Cinsiyet Kavramlarımızın Bağdaşmazlığı Üzerine – Erim Bakkal

///
714 Okunma
Okunma süresi: 5 Dakika

Özet

Bu kısa metinde iki cinsiyet (gender) kavramımız olan “erkek” (man) ve “kadın” (woman) kavramlarının bağdaşmazlığıyla ilgileneceğim. Metin boyunca cinsiyet kategorisinin bu iki cinsiyete indirgenip indirgenmeyeceği gibi sorularla ilgilenmeyeceğim. Çünkü bu sorular ele alacağım bağdaşmazlık sorunu için nihayeten ilgisizdir ve göstermeye çalışacağım temel şey “erkek” ve “kadın” kavramımızın bir ayrımcı bir de ayrımcı olmayan uyumsuz iki anlamı ve kullanımı olmasıdır. Cinsiyet kavramlarımız bu uyumsuzluk sebebiyle bağdaşmazdırlar. Bu ise bağdaşmazlığın sorun olduğu belirli (bilim, felsefenin çoğu alanı, belirli sorunları çözmek için oluşturduğumuz özgül ortamlar vd.) bağlamlar için cinsiyet kavramlarımızın anlamını sabitlememizi gerektirir.

1. Giriş

Olağan dilde kullandığımız çoğu kavramın belirli açılardan kusurlu olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin bazı kavramlarımız belirsizdir (vagueness) (“kel”, “güzel”, “uzun”), bazıları belirlenmemiştir (indeterminacy) (“kesmek”), bazıları tutarsızdır (inconsistent) (“yuvarlak kare”), bazıları ayrımcıdır (“Suriyeli”). Cinsiyet kavramlarımız da bu kusurlardan en az birine sahiptir, yani bağdaşmazdırlar. Bunu daha iyi anlamak için bağdaşmazlığın ne olduğunu belirleyelim.

2. Bağdaşmazlık

Bağdaşmazlık genellikle önermeler düzeyinde ele alınır ve iki veya daha çok önermeyi birlikte kabul edemeyeceğimiz durumlarda “Bu önermeler bağdaşmaz!” ifadesiyle ortaya çıkar. Örneğin aşağıdaki iki önerme bağdaşmazdır.

  • (1) Ayşe böceklerden korkuyor.
  • (2) Ayşe böcek yiyor.

Bu önermeler mantıksal açıdan çelişki barındırmasa da ikisini kabul etmemiz epistemik açıdan oldukça zordur. Bu yüzden de mantıksal açıdan çelişenlerle birlikte psikolojik, epistemik, metafizik vs. açıdan çelişen önermelerin bağdaşmaz olduklarını ileri süreriz çünkü bu önerme grubu kabul edemeyeceğimiz bir dünya koşullandırır. Bununla birlikte mantıksal çelişki bağdaşmazlık için yeterlidir fakat bağdaşmazlık mantıksal çelişki için yeterli değildir. Başka bir deyişle bir önerme grubu tutarsızsa bağdaşmazdır fakat tersi değildir. Yani diyebiliriz ki mantıksal ya da metafiziksel ya da fiziksel ya da psikolojik ya da vd. açıdan çelişen bir önerme grubu bağdaşmazdır. Öyleyse kavram düzeyinde bağdaşmazlık için aşağıdaki gibi bir tanım düşünebiliriz.

Kavram birbiriyle uyumsuz (yani mantıksal ya da metafiziksel ya da fiziksel ya da psikolojik vd. açıdan çelişen) iki ya da daha fazla özellikle koşullandırılır ya da uyumsuz iki ya da daha fazla örneğe uygulanırsa bağdaşmaz bir kavramdır.

Öyleyse kısaca demek istediğimiz şudur: Belirli bir kavram bağdaşmaz olmamak için ya uyumsuz özelliklerle tanımlanmamalı ya da uyumsuz örneklere uygulanmamalıdır.

3. “Erkek” ve “Kadın” Kavramları

Bu durumda cinsiyet kavramlarımızı kullanarak aşağıdaki önermelere doğru dememiz “erkek” ve “kadın” kavramımız için bir bağdaşmazlık yaratacaktır.

  • (3) Erkekler kadınlarla eşittir.
  • (4) Kadınlar erkekler tarafından aşağı konuma getirilenlerdir. (Ya da eşit değillerdir)
  • (5) Erkekler, sırf cinsiyetleri sebebiyle kadınlardan daha fazla maaş alırlar.
  • (6) Erkekler, sırf cinsiyetleri sebebiyle kadınlardan daha fazla maaş almamalılar.
  • (7) Erkekler kamusal alanda kadınlarla eşittir.
  • (8) Erkekler kamusal alanda kadınlarla eşit değillerdir.

Sorun şudur ki bu önermelerin hepsi doğrudur fakat bu yüzden de cinsiyet kavramlarımız bağdaşmazdır. Yani (3), (6), (7) “erkek” ve “kadın” kavramlarımızın ayrımcı olmayan anlamını kullanır; yani tahminen ayrımcılığın olmadığı bir toplumda cinsiyet kavramlarını kullanan bir topluluk tarafından oluşturulacak ilgili anlamlar kullanılır. (4), (5) ve (8) ise “erkek” ve “kadın” kavramlarımızın ilgili ayrımcı anlamlarını kullanır. Yani diyebiliriz ki (3), (6), (7)’de kullanılan cinsiyet kavramlarının anlamı kadın ve erkek arasındaki ilişkinin ne olması gerektiği üzerineyken; (4), (5), (8)’de kullanılan anlamlar tarihsel süreçte bu ilişkinin ne olduğu üzerinedir. Yani “erkek” ve “kadın” kavramının en az iki anlamı vardır. Bu anlamlardan biri kadın ve erkek arasındaki ilişkinin olması gereken anlamıyla ilgili ayrımcı olmayan bir anlamdır, ikincisi ise kadın ve erkek arasındaki ilişkinin ne olduğuyla ilgili ayrımcı bir anlamdır. Bu cinsiyet kavramlarımızda çok anlamlılık yaratır. Bu ise cinsiyet kavramlarımızda bir bağdaşmazlık çıkarır. Çünkü cinsiyet kavramlarımız örneğin eşit ve eşit olmama gibi uyumsuz örneklere uygulanır ya da uyumsuz özelliklerle ilişkilendirilir. Bu kullanımlarda cinsiyet kavramlarımızın farklı içlem ve kaplamları işlev görür. Yani diyebiliriz ki cinsiyet kavramlarımızın aşağıdaki gibi uyumsuz iki anlamı vardır:

A1: Erkek ve kadın arasında eşitsizliğe izin veren anlam.

A2: Erkek ve kadın arasında eşitsizliğe izin vermeyen anlam.

Öyleyse çok anlamlılık ve bağdaşmazlığın kusur olduğu ilgili bağlamlarda (bilim, felsefenin çoğu alanı, belirli sorunları çözmek için oluşturduğumuz özgül ortamlar vd.) bu kusurları aşmak için cinsiyet kavramlarımız bir anlamıyla sabitlenmelidir. Burada ilgili birçok strateji belirlenebilir ve buna göre iyileştirmeler düşünülebilir. Temel iki strateji aşağıdakilerdir.

3.1. Ayrımcı Anlam ile Sabitlemek

Sally Haslanger ayrımcı anlamı cinsiyet kavramlarımızın anlamıyla sabitleyerek feminist politika için bir izlek türetir. Yani “Kadınlar algılanan cinsiyetlerine göre aşağı konuma getirilmiş olanlardır” ve erkekler getirenlerdir, öyleyse bunun sonucu olarak politikamızın izleği bu kavramların kaplamının boş olmasıdır. Yani Haslanger’a göre “[…] adalet, bu tür bir aşağı konumda olmanın olduğu yerde daha fazla kadın (ya da erkek) olmaması için toplumsal ilişkilerimizi değiştirmemizi gerektirir”.

3.2. Ayrımcı Olmayan Anlam ile Sabitlemek

Tam aksine “erkek” ve “kadın” kavramlarının ayrımcı olmayan anlamlarını cinsiyet kavramlarımızla sabitleyebiliriz. Böylelikle amaç kadın ve erkeklerin olduğu bir toplum yaratmak olur. Elbette buradaki sorun bu anlamla sabitlenen kavramın kaplamının nerdeyse boş olacağıdır. Bu ise cinsiyet kavramlarımızı verimsiz (fruitfulness) ve kapsamı (range) dar bir kavram kılmaya sebep olabilir. İlgili düzeltmeler ile bu sorunlar giderilmeye çabalanabilir.

4. Sonuç

Öyleyse sonuç olarak diyebiliriz ki “erkek” ve “kadın” kavramlarımız ayrımcı olan ve olmayan iki anlam alır ve bağdaşmazdırlar. Çok anlamlılık ve bağdaşmazlığın kusur olduğu her bağlam için bu kavramlarımızı belirli anlamlarıyla sabitlememiz gerekir.

İlgili Bağlantılar

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu Bilkent Üniversitesi Felsefe Bölümü yüksek lisans öğrencisi. Genel olarak felsefeyle, özel olaraksa argümantasyon, informel mantık, metafelsefe ve genel bilim felsefesiyle ilgileniyor. Felsefe dışındaysa LoL oynamak ilgisini çekiyor.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Öncül Analitik Felsefe’nin 5. Sayısı Çıktı!

Sonraki Gönderi

Matematik Felsefesi Nedir? – Stephen Ferguson

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü