Gayrıbilişselcilikteki Problem Ne? (1) – Taner Beyter

/
805 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

Bilgi:

Çağdaş metaetik teorilerden biri olan Bilişselcilik, etik ifadelerin birer önerme olduğunu, yani doğru veya yanlış olabildiklerini savunur. Gayribilişselcilik ise, ahlaki cümlelerin yanlış ya da doğru olmadıklarını çünkü gerçek savlar ifade etmediklerini ve dolayısıyla ahlaki bilginin imkânsız olduğunu iddia eder.


  1. Objektif ahlaki doğrular var mı?
  2. Ahlaki doğrulara ulaşmak veya onları keşfetmek nasıl mümkün veya mümkün mü?
  3. Ahlaki davranmak için elimizde ikna edici gerekçeler var mı?

Bu ve benzeri pek çok soru, din felsefesi ve etik alanında ciddi tartışmalara giriş yapmak için öne sürülürler.

1 nolu soruya bakalım. Bu soru, ahlaki failin ele aldığı meseleye yönelik tutumundan bağımsız olarak doğru olan ahlaki ifadeler olup olmadığıyle ilgilidir. “X yanlıştır” dediğimizde, X’ye yönelik tutumumuzdan kaynaklanmayan bir şekilde X’in ahlaken yanlış olduğu iddia ederiz.

Şayet “X bazen yanlıştır ve doğruluk ile yanlışlığı ahlaki failin tutumuna bağlıdır” gibi bir ifade kullanırsam bu bir tür Görecelik’i savunduğum anlamına gelir. Fakat ben burada Görecelik’ten söz etmeyeceğim.

Gayribilişselcilik

Belki de “X yanlıştır” derken “X’yi yapana yuh olsun lan” veya “Kimse X’i yapmamalı!” demek isteriz. Yani X’in ahlaki doğruluğu hakkında konuşmaya başladığımızda bilişsel olmayan bir tutum veya dışavurum devreye giriyor olabilir. Kimileri ahlaki ifadelerin bilişsel olmayan duygusal veya kuralcı/yönlendirici ifadeler veya şeyler olduğunu iddia eder. Şayet “X yanlıştır” gibi bir ahlaki ifade ile kast ettiğim şey “X’i yapana yuh olsun” ise bu “Duygusalcılık” olarak bilinen görüşe yakındır. Yani ahlaki ifadeler belirli türden duyguların dışavurumundan ibarettir demektir. X’yi yanlış kılan şey ben de uyandırdığı veya denk düştüğü tiksinti veya iğrençlik gibi bir duygu olabilir. Peki “Kimse X’i yapmamalı!” dersem ne kast ederim? Bu ise Kuralcılık yaklaşımına yakındır. Yani ahlaki ifadeler aslında belirli türden kural ifadelerine veya birinin davranışını yönlendirmeye denk düşmektedir (“Lütfen”, “rica etsem” veya başkaca emir kipleri ile yönlendirmeye çalışırız); ortada ahlaki bir doğru veya yanlıştan ziyade bir uygulanması ve takip edilmesi gereken bir kural vardır. Duygusalcılık ve Kuralcılık, Huemer’ın da ifade ettiği gibi Gayribilişselci yaklaşımının iki alt teorisidir. Gayribilişselcilik’e göre ahlaki ifadeler ne yanlış ne de doğrudur. Ahlaki terimler ve ifadeler dünyadaki gerçeklere denk düşen, gerçek inançları ifade eden veya gerçekliklere özdeş olan şeyler değildirler, onları duygularımızın dışavurumu veya başkalarını yönlendirmeye yarayan terim veya ifadelerden ibarettir. Bu anlamda da ahlaken doğru veya yanlış olamazlar.

Bu nokta bizi ahlaki ifadelerin önerme olup olmadığı sorusunu yanıtlamya itmektedir. Şayet bir gayribilişçi “ahlaki ifadeler ne doğru ne yanlıştır” iddiasında bulunursa, o halde ahlaki ifadelerin önerme olmamasını bekleriz. “Kapıyı kapat!” gibi emir kipleri, “Saçların çok güzel!” gibi duygu ifadeleri, “O, sen miydin yahu!” gibi şaşkınlık ifadeleri veya “Saat kaç?” gibi soru ifadeleri doğruluk/yanlış değeri alamayacaklarından ötürü önerme değildirler. Aynı şekilde bizim ahlaki ifadelerimizin de böylesi bir biçimde önerme olmamaları gerekir gayribilişselcilik doğru ise. Peki ama öyle mi?

Ahlaki Önermeler

Önerme ifadelerini “Eğer P ise….” diye başlayarak dile dökeriz. “P” ile ifade ettimiz önermelere, önermesel olmayan ifadeler ekleyemeyiz. “Eğer bardağı duvara atarsan kırılır” bir P tipi önermedir ve içinde önermesel olmayan bir ifade yoktur. Fakat “Eğer yuh olsun ise…” (duygusalcılık) veya “Eğer rica etsem bana falafel verirsen ….” (kuralcılık) cümlelerinde boşlukları doldurup anlamlı bir cümle kurulamaz gibi duruyor. Şayet ahlaki terimler ve ifadeler “yuh” gibi duygusalcı veya “lütfen” gibi kuralcı/yönlendirici şeylere denk ise bu terimler ile önermeler inşa etmek mümkün değildir. Fakat ciddi bir sorun var ki biz ahlaki önermeler kurabiliyoruz, bir gayribilişselci bunu nasıl açıklayabilir? Ahlaki ifadeler, bir önerme yani anlamlı ve yargı taşıyan bir cümledir.

  • Ötanazi suistimale sebep olmazsa, ahlaken doğrudur.
  • Eğer Tanrı varsa, intihar yanlıştır.
  • Çocuklara gereksiz yere acı çektirmek ahlaken yanlıştır.

Bu üç önermenin üçü de, “yuh/lütfen” (duygusalcı/kuralcı-yönlendirici) terimlerin bulunduğu ifadeler gibi olmayıp; doğruluk ve yanlışlık değeri alabilecek olan, değillemesi mümkün olan, soruya dönüştürülebilecek vb vb ifadelerdir.

Diğer yandan bizde duygusal anlamda güçlü bir hisse denk düşen şeyler ahlaken yanlış da olabilir doğru da. Bu açıdan ahlaki ifadelerin duyguların dışavurumu olduğu yönündeki iddianın normatif olarak değerinin ne olduğunu görmek güç görünüyor. Literatürde “çatışma yok” adıyla anılan bir meseleye göre, şayet ahlaki doğrular kişilerin duygularının dışavurumu ise ortada ahlaki bir çatışma veya mesele yoktur: komşum zevk için benim bebeğimi öldürürse buradaki problem yalnızca bebeğimin öldürülmesi ile ilgili hissi bir durumdur; yanlış olan nedir ki? Ama çoğumuz sezgisel olarak şunu paylaşırız: “bebekleri gereksiz yere öldürmek ahlaken yanlıştır.” Zevk için bebek öldürebilecek bir kişi kendi savunmasında, bir duygusunun dışavurumu olarak bebeğimi zevk için öldürdüğünü ifade ettiğinde bunun ahlaki bir ifade olduğunu söylemekte problem vardır. Şayet ahlaki ifadeler, duyguların dışavurumu ise ortada normatif olarak herhangi bir çatışmaya çok da yer yok gibi duruyor. Doğrudan size karşı yaptığım bir kötü davranışın ahlaken yanlış olduğunu değil yalnızca “X duygusunun dışavurumu” şeklinde betimlemek yeterli olmaz. Sezgilere veya ahlaki gerçeklere veya ilahi buyruklara atıf yaparak bu eylemin yanlışlığını göstermek yalnızca betimleyici değil değerlendirici olarak da bunu yapabileceğimizi gösterebilir.

Bir adım daha atalım. Rus-Japon savaşında cinayet, yağma ve işgal amacıyla binlerce insanın katledildiğini biliyorum. Fakat bu meseleye dair spesifik bir his veya istek taşımıyorum. Bilişsel anlamda ortada bir “yanlış var” tutumunu takınabiliyorum ve geçmişte yaşamış veya bugün yaşayan Ruslardan veya Japonlardan bu davranışlarından ötürü nefret etmiyorum, yuh! demiyorun.

Bununla birlikte ahlaki doğruların, tikel ve yerel olmaması yönünde paylaşılan güçlü sezgi nasıl açıklanabilir? Çoğu kişi her ne kadar yakın çevremize ahlaki duyarlılık gösterme konusunda daha eğilimli olsa da, ahlakın yalnızca yakın çevremizle sınırlı olduğunu düşünmek istemeyiz. Kuzenimin bebeğinin hafif bir tokat yemesi ile tanımadığım birinin bebeğinin zevk için acı içinde öldürülmesi arasındaki ahlaki statü farklılığı (ikincisi ahlaken daha kötüdür), ahlaki yargıların tikel ve yerel sınırları yani tanıdıklarımızla sınırlı olma sınırını aştığını göstermektedir. Fakat öyle görülüyor ki duygusalcılık bu sezgiyi ıskalıyor; çünkü duygularımızın çoğunlukla yerel olana yani tanıdıklarımıza karşı daha güçlü motivasyonlar bulur. Burada ifade etmek istediğim şey duygular/istekler ile ahlaki ifadeler/yargılar arasındaki paralelliğin birçok noktada bulanıklaştığı.

Gayrıbilişselcilikteki problem ne? Muhtemelen yanlış olması.

Kimileri gayrıbilişselciliği bir tür evrimci yaklaşım hatta bazen ise görecelilik ile kombine ediyor. Benim dikkatimi bilhassa evrimci yaklaşım çekiyor: İnsanların eylemlerinin ve ahlaken doğru olarak kabul ettiklerinin evrimsel süreçte değişmesi, hatta hayatta kalma başarısını arttıran eylemlerin daha çok seçilmesi vb açıklamalar ahlakın doğasına dair büyük resmi yakalayabilir mi? (mesela normatifliğin doğasını) X eyleminin ahlaki doğruluğunun gerekçesinin “evrimsel süreçte y’den dolayı” gibi bir ifadeyle desteklenmesi bir tür betimleme yapmaktan öteye geçemiyor gibi geliyor bana. Ben ahlaken doğru olan bir eylemi yapmak veya ahlaken yanlış olan bir eylemi yapmamak yönünde ahlaki motivasyona baktığımda evrimsel açıklamanın bize çok geniş bir resim sunacağını pek sanmıyorum. Bunu başka bir yazıda inceleyeceğim.

Ankara Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nü bitirdi, Felsefe master eğitimine ise ara verdi. Etik, epistemoloji, din felsefesi ve metafelsefe ile ilgilenir. Evli olup öğretmenlik mesleğine devam etmektedir.   

1 Yorum

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Natüralizm ve Ahlaki Bilgi Problemi – Michael Huemer

Sonraki Gönderi

Güncel Kelam Tartışmaları’na Konuk Olduk: Bilimin Sınırları – Berk Celayir

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü