Açık Sınırlara Karşı Hayekyen Bir Argüman – Berat Mutluhan Seferoğlu

/
713 Okunma
Okunma süresi: 4 Dakika

Açık sınırları savunanların ahlaki kaygılarını genel olarak anlayabiliyorum. Dünya’daki fakirliği, önlenebilir ölümleri ve daha pek çok şeyi azaltmamızın en direkt yolu devletlerin sınırlarını açması. Ancak hali hazırda açık sınırlar lehinde öne sürülen argümanların çoğunu sıkıntılı buluyorum. Bu yazıda bunun nedenlerinden biraz bahsetmeye çalışacağım.

Açık sınırlar aleyhindeki geleneksel argümanları düşünelim: Refah devleti, siyasi kurumların bozulması, kültürün değişmesi, suç oranları ve daha pek çok argüman… Bu argümanlar eleştirilirken neye başvuruluyor? Mevcut göçlerin/kaçak göçlerin sonuçlarına. Ancak burada bir sorun var. Mevcut düzen açık sınırların yakınından bile geçmeyen bir düzen. Koşulsuz bir şekilde bütün devletlerin sınırlarını üçüncü dünyaya açması halinde göçmen sayısı dramatik bir şekilde artarsa bunun olası sonuçlarının mevcut sınırlı göç rejimindekinden farklı olmayacağını söyleyebilecek pozisyonda değiliz. Yani elimizdeki verilerden yola çıkarak geniş çaplı bir açık sınır rejiminin sonuçları hakkında öngörüde bulunabilecek durumda değiliz.

Bu ne demek? Mevcut ampirik veriden yola çıkarak açık sınırların olası sonuçları hakkında çıkarım yapma yeteneğimiz oldukça sınırlı demek. Bu noktada açık sınırların savunucusu geçmişte, mesela ABD’de, açık sınırların fiili olarak var olduğunu öne sürebilir. Ancak eski açık sınır politikalarıyla günümüzde hayata geçmesi halinde açık sınır politikaları arasında olası sonuçlar açısından ciddi farklar olabileceğini gözden kaçırmamamız gerek.

İlk olarak, artık Dünya’da bir yerden diğerine gitmek artık çok daha kolay. Şu anda açık sınır politikalarının benimsenmesi halinde üçüncü dünyadan büyük miktarlarda göç alınması eskiye nazaran çok daha kolay. Yani eski açık sınır politikalarına kıyasla günümüzde bu politikanın uygulamaya girmesi halinde dramatik bir şekilde daha fazla göçmen alınacağını düşünebiliriz. İkinci bir problemse geçmişteki göçmenlerin hatırı sayılır bir bölümünün Avrupa’dan gelmesi ve ABD kültürüyle daha kolay entegre olabilecek göçmenler olmaları. Üçüncü Dünya’dan gelen göçmenlerin günümüz ABD’sine geçmişteki Avrupalı göçmenlerle aynı şekilde entegre olabileceklerini düşünmek için herhangi bir gerekçemiz var mı? Peki bu entegrasyonun söz konusu göç dramatik bir şekilde artarsa dahi sağlanabileceğini düşünmek için herhangi bir gerekçemiz var mı? Bu soruları yanıtlayabilecek pozisyonda olduğumuzu düşünmüyorum şahsen.

Dolayısıyla mevcut ampirik araştırmalar açık sınırların olası sonuçları hakkında bize bilgi vermek açısından yetersiz. Açık sınır savunucusunun karşı argümanlara verdiği cevaplar mevcut politikalar açık sınırların uzağından bile geçmediği için yetersiz. Bir de açık sınırların alternatifinin kapalı sınırlar veya büyük oranda kapalı sınırlar olmadığını fark ettiğimiz zaman açık sınırları savunmak için sahip olduğumuz gerekçelerin çoğunun güçsüz olduğunu fark ediyoruz.

Nasıl yani? Şöyle: Açık sınır savunucusunun umursadığı ahlaki kaygıların ciddi bir bölümünün göçün kolaylaştırılmasıyla çözülebileceği söylenebilir. Yani sınırların tamamen açılmasının nasıl bir sonuç yaratacağının bilinmemesinin yanı sıra bu politikanın cazip taraflarının açık sınırlar olmadan da korunması imkan dahilinde.

Ben açık sınırlar/kapalı sınırlar tartışmasına genel olarak yabancılık hisseden biriyim. Devletin meşruiyeti hakkında şüphelerim olduğu için kapalı sınır politikalarının meşruiyeti hakkında da şüphelerim var. Ancak devletlerin olmadığı bir düzende kendiliğinden oluşan sınır politikalarının genel olarak mülkiyet tabanında oluşacağını, oluşan ülkeler arası hareketlilik örüntülerininse açık sınır politikalarının benimsenmesi halinde göreceğimizden daha farklı olacağını düşünme eğilimi gösteriyorum. Bu nedenle söz konusu tartışmanın belli bir tarafında kendimi konumlandıramıyorum.

Açık sınırların olması halinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini öngöremeyeceğimizi iddia ettiğim kötü sonuçların gerçekleşeceğini iddia etmediğimi de belirteyim. Her şeye rağmen açık sınır politikalarının göç oranlarını aşırı artırmaması da ihtimal dahilinde. Sonuçta göç etmek kolay bir şey değil. Yine ülkeden ülkeye açık sınır politikalarının farklı sonuçlar doğurabileceği de görmezden gelemeyeceğimiz bir ihtimal. Burada taslak olarak sunduğum argüman açık sınırları neden pek çok liberteryen kadar hevesli bir şekilde savunmadığımı göstermek için sadece.

Bilkent Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde lisans eğitimine devam etmektedir. Başta metafizik ve din felsefesi olmak üzere felsefenin çoğu alanıyla ilgilenir. Felsefe dışındaki ilgi alanları evrimsel psikoloji, metal müzik ve RPG oyunlarıdır.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Bilimciliğe Hakkını Vermek – Berat Mutluhan Seferoğlu

Sonraki Gönderi

Neandertallerin Sanat Yapabildiğini Nasıl Keşfettik? – Chris Standish & Alistair Pike

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü