Lawrence Krauss, her ne kadar felsefeyi alenen suçlamış olsa da, kendisini bunu yapmaktan (alenen) alıkoyamıyor gibi görünüyor. Başarılı bir fizikçi olduğu için her konuda kendini tutamaması, entelektüel öz-denetiminin eksik olduğuna işaret ediyor. Nitekim en son konuşması olan “Tüm Bilim İnsanları Militan Ateist Olmalı” dan anladığımız kadarıyla, temel mantık dersleri alması, kendisi için faydalı olacaktır.
Aslında bu itiraz, eşcinsel çiftlere evlilik izni vermeyi reddeden Kentucky ilçe katibi Kim Davis’in davasından[1] kaynaklanıyor. O, buradan konuyu, militan ateizm ve bilime getirir: “Kim Davis’in hikayesini takip ederken bu hafta kendimi bu sorular hakkında düşünürken buldum …” Tamamıyla bilimsel olmayan bu olayın, onun bilim teziyle ne kadar ilgili olduğu akıllara durgunluk veriyor.
Şöyle yazıyor:
Kim Davis hikayesi temel bir soruyu gündeme getiriyor: İnsanların dini görüşleri bununla çelişiyorsa yasaları çiğnemelerine ne ölçüde izin vermeliyiz?
Kim Davis’in kanunu çiğnemesine izin verirseniz, cihatçıların; kafirleri ve mürtedleri öldürmesine izin vermiş olursunuz. Bu nedenle militan ateist bir bilim insanı olmanız zorunludur. Bu, bilimin pratiğiyle ilgisi olmayan meselelerde basit, kaygan eğimli bir muhakemedir.
Açıklığa kavuşturayım: Kim Davis’in kanunları çiğnemesine izin verilmemesi gerektiğini düşünüyorum (ve cihatçıların kafirleri öldürmesine izin verilmemeli) çünkü diğer insanların dini inançları, onların bu düşünceleri nedeniyle zarar görüyor. Öte yandan Yahudilerin Şabat günlerinde çalışmaması, Müslüman kadınların peçe takması ve Quakerların askerlik hizmetinden kaçınması için her türlü yardımı yapmalıyız. Çünkü bu dini tercihler kimseye zarar vermeyen şeylerdir.
Ayrıca Krauss, Kim Davis’in bir şeyden paçayı sıyırdığını düşünüyor:
Toplumumuzda dini eylemlere veya kutsallıkla ilgili iddialara ceza vermezsek, modern seküler demokrasinin temelini zayıflatırız.
Ancak Davis cezalandırıldı ve cezası muhtemelen bitmedi: hapse gönderildi, hapiste tehdit altında yaşıyor ve büyük olasılıkla işini kaybedecek. Dini inançlar kamu yararını etkilediğinde, liberal bir toplum zor seçimler yapmak zorundadır. Kim Davis davasında diğerleri gibi onlar da var. Kim Davis cezasız kalmadı. Krauss, “Kim Davis tartışması var; çünkü bir kültür olarak dini duyarlılıklara saygı, toplumu daha fazla değil, daha az özgür kılan uygunsuz bir düzeye yükselttik” diye yazıyor. Gerçekten mi? Bu tür tartışmalara izin vermeyen bir toplumda yaşamayı tercih eder miydi acaba?
Ancak asıl noktayı gözden kaçırıyor: Kim Davis tartışması var. Çünkü ABD’de dini özgürlükler için anayasal bir hak var. ABD Hristiyan çoğunluğa sahip (bu bir neden değil, olası bir gerçek) ve ABD hukukun üstünlüğü altında çoğulcu bir ulus. Bu yüzden ortak yararı etkilemeden bir bireyin dini inançlarına en iyi nasıl saygı duyulacağı konusunda, acı çekmeden değil, birlikte düşünmek için mücadele ediyoruz.
Kim Davis davası olması gerektiği gibi devam ediyor. Onun istediği gibi inanabileceği ve meydan okumaya teşebbüs edebileceği, mahkemenin hukuku açıkça onayladığı ve kamu yararına taraf olduğu ve insanların bu konularda istedikleri tarafa alenen uyum sağlayabilecekleri bir ülkede yaşadığımıza sevinmeliyiz.
Bütün bunların bilimle ne ilgisi var? Hiçbir fikrim yok. Bilimsel ateizmle ilgili olarak Kim Davis vakası, saf ve basit bir kırmızı ringa balığıdır. Bana göre Krauss, dünya lideri olan ABD’nin, dine çok fazla saygı duyduğunu ve dinin bir şekilde bilime tecavüz ettiğini düşünüyor.
Bir vaka sunuyor: “kürtajlardan fetal doku örneklerinin bilimde kullanılmasını eleştirenler…” Bu, Krauss’un göremediği karmaşık bir durumdur. Fetüs bir kişiyse (öyle olduğunu söylemiyorum), kürtaj yanlıştır. Bir fetüsün kişi olup olmadığı bilimsel bir soru değil, metafiziksel bir sorudur. Kısacası kürtajlardan fetal doku örneklerinin bilimde kullanılması, tamamen veya hatta esasen bilimsel bir mesele değildir, felsefi bir konudur.
Krauss, bu tür faydacı kararları almamız gerektiğini düşünüyor:
Ya da kişinin kutsal olan inançlarından bağımsız olarak, bu doku aksi takdirde hayatları iyileştirmeye ve kurtarmaya yardımcı olabilse bile atılamaz mı?
Buradaki retorik soru bilimsel değil felsefidir. Bununla birlikte Tanrı’ya şükürler olsun ki, insanların özgürce seçimlerini yapabildiği ve bunları (bedeli ne olursa olsun) ilan edebildikleri bir ülkede yaşıyoruz.
Son olarak Krauss’un argümanı temel bir mantıksal hataya da dayanır: “Bilimde, elbette ‘kutsal’ kelimesinin kendisi saygısızcadır.” O, buradan bilimin profanlığına ve militan ateist olduğu genellemesine ulaşıyor. Ne zaman birisi “elbette” dediğinde, “belki de değil” diye düşünmelisiniz. Bilimin pratiğinde kutsalın reddi, kutsal olanı kutsal sayıp saymamakla ilgili değildir. Ona göre sadece bilim kutsal olmamalı, tamam ama bu zorunlu olarak ateizm sonucunu gerektirmez ki? Siyasi olarak da liberal olmadığını söyleyecek olursak, bu bilim adamlarının komünist olması gerektiği anlamına da gelmez. Çünkü bilim, pratiğinde siyasi liberal değerlere bel bağlamaz. Bilim adamları dindar, liberal, komünist ve hatta eşcinsel olabilir. Ancak bilim yaptıklarında, bu inançlar alakasızdır ve bilim pratiğini etkilememelidir. Bilim adamlarının bu inançlardan herhangi birinin tersini onaylama yükümlülüğü yoktur; ve onları inkar etmeleri de gerekmez. Ancak bu inançları bilimsel uygulamalarına bence sokmamalılar.
Dünyadaki insanların% 85’i inanç sahibidir. Fikirlerini, son derece kötü bir felsefi argümana dayandıran Krauss, bilim insanı olmak için hepsinin militan ateistler olması gerektiğini düşünüyor. Bu, inananlar için fazlasıyla ağır bir yük.
Dipnot
[1] Kim Davis (Kentucky’li Kamu Katibi), aynı cinsten çiftlerin ülke çapında evlenme hakkını kazandığı 2015 Yüksek Mahkeme kararından kısa bir süre sonra, eşcinsel evliliğe dini itirazı olan bir Hıristiyan olarak bu evliliklere izin vermemiş, hakkında açılan davalar sonucunda Yargıç’ın kararına uymamış, bu nedenle de kısa bir süreliğine hapis yatmıştır (beş gün). Kaynak, (Erişim: 08.03.2021)
Kelly James Clark- “Should Scientists Be Atheists? More Nonsense From Lawrence Krauss” (Erişim: 08.03.2021)
Çevirmen: Musa Yanık