Kötü Tanrı ve Simetri Teodiseler – Stephen Law

/
500 Okunma
Okunma süresi: 16 Dakika

Kötülük problemi geleneksel monoteizme, yani, her şeye gücü yeten (omnipotent), her şeyi bilen (omniscient) ve mutlak iyi (omnibenevolent) olarak tanımlanan Tanrı inancına karşı belki de en meşhur itirazdır. Aslında iki tür kötülük problemi vardır, mantıksal ve delilci. Burada, genellikle aşağıdaki gibi sunulan ‘‘delilci’’ probleme odaklanıyorum:

  1. Gereksiz kötülük varsa, Tanrı yoktur.
  2. Gereksiz kötülük vardır.
  3. O halde, Tanrı yoktur.

‘‘Kötülük’’, bu bağlamda iki türe ayrılır: (i) özgür ahlaki failler olarak bizim yaptığımız ahlaken kötü şeyler gibi (savaşlar başlatırız, cinayet işleriz, hırsızlık yaparız vs.) ahlaki kötülükler ve (ii) çok büyük acıya sebep olan doğal hastalıklar ve afetler gibi doğal kötülükler. ‘‘Gereksiz’’ kötülükler ise, onlara izin vermek için Tanrı’yı haklı kılan hiçbir gerekçenin bulunmadığı (God-justifying reason) kötülüklerdir. Belki de Tanrı’nın, daha büyük iyilikleri elde etmek adına ödenmesi gereken bedel buysa, yarattıklarının başına bazı kötülüklerin gelmesine izin vermesi için güçlü bir gerekçesi vardır (birazdan örnekler vereceğim). Ancak elbette Tanrı, yukarıda tanımlandığı şekliyle, maksatsız ve gereksiz, izin vermesi için iyi bir gerekçenin olmadığı kötülüklere  izin vermeyecektir. O halde görünen o ki, argümanımızın ilk öncülü doğru: gereksiz kötülük varsa, Tanrı yoktur.

Peki ikinci öncül doğru mu? Elbette öyle. İnsanların çektiği acıları düşünün. Örneğin, çocuğunun açlıktan veya ızdırap dolu bir hastalıktan dolayı yavaşça ölmesine tanık olmak zorunda kalan çaresiz bir ebeveynin yaşadığı dehşet verici psikolojik acıyı ele alalım. Demografların görüş birliğine vardır bir iddiaya göre, yazının keşfinden önceki tarihin büyük bir kısmı boyunca –yaklaşık iki yüz bin yıl- her bir neslin ebeveynleri -ortalama olarak- beş yaşından küçük çocuklarının üçte biri ila yarısının ölmesine tanık olmak zorunda kalmıştır. Çocuk ölüm oranlarını düşürmeyi ancak çok yakın zamanda başarabildik. Önceki nesillerin çocuk ve ebeveynlerinin dehşet verici acıları onların kendilerinin sebep olduğu bir şey değildi.

Bir de hayvanların acılarını düşünün. Bir süre önce, komodo ejderlerinin zehirlemeleri, bir hafta kadar takip etmeleri ve artık nihayet kurbanları kendisini savunamayacak kadar zayıf düştüğünde (burada bir su bizonu kurbandı) iç organlarını çıkarıp canlı canlı yemelerini konu alan bir vahşi yaşam belgeseli izledim. Kameraman bunun ilk vahşi yaşam görevi olduğunu ve muhtemelen de sonuncusu olacağını çünkü tanık olmak zorunda kaldığı derin acıyla baş edemediğini söylemişti. Zavallı su bizonu. Her gün milyonlarca hayvan, benzer şekilde, hayatta kalmak için birbirlerinin uzuvlarını koparmak zorunda. Ve bu yüz milyonlarca yıldır devam ediyor. Bu, birçok açıdan, güzel bir dünya fakat unutmamak gerekir ki aynı zamanda çoğu sakini için de son derece zalim ve korkunç bir dünya.

Hayal bile edilemeyecek kadar büyük ölçekteki bu tarifsiz acı ve dehşet, kendimizi içinde yaşamak zorunda bulduğumuz dünyanın en derin dokusuna işlemiştir.

Elbette, yüzyıllar boyunca süren tarihe şöyle bir geri dönüp baktığımızda o kadar derin ve o kadar geniş ölçekte acılara tanık oluruz ki bu kötülüklerin yalnızca bir kısmı için değil, her bir zerresi için iyi, Tanrı’yı haklı kılan bir gerekçesinin olması oldukça mantıksız hale geliyor. Ve eğer herhangi bir gereksiz kötülük varsa, Tanrı yoktur.

Teistler bu argümana nasıl yanıt verebilir? Kötülük probleminden basitçe üç sonsuz sıfattan (omnipoten/omniscient/omnibenevolent) herhangi birinden vazgeçilerek kurtulunabilir. Örneğin Tanrı’nın her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen ancak mutlak iyi olmadığı ileri sürülebilir. O acıyı biliyor ve onu önleme kabiliyetine sahip ancak tamamen iyi olmadığından dolayı önlememeyi seçiyor. Ancak çoğu dindar monoteist için bu hamle uygun değildir. Çoğu dindar monoteist, bu üçlü-mutlak sıfatlara sahip Tanrı’ya tümüyle iman eder.

Teodiseler

Peki teistler bu türden bir kötülük problemi argümanına başka nasıl yanıt verebilirler? Bir strateji, gözlemlediğimiz kötülükler için teodiseler veya açıklamalar sunmaktır. İşte bunlardan bazıları:

Temel Özgür İrade Teodisesi

Tanrı bizim kendi özgür irademizle iyilik yapmamızı ister. O bizi her zaman doğru olanı yapan kuklalar gibi yaratabilirdi ancak kuklalar eylemlerinden sorumlu değildir ve bu yüzden ne takdir edilmeyi ne de kınanmayı hak ederler. Ahlaki iyiliği –kendi iradeleri ile özgür failler tarafından yapılan iyilikler- açığa çıkarmak için Tanrı iplerimizi kesmeli ve bizi özgür bırakmak zorundaydı. Ve bu özgürlük bir kez verildiğinde, bazı insanlar kötülük yapmayı seçer. Bu, Tanrı’nın ahlaki iyiliğin açığa çıkmasına izin vermesinin taşıdığı çok büyük iyilik adına kaçınılmaz olarak ödediği bedeldir.

Temel Karakter Oluşturma Teodisesi

Acı çeken kişiler bazen çektikleri acıdan pişman olmadıklarını söylerler. Örneğin zorlu bir hastalık geçirmenin sonucunda değerli dersler çıkarabiliriz. Başkalarının acı ve ızdırapları da bize, örneğin, başkalarına yardım etme ve ahlaki olarak erdemli şekilde davranma fırsatları verebilir. Çoğu acı ve ızdırap, büyüme ve ahlaki ve manevi olarak gelişme fırsatı sunması bakımından açıklanabilir. Emeksiz yemek olmaz.

Temel Doğa Yasaları Teodisesi

Evrenimizi yöneten doğa yasalarının farklı türden faydaları vardır. Bunlardan belki de en aşikar olanı şudur: Bizim, özgür ahlaki failler olarak birbirimizle efektif bir biçimde etkileşim kurabilmemiz için istikrarlı, düzenli bir evrende yaşadığımızı bilmemiz gerekir. Diyelim ki sizin üşüdüğünüzü ve acıktığınızı görüyorum. İşte size yardım etmem bir fırsat. Örneğin, sizi ısıtmak için bir ateş yakabilir ve yemek yapabilirim. Bunu ancak bir kıvılcımın ateş üreteceğini, ateşin ısı üreteceğini, ısının sizi ısıtacağını ve yemeği pişireceğini bilirsem vs. yapabilirim. Böylesi (doğal) düzenlilikleri bilmeden özgür ahlaki failler olarak birbirimizle düzgün bir şekilde etkileşim kuramayız. O halde Tanrı bu düzenlilikleri, bu ve diğer iyiliklere izin vermek için yaratır. Bununla beraber aynı doğa yasaları, depremler ve tsunamiler üreterek büyük acılara yol açan tektonik levha hareketleriyle de sonuçlanır. Bu acılar Tanrı’nın böylesi daha büyük iyilikler için ödediği kaçınılmaz bedellerdir.

Yukarıda özetlenen üç teodise sadece örnek verme amaçlıdır. Çok daha fazlası vardır. Her bir teodise, tek başına ele alındıklarında, sınırlılıklara sahiptir. Örneğin özgür irade teodisesi, bazı insan acılarını –biz özgür insan eylemleri tarafından sebep olunan- açıklayabilse de sahneye çıkmamızdan önceki yüz milyonlarca yıl boyunca hayvanların çektikleri acıları pek açıklamıyor. Kendi ellerinde olmayan nedenlerden dolayı iki yüz bin yıl boyunca ebeveyn ve çocukların çektikleri acıları da açıklamıyor. Karakter oluşturma teodisesinde de benzer bir problem mevcut. Belki bazı acılar karakterlerimizi inşa etmek için zorunludur. Ancak yüzyıllar boyunca hayvanların çektiği acılar neden? Tanrı kitlesel yok oluş olayıyla dinozorların karakterini inşa etmeye mi çalışıyordu? Ve insan acılarının dağılımının bizim ahlaki karakterimizi geliştirmesi için var olması ne kadar makul? Çocukları endüstriyel ölçekte yavaşça öldürmek ne onların ne de ebeveynlerinin karakterlerini belirgin bir şekilde geliştirmiyor. Gerçekten de, birçoğumuz bu dünyadan acılarımız sayesinde geliştirilmiş karakterimizle değil, bize uygulanan işkenceler tarafından psikolojik ve fiziksel olarak sakatlanmış bir şekilde, tam bir umutsuzluk içinde ayrılıyoruz.

Yine de bu ve diğer teodiselerin, tek başlarına delilci kötülük problemiyle başa çıkamasalar bile en azından kümülatif olarak onun gücünü azalttıkları söylenebilir. Bazı teistler, bütün bu korkunç acılara rağmen, Tanrı’ya inancın çok da mantıksız olmadığını görmeye başlayabileceğimizi söylüyor.

Pek çok teist her ne kadar bütün bu acıları açıklayamasak bile, buradan, hiçbir açıklamanın olmadığı sonucuna varılmasının makul olmadığını söyleyecektir. Neden gereksiz kötülüklerin olduğunu varsayalım? Çünkü biz onlar için Tanrı’yı haklı kılan bir gerekçe göremiyoruz. Ancak bu kötülükler için Tanrı’yı haklı kılan gerekçeler varsa bu gerekçeler bizim görüş alanımızın ve sınırlı insani kavrayışımızın ötesinde yatıyor olabilir. O halde gereksiz kötülüklerin olduğu sonucuna varmakta haklı değilizdir. Bu sözüm ona ‘‘şüpheci teist’’in -Tanrı’yı haklı kılan gerekçeleri bilme kabiliyetimiz hakkında şüpheci olan teist- cevabıdır. Şüpheci teizm günümüzde kötülük problemine karşı revaçta olan felsefi cevaplardan biridir.

Bu ve diğer teodiseler, belki şüpheci teizmle birlikte, başarılı bir şekilde delilci kötülük probleminin üstesinden geliyor mu? Ben böyle olmadığını düşünüyorum. Nedenini görmek için, farklı bir Tanrı hipotezini ele alalım.

Kötü Tanrı Hipotezi

Gerçekten de her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen tek bir Tanrı’nın olduğunu varsayalım. Fakat bir fark olsun: bu Varlık mutlak iyi değil, mutlak kötü olsun. Onun zalimliği bizim kavrayışımızın ötesindedir. Onun kötülüğü sınır tanımaz. Kim böyle bir Tanrı’ya inanır? Tabi ki, neredeyse hiç kimse. Ancak O neden var olmasın?

Ne de olsa Tanrı’nın varlığı lehindeki en popüler argümanların çoğunun, O’nun ahlaki karakterine dair herhangi bir ipucu sağlamadığına dikkat edin. Örneğin, teleolojik veya tasarım argümanları genellikle evrenin ötesinde bir akıl olduğu sonucuna varır. Bu argümanlar, kendi başlarına, iyi bir Tanrı’ya, kötü bir Tanrı’dan daha fazla destek sağlamaz. Aynısı kozmolojik argümanların (evrenin bir neden veya açıklama gerektirdiği düşüncesine dayanan ilk neden veya ilk hareket ettirici vb. argümanlar) çoğu için de geçerlidir.

O halde neden kötü bir Tanrı’ya inanmayalım? Elbette, kötü Tanrı’ya karşı bariz bir argüman vardır: delilci iyilik problemi:

  1. Eğer gereksiz iyilik varsa, kötü Tanrı yoktur.
  2. Gereksiz iyilik vardır.
  3. O halde kötü Tanrı yoktur.

Evet, evren çok fazla kötülük içeriyor. Ancak aynı zamanda çok fazla iyilik de içeriyor. Muhtemelen bu dünyada böylesi güçlü ve kötü bir varlığın yaratımı olduğuna makul bir şekilde inanılamayacak kadar fazla iyilik var. Bütün bu sevgi, kahkahalar, dondurmalar ve gökkuşakları neden? Neden kötü bir Tanrı güzellik görmemize, birbirimize yardım etmemize ve acılarımızı azaltmamıza izin veriyor, neden bize, koşulsuz olarak bizi seven çocuklar veriyor? Belki de kötü bir Tanrı, daha büyük kötülüklerin bedeli olarak bazı iyiliklere izin verir. Ancak elbette gözlemlediğimiz iyiliklerin en azından bazıları onlar için kötü Tanrı’yı haklı kılan gerekçeler (no evil-God justifying reason) açısından gereksizdir. Pek tabii, eğer dünya kötü bir Tanrı’nın yaratımı olsaydı, bu büyük bir işkence odasına çok daha fazla benzerdi.

Delilci iyilik argümanının delilci kötülük argümanının simetrisi olduğuna dikkat edin. Her iki durumda da dünyanın, eğer gerçekten böylesi her şeye gücü yeten bir Tanrı ondan sorumluysa beklememiz gerektiği gibi gözükmediğini fark ediyoruz.

Simetri Teodiseler

Delilci iyilik argümanı, kötü bir Tanrı’ya karşı etkili bir argüman mıdır? Peki ya, savunma olarak, aşağıdaki öneriyi sunarsam?

Simetrik Özgür İrade Teodisesi

Kötü bir Tanrı neden birbirimize yardım etmemize ve böylece acıları azaltmamıza izin versin ki? Şüphesiz, kötü bir Tanrı kötü arzularına ket vuran böylesi iyi davranışı engellerdi. İşte bir açıklama: Kötü bir Tanrı, bizim kendi özgür irademizle kötülük yapmamızı ister. O bizi her zaman kötü olanı yapan kuklalar yapabilirdi ancak kuklalar eylemlerinden sorumlu değildir ve bu yüzden eylemlerinden dolayı ne takdir edilmeyi ne de kınanmayı hak ederler. Ahlaki kötülüğe –kendi iradeleriyle özgür failler tarafından yapılan kötülükler- izin vermek için kötü Tanrı iplerimizi kesmeli ve bizi özgür bırakmak zorundaydı. Bu, ahlaki kötülüğün açığa çıkmasına izin vermesinin taşıdığı çok büyük kötülük adına Tanrı tarafından kaçınılmaz olarak ödenen bedeldir.

Bariz bir şekilde, yukarıdaki özgür irade teodisesi, daha önce özetlediğim geleneksel özgür irade teodisesinin simetrisidir. Ve gerçekten de çoğu teodise (hepsi olmasa da) benzer şekilde kopyalanabilir. İşte iki örnek daha:

Simetrik Karakter Bozma Teodisesi

Neden kötü bir Tanrı sevgiye, dondurmalara, gökkuşaklarına, sağlığa, zenginliğe ve mutlu insanların varlığına izin vermektedir? Yeniden, açıklamalar mevcuttur. Son iki yüz bin yıldır beş yaşından küçük çocuklarının üçte birinin ölümüne tanık olmak zorunda kalan ebeveynlerin çektiği acıyı düşünün. Eğer bu ebeveynler çocuklarını sevmeseydi onlar bu kadar fazla acı çekmezdi. Sevgi, acının en dehşet verici hallerinin bazıları için zorunlu bir önkoşuldur. Kötü Tanrı bazı iyi şeylere de (örneğin, gökkuşağı), karşıtlık olarak, yarattığı şeylerin geri kalanındaki kasvet ve çirkinliği daha belirgin kılmak için izin verecektir. Ve O, kuşkusuz birkaç insana, geri kalanımızın kızgın ve kıskanç hissetmesini sağlamak için güzel şeyler (örneğin, büyük zenginlik ve ayrıcalık) verecektir. Kızgınlık ve kıskançlık, bazı insanların harika şeylere sahip olmasının ‘‘birincil düzey’’ iyiliğini gerektiren sözüm ona ‘‘ikincil düzey’’ kötülüklerdir. Neden kötü bir Tanrı bize lezzetli dondurma versin? Dondurma, yemeye cezbetmek ve bu cazibeye yenik düşmeden dolayı bizleri şişman, acınası ve suçluluk duygusuyla doldurmak için lezzeti olmak zorundadır. Var olan bütün iyi şeylerin kötü bir amaç için olduğunu görmeye başlayabiliriz: yani acımızı ve sefaletimizi artırmak için.

Simetrik Doğa Yasaları Teodisesi

İstikrarlı, yasalarla yönetilen bir evren olmadan çeşitli kötülükler kötü bir Tanrı için mümkün değildir. Korkunç bir cinayet işlemek -örneğin, sizi ve ailenizi öldürmek- istediğimi varsayalım. Bu, kötü bir Tanrı’nın izin vermek isteyeceği bir kötülüktür. Fakat bu cinayeti işlemek için bir kibriti çaktığım zaman alev alacağını, posta kutunuza benzin döktüğümde ve kibriti attığımda tutuşacağını ve bunun sonucunda alev topunun sizi ve ailenizi öldüreceğini bilmem gerekiyor. Böyle düzenliliklerin bilgisi olmadan özgür ahlaki failler olarak birbirimizle düzgün bir şekilde etkileşimde bulunamayız ve böylece ahlaki kötülük yaratamayız. Ancak, alev topuna neden olan aynı doğa yasalarının dezavantajı güzel gökkuşakları ve diğer iyi şeylerdir. Güzel gökkuşakları bu tarz kötülükler için kötü Tanrı’nın ödediği bedeldir.

Kötü bir Tanrı’ya olan inancın savunucusunun, tıpkı geleneksel bir teist gibi, teodiselerini şüpheci teizme başvurarak destekleyebileceğini unutmayın. Çünkü, eğer kötülüklere izin vermesinde iyi bir Tanrı’yı haklı kılan gerekçelerin bizim görüş alanımızın ötesinde olması muhtemelse, o halde iyiliklere izin vermesinde kötü bir Tanrı’yı haklı kılan gerekçelerin de bizim görüş alanımızın ötesinde olması daha az muhtemel değildir. Bizim, gözlemlenen kötülükler için Tanrı’yı haklı kılan gerekçeleri düşünmedeki acizliğimiz böyle gerekçelerin olmadığı sonucunu haklı çıkarmada başarısız oluyorsa o halde gözlemlenen iyilikler için kötü Tanrı’yı haklı kılan gerekçeleri düşünmedeki acizliğimiz de benzer şekilde bu tür kötü gerekçelerin olmadığı sonucunu haklı çıkarmada başarısız olur.

Görünen o ki, kötü bir Tanrı’ya olan inancın bu çeşitli savunmaları neredeyse iyi bir Tanrı’ya olan inancın standart teistik savunmaları kadar etkilidir.

Sonuç

O halde neden iyi bir Tanrı’ya inanmak kötü bir Tanrı’ya inanmaktan çok daha makul? Teistler, iyi bir Tanrı’ya olan inancın kanıtlanmamışsa bile en azından kesinlikle mantıksız olmadığını düşünüyor. Ancak onlar kötü Tanrı hipotezini saçma buluyor, ki kesinlikle öyle. Onlar bu makul olma hususundaki farkı nasıl açıklıyor?

Ne de olsa, bu iki Tanrı hipotezi de standart teleolojik ve kozmolojik argümanlardan, en azından tek başlarına değerlendirildiğinde, kabaca benzer desteği alıyorlar gibi duruyor. Her ikisi de bir delilci problemle (iyilik ve kötülük bakımından) karşı karşıya ancak bu sefer her iki durumda da teodise ve şüpheci teizme başvurma şeklinde bir cevap mevcut.

Ancak, tabi ki, kötü Tanrı hipotezi absürttür. Elbette tasarladığımız çeşitli dahice simetrik teodiselere ve ek olarak şüpheci teizme rağmen, gözlem temelinde kötü bir Tanrı’nın varlığını makul bir zeminde dışlayabiliriz. O zaman neden iyi Tanrı hipotezi, kötü Tanrı hipotezinden çok daha az saçma olsun ki? Bu soruya tatmin edici bir cevabın olduğuna inanmıyorum.

Evet, bazı yanıtlar verildi. Bazı teistler iyi bir Tanrı lehinde, kötü bir Tanrı lehine kopyalanmayacak ikna edici argümanlar olduğu konusunda ısrar ediyor. Örneğin iyi bir Tanrı lehinde spesifik olarak ahlak argümanları var. Ancak birçok teist dahi bu argümanları ikna edici bulmuyor.

Veya belki de teist, dini mucizeler, dini tecrübeler ve kutsal metinlerin iyi bir Tanrı’ya inancı desteklediğini, kötü bir Tanrı için benzer delillerin olmadığını savunacaktır. Lakin çok sayıda din vardır ve her biri kendine özgü mucize, dini tecrübe ve kutsal metin stoğuna sahiptir. Bu dinler birbiriyle çelişir çünkü kendi Tanrı(ları)ndan birbirleriyle çelişkili mesaj ve direktifler almışlardır. Bu, bitmek bilmeyen bir çekişme ve çatışma reçetesidir. O halde kendini böylesi tehlikeli ve yanıltıcı yollarla vahyetmek, tam da kötü bir Tanrı’nın izleyeceği türden bir strateji değil midir? Pek tabi, iyi bir Tanrı bu tarz kafa karışıklığı ve düşmanlık yaratmaktan kaçınabilirdi. Böylece belki de mucizeler vb. –daha yakından incelendiğinde- iyi bir Tanrı’dan ziyade kötü bir Tanrı lehine daha iyi delillerdir.

Evrenin neden var olduğunu bilemeyebiliriz. Ancak elbette onun, bu iki Tanrı’dan birinin yaratımı olduğu önerisini makul bir şekilde dışlayabiliriz.

Henüz iyilik ve kötülük problemine yanıt olarak sunulan teodiseler, simetri teodiseler ve şüpheci teizmdeki sorunun tam olarak ne olduğunu açıklamadık. Bunu açıklamak, burada mevcut olandan daha fazla alan gerektirir. Ancak şu öneriyle bitireceğim: gözlemlenen iyilik/kötülükleri açıklamak için teodiseler/simetri teodiseler oluşturma stratejisi, dünyanın 6000 yıldan çok daha yaşlı olduğuna dair güçlü kanıtlara cevap olarak, bu kanıtları ortadan kaldırmak için Nuh Tufanından vs. sonu gelmeyen, karmakarışık açıklamalar uyduran Genç Dünya Yaratılışçılarının stratejileriyle aynı temel hatadan muzdarip. İnandığımız şeye karşı güçlü deliller sunulduğunda, böyle açıklamalar uydurmak her zaman mümkündür. Bu, bunun iyi bir delil olmadığı anlamına gelmez.


Stephen Law – “Evil God and Mirror Theodicies“, (Erişim Tarihi: 25.06.2025)

Çevirmen: Fevzi Ata Demirtaş

Editör: Taner Beyter

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Doğa Sürekli midir Yoksa Kesikli mi? Atomist Yanılgı Nasıl Ortaya Çıktı? – Thomas Nail

Sonraki Gönderi

Güncel Kelam Tartışmaları’na Konuk Olduk: Felsefe ve Bilim Açısından Özgür İrade Meselesi – Berk Celayir

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü