/

Türkiye’de Analitik Felsefe – Taner Beyter

Ülkemizdeki analitik felsefeye olan ilgi geçici bir rüzgara mı işaret ediyor? Yoksa bir birikimin tepesini mi görmeye başladık?

Bir süredir bilhassa sosyal medyada, analitik felsefe geleneğinin daha görünüyor olduğunu söylemek mümkün. İster istemez kimleri bir tür geçici rüzgarın estiğinden dem vurmaya başladı. Belki de sosyal medyanın etkisiyle analitik felsefe gençler ve akademik bir dar alanda, bir kimlik gibi benimsenip yersiz iddialarla gündem buluyordur, değil mi? Bazı akademisyenlerin sosyal medyada ima ettiği şey buna epey yakın.

Bu meseleye biraz yakından bakmak için 1933-1938 arasında Reichenbach’ın mirası ve öğrencilerinin çalışmaları, 1970’lerde Arda Denkel’in katkıları, 1976 ve sonrasında özellikle de 2000’li yıllardan itibaren İlahiyat fakültelerimizin birikimini kökler başlığı altında ele alacağız. Güncel manzara başlığında ise bazı üniversitelerdeki çalışmalar, çeviri faaliyetleri, zihin felsefesine yönelik artan ilgi, diğer etmenler ile sosyal medyadan söz edeceğiz.

(Not: Aşağıdaki ismini anacağım felsefecilerin tümü kendini analitik felsefeci olarak tanımlayabilir, fakat bir şekilde analitik felsefeye temas etmekte olduklarını iddia edebilirim)

Kökler

Hans Reichenbach’ın İstanbul Üniversitesine Gelmesi

Analitik felsefenin bilhassa mantıksal pozitivizm olarak ülkemizde kendini ilk gösterdiği dönem, Hans Reichenbach’ın İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünde faaliyet gösterdiği 1933-1938 arasıdır. Reichenbach, Nazilerin iktidara gelmesi sonucu ülkemize iltica etmiş ve 1938 yılında ABD’ye göçüne dek çalışmalar yapmıştır. Mantık, fizik felsefesi ve bilim felsefesi ağırlık bir felsefi üretkenlik sürecinin ardından H. Vehbi Eralp, Nusret Hızır, Cemal Yıldırım, Hüseyin Batuhan ve Teo Grünberg gibi simalar bu mirası ülkemizde daha ileriye taşımıştır. Yani geçici bir trendden söz edilemez; kökleri doğrudan Reichenbach ve onun öğrencilerine dayanan neredeyse 90 yıllık bir geçmişten söz ediyoruz. Kaldı ki analitik felsefenin tarihi de 200 yıllık değil.

Sözünü ettiğimiz Türk felsefecilerin çalışmaları ülkemizin felsefe literatürü açısından göz ardı edilemez niteliktedir. Konuyla ilgili daha kapsamlı bir çalışma için Semra Uçar’ın “Hans Reichenbach ve Türk Felsefesi’ne Katkıları” adlı çalışmaya bakabilirsiniz.

Arda Denkel’in Yolculuğu

Sözünü ettiğimiz dönemde, analitik felsefe geleneğine dair genellikle bilim felsefesi, mantık gibi alanlarda yoğunlaşan ama bu alanlarla sınırlı kalmayan bir birikim elde edilmişti. Fakat şahsi görüşüm 1970’lerden başlayarak, Arda Denkel’in daha büyük bir atılım yaptığı yönünde. Peki Denkel ne yaptı?

  • Ünlü filozof Sir Peter Strawson yönetiminde Oxford Üniversitesi’nde “İletişim ve Anlam” üzerine çalıştı.
  • Boğaziçi Üniversitesi’nde Felsefe Bölümü’nün kurulması sürecinde Zeynep Davran ve Yalçın Koç ile beraber yoğun bir emek verdi.
  •  “Mind”, “Philosophical Quarterly”, “Philosophy and Phenomenological Research”, “Australasian Journal of Philosophy”, “Philosophical Papers”, “Journal of Semantics”, “Journal for the Theory of Social Behavior”, “Philosophia” ve “Canadian Journal of Philosophy” gibi prestijli dergilerde makaleler yayınladı.
  •  “Bilginin Temelleri”, “Anlamın Kökenleri”, “Demokritos/Aristoteles: İlkçağ Doğa Felsefeleri”, “İletişim ve Anlam”, “Nesne ve Özellik”, “Gerçeklik ve Anlam”, “Anlamın Doğal Arkaplanı” adında 7 kitap yazdı. Özgün bir anlam kuramı inşa etti (Kitapların tekrar basımı için bizzat aracı olduk ve Doğu Batı Yayınları basım sürecini titiz bir şekilde devam ettiriyor).
  • Felsefi ve entelektüel bir tartışma zemini yaratmak adına arkadaşları ile birlikte Felsefe Tartışmaları Dergisi’nin kurulması için çokça emek vererek 1988 yılında ilk sayılarını çıkarmayı başardılar.
  • Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), Türkiye Felsefe Kurumu, Institute International de Philosophie üyeliği yaptı. Avrupa Analitik Felsefe Derneği’nin (ESAP) yürütme kurulu üyeliği ve bu oluşumun Türkiye temsilciliğini yürüttü.
  • lhan İnan, Arda Denkel ile olan anılarından söz ederken, İngilizce bazı terimlerin Türkçe karşılıklarının bulunmaması nedeniyle “Dil Felsefesi Sözlüğü” projesine girişmesi ve Türkçe felsefe literatüre katkı sunma çalışmasında onun katkılarından söz eder.
  • 21. Dünya Felsefe Kongresi’nin 2003 yılında İstanbul’da düzenlenmesi için yoğun çaba verdiğini ve vefatının ardından tanıklık edemese de onun felsefi mirası üzerine bir oturum yapıldığını eşi Ayşegül Denkel’den öğreniyoruz.
  • Kendi yazdıklarını Türkiye’de eleştiren kimse olmadığı için (muhtemelen kendisini tanımladığı şekliyle sıkı bir analitikçi olması ve bu geleneğe dayalı bir felsefe yapma tarzının da etkisiyle), mahlasla kendini eleştiren yazılar kaleme alırdı; mahlas ismi Tunca Eşel idi. Arda Denkel olan kendi ismine paralel anlamda Tunca (Trakya’da bir nehir) Eşel ismini seçmişti.

Daha ayrıntılı bir bakış için Ayşegül Denkel ile yaptığımız “Bizim Değerli Hocamız Arda Denkel: Ayşegül Denkel ile Röportaj“ı okuyabilir ve sitemizdeki Arda Denkel Kitaplığı‘na göz gezdirebilirsiniz.

Bugün ya Reichenbach ya da Arda Denkel ile bir şekilde temas etmiş olan veya bu analitik felsefe birikimiyle etkileşim halinde olan fakat elbette bundan ibaret olmayan, kendilerine has felsefi bir kavrayış ve azim ile felsefe yaparak yüksek standartta yayınlar keleme almış olan Gürol Irzık, Murat Aydede, David Grünberg, Teo Grünberg, Selim Berker, İlhan İnan gibi isimlerden söz edebiliriz.

İlahiyat Fakültelerimizdeki Sağlam Analitik Birikim

1970’lerden beridir Çağdaş Analitik Felsefede yer alan en tartışmalı meselelerden bazıları din felsefesi disiplininde yürütülmektedir. Ülkemizde Mehmet Aydın’ın hazırladığı ve ders kitabı olarak 1976 gibi erken bir tarihte “Din Felsefesi” başlığıyla okutulan metin de kurucu niteliktedir. Uzun bir süredir yalnızca din felsefesi değil aynı zamanda analitik metafizik ve analitik epistemoloji alanlarında da İlahiyat Fakültelerimizde muazzam çalışmalar yapılmaktadır. Öyle ki felsefe bölümlerimizde bu çalışmaların çoğunun muadili hala yok (analitik zaman felsefesi ve erdem epistemoloji yalnızca iki örnek). Kemal Batak, Hasan Yücel Başdemir, Metin Yasa, Latif Tokat, Cafer Sadık Yaran, Nebi Mehdiyev, Engin Erdem, Zeki Özcan, Sait Sait Reçber, Zikri Yavuz, Yasin Ramazan ve daha onlarca isim çağdaş analitik felsefenin birçok farklı alanına dair nitelikli çalışmalar yapmaktadır. Zaman felsefesi, çağdaş epistemoloji, din felsefesi, dil felsefesi ve daha birçok alanda Türkçe felsefe makalelerinin çoğu bu saydığımız isimler ve diğer ilahiyatçı akademisyenlerin kaleminden dökülmüştür. Arda Denkel sonrası dönemde başka felsefecilerin de çalışmalarını göz ardı etmemekle birlikte, analitik felsefenin ülkemizde görece ilahiyat fakültelerinde yapıldığını söylemek hiç de abartı olmayacaktır. İlahiyat fakültelerindeki çalışmalar geçici bir trend değil, bir birikime işaret ediyor.

Güncel Manzara

Zihin Felsefesi, Bilişsel Bilimler ve Yapay Zeka Ağırlıklı Çalışmalar ve Diğer Alanlardaki Çeviriler

İlahiyat fakülteleri hala epistemoloji ve din felsefesinde çağdaş Türkçe analitik felsefe çalışmalarına devam ediyor. ODTÜ, Boğaziçi, Koç, İstanbul ve Bilkent Üniversitesi ağırlıklı olmakla birlikte birçok başka üniversitede analitik felsefeciler bir süredir çok farklı alanlarında hala çalışmalarına devam ediyor.

Bilhassa kabaca son 10 yıldır analitik zihin felsefesi üzerine muazzam bir ilgi olduğunu yapılan yüksek lisans ve doktora tezlerinden takip etmek mümkün. Yalnızca akademik ilgi değil yayın dünyasında da belirli bir yönelim var, bu yönelim zihin felsefesi ile sınırlı değil: Michael Huemer, Alvin Plantinga, Hans-Johann Glock, Patricia Churchland, Orman Quine, Antony Flew, Fred Feldman, Peter Singer, David Benatar, Robert Audi, Alex Rosenberg, Thomas Nagel, Saul Kripke, John Searle, Duncan Pritchard ve daha birçok analitik filozofun kitapları son 15-20 yılda Türkçeye çevrildi. Hala da çevirisi devam eden epey önemli metinler var. Her ne kadar hala Analitik felsefenin kurucu metinlerinin çoğu dilimize kazandırılmamış olsa da ciddi bir ilgi ve yöneliş olduğunu yazılı metinleri takip ederek görmek mümkün. Ezcümle, yine geçici bir trendden veya bir sosyal medya akımından söz edemeyeceğimizi düşünüyorum.

Sosyal Medya ve Halka Açık Felsefe

Felsefenin yapıldığı yer, her ne kadar bazı ciddi sıkıntılar olsa da, hala akademidir. Fakat dernek ve dergiler de felsefenin halk ile temas etme damarları olma açısından apayrı bir konuma sahiptir.

Felsefeye ilgili lise ve üniversite öğrencisi genç kuşaklar YouTube, X (twitter) ve blog sayfaları sayesinde, yabancı dil de biliyor olmanın avantajıyla, analitik felsefe ile daha çok hemhal olmaya başladı. Çok küçük bir örnek olarak dergimizden söz etmek istiyorum.

Ülkemizin ilk popüler Analitik Felsefe dergisi olan Öncül Analitik Felsefe Dergisi, 2017 yılının sonundan bugüne yani 2024 yılına dek belirli bir ilgi gördü. Bu durum, yalnızca birazdan sözünü edeceğimiz sayısal veriler değil, kurduğumuz iletişimler ve aldığımız dönütler ile de kendini gösterdi:

  • 93’ü YouTube hesabımızda olmak üzere, çevrimiçi ve fiziksel olarak 230 civarında halka açık felsefe etkinliği düzenledik veya felsefe etkinliklerine katılım sağladık. Toplamda 12 farklı üniversite ve 8 liseye konuk olduk.
  • 2018 yılında açtığımız sitemiz bugüne dek 1.395 içeriğe ulaştı. Aylık ortalama 40 bine, yıllık ise 530 bine ulaşan bir ziyaretçi trafiği mevcut.
  • İlk 5 sayısı tamamen tükenen toplamda 9 sayı çıkardık, ekimizde gönüllü olarak faaliyet gösterenler çoğu analitik felsefeyle ilgili olan 28 kitap projesinde yer aldı, çeviri yaptı veya kitap yazdı. Bu yönde talep gösteren birçok yayınevine çevrilmesi gerektiğini düşündüğümüz çağdaş analitik felsefe kitapları öneri listesi sunduk.
  • İlki 2019 yılında yayınlanan ve şuan 14 girdiye ulaşan Evrim Ağacı ile ortak projemiz olan Felsefe Ağacı, 5 yılda 1 milyon okuma istatistiğine ulaştı.

Mevcut entelektüel iklime katkımızın ne kadar olduğuna zamanla insanlar karar verecektir. Girdiğimiz ortaklıklar ve yaptığımız çalışmalar aracılığıyla belirli bir miktar çorbada tuzumuz olduğunu düşünüyoruz. Diğer yandan elbette sayısal veriler her şey değil yalnızca kısıtlı bir bakış sunar ama yine de konudan tümüyle bağımsız değiller. Üstelik bu yalnızca bizimle ilgili olan veriler. Diğer oluşumların konsept olarak doğrudan analitik felsefe geleneğine yaslanmasalar dahi analitik felsefeye dair bir çok içerik ürettikleri, çeviri yaptıkları görülüyor. Entelektüel iklimimizin sağlıklı olması adına olabildiğince çok ve farklı oluşumun bir şekilde analitik felsefeye temas etmesi çok mühim.

Sosyal medyada görünür olmak bir çok açıdan önemli. Yalnızca kendi tanıdıklarımdan söz edersem Tufan Kıymaz, Mehtap Doğan, Enis Doko, Erhan Demircioğlu, Musa Yanık, İbrahim Yeşua Özçelik, Berk Celayir gibi akademik çalışmalarına devam edenler ile Berat Mutluhan Seferoğlu ve benim gibi felsefe içerik üreticileri ve daha başka onlarca değerli isim var. Eminim ki bu isimlerin de mesaj kutuları benimki gibi felsefeye ilgili, analitik felsefeye dair sorular soran gençlerin attığı mesajlarla dolu. Üniversite tercihlerinden tutun da hangi kaynakları okumaları gerektiğine kadar çok anlamlı sorularla geliyorlar. Kendi deneyimlerimden yola çıkarak söylersem, bu gençlerin bir kısmı felsefe bölümlerine eğitim almaya başlıyor ve akademik kariyer yapıyor. Dolayısıyla bir değişim beklemek çok anlamlı.

Şayet bu gençlerin e-maillerine yanıt vermeye tenezzül etmez, ders içinde veya dışında onlara felsefi anlamda eşlik etmez, akademiden dışarı adım atmayarak çalıştığınız alandan başınızı kaldırmaz, konfor alanından çıkmaz ve akademik cemaatinize aidiyetinizi sinyallemekten başka değerli şeylerle ilgilenmezseniz sizin için mevcut manzara bir trendden ibaret gibi görünür. Sanırım bu noktada bir haklılık payı var söylediklerimin; çünkü bu akademisyenlerin bazıları bazı adımlar atmaya başladılar, bazıları ise “kral çıplak” diyenlere karşı tepki göstermeye başladılar (Gösterdikleri tepkilerde kullandıkları aşağılayıcı dil epey üzücü). Fakat öyle görülüyor bilhassa genç kuşak arasındaki analitik felsefeye yönelik ilgi hem akademi hem de akademi dışında sandığımızdan daha fazla. Yaşamın doğal akışında oturduğumuz koltuklardan biz kalkacağız ve üniversiteler, dergiler, dernekler bu kuşaklar tarafından yönetilecek.

Diğer Etmenler

Sözünü ettiğimiz ilginin giderek büyümesi gayet memnuniyet verici entelektüel açıdan. Farklı gelenek ve felsefe yapma tarzlarının olması, baskın bir geleneğin var olmasından çok daha değerli ve anlamlı.

Bu ilgide, öngörülmesi zor başka etmenlerden de söz etmek mümkün tabi. Ki bu etmenler yine sosyal medya etkisiyle iç içe geçmiş halde:

  • Bazı gençler arasında bir süredir liberteryenizm, minarşizm, anarko-kapitalizm gibi siyasi akımlar görece revaçta; bu ideolojiler üzerine kaleme alınmış metinlerin ciddi bir bölümü analitik siyaset felsefesinde kendine yer buluyor. Doğal olarak bu ideolojilere ilgi duyanlar, analitik felsefeyle dolaylı olarak tanışıyor ve belki de bazıları doğrudan analitik felsefeye bu vesileyle ilgi duymaya başlıyor.
  • Hayvan etiği, feminizm, kürtaj etiği gibi alanlarla aktivizm boyutunda ilgilenenler demin sözünü ettiğimiz siyasi ilgide olduğu gibi dolaylı olarak analitik felsefe ile temas ediyor. Bu konuda en açık örnek veganizmde görülüyor: Eğer veganizme ilgiliniz varsa çağdaş felsefede bu konu üzerine etki bırakmış olan Peter Singer, Tom Regan, Robert Nozick gibi analitik filozoflara temas etmemeniz mümkün değil.
  • Ateizm gibi konuların mevcut politik iklimde görünürlüğü artıyor, ateizme ilgi duyanların bazıları çağdaş analitik felsefedeki Oppy, Draper, Schellenberg, David Garner, Quantin Smith, William Rowe, Mackie gibi ateist filozoflarla tanışıyor.

Sonuç

Elbette söylenecek ve yapılacak daha çok şey var.

Bazı sosyal medya hesaplarının yaptığı trollükleri bir kenara bırakırsak körü körüne analitik felsefeyi savunmak veya militan kıtacılık yapmak gibi söylemler gündelik yaşamımızın hiçbir gerçekliğine temas etmiyor. Gelişen ve büyüyen bir ilgi var, bu ilginin doğuracağı birçok sonuç var ve konfor alanlarının çeperi daraldığı için rahatsız olan tahammülsüz bazı akademisyenlerimiz var.

Yapmamız gereken şey farklı gelenekler arasındaki ilişki ve etkileşime açık kapı bırakmak. Sağlıklı bir etkileşim için ön yargılardan ve yanlış inançlardan kurtulmak gerekir. Çünkü analitik felsefe(ciler);

  • dil analizinden ibaret değil (yaşayan etkili analitik felsefecilerin ciddi bir bölümü zihin, etik ve din felsefesiyle ilgileniyor, bazıları dil analiziyle neredeyse hiç ilgilenmiyor),
  • bilime tapmıyorlar ve mantıksal pozitivizmi savunan çok çok az sima var (zaten bilimcilik de analitik felsefede uzun bir süredir ciddi bir biçimde eleştirilir),
  • koltuk felsefecileri değiller siyaset, sosyal epistemoloji, ötanazi, kürtaj, antinatalizm, veganizm, feminizm gibi birçok kamusal mesele ile ilgileniyorlar (bir geleneğe baktığımızda kimilerinin soyut kimilerinin ise somut içeriği yoğun alanlarla ilgilenmesini beklemek gayet olağan),
  • metafiziğe düşman değiller 1960’lardan beri tabiri caizse cayır cayır metafizik yapıyorlar (David Lewis, Kripke, Armstrong, Peter van Inwagen vb birçok isme bakabilirsiniz),
  • Hegel veya Heidegger gibi filozofları anlamamış değiller (bu iki filozofla da ilgilenen analitikçi felsefeciler var literatürde),
  • aralarında yaftalamalara uymayacak çeşitlilikte epey filozof var,
  • liberalizmin hizmetinde değiller analitik marksistlerden egaliteryenlere dek siyasi yelpazenin birçok noktasında isimler var.

Bu yazıda katılmayabileceğiniz birçok nokta olabilir. Bazı tespitlerim size subjektif de gelebilir. Sağlıklı bir entelektüel çevre inşa etmek için başlamamız gereken yer tam olarak da burası; yani safsatalara düşmeden, retoriği merkeze koymadan, argüman düzeyinde karşı yanıtlar sunmaya başlamak.


Not: Bu yazı Öncül Analitik Felsefe Dergisi’nin editöryel politakasını yansıtmayabilir, yazarın şahsi görüşleridir.

Ankara Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nü bitirdi, Felsefe master eğitimine ise ara verdi. Etik, epistemoloji, din felsefesi ve metafelsefe ile ilgilenir. Evli olup özel bir eğitim kurumunda yöneticilik yapmaktadır.  

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

En İyi Ölümden Sonra Yaşam (Ahiret) Senaryosu Hangisidir? – Michael Huemer

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü