Deneycilik/Empirisizm (Felsefe Sözlüğü)

///
1781 Okunma
Okunma süresi: 4 Dakika

Giriş

Deneycilik, tüm bilgilerin kökeninin, duyu deneyimlerine bağlı olduğu teoridir. Fikirlerin oluşumunda deneyim ve kanıtın, özellikle de duyusal algının rolünü vurgular ve insanların sahip olabileceği tek bilginin a posteriori (yani deneyime dayalı) olduğunu savunur. Çoğu deneyci, doğuştan gelen fikirler veya doğuştancılık (zihnin fikirler veya bilgi ile doğduğu ve doğumda “boş bir sayfa” (Tabula Rasa) olmadığı fikri) kavramını dikkate almaz.

Bu kurama göre, doğrudan gözlemlerden daha karmaşık bir bilgi yapısı oluşturmak için tümevarım veya tümevarımsal akıl yürütme (bireysel örneklere dayalı genellemeler yapma) kullanılmalıdır. Dolayısıyla bu tür bilgi, dolaylı deneysel bilgi olarak da bilinir.

Deneycilik, zihnin bazı gerçekliklerinin, duyuların ortamına ihtiyaç duymadan doğrudan kavrayabileceği teorisi olan Rasyonalizm ile karşılaştırılır.

“Empirizm” teriminin ikili bir etimolojisi vardır: Hem Yunanca “deneyim” kelimesinden hem de daha özel olarak Yunan ve Romalı’lıların kullandığı “empirik” kavramından kaynaklanır. Ayrıca bu kelime, teoride öğretmenin aksine, becerisi, pratik deneyimden türeyen bir hekime atıfta bulunur (bunu ilk kez o kullanmıştır).

“Empirik” terimi (“empirizm” yerine), aynı zamanda doğa ve sosyal bilimlerde kullanılan gözlem ve deney yöntemini ifade eder. Tüm hipotezlerin ve teorilerin yalnızca a priori akıl yürütme, sezgi veya vahiy üzerine dayanması yerine, doğal dünyanın gözlemlerine karşı test edilmesi bilimsel yöntemin temel bir gereğidir. Bu nedenle bilim, doğası gereği metodolojik olarak empirik olarak kabul edilir.

Deneyciliğin Tarihi

“Tabula rasa” (ya da “temiz sayfa”) kavramı, öncelikli olarak 11. yüzyılda İranlı filozof İbn Sina tarafından geliştirilmiştir. İbn Sina, bilginin, bu dünyadaki nesnelerle deneysel aşinalık yoluyla elde edildiğini, kişinin, evrensel kavramları soyutladığını ve daha sonra kıyassal bir akıl yürütme yöntemiyle daha da geliştirilebileceğini savunmuştur. Ayrıca 12. Yüzyıl Arap filozofu Ebubekir (veya İbn Tufeyl 1105 – 1185), tabula rasa teorisini, vahşi bir çocuğun zihninin, temiz bir sayfadan yetişkinliğe doğru, toplumdan tamamen izole edilmiş ıssız bir adada, deneyim yoluyla geliştiği bir düşünce deneyinde göstermiştir.

Sir Francis Bacon, o zamandan beri bilimsel yöntem olarak bilinen bilimsel araştırma için tümevarımsal bir metodolojiyi popülerleştirmesiyle, erken dönem bir Deneyci olarak kabul edilebilir.

17. ve 18. Yüzyılda İngiliz Deneyci ekolünden John Locke, George Berkeley ve David Hume, Deneyciliğin başlıca temsilcileriydi. Descartes, Leibniz ve Spinoza’nın Rasyonalizmine karşı Deneyciliği şiddetle savunmuşlardır.

Deneycilik doktrini, ilk olarak 17. yüzyılın sonlarında İngiliz filozof John Locke tarafından açıkça formüle edilmiştir. Locke, 1690 tarihli “İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme”de, zihnin, deneyimlerin iz bıraktığı bir tabula rasa olduğunu savunmuş ve bu nedenle insanların doğuştan gelen fikirleri olduğunu veya deneyime atıfta bulunmadan herhangi bir şeyin bilinebileceğini reddetmiştir. Bununla birlikte bazı bilgilere (örneğin Tanrı’nın varlığının bilgisi), yalnızca sezgi ve akıl yürütme yoluyla ulaşılabileceğini de savunmuştur.

İrlandalı filozof Piskopos George Berkeley, Locke’un görüşünün nihai Ateizme yol açabilecek bir kapı açtığından endişe duyarak, 1710 tarihli “İnsan Bilgisinin İlkeleri Üzerine İnceleme” adlı eserinde, şeylerin yalnızca var olduğu, farklı, çok aşırı bir Deneyim biçimini ortaya koymuştur. Berkeley, nesnelerin varlığının devam etmesinin, etrafta insan olup olmadığına bakılmaksızın, Tanrı algısından kaynaklandığını ve insanların doğada görebilecekleri herhangi bir düzenin aslında Tanrı’nın el yazısı olduğunu savunmuştur. Berkeley’in Deneyciliğe yaklaşımı, daha sonra Öznel İdealizm olarak adlandırılacaktır.

İskoç filozof David Hume, Deneyci bakış açısına, aşırı bir Şüphecilik getirmiştir. O, tüm insan bilgisinin iki kategoriye ayrılabileceğini savunmuştur. Bunlar: İdea ilişkileri (dünyanın bazı olası gözlemlerini içeren önermeler, örneğin “güneş Doğu’dan doğar” gibi) ve olgu sorunları (örneğin matematiksel ve mantıksal önermeler) ve bu ideların “izlenimlerimizden” veya duyumlarımızdan türetildiği meseleleridir. Hume, buna karşılık doğal dünyaya, hatta benliğin varlığına dair en temel inançların bile akılla kesin olarak kurulamayacağını, ancak içgüdü ve geleneklerdeki temelleri nedeniyle yine de onları kabul ettiğimizi savunmuştur.

19. yüzyılın ortalarında John Stuart Mill, (matematik dahil), tüm anlamlı bilgiler için tümevarımsal akıl yürütmenin gerekli olduğunu ve maddenin yalnızca kendisinin ifade ettiği gibi “duyumun kalıcı olasılığı” olduğunu savunarak, Hume ve Berkeley’in akıl yürütmesini bir adım daha ileri götürmüştür. Bu, Fenomenalizm olarak bilinen aşırı bir Deneycilik biçimidir (fiziksel nesnelerin, özelliklerin ve olayların, tamamen zihinsel nesnelere, özelliklere ve olaylara indirgenebileceği görüşü).

19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Deneycilik (deneyime dayalı düşünme) ve Rasyonalizmin (kavram temelli düşünme) görünüşte birbirini dışlayan görüşlerini bütünleştirmeye çalışan çeşitli Pragmatizm (Faydacılık) biçimleri ortaya çıkmıştır. C. S. Peirce ve William James (kendi Pragmatizm formunun bir uzantısını tanımlamak için “radikal deneycilik” terimini kullanmışlardır), bu çabada özellikle önemli isimlerdir.

Deneyciliğin gelişimindeki bir sonraki adım, 20. yüzyılın başlarında İngiliz Deneyciliğinin temel fikirlerini (bilginin temeli olarak duyusal deneyime güçlü bir vurgu), matematiksel mantıktan belirli görüşlerle sentezleme girişimi olan Mantıksal Deneycilik (veya Mantıksal Pozitivizm)’dir. Bu yaklaşım, Gottlob Frege, Bertrand Russell ve Ludwig Wittgenstein tarafından geliştirilmiştir. Bu görüş, gerçekten sentetik herhangi bir iddianın, doğrudan gözlemleri veya algıları ifade eden nihai bir iddiaya (veya nihai iddialar dizisine) indirgenmesi gerektiğini savunan bir tür aşırı Deneycilik ile sonuçlanmıştır.


Empiricism, (Erişim Tarihi: 24.092.2021)

Çevirmen: Musa Yanık

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Dışsalcılık (Felsefe Sözlüğü)

Sonraki Gönderi

Totalitarizm – (Felsefe Sözlüğü)

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü