Arkeologların çalışmaları ve dünyayı gezip Nazilerle mücadele eden Jones ailesinin fantastik maceraları arasında dünyalar kadar fark vardır ancak arkeolojik faaliyetler yine de nevi şahsına münhasır bir çekiciliğe sahiptir.
Arkeologlar, zorluklar içinde elde edilen ve parça parça halde bulunan küçük ipuçlarından yola çıkarak insanlığın uzak geçmişine bir pencere açarlar. Bu yönleriyle arkeologlar, Hubble teleskobundan gelen verileri işleyerek evrenin anlamlı tasvirlerini oluşturan gökbilimcilerden farklı değillerdir. Her ne kadar arkeologların yarattığı tasvirler Karina Bulutsusunun tasvirlerinin sahip olduğu ihtişamdan yoksun olsalar da genel bilimsel anlayışımız için bir o kadar önemlilerdir.
Arkeologların çalışmaları aracılığıyla bizler, insanlık olarak kendi geçmişimize anlık bir bakış atabiliriz. Bu noktada filozofun cevaplaması gereken soru şudur: Arkeologlar yaptıkları bu işi nasıl yapabiliyorlar? Geçmişimizi inceleyebilmek konusunda onların çalışmalarını güvenilir bir mercek kılan şey nedir? Bu makale bu sorulara yanıt aramaktadır.

1. Arkeolojinin Temel Sorunu
Bu soruyu yanıtlayabilmek için arkeologların karşılaştıkları zorlukları, özellikle de arkeolojinin temel sorunu olarak ifade edilebilecek sorunu anlamak yerinde olacaktır.
Bahsettiğimiz bu sorun esasen bir erişim sorunudur. Arkeologlar, bu makalede insanların geçmişteki yaşam biçimleri olarak adlandırılacak olan şeyi anlamlandırmak isterler. İnsanların geçmişteki yaşam biçimleri, karman çorman bir biçimde bir araya getirilmiş olayların ve eylemlerin bir bütünüdür. Bu olaylar ve eylemler zaman zaman Roma İmparatorluğunun çöküşü gibi mühim, taş aletlerin üretimi gibi sıradan veya atalarımızın Neandertaller ile yaşamış oldukları iddia edilen cinsel ilişkiler gibi tuhaf olabilirler.
Yukarıda örneklendirilen yaşam biçimleri, birbirleriyle yakından ilişkili ve tamamına erdirilmiş olan bir dizi fiziksel olguyu meydana getirirler. Bu durumdan ötürü insanların geçmişteki yaşam biçimlerinin ölçülebilir ve fiziksel nitelikli birtakım sonuçları vardır. Bazen bu fiziksel sonuçlar, olasılıklara meydan okuyarak aradan geçen çalkantılı yıllar boyunca ayakta kalabiliyorlar ve arkeologların günümüzde doğrudan gözlemleyebilecekleri türden kanıtlara dönüşebiliyorlar.
Arkeologlar, insan yaşamının günümüze kadar ulaşan tüm bu fiziksel sonuçlarını toplu bir biçimde arkeolojik kayıt olarak adlandırırlar.
Şimdi, arkeologların istemeyerek de olsa kabul etmeleri gereken bir gerçek var: Arkeologlar zamanda yolculuk yapamıyorlar. Eğer geçmişe gidebilselerdi işleri çok basit olurdu zira arkeolojik kaydı es geçerek doğrudan insanların geçmişteki yaşam biçimlerini inceleyebilirlerdi. İnsanlığın geçmişine dair her türlü iddialarını (örneğin hangi olayın hangi zamanda meydana geldiğini) eldeki kanıtlardan çıkarım yapma ihtiyacı duymadan direkt olarak gözlem yoluyla doğrulayabilirlerdi.
Ne yazık ki arkeologların zaman makineleri yok. Bundan dolayı arkeologlar için temel sorun, kendilerini geçmişteki olayların meydana gelişlerini izleyebilecekleri bir pozisyona koyamamalarıdır. Bu da arkeologların, insanların geçmişteki yaşam biçimlerine dolaylı yoldan yaklaşmaktan başka çareleri olmadığı ve bunu yaparken de bahsi geçen yaşam biçimlerinden günümüze kadar gelebilmiş kanıtlara bel bağlamaları gerektiği anlamına gelir.[1] Peki arkeologlar bunu nasıl yapıyorlar?
2. Pozitivizm
Arkeologlar bu temel soruna karşı bazı alternatif çözümler geliştirmişlerdir[2].
Pozitivist arkeologlar, arkeolojinin iki metodolojik yöntem aracılığıyla insanlığın geçmişini güvenilir bir şekilde yansıttığını savunurlar: Günümüzdeki kanıtların doğrudan incelenmesi ve bu kanıtların sebeplerinin bilgisi[3]. Bu durumu bir örnek ile açıklayalım. Bir arkeoloğun, Amerika Birleşik Devletleri’nin Utah eyaletinin güneyinde bulunan ormanlarda araştırma yaptığı sırada büyük ve yassı bir kaya parçasına rastladığını düşünelim. Bu kaya parçasının kabaca yan yana koyulmuş iki ders kitabı büyüklüğünde olduğunu ve ortasından da uzun ve sığ bir oluk geçtiğini varsayalım.
Arkeolog, günümüzde bu bölgede yaşayan yerlilerin aynı böyle yassı kayaların üzerlerinde mısır öğüttüğünü, ayrıca bu gibi bölgelerde mısır bitkisinin enerji kârlılığı bakımından sağladığı avantajdan dolayı temel bir besin olduğunu da biliyor olsun. Arkeolog, sahip olduğu bilgilerden ve gördüğü bu kayadan yola çıkarak insanların bir zamanlar burada mısır öğüttüğü sonucuna varacaktır.
Pozitivist görüşün bu basit örnekte gösterildiğinden çok daha karmaşık olduğunu söylemeden geçmeyelim. Bununla beraber, pozitivist bir arkeolog için iyi bir arkeolojik çalışmanın en önemli iki özelliğinin doğrudan inceleme ve sebeplerinin bilgisi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
3. Aşırı Rölativizm
Şimdi arkeoloji alanında pozitivist görüşe bir alternatif teşkil eden ve aşırı rölativizm olarak bilenen görüşe geçelim.
İlkin, aşırı rölativizmin homojen bir görüş olmaktan ziyade farklı farklı düşünce biçimlerini içinde barındıran bir görüş olduğunu söylemeliyiz. Bu farklı düşünce biçimlerinin ortak noktası arkeolojide pozitivist görüşe, özellikle de günümüzdeki kanıtların doğrudan incelenmesine ilişkin pozitivist görüşe yönelik temel bir dizi itirazdır[4].
Aşırı rölativistler, arkeologların günümüzdeki kanıtları doğrudan inceleyememesinin nedensel sebebinin arkasında neredeyse sonsuz türden sosyal, siyasi ve ekonomik etkinin mevcut olduğunu iddia ederler. Onlara göre bu çeşitli faktörler, arkeolojik gözlemci ile gözlemlendiği varsayılan şey arasında aracılık ederek arkeolojinin merceklerini renklendiriyor.
Bu bakış açısı, arkeolojinin geçmişe dair bize sağladığı tasvirlere yönelik kısmen şüpheci bir tavra yol açar. Aşırı rölativistler, insan geçmişine dair sahip olduğumuz tasvirlerin elimizdeki güçlü kanıtları yansıtmaktan çok, günümüzde arkeologları etkileyen sosyal, siyasi ve ekonomik etkileri yansıttığını savunurlar. Buna uygun olarak aşırı rölativistler geçmişin objektif bir tasvirinin oluşturulmasının mümkün olmadığını savunurlar.
4. Ilımlı Rölativizm
Ilımlı rölativistler, pozitivistlerin ve aşırı rölativistlerin arasında bir noktada konumlanırlar. Onlar sosyal, siyasi ve ekonomik etkilerin mevcut arkeolojik gözlemleri etkileyebileceğini ve dolayısıyla geçmişe dair arkeolojik tasvirleri şekillendirebileceğini kabul etmektedirler.
Bununla birlikte, ılımlı rölativistler bu etkilerin ele almanın ve insanların bir zamanlar yaşadıkları hayatlara dair objektif veya gerçek sayılabilecek bir kavrayış elde etmenin çoğunlukla mümkün olabileceğini düşünürler[5].
5. Sonuç
Arkeoloji fazlasıyla çekişmeli tartışmalara ev sahipliği yapan bir çalışma alanıdır ve bu alanın temelinde yatan ön kabuller üzerine edilen kavgalar dışarıdan pek de belli olmazlar. Ancak bu kavgaların bir çeşit soğuk savaş misali içten içe kaynamaya devam ettiği söylenebilir.
Filozoflar tam da bu noktada, özellikle de arkeolojik gözlemlerin doğası ve arkeolojiden elde edilen bilgilerin kapsamı hakkında arkeologlara çokça katkıda bulunabilirler. Buna ek olarak, arkeologların güvenilirliğine ilişkin bir açıklamanın bir gün bulunabileceği umulmaktadır.
Yazar Hakkında
Dr. Indy Smith, arkeoloji felsefesi ile ilgilenen bir arkeoloğun takma adıdır. Peki bu kişi neden takma ad kullanmaktadır? Belki de bu sorunun cevabını arkeolojik kayıt verecektir, kim bilir!
Kaynakça
- Binford, Lewis. “Archaeology as Anthropology.” American Antiquity 28: 1962, 217-225.
- _______. “Archaeological Systematics and the Study of Cultural Process.” American Antiquity 31: 1965, 203-210.
- _______. “Meaning, Inference, and the Material Record.” In Ranking, Resource and Exchange, (ed.) Colin Renfrew & Stephen Shennan. Cambridge: Cambridge University Press, 1982, 160-163.
- Gibbon, Guy E. (1989). Explanation in Archaeology. Oxford: Basil Blackwell.
- Hempel, Carl. “The Function of General Laws in History.” The Journal of Philosophy, 39, 2. Sayı: 1942, 35-48.
- Hodder, Ian ve Hutson, Scott. Reading the Past: Current Approaches to Interpretation in Archaeology 3. Baskı. New York, NY: Cambridge University Press, 2003.
- Salmon, Merrilee H. Philosophy and Archaeology. New York, NY: Academic Press, Inc., 1982.
- Shanks, Michael ve Tilley, Christopher. Re-Constructing Archaeology: Theory and Practice, New York, NY: Cambridge University Press, 1987.
- Trigger, Bruce G. A History of Archaeological Thought, 2. Baskı. New York, NY: Cambridge University Press, 2006.
- Wylie, Alison. Thinking from Things: Essays in the Philosophy of Archaeology. Los Angeles, CA: University of California Press, 2002.
- [1] Bkz. Binford, 1983 ve Trigger, 2003
- [2] Bkz. Trigger, 2006.
- [3] Bkz. Binford, 1962; Binford, 1965; Gibbon, 1989; Salmon, 1982; Wylie, 2002; ve Hempel, 1942.
- [4] Bkz. Shanks ve Tilley, 1987
- [5] Bkz. Hodder ve Hutson, 2003.
Indy Smith – “Philosophy of Archaeology”, (Erişim Tarihi: 14.04.2025)
Çeviren: Dervişan Mehmet Savaş
Çeviri Editörü: İzzet Can Kalender