//

Nietzsche Hristiyanlıktan Nefret mi Ediyordu? – Luke Dunne

19. yüzyılın Alman filozofu Friedrich Nietzche, Hristiyanlığa karşı ciddi bir tutum sergilemiş olsa bile, [ona karşı] karışık duygulara da sahiptir.

Friedrich Nietzsche kendi zamanındaki çoğu yaygın normlara ve devlet kurumlarına karşı, felsefi bir tutum sergilemiştir. [Onun] dine karşı sergilemiş olduğu kamusal ve açık duruş, belki de en meşhur meselelerden biridir. Peki ama Nietzsche gerçekten de Hristiyanlıktan nefret ediyor muydu? Doğrusu, aşağıda da söz edeceğimiz üzere onun Hristiyanlığa karşı almış olduğu pozisyon, karmaşık ve inceliklidir.

Hristiyanlığın Unsurlarına Yönelik Eleştirileri

Öncelikle Nietzche’nin, Hristiyanlığı, birçok açıdan ve doğrudan doğruya eleştirdiği kabul edilmelidir. Zira bunun aksini düşünmek mümkün değildir. Friedrich Nietzsche, yaşadığı dönemde, Batı toplumunda uygulanan ve kurumsallaştığı biçimiyle Hristiyanlığı sıklıkla eleştirmiştir. Özellikle (iki yüzlü olduğunu düşündüğü) üst sınıflar arasında uygulanan, Hristiyanlığın burjuva versiyonuna, ama aynı zamanda onun eğitimsiz kitleler üzerindeki etkisine sıklıkla itirazlar yöneltmiştir.  

Ayrıca, Avrupa kültüründe Hristiyanlığın daha geniş etkisi (özellikle ahlak ve siyaset aynı zamanda sanat ve entelektüel kültür alanında da), Nietzsche’nin öfkelendiği konulardan biridir. Bununla birlikte Nietzsche, Hristiyanlığı, bütünüyle red veya inkâr etmemiştir. Aslında Nietzsche’nin eleştirilerinin son derece nitelikli olduğu ve [onun] felsefesini iyi kavramadan anlaşılmayacağını fark etmek önemlidir.

Nietzsche’nin Konumunun İncelikleri

Nietzsche’nin Hristiyanlık hakkındaki temel inançlarından biri, onun Batı kültürünün alçalmasına katkıda bulunmuş ve böylelikle varoluşsal bir tehdit oluşturmuş olduğu yönündedir. Nietzsche, Hristiyanlığın o dönemde hüküm süren diğer yaygın inançlara ve felsefi sistemlerle beraber, kültürel ve felsefi bir “nihilizme” katkıda bulunduğuna inanmaktaydı. Nietzsche, genelde bir nihilist olarak anıldığı için, bu aslında ironiktir. Nietzsche, nihilizmi, bir yaşamın doğal değerini inkâr etmek, var olmanın zorluklarından bir kaçış, ayrıca, bireysel bir yaratıcılığı ve kararlılığı yok etme olarak görmekteydi.

Nietzsche, iki farklı değer sistemini anlatabilmek için, “efendi ahlakı” ve “köle ahlakı” terimlerini öne sürmüştür. Hristiyanlığın, alçakgönüllülük, uysallık ve fedakârlık gibi özelliklere değer veren bir “köle ahlakını” desteklediğini savunmuş ve efendi ahlakında ise özerkliği; bireyselliği ve cesareti merkeze alan (“değerlerin yeniden değerlendirmesi” olarak adlandırılabilir), değerin yeni bir çeşidi olarak görmüştür. Nietzsche’ye göre bu aristokrat erdemler, Antik Yunan’la (ilk Hıristiyan topluluğu) ilişkilidir.

Asketizmin (Çilecilik) Eleştirisi

Nietzsche, ayrıca, Hristiyanlığın asketizm idealini de eleştirmiştir. Asketizm, dünyevi zevklerden ve arzulardan vazgeçmektir. Pek çok insan (Hristiyan ve benzer şekilde Hristiyan olmayanlar), asketizmin belirli bir türünü değerli ve iyi görmesine rağmen, Nietzsche asketizmi yaşamı inkâr eden bir yok edici olarak görmektedir. [Nitekim O], Hristiyanların asketizme odaklamasının, onların ölümden sonraki hayata aşırı takıntılarının bir yan ürünü olduğuna ve bedensel arzuların reddedilmesinin, insan potansiyelinin tam olarak ifade edilmesini engellediğine inanmaktaydı.

Nietzsche Açısından Hristiyanlığın Tarihsel Değerinin Farkındalığı

Dini bir çevrede büyüyen Nietzsche’nin ilk hedeflerinden biri papaz olmaktı. Her ne kadar Hristiyanlığın belirli kısımlarından ciddi şekilde hoşlanmasa ve Hristiyanlığın olmadığı bir toplum hakkında teoriler üretse bile, o, Hristiyanlıktan kayıtsız şartsız nefret etmemektedir. Nietzsche’nin din hakkındaki görüşlerinin yekpare olmadığını belirtmek önemlidir. Dini ve felsefi geleneklerin belirli yönlerini takdir etmiştir.

Nietzsche, belirli noktalarda din (ve özellikle Hıristiyanlık) ile ilgili olarak, Marksistlerin kapitalizm hakkında yazdıklarına çok benzer şekilde yazılar yazmıştır. Yani, mevcut haliyle din, ömrünü doldurmuş olabilir, ancak bu husus, onun acınacak bir şey olduğu anlamına gelmez. Aslında dinin ve dini ahlakın mevcut versiyonu, daha yüksek bir toplum biçimi inşa etme yolunda, gerekli bir adım olabilir.

Bununla bağlantılı olarak, Nietzsche, Yunan kültürünün birçok yönünü onaylamış olsa bile, bu değerlerin Hristiyan değerlerinin yerine yeniden savunulmasını desteklememiştir. Daha ziyade Nietzsche, tamamen yeni ve kendi başına değerli bir şey yaratmaya çalışmakla ilgilenmiştir.

Dini Değerlere Meydan Okuma

Nietzsche, dini değerlere meydan okumuş, fakat bu meydan okumanın bütünüyle yıkıcı olmasını istememiştir. Aslında Nietzsche’nin din hakkında söylediklerinin çoğu, yapıcı bir meydan okuma olarak görülmelidir. Örneğin Nietzsche, İsa’yı örnek bir yaşam tarzı olarak kabul eder. Nietzsche’nin karşı olduğu şey, İsa’nın hayatıyla ilgili yapılanları ve özellikle onun hayatının Aziz Paul gibi ilk Hristiyanlar tarafından manipüle edilmesini reddetmektir.

Bu husus, Nietzsche’nin, Hristiyanlığı nasıl ele almamızı istediği konusunda, bir model olarak anlaşılabilir. [O,] bu konuyu, bütünüyle yadsımamızı ya da herhangi bir önemi olduğunu ret etmemizi istemez, ama onu genelleştirmemizi ve onun üzerine bir kültür inşa etmeyi bırakmamızı ister. Nietzsche’ye göre bu uyarıyı dikkate almamamız, bir bütün olarak Batı kültürünün çöküşünü hızlandıracaktır.             


Luke Dunne – “Did Nietzsche Hate Christianity?“, (Erişim Tarihi: 14.12.2023)

Çeviri: Melek Mesci

Çeviri Editörü: Musa Yanık

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

De Se Düşünceler Bağlamında Önermesel Tutumlar ve İçerikleri – Aran Arslan & Taner Beyter

Sonraki Gönderi

Antinatalizm (Doğumkarşıtlığı) Nedir? – Ryan Sosna

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü