Yeni Bir Mantıksal Kötülük Argümanı – Jonathan David Garner

/
1557 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

J.L. Schellenberg, mantıksal kötülük argümanın güncellenmiş versiyonu olan yeni bir argüman geliştirdi; bu argüman, Tanrı ve kötülüğün muhtemelen aynı anda var olmayacağını gösteren yeni bir kötülük argümanıdır. Söz konusu bu versiyon, Mackie ve Epicurious gibilerinin kötülük argümanı versiyonlarına yönelik eleştirileri aşmaya çalışmaktadır.

Özetle Schellenberg’in argümanı şöyledir:

  1. Zorunlu olarak, eğer Tanrı varsa, mümkün dünyaların hepsi yalnızca Tanrı’da bulunan iyilikleri içermektedir.
  2. Zorun olarak, eğer Tanrı varsa, Tanrı’da bulunan iyilikler mutlak/saf iyiliklerdir. * (yani içinde kötülük barındırmayan iyilikler) (Öncül)
  3. Saf/mutlak olmayan iyilikler** vardır.
  4. Öyleyse, mevcut dünyada bulunan ama Tanrı’da bulunmayan iyilikler vardır. (3.öncülden)
  5. O halde Tanrı yoktur.

Tartışmalı öncülün, 1 nolu öncül olduğunu kabul ediyorum. 1 nolu öncül Schellenberg tarafından, Tanrı’da, içinde kötülük barındırmayan iyiliklerin bulunduğu şeklinde savunulur. Tanrı neden saf/mutlak iyilikler yerine saf/mutlak olmayan iyilikleri tercih etsin ki? Niteliksel olarak saf/mutlak iyiler kesinlikle daha tercih edilebilirdir. Aslında “saf/mutlak iyiler” mümkün olan en yüce ve mutlak iyiler olarak dayanağını Tanrı’dan alırlar. İçinde günah barındıran özgür irade nedeniyle, saf/mutlak olmayan sevgi iyiliğini neden içinde günah/kötülük barındırmayan saf/mutlak iyiliğe feda edelim ki? Günahsız/kötülüksüz sevgi, Tanrı’da bulunan temel iyiliklerden değil midir? Nihayetinde Tanrı günahkar değildir ve O, herkesi sever. İnsanlar da günahkâr olmadan sevemez mi?

İnsan doğasının sonlu bir varlık, Tanrı’nın doğasının ise sonsuz bir varlık olduğu düşünüldüğünde, Tanrı’nın söz konusu bu saf/mutlak iyilikleri insan ile paylaşmasının (Ç.N.: söz konusu bu başlık altında insanın ve Tanrı’nın doğalarının uyuşmasının, ortaklaşmasının) mümkün olmadığı şeklinde bir itiraz yükselebilir. Bunnla beraber güzellikle ilgili olan şeyleri de Tanrı’daki iyilik olarak düşünün. Bu türden bir güzellik, bazı sanatçılar tarafından yapılan etik olmayan resimler veya simetrik olmayan heykeller gibi kusurlu değildir. Bahsettiğimiz bu güzellik iyiliği (veya iyilikteki güzellik) saf/mutlaktır. Peki insanlar bu türden bir saf/mutlak bir güzelliğe sahip olabilir mi? Görünüşe göre evet. Bu güzelliğin sonlu varlıklarda somutlanması niçin önemlidir? Onlar neden saf/mutlak olmazlar ki? Tahrifsiz/bozulmayan bu güzelliğin iyilik temelinin Tanrı olduğu doğru ve insanların bu tür bir güzelliğe sahip olabileceği de açıktır.

Fakat insanların, Tanrı’da bulunan tüm saf/mutlak iyiliklere sahip olması gerektiği bana göre pek açık değil. Eğer durum böyleyse, o halde Tanrı bu iyilikleri aktüel hale getiremez/gerçekleştiremez. Ancak buradan O’nun, saf/mutlak olmayan iyilikleri somutlandıracağı sonucu çıkmaz.

Peki başka türden örnek bulabilir miyiz? Bence yapabiliriz. Burada, yorulmadan bir işi yerine getirebilmenin saf iyiliği vardır. Günaha girmeksizin gücü kullanmanın da saf bir iyiliği vardır ve biz nicelikten ziyade nitelikle ilgilendiğimiz için insanların kadir-i mutlak olmadıklarını bildiğimizden bu fark yaratmayan bir ayrımdır. Dahası, Tanrı’nın adalete ilişkin saf/mutlak iyiliğini düşünün. Söz konusu bu adaletin intikam almak bir alakası yoktur, yanlışa düşen birine yönelik bir kızgınlık değildir; fakat insanlar bu türden birşeye sahip olabilir.

Son olarak ise Tanrı’da, duygular tarafından çarpıtılmayan ve yanlış yönlendirilmeyen saf/mutlak iyilik (Tanrı’da bulunan saf/mutlak iyilik) bulunur ve insanlar buna da sahip olabilir gibi görünüyor. Bu nitelik Tanrı’da analojik değil tek anlamlıdır. O halde bu beni bir sonraki aşamaya getirir.

Klasik/Thomstik teist, insanların yalnızca analoji yoluyla saf iyiliklere sahip olabileceği konusunda haklıysa, ki bu doğru da olmayabilir; o halde argümanın çöker diye itiraz edebilir. Ama niçin? Halihazırda insanlar saf/mutlak olmayan bir biçimde sever, bu da bir anlamda bizim sevgimiz ile Tanrı’nın sevgisi hakkında analoji yoluyla konuşmamız gerektiği anlamına geliyor. Fakat biz “günahsız olarak” seviyorsak, neden artık bir analojiye ihtiyacımız olsun ki? Aynı şekilde, herkesi Tanrı’nın herkesi sevdiği gibi sever ve Tanrı’nın sevdiği her şeyi sever olurduk. Bu bizim sevgimiz ile Tanrı’nın sevgisinin aynı/tek anlamlı olduğu anlamına gelir.

Bunun yanı sıra, günah işlememenin saf iyiliği veya etik olmayan şeyler gibi tüm saf iyilikler için analojiler kullanmak zorunda değiliz. Eğer Tanrı günah işlemiyorsa, aynı şey insanlar için de geçerli olabilir ve analojiye ihtiyacımız kalmaz. Tanrı günahtan nefret ediyorsa, öyleyse insanlar da günahtan nefret eder. Bu günah nefreti; günahı takip edilecek bir şey olarak görmez. Peki, Tanrı’nın saf iyiliğinin günah işlememe yeteneği olduğunu varsayalım.

Açıktır ki insanlar günah işlememenin saf iyiliğine sahip olabilir, öyleyse bunu niçin saf iyiliği olmayan, muhtemelen günaha yol açabilecek olan libertenyen özgürlük için feda edelim ki?

Bu argümanın, mümkün dünyaların en iyisi varsayımına dayandığına dair itiraz da gelebilir. Ama öyle değil. Tam tersine “kötülük barındırmayan iyiliklere sahip olma doğası” düşünüldüğünde, bu argüman (argümanda yer alan iddialar) tam da Tanrı’dan yapmasını beklediğimiz şeydir. Tanrı, iyiliği paylaşmak için yaratır. Tanrı’da bulunan iyilikler, kötülük içermeyen iyiliklerdir. Ayrıca Tanrı, mümkün olan büyük/yüce varlık olduğu için, bu iyiliklerin de mümkün olan en büyük/yüce iyilikler olduğunu görebiliriz. Bunlar, karakter oluşumu*** gibi şarta bağlı/olumsal iyilikler değildir. Tam aksine bu iyilikler zorunlu olarak bizzat Tanrı’da bulunmaktadır. Bu nedenledir ki, her zaman için (mesela günah söz konusu olduğunda) bir günahın noksan olduğu bir dünya hayal edebileceğimizi söylemenin bir anlamı yoktur. Bu epey kafa karıştırıcı olurdu. Saf/mutlak iyiliklerde günay bulunmaz; bu da günahsızlıkla ilgili daha iyi olan saf/mutlak iyilik olmadığı anlamına gelir!

Diğer yandan saf olmayan iyiliklere, saf/mutlak iyiliklerle beraber sahip olabileceğinize itiraz edilebilir. fakat saf/mutlak olmayan iyilikler mevcut ise, o halde dünya saf/mutlak iyi değildir. Yani dünyada kötülük vardır. Ama dünya saf/mutlak iyilikler içeriyorsa o zaman da kötülük mevcut değildir. Böylece şimdi, kötülüğün var olup olmadığı sonucuna varıyoruz ki, bu bir çelişkidir; ve söz konusu itirazın akıl yürütmesinde bir kusur bulunduğu anlamına gelir. Ama bazı saf/mutlak iyiliklere ve bazı saf/mutlak olmayan iyiliklere sahip olabileceğiniz söylenebilir. E zaten argümanımız niçin yalnızca saf/mutlak iyiliklerin olabileceğin açıklıyor. Ayrıca saf/mutlak iyilik, kötülük içermeyen sevgidir. Tanrı saf/mutlak olan bir iyiliği paylaşacaksa, hiç değilse sevgiyi paylaşması söz konusu olmaz mıydı? Mutlak İyi olmak, mutlak anlamda sevgi dolu olmak/sevmek demektir. Bununla beraber bizim dünyamızda, prensipte dahi mutlak sevgi dolu bir insan yoktur.


Jonathan David Garner– “A new logical argument from evil“, (Erişim Tarihi: 03.12.2020)

Çevirmen: Taner Beyter


Çevirmen Notu

*Tanrı’da bulunan iyilikler derken, bizzat Tanrı’nın sıfatı ve niteliği olan, onun özünün bir parçası sayılan ve iyilik mefhumun kökeni işaret edilmektedir.

**Saf/mutlak olmayan iyilikler derken, sezgilerimize dayanarak iyilikler arasında statü/derece farkı yapabileceğimiz ima edilmektedir. Örneğin bir kap suyu sokakta bulunduğu köşeden alıp başka bir köşeye koyarsanız bu kedilerin su içmesi sağladığı için iyidir, ancak belki de kuşlar susuz kalacaktır. Bu durumda saf/mutlak bir iyilik söz konusu değildir. Diğer yandan arkadaşımın eli yanmasın diye ateşin üzerine su dökmek ile 600.000 insanın sakat kalmasını engellemek için atom bombasının atılmasını engellemek arasında bir nitelik farkı var gibi duruyor.

***Yazar karakter oluşumu derken, kötülük problemine dair teistik bir teodiseden söz ediyor. Bu fikir kabaca; belli türden iyiliklere ulaşmak için belli türden kötülükler yaşayarak karakterimizin gelişmesinin/olgunlaşmasının bizzat kendinde de iyi bir şey barındırdığını iddia eder. Bu durumda iyilik bir şarta yani; belli türden iyi olmayan, belki de kötü deneyimlere bağlıdır. Merak edenler için: “Karakter Oluşturma” Teodisesi Üzerine Akla İlk Gelen Birkaç Fikir

Ankara Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nü bitirdi, Felsefe master eğitimine ise ara verdi. Etik, epistemoloji, din felsefesi ve metafelsefe ile ilgilenir. Evli olup öğretmenlik mesleğine devam etmektedir.   

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Agnostik Tavrın Makullüğü Üzerine (1. Bölüm) – Bilal Bekalp

Sonraki Gönderi

Felsefe ve Hristiyan Teolojisi – Michael J. Murray & Michael Rea (Stanford Encyclopedia of Philosophy)

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü