Deontoloji: Kantçı Etik – Andrew Chapman

/
7628 Okunma
Okunma süresi: 11 Dakika

‘’Tramvay problemleri’’, genellikle birilerinin bir tren tarafından ezilmesiyle sonuçlanan, hayali bir seçim yaptığımız felsefi düşünce deneyleridir. Şimdi, Immanuel Kant (1724-1804) tarafından geliştirilen Kant etiğini ve yaygın olan diğer deontolojik etik teorileri tanıtmak için tramvay problemlerine bakalım.

1. Tren Problemleri

Şunu hayal edin:

Bir tren, raylardan kaçamayacak durumda olan 5 kişinin üzerine doğru gitmektedir. Tren durdurulamaz ama siz, rayların ayrıştığı noktada, trenin hangi yöne gidebileceğine karar verecek bir durumdasınız: beş kişinin hayatını kurtarabilir ama bir kişiyi öldürebilirsiniz. [1] (Ç.N: diğer rotadaki ray üzerinde bulunan kişi de kaçamayacak bir durumda)   

Trolley problems: should he pull the switch?
Tramway Problemleri: Kişi, rayları değiştirmeli mi?

Ne yapmalısın? Çoğu insanın cevabı ‘Değiştir!’ oluyor. Mümkün olduğunca fazla insanın hayatını kurtarmaya çalışmalıyız.

Şimdi ise bu problemin biraz daha değiştirilmiş bir biçimini düşünelim:

Hikâye, başka bir ray olmaması ve trenin rotasını değiştiremememiz dışında aynı. Yani, bir tren, tek bir ray hattı üzerinde, kaçamayacak durumda olan ve trenin çarpması durumunda hayatını kaybedecek olan beş kişinin üzerine doğru gidiyor. Farklı olan ise, siz bu sırada, trenin altından geçeceği bir köprünün üzerinde, devasa boyutlarda ve şişman bir adamla birlikte berabersiniz. Eğer bu şişman adamı raylara itersen, trenin ona çarparak kesinlikle duracağından ve beş kişinin hayatının kurtulacağından eminsin. 

Trolley problems: should he push the man?
Tramway Problemleri: Kişi, adamı itmeli mi?

Ne yapmalısın? Çoğu insan ısrar ediyor: ‘İtme!’.

İki senaryoda da elimizde olan durum aynı: bir insanın hayatına karşı beş insanın hayatı. Eğer sadece kurtarılan toplam hayatla ilgileniyorsak, ‘Rayları değiştirme!’ ve ‘Adamı itme!’ ahlaki açıdan eş değer olduğu gibi ‘Değiştir!’ ve ‘İt!’ de ahlaki açıdan birbirine eş değer olmalıdır. Peki ya gerçekten öyleler mi?

2. Kantçı Deontoloji ve Kategorik İmperatif (Koşulsuz Buyruk)

Çoğu insan için, sonuçları aynı olmasına rağmen bu eylemler birbirine eşdeğer değilmiş gibi görünüyor. [2]

Deontoloji, ahlakın yalnızca sonuçlarla ilgili olduğunu reddeden bir tür etik teorisidir. [3] En çok rağbet gören deontolojik teori, Immanuel Kant tarafından geliştirilmiştir. [4] Kant’ın etiği ve içinde yer aldığı genel felsefî sistem çok geniş ve inanılmaz derecede zordur, ancak onun etiğinin ‘ne olduğumuza’ dair, yani kişilere ilişkin bir görüşe dayandığını söyleyebiliriz.

Immanuel Kant’ın ‘Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi’ kitabı

Kant’a göre, kişiler özünde saygıyı hak eden rasyonel yaratıklardır. [5] Bu rasyonalite, Kant’ın Kategorik Zorunluluk olarak adlandırdığı, tüm etik kuralların türetildiği temel etik kuralın temelini oluşturur. Bu zorunluluk kategoriktir, çünkü istemesek bile onu takip etmek zorundayız. [6]

Kant, üç farklı formülasyonda ifade edilebilecek bir Kategorik Zorunluluk olduğunu iddia ediyor ve onun teorisinde ilk iki formülasyonun yerinin çok önemli olduğunu söyleyebiliriz. [7]

‘’İlk formülasyon’’ maksim düşüncesine dayanmaktadır: belirli bir hedefe ulaşmak için belirli bir şekilde hareket etme ilkesi. {8] Eğer maksim (eylemin evrenselleştirilebilir olması) evrensel bir yasa ise, herkesin bu yasaya uygun şekilde hareket etmesi gerekirdi. Dolayısıyla, Kant’ın ilk formülasyonu şu şekildedir:

Sadece, maksim olarak evrenselleştirilmesi mümkün olan eylemlere göre hareket edin.

Bu formülasyonun temel fikri, kendiniz için bazı kurallara özel bir istisna yapmanın yanlış olmasıdır. Eğer maksiminiz, ‘Filme para ödemeden gizlice gireceğim, böylece filmi ücretsiz izleyebilirim’ ise, o zaman kendiniz için özel bir istisna yapmaya çalışıyorsunuz: bu eylem evrenselleştirilebilen bir yasa olsaydı işe yaramazdı, çünkü kârlı olmadığından dolayı neredeyse hiç izlenebilecek film olmazdı ortada. Ama elbette, ‘filmi izlemek için bir bilet alacağım’ mükemmel bir şekilde evrenselleştirilebilir: eğer herkes bu kuralı takip ederse, filmler hâlâ var olabilir.

Kant’ın ‘’ikinci formülasyonu’’ ise şudur:

İnsanlığa, ister kendi kişiliğinde ister başkasının kişiliğinde, asla bir amaca yönelik bir araç olarak değil, her zaman bir amaç olarak davran.

Bu, insanlara sadece bir araç olarak yaklaşamayacağımız anlamına gelir: İnsanlara, kendileri bir amaç olduğundan, saygı duyulmalıdır. İnsanları ‘’salt araç’’ olarak kullanmak, onlara araçsal bir anlam yükleyerek ya da istemeyecekleri veya rıza göstermeyecekleri şekillerde davranmayı, yani onlara saygısızlık etmeyi içerir. [10]

3. Kategorik Zorunlulukların Uygulanması

Kategorik Zorunluluğun ‘’ikinci formülasyonu’’, yukarıda bahsettiğimiz tramvay problemleri ile ilgili sezgilerimizi haklı çıkarmaya yardımcı olur. İlk düşünce deneyi modelinde, rayları değiştirerek birini öldürürken, öldürdüğümüz kişiyi bu nedenle kullanmıyoruz. Onun ölümü, beş hayatı kurtarma girişimimizin talihsiz ve istenmedik bir sonucudur. Deneyin şişko adam versiyonunda ise, treni durdurabilmek için adamı trenin önüne itmemiz onu kullanmaktır: sadece bir kas ve kemik çuvalıymış gibi, bir kayaymış gibi düşünerek. Kantçı yaklaşım, bu farklılığın ahlaki sezgilerimizi ve iki durumun farklı ahlaki statüsünü açıkladığını söyler.

Bu problemlere ‘’ilk formülasyonu’’ uygulayabilmemiz için, evrenselleştirilebilmesi zormuş gibi görünen ‘’Hayatları kurtarmak için öldüreceğim’’ gibi farklı eylem tarzlarında hangi kuralları izlememiz gerektiğini belirlemeliyiz. [11]

4. Bir Eleştiri

Kantçı Deontolojiye gelen birçok itiraz var, ancak burada bunlardan sadece birini inceleyeceğiz.

Kant, Kategorik Zorunlulukların ‘’ikinci formülasyonu’’ göz önüne alındığında, yalan söylemenin her zaman birini salt bir araç olarak kullanmayı içerdiğini, çünkü bu manipülasyonun onların rasyonalitesine saygısızlık olduğunu savundu. Bu yüzden, Kant’ın bu yaklaşımına göre, katil olduğunu bildiğiniz biri size birinin nerede olduğunu sorarsa (muhtemelen onu öldürmek için), o kişinin nerede olduğu konusunda katile yalan söylemenin de yanlış olduğu sonucu doğuyor. Ama çoğu insan için, bu tarz bir durumda katile doğruyu söylemek ahlaki açıdan doğru değildir.

Bu noktada, Kantçı Deontolojinin önünde iki seçenek vardır. Ortaya çıkabilecek zorlukları kabul ederek katile yalan söylemenin yanlış olduğu sonucunda ısrar edebilirler. Alternatif olarak da, Kant’ın katı deontolojisinden daha ılımlı ve esnek bir deontolojiye geri adım atabilirler; buna göre, aşırı durumlarda kuralları çiğnemekte sorun yoktur. Birisi, örneğin yukardaki örnekte katile yardım etmenin potansiyel kurbana salt bir araç olarak yaklaşmak olduğunu ileri sürerek, ikinci yaklaşımın Kant’ın ikinci formülasyonuyla tutarlı olduğunu iddia edebilir.

5. Sonuç

Birçoğumuz için, Kantçı bir etik anlayışında gerçekten önemli olan bir şeyler varmış gibi görünüyor: saygı ve rasyonalite, ahlaka uygun bir yaşam için önemli iki temel. Yine de, tüm etik teoriler gibi Kant’ın teorisi de teorik ve pratik zorlukları da beraberinde getiriyor.

Dipnotlar

  • [1] Bu düşünce deneyleri, etik sezgilerinizi harekete geçirmeyi amaçlayan varsayımsal fantezilerdir. Bu sorular mantık soruları değil, etik sorulardır. Dolayısıyla, soruda verilen dışında başka yöntemleri bir kenara bırakın ve bu durumların gerçekleşmesinin en azından mümkün olduğuna dikkat edin. Ayrıca, bağlı olan tüm kişilerin ahlaki açıdan eşdeğer olduğunu varsayın, örneğin, kişilerden birinin katil olduğu ve diğerinin kanser tedavisi olmak üzere olan birisi olduğu gibi bir durum değildir. Son olarak, sunulan seçeneklerin tek olası seçenek olduğunu varsayın. Tramvay problemlerinin orijinal sunumu için Foot (1978), kapsamlı bir analiz için de Thomson (1976) bakabilirsiniz.
  • [2] Sonuççuluk, eylemleri yalnızca sonuçları açısından değerlendiren ahlaki bir teoridir. Bir sonuççu, kurtarılan hayatlar açısından sonuçların ‘Rayları değiştirme!’ ve ‘İtme!’ de aynı, ‘Rayları Değiştir!’ ve ‘İt!’ de de aynı olduğundan dolayı, ahlaki açıdan birbirine eş değer olduğunu iddia etmelidir. Bu popüler ahlaki teoriye genel bir bakış için Shane Gronholz’un Sonuççuluğuna bakabilirsiniz. (Ç.N: 1000word Philosophy sitesinde bulabilirsiniz.) 
  • [3] Yunanca kökü, deont-, belirli bir gereklilik anlamına gelir ve görev veya zorunluluk olarak yorumlanmıştır. Deontolojik etiğin güvenli bir özelliği, bu tür teorilerin eylemlerin etik olup olmadığını belirlemede yalnızca sonuçların önemli olduğunu her zaman reddetmesidir: deontoloji aynı zamanda sonuççu olmayan bir etik teori olarak da anlaşılabilir.
  • [4] Immanuel Kant tarafından yazılan, Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, Ahlakın Metafiziği ve Pratik Aklın Eleştirisi kitaplarına özellikle bakabilirsiniz. Bu yazıda sadece en yaygın deontolojik teoriyi ele almış olsak da, daha birçok farklı deontolojik teori bulunmaktadır. Bunlardan bazıları Kant’ın etik teorisinde meydana gelen değişiklerden meydana gelirken, bazıları açıkça Kantçı değildir. Bu tür teorilere genel bir bakış ve taksonomi için Alexander & Moore (2012) bakabilirsiniz.
  • [5] ‘’Bireyleri’’ Homo Sapiens olarak görmek yanlıştır. Kant’ın etik anlayışında ‘’bireyleri’’, kendine güvenen, nedenlere duyarlı, özerk bir varlık şeklinde yorumlayarak kabul ederiz. Buna göre, bazı insan olmayan hayvanlar, örneğin insansı maymunlar birey olarak görülebilir. Benzer şekilde, gelecekteki potansiyel yapay zekalı bilgisayar sistemleri de birey olarak görülebilir. Son olarak, bazı Homo Sapiensler, örneğin çok küçük veya ciddi bir zihinsel yetersizliği olanlar, ahlaki anlamda birey olarak sayılmayacaktır. İlgili tartışma için Dan Lowe tarafından yazılan Türcülük makalesine bakabilirsiniz (1000word Philosophy internet sitesinde mevcut). Bununla bağlantılı olarak, bizi bu kadar değerli kılan şeylerin ne olduğunu merak edebilirsiniz. Kant’a göre bunun temel cevabı, rasyonel varlıkların ‘good will’ le hareket edebilen yegâne varlıklar olduğudur: ahlaki nedenlerin varlığını kabul eden ve eylemin ahlaki olarak gerekli olduğu şekilde davranan.
  • [6] İsteğimizden bağımsız olarak uymak zorunda olduğumuz kategorik zorunluluklar, yalnızca belirli arzularımız varsa uymamız gereken kuralları kapsayan varsayımsal zorunluluktan farklıdır. ‘’Her gece zor olan matematik problemleri üzerinde çalışın’’ kuralını düşünün. Birinin bu kurala ancak matematiği derinlemesine öğrenmek istiyorsa uyması gerekir: Bunu istemiyorlarsa, bu kurala uymaları ve her gece zor matematik problemleri üzerinde çalışmaları gerekmez. ‘’Kendi kişisel çıkarınız için başkalarına yalan söylemeyin ve onları manipüle etmeyin’’ gibi bir kural, en azından Kant’ın görüşüne göre kategorik bir kuraldır: istemeseniz bile bu kurala uymalısınız.
  • [7] Üçüncü formülasyon birincisine çok benzer, ancak yalnızca kurallara veya bu kuralların varlığına bağlı olmaktan ziyade kişinin seçimine veya istekli olma rolünü vurgular.
  • [8] Burada Russ Shafer-Landau’nun (2012: 157-9 ve diğerleri) spesifik maksim tanımını kullandık.
  • [9] Örneğin, birisi (eğlence için) hırsızlık yapacaksa, onun maksimi veya kuralı ‘’İstediğim her şeyi çalarım, böylece onu elde edebilirim’’ olabilir. Bu, evrensel bir yasa olarak herkesin izlediği bir istem olabilir mi? Hayır. Kant’ın neden bu durumun arzu edilmeyeceğine dair açıklaması, bunu yapan herkesten ortaya kötü sonuçların çıkacağı değil de, bunu yapan herkesin hırsızlık olgusunu ilk bakışta mahvetmesinden kaynaklanıyor: eğer herkes istediği her şeyi çalabilseydi, o zaman aslında hiçbir şey kimseye ait olmazdı (kimse hiçbir şeye sahip değildir) ve bu nedenle çalmanın gerektirdiği tüm ‘sahiplik’ fikrini ortadan kaldırıyor.  Öte yandan, ‘’Zor durumdaki insanlara, onlara fayda sağlamak için elinizden geldiğince yardım edin’’ kuralı evrensel bir yasa olarak kabul edilebilir: Herkesin bunu yapmasını isteyebiliriz.
  • [10] Tüm insanların rasyonel olarak kapasiteleri tıpkı sizin gibi ve bu yüzden saygıyı hak ediyorlar. Onlara farklı bir muamele göstermek, hem onları ahlaklı bir insan yapan birçok şeyi inkâr ederek onlara yanlış muamele etmek, hem de kendi rasyonelliğinizi yanlış kullandığınızdan kendinize yalan söylemektir. Bu noktada bana baskı yaptıkları için R. Jenkins ve D. Purves’e teşekkür ederim.
  • [11] Örneğin, herkes öldürülmüş olacağından dolayı, zaten herkes bir şekilde ölmüş olacaktı, böylece kurtaracak kimse kalmayacaktı. Kant’ın ‘öldürmenin’ neden ilk formülü ihlal ettiği konusundaki açıklamaları biraz daha muğlaktır, ama aynı ilkenin hem yaşamı koruduğu hem de sonlandırdığı bir dünya olamayacağını söylüyor.

Kaynaklar

Bağlantılı Metinler

Ahlak Felsefesine Giriş: Neye Göre, Kime Göre? – Talha Gülmez
Ahlaki Realizm – Thomas Metcalf
Uygulamalı Etik – Chelsea Haramia
Etik Egoizm – Nathan Nobis
Evrim ve Etik – Michael Klenk
Durumculuk ve Erdem Etiği – Ian Tully
Sonuçculuk – Shane Gronholz
Muhafazakarlar Neden Immanuel Kant’tan Hoşlanmıyor? – Matt McManus
Sonuççuluk’u Anlamak: Rachels’ı Eleştirmek – Taner Beyter
Seküler Bir Ahlakın Olanaklılığına Dair Bir Metaargüman – Talha Gülmez
Vejetaryenizm Üzerine Ahlaki Diyaloglar – Michael Huemer
Kürtaj Çetrefilli bir Meseledir — Michael Huemer
Ensest İlişkinin Ahlaki Statüsüne Dair Bir İnceleme – Talha Gülmez
John Rawls’ ‘A Theory of Justice’ by Ben Davies
Responding to Morally Flawed Historical Philosophers and Philosophies by


Andrew Chapman- “Deontology: Kantian Ethics”, (Erişim Tarihi:15.08.2020), Erişim Kaynağı: https://1000wordphilosophy.com/2014/06/09/introduction-to-deontology-kantian-ethics/

Çevirmen: Alparslan Bayrak

Çeviri Editörü: Berk Celayir

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Klasik Ontolojik Argüman’ın Ateistik Eleştirisi – Mehmet Mirioğlu

Sonraki Gönderi

Ölümsüzlük İyi Bir Şey Midir? – Felipe Pereira

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü