1. Cennette Tam Olarak Ne Yaparız?
Filozoflar geleneksel dinleri eleştirmeye başladıklarına ilgileri neredeyse her zaman teizme yönelir. Diğer farklı türden geleneksel dini öğretilere görece daha az ilgi duyarız. Bu durum belki de epey anlaşılırdır; çünkü teizm dinin en mühim olanı ve en çok felsefi içeriği olan halidir. Fakat teizm en eleştiriye maruz kalan yaygın dini öğreti olmaktan çok uzaktır. Dindar insanlar eleştiriyi hak eden daha pek çok başka şey de söylerler.
Daha çok ilgiyi hak ettiğini düşündüğün bir konu: ahiret. (Şayet bu konuyu araştırırsam hakkında yüzlerce veya binlerce makale bulacağımdan eminim. Buna rağmen, insanların dini meseleleri tartışırken çok nadiren bu konuyu ele aldıklarını düşünüyorum. Çoğumuz şayet bir Tanrı varsa, ölümden sonraki yaşamın pek de problem teşkil etmeyeceğini düşünmeye eğilimliyiz). Bence Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar da dahil olmak üzere cennetin varlığına inanan insanların çoğu bu konu üzerine çok derinlemesine düşünmemiştir. Fakat ben cennet fikrini uzun zamandır epey tartışmalı ve kafa karıştırıcı buluyorum.
Cennette tam olarak ne olması gerekir ki? Tüm ruhlar bir araya gelip bütün gün Tanrı’yı övüp duruyorlar mı? Belki de yalnızca edilgen bir biçimde kendi hallerinde sessizce Tanrı’nın yüceliğinin tadını çıkarıyorlardır? Şayet durum böyleyse burası bana pek cennet gibi gelmezdi. Mevcut dünyadaki nezih bir yaşamdan daha kötü gibi görünüyor bu cennet çünkü.
Ölümden sonraki yaşamın sonsuz olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Tanrı’yı övüp durmak veya O’nun yüceliğinin tadını çıkarmak bırakın ilk 2 milyon yılı, ilk 20 yıl bile durmadan yaptıktan sonra can sıkıcı hale gelmez mi? Ya bunu 1 googol yıl (1,0 × 10100) yaptığınızı düşünsenize?
Şöyle bir etraflıca düşünüldüğünde, cennette sonsuza dek yapılacak iyi ve güzel bir şeyin mümkün olduğunu hayal etmek gerçekten çok zor.
Elmas Dağı Aşağı Pomeranya’da yer alır. O dağı tırmanmak 1 saat, etrafında dolaşmak 1 saat ve tepesinden inmek 1 saat sürer. Her yüz yılda bir küçük bir kuş gelir ve bir gaga atıp gagasını bu dağın tepesinde sivriltir. Ve dağın tamamı yontulmuş hale geldiğinde, sonsuzluğun ilk saniyesi de geçmiş olacaktır.
Grimm Kardeşler – “The Shepherd Boy”
2. Cennet ve Teodise
- Teist: Vay be! Tanrı’nın yarattığı şu dünya ne kadar da mükemmel!
- Ateist: Yani, eh, bu dünya bana o kadar da mükemmel görünmüyor. Tanrı niçin bunca acı ve ıstırapın olmadığı bir dünya yaratmadı ki?
- T: Çünkü acı çekiyor olmak, insanın özgür irade sahibi olmasının bir sonucudur.
- A: Tanrı bize özgür irade bahşedip yine de hiç acı çekmememizi sağlayamaz mıydı?
- T: Olmaz ki, bu imkansız. Veyahut böyle bir şey hayatın anlamını yok ederdi. Ya da belki de başkalarına acı çektirme özgürlüğü o kadar değerlidir ki acı çekiyor olmanın kötülüğünden daha ağır basıyordur.
- A: Peki ya Tanrı’nın insanların birbirlerine çektirebilecekleri acı miktarını oldukça düşük bir seviyede tutacak sınır koyması fikrine ne dersiniz?
- T: Hayır, bu da pek doğru olmazdı. Çünkü bu sefer de hayatın anlamı yine ortadan kalkmış olurdu.
- A: Hımm, tamam. Peki ya bütün doğal kötülükler; yani doğal afetler, kanser ve bizim irademizle var olmayan diğer şeyler hakkında ne dersiniz?
- T: Bu türden şeyler bizim merhamet, sabır ve cesaret gibi erdemli tepkiler ortaya koymamız için var. Bu erdemleri sergilemek o kadar değerlidir ki, etrafımızda gördüğümüz acı ve ıstırabın kötülüğünden daha ağır basar.
- A: Tüm bu acılar olmadan da yine de bir şekilde erdemler sergilemez miyiz?
- T: Hayır bu mümkün değil. En yüce erdemler ancak ve ancak zor ve sıkıntılı zamanlarda sergilenebilir.
- A: Vay canına. Tamam, peki. O halde cennet de tıpkı bu dünya gibi korkunç acı ve ıstıraplarla dolu olmalı.
- T: Hayır, öyle olmazdı! Orası cennet!
- A: Tamam peki. O halde cennette özgür irade veya erdemler ya çok az ya da hiç yok, değil mi?
- T: Ne? Bunu nerden çıkardın?
- C: Şey, demin bana insanların acı çekme olasılığına açık kapı bırakmadan onlara özgür irade bahşetmenin imkansız olduğunu söylemiştiniz. Cennette acı çekilmediğine göre, bu Tanrı’nın cennete gittiğimizde özgür irademizi elimizden aldığı anlamına geliyor olmalı. Cennette acı çekilmediğinden ötürü, bu durum, Tanrı’nın cennete gittiğimizde elimizden özgür irademizi aldığı anlamına geliyor olmalı. Ayrıca, insanların en yüce erdemleri sergilemesi için acı çekmenin zorunlu olarak var olduğunu söylediniz. Yani cennette en yüce erdemleri sergileyemeyiz, bu durumda değil mi? Aynı demin bana söylediğiniz gibi, özgür irade ile erdemler, acı ve ıstıraptan daha değerli ve önemli olduğuna göre, bu cennetin genel olarak bu dünyadaki yaşamdan daha kötü bir yer olduğu anlamına geliyor olmalı. Tüm bunların yanı sıra, acı çekmek var olmadan yaşamın anlamsız olacağını da ima ettiniz. Bu durumda sanıyorum ki cennetteki varoluşumuz da anlamsız olacaktır.
- T: Immm. Bu kulağa doğru gelmiyor.
………
Bu, yalnızca kimi teistlerin görüşlerinin tutarlılığına yönelik bir itiraz ve eleştiriden ibaret değildir. Teodiselerden bazıları aslında akla yatkındır. Varlıklara anlamlı bir özgür irade veremeyeceğiniz ve bu varlıkların birbirlerine asla zarar vermeyeceklerinden emin olamayacağınız fikri akla yatkındır. Herhangi bir biçimde acı çekme yetisi olmaksızın bazı erdemlerin sergilenemeyeceği ve yaşamın anlamdan yoksun kalacağı da akla yatkındır. Yaşamınızın tümünde size hazdan başka bir şey sunmayan bir deneyim makinesine bağlanmak istemezsiniz. Çünkü bu sefer uğruna çabalayacak anlamlı hedefler, başarılar ve ahlaken takdir edilmeyi hak eden hiçbir şey var olmayacaktır.
Bunlar hakiki kavrayışlar (veya içgörülerdir). Fakat tüm bu acı ve sıkıntılardan arınmış bir ahiret yaşamı tasavvur ederek tutkularımızı dikkate aldığımız zaman sözünü ettiğimiz bu içgörüler ellerimizden uçup gider. Bir Tanrı olsa bile, bizi sonsuza dek bir deneyim makinesinin doğaüstü eşdeğerine gönderiyor olamaz. Şayet bir Tanrı olsa bile, bizi sonsuza dek sürecek olan bir deneyim makinesinin bir tür doğaüstü benzerine, yani cennete gönderiyor olamaz. (Not: Bu, cenneti bir kenara bıraktıktan sonra sözünü ettiğimiz teodiselerin başarılı olduğu anlamına gelmez. Bu teodiselerin hala açıklamakta başarısız oldukları epey şey kalırdı geriye fakat konumuz şimdilik bu değil).
3. Reenkarnasyon > Cennet
Peki o halde Tanrı bunun yerine ne yapabilir?
Tanrı’nın bizi tekrar dünyaya göndermesi, böylesi bir varoluşu tekrar yaşamamız adına daha mantıklı olurdu. Her yaşam, karşılaşılan zorluklar karşısında anlamlı mücadeleler verme, özgür iradeye başvurma ve erdemler sergileme fırsatı içerir. Bu asla sıkıcı olmazdı, çünkü deneyimlediğimiz her yaşamın sonunda her şeyi unuturduk. Ve bu da böylece sonsuza dek sürebilirdi. (Çev. not: Huemer’ın burada verdiği bağlantı çalışmıyor bu nedenle eklemedim).
Michael Huemer – “What’s the Best Afterlife?“, (Erişim Tarihi: 01.04.2024)
Çevirmen: Taner Beyter