Bahaneler Üzerine Sekiz Kısa Çalışma – Scott Alexander

/
1849 Okunma
Okunma süresi: 16 Dakika

1- Sakar Oyuncu

Siz ve eşiniz tekrarlı Tutsak İkilemi [1] oyununu oynuyorsunuz. İkiniz de alenen kısasa-kısas (İng: tit-for-tat) stratejisine[2] bağlı kalacağınızı taahhüt ediyorsunuz. Beşinci tekrarda iş birliğinin meyvelerini toplayarak mutlu mesut ilerlerken eşiniz beklenmedik bir şekilde kaçınma tuşuna basıyor.

“Ah, pardon,” diyor eşiniz. “Elim kaydı.”

“Yine de seni cezalandırmalıyım, her ihtimale karşı,” diyorsunuz. “Bir dahaki el ben de (iş birliğinden) kaçınacağım, bakalım hoşuna gidecek mi?”

“Eh, bunu bildiğime göre sonraki el sanırım ben de kaçınacağım ve ikimiz de kaybedeceğiz. Ama boş versene, sadece bir el kaymasıydı. Bana güvenmeyerek bir turluk iş birliğinin getirisinden ikimizi de mahrum edersin.”

“Doğru,” diye cevaplıyorsunuz “fakat öyle yapmazsam, canın her istediğinde ‘elim kaydı’ bahanesini kullanarak kaçınmakta özgür hissedeceksin.”

Eşiniz şu çözümü öneriyor: “Şuna ne dersin? Bir daha elimin kaymaması için ekstra özen göstereceğime söz veriyorum. Sen de eğer bir daha elim kayarsa birkaç el boyunca kaçınarak beni feci şekilde cezalandıracağına söz ver. Bu şekilde birbirimize tekrar güvenmiş oluruz ve bir dahaki el hala iş birliğinin faydalarını kazanabiliriz.”

Eşinizin elinin kaydığına bir an için bile inanmıyorsunuz. Ama bu plan iyi görünüyor. Teklifi kabul ediyor ve deneyi yapan kişi oyunu bitirene kadar iş birliği yapmaya devam ediyorsunuz.

Oyunun ardından neyin ters gittiği düşünüyor ve acaba daha iyi oynayabilir miydim diye merak ediyorsunuz. Eşinizin “el kayması”yla daha iyi bir şekilde baş edemeyeceğinize karar veriyorsunuz—neticede mevcut koşullar altında uyguladığınız plan size mümkün olan en fazla faydayı sağladı. Fakat keşke başlangıçta “ve dikkatli olmanı temin etmek için el kaymalarını bilinçli kaçınmalardan ayırt etmeksizin cezalandıracağım” şeklinde bir ön-taahhüt verseydim diyorsunuz.

2- Tembel Öğrenci

Başkalarının refahına kendininkiyle tam olarak eşit ağırlık atfeden, mükemmelen faydacı bir hocasınız. Sınıfınızdaki 50 öğrencinin hepsinin ödevlerini 1 Ocak’a, dönem notlarının girilmesi gereken son tarihe, kadar notlandırmış olmanız gerekiyor. Noel tatilinde çalışmak zorunda kalmak istemiyorsunuz, bu yüzden son teslim tarihini 15 Aralık olarak belirliyor ve bu tarihten sonra getirilen ödevleri kabul etmeyeceğiniz ve gecikenlerin dersten kalacağını duyuruyorsunuz. Ah, bir de verdiğiniz ders Ekonomi 101 ve bir ders projesinin parçası olarak öğrencilerinizin fayda-maksimize-eden (İng: utility-maximizing) bencil failler olarak davranmaları gerekiyor.

Ödevi zamanında teslim etmek öğrencilerinize 0 faydaya mal oluyor, fakat geç teslim etmekten +1 fayda kazanıyorlar (işlerini ertelemeyi seviyorlar). 15 Aralık’tan önce teslim edilmiş bir ödevi notlandırmak size 0 faydaya mal oluyor, fakat bu tarihten sonra yapmak -30 fayda getiriyor. Öğrenciler ise ödevlerinin zamanında notlandırılmasından 0 fayda kazanıyorlar, fakat ödevlerini tamamlayamayıp dersten kalırlarsa -100 fayda alıyorlar.

Eğer siz “Ödevlerinizi teslim tarihinden sonra getirmenin bir cezası yok,” derseniz, öğrenciler yapmayı erteleyecekler ve toplamda +50 fayda için ödevlerini geç teslim edecekler (50 öğrencinin her biri için +1). Siz de bütün ödevleri size toplam -1500 fayda getirecek şekilde Noel tatilinde notlandırmak zorunda kalacaksınız (50 ödevin her biri için -30). Toplam fayda ‑1450 olacak.

Durum böyleyken siz de diyorsunuz ki “Ödevinizi zamanında teslim etmezseniz notlandırmayacağım.” Böylece tüm öğrenciler geç kalmanın bedelini hesaplayacaklar—ertelemekten +1 fayda ve dersten kalmaktan -100 fayda olarak—ve ödevlerini zamanında teslim edecekler.  Bütün ödevleri Noel’den önce notlandırmış olacaksınız ve toplam fayda kaybı sıfır olacak. Harika!

Veya öyle olmayabilir–bir öğrenci teslim tarihinin ertesi günü gelip size diyor ki “Üzgünüm, dün epey yorgundum, bu yüzden buraya kadar gelip ödevimi vermek istemedim. Beklentim o ki ödevimi yine de notlandıracaksınız, zira mükemmelen faydacı biri olduğunuz için bana -100 fayda vermek yerine kendiniz -30 fayda almayı tercih edersiniz.”

Şöyle cevaplıyorsunuz: “Üzgünüm ama bunun senin yanına kâr kalmasına izin verirsem, bir dahaki dönem diğer tüm öğrenciler de ödevlerini geç teslim ederler.” Öğrenci diyor ki “Bakın ne diyeceğim, okulumuzun öğrenciye verilen notun değiştirilmesine imkan veren prosedürleri var. Eğer bunu bir daha yaparsam veya bu konudan kimseye bahsedersem notumu beni sınıfta bırakacak şekilde değiştirebilirsiniz. Şimdi beni bu seferlik idare etmenin gelecekte hiçbir şeyi etkilemeyeceğini biliyorsunuz. Geçmişi de kesinlikle etkileyemez. Bu halde yapmamak için sebebiniz yok.” Öğrencinin yaptığını asla anlatmayacağına inanıyorsunuz, ama diyorsunuz ki “Bu argümanı sundun çünkü benim bunu kabul edecek tarzda biri olduğuma inanıyordun. Başka kişilerin benzer bir argüman sunmalarını engellemek adına bunu kabul etmeyecek türden bir kişi olmalıyım. Bu sebeple argümanını kabul etmeyeceğim.”

3- Yas Tutan Öğrenci

İkinci bir öğrenci size geliyor ve diyor ki “Ödevimi dün teslim etmediğim için üzgünüm. Evvelsi gün annem öldü ve cenazesine gitmek istedim.”

Diyorsunuz ki “Tüm ekonomi hocaları gibi benim de ruhum yok, dolayısıyla kaybından dolayı sana sempati duyamıyorum. Benim durumumdaki tüm rasyonel failler için geçerli olacak bir argüman sunmadığın sürece sana bir istisna yapamam.”

Öğrenci diyor ki “Bu istisnayı yapmanız başka öğrencileri ödevlerini geç teslim etmeye teşvik etmeyecektir. Diğer öğrenciler sadece ‘Annesi öldüğü için ona istisna yapıldı’ diyeceklerdir. Annelerini öldürmedikleri sürece kendilerine istisna yapılmayacağını bileceklerdir ve ekonomi öğrencileri bile onu yapacak kadar kötü değillerdir. Dahası, bu istisnayı yapmamak size daha çok raporu zamanında teslim almakta yardımcı olmayacaktır. Her öğrenci bir dersi geçmektense annesinin cenazesine katılmayı yeğler, haliyle kimseyi ödevini erken teslim etmeye teşvik etmiş olmayacaksınız.”

Bir süre düşünüp öğrencinin haklı olduğuna karar veriyor ve ona bir istisna yapıyorsunuz.

4- Spor Fanatiği

Üçüncü bir öğrenci size geliyor ve diyor ki “Ödevimi dün teslim edemediğim için üzgünüm. Televizyonda Ayılar’ın (hayali bir spor takımı—ç.n.) büyük maçı vardı ve size önceden söylediğim üzere ben koyu bir Ayılar fanatiğiyim. Ama endişe etmeyin, televizyonda bu kadar önemli bir maçın olduğu çok nadirdir ve zaten buradaki pek çok öğrenci spor fanatiği değil. Böyle bir bahaneyle gelen başka bir öğrenci görmeyeceksiniz muhtemelen. Yani bir açıdan durumum benden önce gelen annesini kaybetmiş öğrencininkinden çok farklı değil.”

Cevap olarak diyorsunuz ki “Hem Ayılar’ın büyük bir fanatiği olup hem de ödev teslim tarihinden önceki gün önemli bir Ayılar maçı olduğunu söyleyecek pek az kişinin çıkacağı doğru olabilir. Fakat senin bahaneni kabul ederek, yaklaşık olarak seninki kadar iyi olan bahaneleri kabul edeceğime dair bir teamül belirlemiş olurum. Ve yaklaşık olarak seninki kadar iyi olan birçok bahane olabilir. Belki birisi bir dizinin sıkı bir takipçisidir ve teslim tarihinden önceki gece sezon finali vardır. Belki birisi rock müzik hayranıdır ve büyük bir rock konseri vardır. Belki birisinin o hafta kardeşi gelmiştir. Hemen hemen herkes seninki kadar iyi bir bahane bulabilir, yani senin gecikmiş ödevini kabul edersem, herkesinkini kabul etmem gerekir. “

“Senden önceki öğrenciye gelirsek, o farklıydı. Bizim toplum olarak halihazırda bir aile ferdinin cenazesinin en önemli şeylerden biri olduğuna dair bir sıralamamız var. Onun bahanesini kabul ederek yaklaşık olarak onunki kadar iyi olan tüm bahaneleri kabul edeceğime dair bir teamül belirlemiş oldum, fakat neredeyse kimsenin o kadar iyi bir bahanesi olmayacaktır. Belki cidden hasta olan kişiler, boşanma veya ayrılıkla uğraşan biri, ancak bu tarz şeyler. Sana istisna yaparsam buraya yığılacak bir sürü kişi gibiler değil. 

5- Katil Koca

Çok sevdiğiniz, harika ve güzel bir kadının kocasısınız. Ve onu az önce yatakta başka bir adamla yakaladınız. Öfke içinde Oyun Teorisine Giriş kitabınızı alıp adamın kafasına geçirdiniz ve adam oracıkta öldü (kitap bayağı kalın).

Duruşmada hâkimden sizi serbest bırakmasını istiyorsunuz. “Genel bir kural olarak toplum katilleri hapiste tutmalıdır. Nihayetinde onlar serbest dolaşmasına izin veremeyeceğimiz tehlikeli insanlardır. Lakin, ben o adamı yalnızca karımla ilişki yaşadığı için öldürdüm. Benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı. Bu halde bu suç ilerde bir başkasına öldürme ihtimalime dair bir şey söylemiyor. Ben karımla ilişki yaşamayan kimse için risk teşkil etmiyorum ve bu olaydan sonra boşanıp hayatımın geri kalanını bekar olarak geçirmeye karar verdim. Dolaysıyla beni gelecekteki cinayetlerden caydırmaya ihtiyacınız yok ve güvenle serbest bırakabilirsiniz. 

Hâkim yanıtlıyor: “İkna edici bir argüman sundun ve gelecekte baka kimseyi öldürmeyeceğine inanıyorum. Fakat başka insanlar bir gün karılarını bir başkasıyla yakalayıp senin düştüğün konuma düşebilirler. Onları cinayetten caydırmak için öfkelerine yenik düştükleri takdirde cezalandırılacakları hususunda toplumun güvenilir bir ön-taahhüdü olmalı.”

“Hayır,” diyorsunuz, “Akıl yürütmenizi anlıyorum, ama geçerli değil. Eğer daha önce hiç karınızı başkasıyla yakalamadıysanız o öfkeyi anlayamazsınız. Caydırıcılar ne kadar kötü olursa olsun adamı yine de öldürürdünüz.”

Hâkim: “Hm, korkarım herhangi birinin bu kadar irrasyonel olabileceğine inanamıyorum. Ama dediğini anlıyorum. Sana daha hafif bir ceza vereceğim.”

6- Savaşçı Diktatör

Doğu Örnekistan’ın diktatörüsünüz, temel ihracat ürünü kaliteli varsayımsal senaryolar üzerinden geçinen bir muz cumhuriyeti. Komşunuz Batı Örnekistan’a ezelden beri düşmansınız, fakat BM (Birleşmiş Milletler) sizin bölgenizde komşusunu işgal eden her ülkenin yaptırımlar ve muhtemel zorunlu rejim değişiklikleri ile cezalandırılacağı konusunda net bir tavır almış durumda. Bu yüzden şimdilik Batı’ya bulaşmıyorsunuz.

Bir gün birkaç Batı Örnekistanlı yeni senaryo madenleri ararken bilmeden sizin sınırlarınıza giriyor. Bunu hemen Batı Örnekistanlı ajanlar tarafından yapılan düşmanca bir saldırı ilan ediyor, savaş açıp Batının başkentini sinsi bir saldırıyla ele geçiriyorsunuz. 

Ertesi gün, Ban Ki-moon telefon ediyor ve sesi epey sinirli geliyor. “Bizim BM olarak artık ülkelerin birbirlerini işgal edemeyeceklerini netleştirdiğimizi sanıyordum!”

“Fakat propaganda aracım… öhöm, resmî gazetemizi okumadınız mı? Durduk yere işgal etmedik. Batı’nın saldırısına cevap veriyorduk!”

“Hadi oradan!” diyor Genel Sekreter. “Onlar birkaç yolunu şaşırmış kaşifti ve sen bunu biliyorsun.”

Diyorsunuz ki “Seçeneklerinize bir bakalım. BM’nin saldırgan ülkelerin cezalandırılacağı hususunda güvenilir bir ön-taahhüt vermesi gerekir, yoksa herkes kendisinden daha zayıf olan komşularını işgal eder. Ve bu konudaki tehdidinizin arkasında durmanız gerekir, yoksa ön-taahhüdünüz artık güvenilir olmaz. Fakat aslında tehditlerinizi gerçekleştirmeyi sevmiyorsunuz. Asi ülkeleri işgal etmek iki taraftan da pek çok kişinin ölümüne sebep olur ve politik açıdan popüler değildir. Ayrıca yaptırımlar sizin ekonominize de zarar verir ve açlık çeken çocukların yürek parçalayıcı resimlerini ortaya çıkarır. Gerçekten yapmak isteyeceğiniz şey bizi cezasız bırakmak, ama diğer ülkelere onların da cezasız kalacağını düşündürmeyecek bir şekilde. “

“Şanslıyız ki bizim uluslararası kanuna uyduğumuza dair inanılır bir hikâye üretebiliriz. Elbette üç beş kâşifi işgalci sanmamız bizim aptallığımız, fakat aptal olmaya karşı uluslararası bir kanun yok. Eğer bizi basitçe yanılmış sayarak salıverirseniz, bizi cezalandırma zahmetine katlanmanız gerekmez ve diğer ülkeler de bu tarz şeylerin yanlarına kalacağını düşünmezler.”

“Bizim bir daha böyle bir şey yapmamızdan da korkmanıza gerek yok. Bariz bir savaş sebebi olmadan savaşa girmeyeceğimizi bu vakada zaten gösterdik. Bize savaş sebebi vermedikleri sürece diğer ülkelerin korkacakları bir şey yok. “

Ban Ki-moon sizin hikayenize inanmıyor, fakat yaptırımların ve rejim değişikliğinin ekonomik ceremesini çekecek ülkeler, tam da işin dışında kalacak kadar inandıklarına karar veriyorlar.

7- Kaktüs Yiyen Yerli 

Kayda değer oranda yerli nüfusu olan bir eyaletin valisisiniz. Alkol, tütün, kafein ve birçok başka şey dışında tüm uyuşturucu/uyarıcı maddeleri yasakladınız, zira bunların gençleri suç işlemeye sürükleyeceğine inanan dürüst bir Amerikansınız.  

Yerli nüfusunun bir temsilcisi size gelip diyor ki: “İnsanlarımız kaktüsü (uyuşturucu madde içeren peyote kaktüsünden söz ediliyor-ç.n.) dini olarak yüzlerce yıldır kullanmıştır. Bu süre zarfında bizler bağımlı olmadık ve hiç suç işlemedik. Kadim ritüellerimizi gerçekleştirmeye devam etmemiz için lütfen bize Birinci Anayasa Değişikliği altında dini bir istisna yapın.” Kabul ediyorsunuz. 

Sonraki gün eyaletinizin ateist topluluğunun lideri havalandırma sisteminden ofisinize sızıyor (çünkü bir ateist lideri başka nasıl eyalet valisine ulaşabilir ki?) ve diyor ki: “Bir ateist olarak, dini sebeplerle anti-kaktüs yasasına istisna yapmanızdan rahatsız oldum, ama eğlence anlayışı kaynaklı sebeplerden değil. Bu din lehine adaletsiz bir ayrımcılıktır. Bu Sikh’lerin tanrıya desteklerini göstermek için okulda sarık giymelerine izin verip oğlumun Yankee’lere (bir Amerikan beyzbol takımı) desteğini göstermek için okulda beyzbol şapkası giymesini engelleyen kanunlar için de geçerli. Yahut ben devlet işinde bir sigara molası veremezken Müslümanların günde beş kere ibadet etmek için mola vermesine müsaade eden kanunlar için. Veya devlet yemekhanelerinde Yahudilere özel olarak inanışlarına uygun yemekler verilmesini sağlayıp makarnayı çok seven insanlara özel olarak makarna verilmesine müsaade etmeyen kanunlar için.”

Şöyle cevaplıyorsunuz: “Benim politikalarım kuralları bozmak için dinlerin diğer potansiyel sebeplerden daha önemli olduğunu ima eder gibi görünüyor olsa bile, onları gerekçelendirmek için dini olmayan bir savunma yapılabilir. Büyük dünya dinlerinin önemli bir özelliği ritüellerinin yüzlerce yıldır sabit kalmış olmasıdır. Dini sebeplerle kanunları aşmalarına izin vermek dindar insanları çok mutlu kılarken kanunları zayıflatmaz. Sonuçta hepimiz yaygın ABD dinlerinin uygulandıkları halleriyle kanunla çatıştığı az sayıda alanı biliyoruz ve hiçbiri çok mühim meseleler değil. Bu halde “Oturmuş ve iyi bilinen dini ritüeller için gerekliyse insanların kanunları çiğnemelerine izin vereceğim” genel prensibi görece düşük riskli ve kanun kavramını tehdit etmeksizin insanları mutlu ediyor. Fakat “Kişisel zevkleri için insanların kanunları çiğnemelerine izin vereceğim” genel prensibi çok riskli, zira bu prensip kanunlara uymayan hemen herkes için gerekçelendirme teşkil etmeye yeter. 

“Devlet yemeklerinde herkese en sevdiği yemeği vermeyi çok isterdim. Lakin eğer makarna sevdiğin için sana makarna vermeyi kabul etseydim herkese en sevdiği yemeği vermeyi gerektiren genel bir prensibi takip etmek zorunda kalırdım; bu da kabul edilemeyecek kadar masraflı olurdu. Yahudilere inançlarına uygun yemekler vererek, herkesin tercihini karşılamak zorunda kalmadan, bilhassa güçlü, belirli bir tercihi karşılamış oluyorum. 

8- Kılık Değiştirmiş Ateist

Ertesi gün, ateist lideri tekrar geliyor. Bu sefer sahte bir bıyık ve bir sombrero (Meksika şapkası) takmış. Diyor ki “Saatte 30 Mil Alanlarda 50’yle Araba Sürme Kilisesi’ni temsil ediyorum. Mensuplarımız tarafından hız sınırının en azından saatte 20 mil üstünde gitmek kutsal görülür. Lütfen bizim için trafik kanunlarına dini bir istisna yapın.”

Oyunu oynamaya karar veriyorsunuz. “Dininiz ne zamandan beri mevcut ve kaç kişisiniz?” diye soruyorsunuz. 

“Çok zamandır değil ve çok kişi değil,” diye cevaplıyor. 

“Anlıyorum,” diyorsunuz. “O halde, siz bir tarikatsınız, din falan değil. Üzgünüm, tarikatlarla muhatap olmuyoruz.”

“Bir tarikat ile bir din arasındaki fark nedir tam olarak?”

“Fark şu ki tarikatlar dinlere sağladığımız ayrıcalıklardan faydalanmak için kurulduklarından şüphe duymamıza sebep olacak kadar yeni ve küçüktürler.  Sizin tarikatınıza istisna yapmak kanunları çiğneyen insanları cezalandırmak hususundaki ön-taahhüdümüzü tehdit eder, zira bu bir kanunu çiğnemek isteyen herkesin bunu yapmak için bir tarikat kurabileceği anlamına gelir.”

“Benim tarikatım nasıl yasal avantajları hak eden gerçek bir din haline gelebilir?”

“Tarikatınızın yasalardan istifade etmek için kurulmuş olma ihtimalini mantıksız kılacak kadar eski ve saygın olması gerekir.”

“Bu epey zahmetli duruyor.”

“Alternatif olarak, berbat bilim-kurgu kitapları yazıp bir ton avukat kiralayabilirsiniz. Duyduğuma göre bugünlerde bu da işe yarıyormuş.” (Scientology’ye atıf yapılıyor.-ç.n.)

Sonuç

Bu hikayelerin hepsinde birinci taraf bir kuralı güvenilir şekilde ön-taahhüt etmek istiyor, ama bu tarafın başka insanların kuraldan sapmalarını affetmek için de teşviği var. İkinci taraf kuralları çiğniyor fakat yaptığı ihlalin neden affedilmesi gerektiğine dair bir bahane öne sürüyor.

Birinci taraf, sadece diğer kişinin bahanesinin inanılır olup olmamasına, hatta bahanesinin ahlaken geçerli olup olmamasına göre değil, bahanenin önceden verilmiş taahhütlerin güvenilirliğini sarsamadan kabul edilip edilememesine göre cevap veriyor.

Genel prensip şu ki bir bahaneyi kabul ederek, bir kural-koyucu gelecekte eşit derecede makul olan tüm bahaneleri de kabul edeceğini taahhüt etmiş olur. Bazı istisnalar var–bir bahaneyi başkaları yokken kabul edip kimsenin bilmemesini sağlamak, başka hiçbir bahaneyi kabul etmeme şartıyla bir bahaneyi bir seferliğine kabul etmek–fakat bir ölçüye kadar bunların hepsi kötü pazarlıklardır, çünkü bunları yapacağınızı tahmin edebilen herkes sizden istifade edebilir. 

Toplumumuzun kabul edilebilir bahanelerin sadece doğru olan ve bahaneyi sunanın karakterini düzgün yansıtan bahaneler olduğu anlayışından farklılaşan bir bahane fikri veriyor bu hikayeler. Yaygın bahane fikrinin değersiz olduğunu söylemiyorum ama oyun teorisi görüşünün de doğruluk payı var. Ayrıca oyun teorisi görüşünün, yaygın görüşün başarısız olduğu vakalarda faydalı olabileceği kanısındayım. Bilhassa hukuk, uluslararası diplomasi ve politika gibi, kolayca bulanıklaşan yaygın görüşten daha güçlü bir aracın faydalı olacağı alanlara nüfuz edebilir.


[1] Tutsak İkilemi oyunu oyun teorisinde yaygın olarak incelenen, iki tarafın iş birliği yapma ve iş birliğinden kaçınma seçeneklerinin olduğu ve bu seçimlerine göre toplu bir ödülden (veya cezadan) farklı dağılımda pay aldıkları bir oyunlar grubunu tanımlar. Oyunun buradaki varyasyonunda iki taraf da iş birliği yapmayı seçerse toplamda en büyük faydayı sağlar ve ikisi de eşit ödül alır. Birisi iş birliğinden kaçınmayı seçer, diğeri iş birliği yapmayı seçerse kaçınan ödülün hepsini kendi alır. İki taraf da kaçınırsa ikisi de hiçbir şey alamazlar. Buradaki vakada oyun tekrarlı olarak oynandığı için iş birliğinden kaçınmak bir taraf için mümkün olan en büyük ödülü getirse de en makul strateji değildir, zira ilerideki turlarda karşı tarafın kaçınanı cezalandırma şansı vardır. -ç.n.

[2] Kısasa-kısas, Tekrarlı Tutsak İkilemi’ndeki en sağlam temel stratejilerden biridir. Bu stratejiye göre oyuna başlayan oyuncu iş birliği yaparak başlar ve karşı taraf aksini yapmadıkça iş birliği yapmaya devam eder, ancak ikinci oyuncu kaçınırsa birinci de kaçınır. Yani oyuncu karşısındaki ne yaparsa sonraki turda aynı şeyi yapar; böylece iş birliği ödüllendirilirken, kaçınma cezalandırılmış olur. -ç.n.


Scott Alexander– “Eight Short Studies On Excuses”, (Erişim Tarihi: 07.02.2020) Kaynak: https://www.lesswrong.com/posts/gFMH3Cqw4XxwL69iy/eight-short-studies-on-excuses?fbclid=IwAR2X96TmHoZsjjLs8qGUUrgyrFGrIwzupzrv4TprmPTPm2rlA9KT1Z9kJ6E, Çevirmen: Zafer Kılıç

Öncül Analitik Felsefe Dergisi, 19 Ocak 2018 tarihinde kuruldu. Sunum, söyleşi, makale, çeviri, canlı yayın gibi içerikler üreterek Analitik Felsefe’ye dair Türkçe veritabanını genişletmeye devam ediyor.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Faşizmin Temel Gayri Meşruiyeti ve Doğuştan Gelen Özgürlük Arzusu – Rocco A. Astore

Sonraki Gönderi

Erdem Epistemolojisi: Bilgiye Erdem ile Ulaşmak- Taner Beyter

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü