Etikçinin Alet Çantası: Kant’ın Kategorik Buyruğu – Amanda Adie

/
2263 Okunma
Okunma süresi: 8 Dakika

Ahlaken neyin doğru olduğuna karar verirken neyi hesaba katmalıyız? En önemlisi verilen kararın sonuçları mıdır? Yoksa kişinin niyetine mi bakmalıyız? İkisi de mi? Yoksa hiçbiri mi? Bu soruların olası cevaplardan biri, 18. yüzyıl Alman filozof Immanuel Kant’ın ortaya attığı bir etik teorisinde vardır. Bu teori, bizim eylemlerimizi yönlendiren şeyin sonuçlar olmadığını, bundan ziyade rasyonel olarak ve ahlaki ilkelere olan ödeve uygun biçimde hareket etmemiz gerektiğini önerir. Bu makalede, Kant’ın ödevbilgisel (deontolojik) etik teorisine ve kategorik buyruğuna derinden, yani neyi doğru anladığına, nerede muhtemelen hata yaptığına ve etik felsefesinde niye hala bu fikirleri ciddiye almamız gerektiğine bakacağız.

Kategorik Buyruğun Mucidi Immanuel Kant

Kategorik buyruk fikrinden sorumlu olan Immanuel Kant, 18. yüzyılda yazmış bir alman filozoftu. Külliyatı, metafizikten estetiğe çok geniş bir felsefi yelpazeyi kapsar.

Kant’ı etkileyen isimler arasında G.W. Leibniz ve David Hume da vardı ki sonradan Hume’u, “[kendi] dogmatik uykusunu kesmesine ve spekülatif felsefe alanındaki soruşturmalarına oldukça yeni bir yön vermesine” kaynak olarak göstermiştir (1772).

Kant’ın Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi (1785) eseri, bizim tartışmamız için en çok önem arz eden metindir. Bu eserde Kant, ahlaki eylemin yönlendiricisi olarak rasyonalite ve kategorik buyruk kullanarak kendi deontolojik etik teorisini bize tanıtır.

Kant hiç memleketinden çok uzağa gitmemiş ve evlenmemiş olsa da oldukça sosyal biriydi. Verdiği akşam yemeği partileri, Kant’ın katı kuralları çerçevesinde, insanların görmek ve görünmek, yemeğin ve içkinin tadını çıkarmak için gittikleri bir olaydı.

Hazır aklıma gelmişken; sizin de gitmeniz gereken bir akşam yemeği buluşması var!

Düşünce Deneyi: Bir Akşam Yemeği Buluşması İkilemi

Bir akşam yemeği buluşmasında olduğunuzu ve buluştuğunuz kişinin size, tadı ve kokusu Michael Jordan’ın spor çorapları gibi olan bir yemek hazırladığını düşünün. Tabağınızda dumanı yükselen şeyin ne olduğu belirsiz et mi yoksa sos mu olduğunu bilmiyorsunuz ancak eğer bir lokma daha yerseniz hayatta kalıp kalamayacağınızı biliyorsunuz.

Yüz ifadenizi görmesi üzerine buluştuğunuz kişi, şunu soruyor: “Beğenmedin mi? Büyük büyük ninemin gizli tarifi bu!”

Kendinizi etik bir ikilemin içinde buldunuz. Bir yandan, buluştuğunuz kişiye yalan söylemek istemiyorsunuz! Ancak doğruyu söylemek de onu oldukça üzecek! Yakın bir zamanda da etiğe giriş dersi aldınız ve ahlaken iyi bir insan olmaya kalkıştınız ancak şimdi de sıkıştınız. Burada yapılacak doğru şey ne?

Bu soruya cevap vermeden önce sofradan müsaade isteyip Kant’ın etiğinde bir yürüyüşe çıkmamız gerek. Özellikle de Kant’ın kategorik buyruğuna ve eylemlerimizi nasıl yönlendirdiğine daha derinden bakmalıyız.

Kategorik Buyruk: Ahlaki İyiliğe Giden 3 Yol

Bazı eylemlerin ödevlerimize uygun olup olmadığını belirlemek için Kant’ın bizim için bir gereci var: kategorik buyruk. Kategorik buyruk, hangi eylemlerin ahlaken mübah ve yasak olduğunu söyleyebilir.

Kategorik buyruğun üç formülü vardır:

  1. Evrenselleştirilebilirlik Maksimi: Davranışının herkes için evrensel bir kanun olmasını isteyebilecek gibi davran.
  2. İnsanlık Onuru Maksimi: İnsanlığa asla araç olarak değil, her zaman kendinde amaç olarak davran.
  3. Özerklik Maksimi: Dış kaynaklardan değil, sadece kendi rasyonelliğiniz tarafından motive ediliyormuş gibi davran.

Üçü de önemli olmakla birlikte, Kant en temel maksiminbirincisi, evrenselleştirilebilirlik maksimi, olduğunu yazmıştır. Bu yüzden, Kantçı ruhları sinirlendirme endişemiz çok olmadan, kategorik buyruğun sadece bu formülüne odaklanabiliriz.

Evrenselleştirilebilirlik maksimine göre, mevzubahis eylemi almalıyız ve eylemi bir maksime, bir eylem kuralına çevirmeliyiz. Daha sonra, tüm insanlığın bu eylemi gerçekleştirdiği bir dünya hayal etmeliyiz. Hayali dünyamızda bu eylemi gerçekleştirmenin mantıksal olarak imkânsız olduğunu varsayalım. Bu demek oluyor ki mevzubahis eylem ahlaken yanlıştır ve dolayısıyla da yasaktır.

Diğer bir deyişle, eğer eylem evrenselleştiği için ortadan kalkarsa bu eylem yasaktır. Eğer hayalimizdeki dünya, eylemin evrenselleşmesinden dolayı sadece nahoşsa veya zorsa o zaman sıkıntı yoktur!

Düşünce Deneyi: Kader Anı

Şimdi buluşmamıza geri dönelim. Buluştuğunuz kişinin size tadı ve kokusu ayak gibi olan özel bir yemek hazırladığını hatırlayalım. Bu noktada, tabağınızdaki yığının artık bilinç kazanmasından endişe ediyorsunuz.

Buluştuğunuz kişi, yemeği beğenip beğenmediğinizi sordu ve sizin de doğruyu mu yoksa yalan mı söyleyeceğinizi seçmeniz gerek. Ahlaken doğru olanı yapmak istiyorsunuz. Alet çantasından kategorik buyruklarınızı çıkarma vakti!

İlk olarak, yalanı ele alalım ve bir maksim yapalım; daha basit şekilde, bir eylem kuralına dönüştürelim. Yani, şöyle bir şeye: “Bir amaç için dili, gerçekliğin doğruluğuna tekabül etmeyecek bir şekilde kullanmak ahlaken mübahtır.”

Sonra, kendimize bu eylem kuralının evrenselleştirilip evrenselleştirilemeyeceğini soralım. Yalan söylemek için, dili anlamlı bir şekilde iletişim kurmak için kullanan diğer insanlara bağlıyızdır. Ben bir yalan söylediğimde, kendim veya başkaları için bir şey elde etmek amacıyla hem dilin anlamına bağlıyımdır hem de dilin anlamını baltalarım.

Yani, eğer herkes kelimeleri, doğruya tekabül etmeyecek şekilde kullanmaya başlasaydı dil anlamını yitirirdi. Bu dünyada, anlamlı konuşmanın varlığı sona ererdi ve biz, istesek de yalan söyleyemezdik! Hayalimizdeki bu dünyada, yalan söylemek mantıksal olarak imkânsız oldu.

Dolayısıyla, buluştuğunuz kişinin sorusuna bir yalanla cevap veremezsiniz. Ahlaken doğru olan, buluştuğunuz kişiye yaptığı yemeği beğenmediğinizi söylemektir.

Tabi ki de yemeğin tadının Michael Jordan’ın spor çorapları gibi olduğunu söylemeyebilirsiniz ve bunun yerine, sadece bu yemeği sevmediğinizi söyleyebilirsiniz.

Diğer Bazı Ahlaki Olarak Şüpheli Eylemleri Evrenselleştirmek

En son çıktığınız akşam yemeği buluşması faciasından sonra başka bir buluşmaya çıkmanız pek olanaklı olmadığı için, birkaç olayı daha gözden geçirmeye ve kategorik buyruğun evrenselleştirme formülü uygulandıktan sonra bu olayların nasıl sonuç verdiklerini görmek için biraz vaktiniz vardır!

Şu üç eylemi ele alalım ve evrenselleştirelim:

  1. Çalmak
  2. Öldürmek
  3. Bir dövme yaptırmak

Çalma eylemi ile başlayarak, bir şekercide olduğunuzu hayal edin. Bir poşeti 10 kuruşluk şekerlerle dolduruyorsunuz. Kimse bakmıyor. Poşete fazladan birkaç şeker daha atmak o kadar da yanlış olur muydu? Bu küçük hırsızlık eylemi evrenselleştirilebilir mi?

Çalmanın eylem kuralı şöyle bir şey olurdu: “Kendi amaçlarım için bütün mülkiyetler sanki benimmiş gibi davranmam ahlaken mübahtır.” Hırsızlık yaparak başkasının mülkiyeti sanki benimmiş gibi davranırım.

Bir nesne çalmak için, hem mülkiyetin varlığına bağlıyızdır hem de mülkiyetin varlığını baltalarız. Yani, çalmayı evrenselleştirmeye çalıştığımızda çalma eylemi, bütün mülkiyetlerin artık var olmamasına sebep olur. Herhangi bir kimsenin hiçbir nesneye “sahip olmadığı” bir toplumsal nesneler dünyasına yaşardık ki bu da çalmanın imkânsız olması anlamına gelir. Çalmayı evrenselleştirmek, çalma eyleminin var olmamasına sebep olur ve dolayısıyla da yasaktır.

Şimdi de öldürmeyi evrenselleştirelim. Öldürme eyleminin eylem kuralı şöyle bir şey olurdu: “Kendi amaçlarım için bir başka insanın hayatını devam etmeye değer olarak görmüyor şekilde davranmam ahlaken mübahtır.” Beklendiği gibi, cinayeti evrenselleştirmek insanlığın artık var olmadığı bir dünya yaratır. Bir süre sonra, tüm insanlar nihayetinde öldürülecektir, bu da cinayeti imkânsız kılar. Bu da demek oluyor ki öldürme yasaktır.

Son olarak, biraz daha farklı bir şeye göz atalım: dövme yaptırmak. Bir eylem kuralı yaptığımız zaman, şöyle bir şey olacaktır: “Kendi kazancım için kendi vücudumu bir tuval olarak kullanmam mübahtır.” Bu, biraz daha çetrefilli.

Eğer bu eylemi evrenselleştirirsek mantıksal bir imkânsızlık oluşmuyor gibi görünmektedir. Herkes dövme yaptırabilir ve dövme yapma eylemi de hala var olurdu. Eğer dövme yapılacak yer kalmazsa önceki dövmelerin rengini değiştirebilir ya da üzerlerine yeni dövmeler yapılabilir. Belki güzel görünmez ama sonuçta imkânsız değildir ve önemli olan da budur.

Kategorik buyruğun evrenselleştirme formülüne göre, dövme yaptırmaya izin var gibi görünmektedir. Fakat kendinize bir şekilde kendinde bir amaçtan ziyade araç gibi davranıp davranmadığınız açık değildir. Kant, ikinci formül sebebiyle dövmelerin kesinlikle yasak olduğunu söylerdi ancak kendi etik teorisine göre bunu demesinin gerekçeli olup olmadığı tamamen açık değildir!

Kant’ın Kategorik Buyruğuna Bazı Eleştiriler

Yukarıda da gördüğümüz gibi, Kant’ın, kategorik buyruğa göre bir eylemin yasak olduğuna inanacağını kolayca var sayabileceğimiz bazı çetrefilli durumlar vardır; örneğin, dövmeler, mastürbasyon ve online pornografi. Ancak kategorik buyruğun ilk formülü, bu eylemleri yasaklıyor gibi görünmez.

Tabi ki de yasaklanmalarına ulaşmak için diğer formülleri kolayca uygulayabiliriz lakin evrenselleştirmenin en temel formül olması gerekli! Eğer en temel oysa o zaman bu formülün burada başka bir formüle gerek kalmaksızın yeterli olması gerekmez mi?

Kant’ın etiğinin diğer bir eleştirisi ise soğuk olması ve özenin önemini yok saymasıdır. Ahlaklı davranma adına Kant’ın etiği bizi, kaba ve hatta düpedüz zalim eylemler yapmaya yönlendirir. Kant’ın felsefesinin bütününde bireysel ve bağlama duyarlı senaryolar birlikte gruplanır.

Kant’ın kategorik buyruğu, etiğin neticesinde iyi hale getirmeye çalıştığı şeyler olan sevgi ve insan ilişkileri nüanslarını kaçırmaya meyillidir.


Amanda Adie – “The Ethicist’s Toolbox: Kant’s Categorical Imperative”, (Erişim Tarihi: 16.09.2022)

Çevirmen: Çağan Fırtına

TOBB Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü tamamladı, ODTÜ İngiliz Edebiyatı doktora öğrencisi. 18. yüzyıldan günümüze İngiliz edebiyatı en büyük tutkularından. Sosyoloji, psikoloji ve siyaset felsefesi ile akademik olarak ilgili. Orta seviye Almanca bilgisine sahip.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Beş Önemli Eseriyle Karl Marx – Scott Mclaughlan

Sonraki Gönderi

Kantçı Etik Ötanaziye İzin Verir mi? – Baran Barlas

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü