Genişletilmiş Zihin – Rachel Bourbaki

///
1370 Okunma
Okunma süresi: 5 Dakika

Zihniniz bedeninizin dışında olabilir mi? Genellikle, düşüncelerimizi, inançlarımızı, hatıralarımızı, deneyimlerimizi, tutumlarımızı vb. içeren zihnimizin, bedenimize içsel olduğunu düşünürüz. Bazı filozoflar ise, sağduyuya uygun bu görüşe meydan okurlar. Bu filozofların öne sürdüğü zihin görüşü, aslında zihnin sadece nöronlardan ve sinapslardan değil, aynı zamanda vücudun dışındaki nesnelerden oluştuğunu (yani, zihnin aslında dünyaya yayıldığı) ima ettiğinden dolayı, genişletilmiş zihin olarak adlandırılır. Bu görüş başlangıçta, radikal veyahut pek de olası olmayan bir tez gibi görünebilir, fakat bu tez üzerine temellenen görüşlerin, kendi lehlerine ikna edici gerekçeleri vardır.

1. Inga ve Otto

Zihin, zihinsel durumlar ve süreçlerden oluşmaktadır ve inançlar ise zihnin bir bölümünü oluşturan zihinsel durumlardır. Dolayısıyla, ‘Köpekler memelidir’ inancı, farklı inançlar ve arzular gibi diğer şeylerle birlikte zihninizin bir bölümünü oluşturan bir zihinsel durumdur. Şimdi, şu iki durumu birbiriyle karşılaştıralım:

İlk olarak, birinin normal, biyolojik hafızasına gömülü tipik bir inanç vakasını ele alalım. Inga’yı hayal ediniz. Günlerden bir gün Inga, Modern Sanatlar Müzesinde bir serginin olduğunu duyuyor ve sergiyi görmek için oraya gitmeye karar veriyor. Bir müddet düşündükten sonra müzenin 53’üncü caddede olduğunu anımsıyor. Açıkça Inga, müzenin 53. Cadde’de olduğuna inanıyor. Daha düşünmeden, hafızasına danışmadan önce de bu inanca sahipti. O an sadece, bu inancın bilincinde değildi. Fakat bu bir problem değildir çünkü şu anda veya herhangi bir zamanda, sahip olduğumuz inançlarımızın bilincinde değilizdir. Birçok inançla benzer şekilde, Inga’nın müzenin 53. caddede olduğuna dair olan inancı da, kendisine ulaşılmasını bekleyerek hafızasının içerisinde ortaya çıkmayı bekliyor. (Sizler, parantez içindeki notu okumadan önce köpeklerin bir memeli türü olduğuna inanıyor muydunuz? Elbette inanıyordunuz, sadece notu okuma esnasında ve sonrasında sahip olduğunuz düşüncelerin bilincinde olmanıza rağmen oysaki.)

Şimdi de Otto’ya yakından bakalım. Otto, mustarip olduğu Alzheimer hastalığı sebebiyle gittiği her yere yanında not defterini de taşıyan biridir. O not defteri de Otto’nun dünyayı dolaşmasında ona yardımcı olur ve Otto yeni bir bilgi öğrendiği vakit deftere not düşer, eski bir bilgiye ihtiyacı olduğu vakit ise bilgiyi defterden almak için ona bakar. Otto için not defteri, genellikle, beyinlerimizde depolanan anılarımız tarafından oynanan rolün aynısını üstlenir. Şimdi, aynı Inga’nın durumunda olduğu gibi Otto da Modern Sanatlar Müzesi’nde bir serginin olduğunu duyuyor ve sergiyi görmek için oraya gitmeye karar veriyor. Otto, ona danıştığı vakit, kendisine müzenin 53. Cadde’de bulunduğunu söyleyen not defteri hasebiyle 53. Caddeye doğru yürüyor ve müzeye gidiyor. Tıpkı Inga gibi Otto da müzeye gitmek istediği için 53. Cadde’ye gitti ve müzenin 53. Cadde’de olduğuna inanıyordu. Ayrıca, Otto’nun, defterine bakmadan bile müzenin 53. Cadde’de olduğuna inandığını söylemek makul görünüyor. Tıpkı Inga gibi, Otto da önceden bu bilginin bilincinde değildi, bilgi, erişilmeyi bekleyecek bir şekilde orada sadece duruyordu. Clark ve Chalmers, “ilgili açılardan vakalar tamamen benzerdir: not defteri Otto için, hafızanın Inga için oynadığı rolün aynısını oynar.” iddiasında bulunurlar. Defterdeki bilgiler tıpkı sıradan bir bilinç dışı inancı oluşturan bilgiler gibi işler; tesadüfe bakın ki Otto söz konusu olduğunda, bu bilgi bedenin ötesindedir.[1]

Bu yazarlar, söz konusu olan şey zihin gizemli bir şeyin sınırları olduğunda, deri ve kafatasının sınırlarına karşı önyargılı eğilimlerde bulunmamamız gerektiği sonucuna varıyorlar. Ne de olsa, bu sınırların dışında, bir içsel inancın ve bir dışsal inancın oynadığı roller arasında çok az fark vardır. Bu iki inanç türü Inga ve Otto için davranışa nasıl rehberlik ettikleri veya benzeri durumlar açısından eşdeğer işlev görür. Bir zihinsel duruma zihinsellik statüsünü veren, konumu değil oynadığı roldür.

2. Bilişsel Genişleme

Dünyadaki her şeyin, kişinin zihninin bir parçası olmadığı barizdir. Peki bir şeyin “zihinsel” kabul edilmesi için gereken nedir tam olarak? İlk olarak bireyin, zihninin parçası olan bir nesneyle eşleşmiş olması gerekiyor. Uygun bir şekilde eşleşebilmesi için de, söz konusu nesnenin kişiyle sürekli bağlı olması, içerdiği bilgilerin direkt olarak erişilebilir olması ve otomatik olarak onaylanması gerekir. Aksi takdirde, ortada uygun bir eşleşme olmayacağından dolayı kişi, zihnine dışarıdan aldığı şeyin güvenilirliğinden emin olamaz. Misal akıllı telefonunuz, az çok sürekli yanınızda olması, size doğrudan bilgi vermesi ve bu bilgilerin güvenilirliğini sorgulamamanızdan dolayı, bu açıklamaya göre, zihninizin bir parçası olabilir. [2]

3. Zihin Gerçekten de Genişletilmiş Midir?

Genişletilmiş zihin tezine getirilen bir itiraz, ortada var olan eşleşmenin, yapının varlığı hakkında doğrudan bir şey işaret etmeyebileceğidir. Evet, Otto not defterine sıkı sıkıya bağlıdır, fakat bu aslında, not defterinin Otto’nun zihninin bir parçası olduğu anlamına gelmez. Otto’nun not defteri gibi araçlar, uzun süreli bellekten beklediğimiz talepleri azaltır, ancak belleğimizi oluşturmazlar. Bir şey sürekli olarak başka bir şeyle nedensel olarak bağlantılı olduğunda bile, ikisi aniden tek bir sistem haline gelmez. Örnek olarak böbreklerinizi ele alalım. Böbrekleriniz, kanınızdaki atık maddeleri süzerler ve böylelikle bu süzme, kalbinizin pompaladığı kandan, damarlarınızdan ve dolaşım sisteminizin diğer bölümlerinden etkilenir. Ancak dolaşım sisteminizin böbreklerinizle etkileşime girmesi, kanınızın süzülmesi şeklinde olan böbrek aktivitenizin dolaşım sisteminizde meydana geldiğini göstermez. Süzme sadece nedensel olarak dolaşım sisteminize bağlı olan böbreklerinizde gerçekleşir. Dolayısıyla, bir süreç çevresiyle etkileşime girebilir, ancak bu, o sürecin çevresine genişlemiş olduğu anlamına gelmez. [3]

4.Sonuç

Zihninizin genişletilmiş olduğu hipotezi radikal bir hipotez olarak görünebilir lakin zihnimizin sadece bedenimizle sınırlanmadığı fikri lehine büyüyen bir destek vardır. Bununla birlikte, bilişsel sistemlerimizin dışsal nesnelerden yalnızca nedensel olarak etkilenip etkilenmediği veya bu dışsal nesnelerin zihnimizin gerçek bir parçası olup olmadığı sorusu askıda kalmayı sürdürür.

Dipnotlar

  • [1] Clark ve Chalmers (1998)
  • [2] Bakınız Clark (2010) Ayrıca bkz. Clark (2008).
  • [3] Adams ve Aizawa (2008). Ek yanıtlar için ayrıca bkz. Adams ve Aizawa (2010).

Rachel Bourbaki– “The Extended Mind“, (Erişim Tarihi: 20.10.2021)

Çevirmen: Emre Can Esgiyusufo             

Çeviri Editörü: Alparslan Bayrak

İstanbul Teknik Üniversitesi'nde inşaat mühendisliği lisans öğrencisi. Siyaset, din ve dil felsefeleri ile alakadar olur. Bunların yanında iyi bir basketbol ve edebiyat sever olduğunu düşünür.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Zihin Beynin İçinde Hapsolmuş Değil, Çok Daha Öteye Uzanıyor – Keith Frankish

Sonraki Gönderi

Aksi, Memnun veya Ciddi: Siz Hangi Tür Ateistsiniz? – Chris Mulherin

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü