordu? Diyelim ki, adamın gerçekten tıbbi bakıma ihtiyacı olmadığını ve her durumda mükemmel bir şekilde hastaneye yürüyebildiğini varsayın (benim yaptığım gibi). Neden hasta veya yaralı gibi davransın? Neden gereksiz bir ambulans yolculuğu istedi?

En iyi tahminim: ilgi istiyordu ve insanların ona acımasını ve ona yardım etmeye çalışmasını istiyordu. Bu yüzden incinmiş gibi davrandı.

Sanırım bunlar doğal insan arzuları. Bunu anlayabilirsin. Ama aynı zamanda toplumun geri kalanının bunun için vakti yok. Endişelenmemiz gereken kendi meselelerimiz var ve insanların incinmiş gibi davranarak dikkatimizi çalmasına izin veremeyiz. Toplumun geri kalanı bu insanları yollarına göndermek zorunda.

Sosyal Adalet Savaşçıları’nda da durum böyle. Diğer insanların kullandığı tüm kelimelerden, katılmadıkları fikirlerden ve etraflarında olup biten tüm “epistemik şiddet”ten derinden incindiklerini iddia ettiklerinde, onlara devam etmelerini ve hastaneye kendi başlarına yürümelerini söylememiz gerekir.


Michael Huemer-Language Police Are Messing with You”, (Erişim Tarihi: 13.12.2020)

Çevirmen: Emre Can Esgiyusufo

Çeviri Editörü: Çağan Fırtına

İstanbul Teknik Üniversitesi'nde inşaat mühendisliği lisans öğrencisi. Siyaset, din ve dil felsefeleri ile alakadar olur. Bunların yanında iyi bir basketbol ve edebiyat sever olduğunu düşünür.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

İlahi Gizlilik – David Bayless

Sonraki Gönderi

Mantıksal Kötülük Problemi – James R. Beebe (Internet Encyclopedia of Philosophy)

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü