/

Judith Jarvis Thomson: Fetüsün Bir Kişi Olup Olmaması Mühim midir? – Joseph T F Roberts

Kürtajla ilgili tartışmalar genellikle fetüsün bir kişi (veya birey) olup olmadığı meselesiyle ilişkilidir. Yaşam yanlıları (pro-life) fetüslerin bir kişi olduğunu ve bu nedenle de kürtajın cinayetle eşdeğer olduğunu iddia eder. Diğer yandan Seçim yanlıları (Pro-choice) ise fetüslerin kişi olduğunu da kürtağunu hem de kürtajın cinayet olduğunu reddetme eğilimindedir.

Judith Jarvis Thomson 1971 tarihli “A Defense of Abortion” (Bir Kürtajı Savunusu) adlı makalesinde kürtaj yanlısı oldukça etkili bir argüman öne sürmüştür; bu argümanın en önemli yeniliği; fetüsün bir kişi olup olmamasının kürtajın ahlaki doğruluğu veya yanlışlığıyla alakasız olduğuna işaret etmesidir.

Kürtaj Politikaları

Kürtajın ahlaken meşru olup olmadığı sorusu çok nadiren politik gündemin dışında kalır. Kürtajın hala yasadışı olduğu (veya ciddi anlamda kısıtlandığı) ülkelerde, feminist aktivistler ile onların destekçilerinin reform çağrılarına ve var olan statükoyu (yasal mevzuatı) korumayı amaçlayan muhafazakar muhalefete sıkça rastlıyoruz. Örneğin Polonya’yı düşünelim; bu ülkede kürtaja yalnızca hamileliğin devamı annenin sağlığını veya yaşamını tehlikeye atıyorsa, hamilelik yasadışı bir eylemin sonucuysa veya fetüsün çok tehlikeli ve geri dönüşü olmayan bir hastalığa yakalanma ihtimali yüksekse izin verilmektedir.

Fakat var olan ateşli tartışmalar yalnızca kürtajın hala yasadışı olduğu (veya yakın dönemde yasallaştığı) ülkelerle sınırlı değil. Kürtaj meselesi, kürtajın uzun süredir yasal olduğu ülkelerde de hala gündemdekini yerini koruyan bir konu. Örneğin, Roe v Wade Kararı’nın kısa süre önce bozulduğu ve II. dalga feminist aktivistlerin dönüm noktası niteliğindeki kararla sonuçlanan kazanımlarının tam tersine çevrildiği ABD’de söylemek istediğimiz şey daha rahat görülebilir. Kürtajın 1967’den beri yasal olduğu Birleşik Krallık’ta klinikler hala “yaşam yanlısı” protestoların düzenli olarak hedefi olmaya devam etmektedir; ki bundan ötürü de milletvekillerinin kürtaj hizmeti veren kliniklerin yakın çevresindeki protesto gösterilerini yasaklayacak “tampon bölgeler” oluşturan yasaları değerlendirmesine yol açmaktadır.

Hem lehte hem de aleyhte birçok argüman olmasına rağmen kürtajla ilgili tartışmaların çoğu nihayetinde fetüsün ahlaki statüsünün mahiyeti üzerinedir. Kürtaj karşıtları, fetüsün bir kişi olduğunu ve bundan ötürü de kürtajın cinayetle eşdeğer olduğunu iddia etme eğilimindedir (Thomson, 1971, s. 47). Bununla birlikte, kürtaj yanlıları ise, kürtajın meşru olduğu ve izin verilmesi gerektiği yönündeki argümanlarını genellikle fetüsün bir kişi olmadığı iddiasına dayandırmaktadır. Şayet fetüsün bir kişi olmadığını varsayarsak, o halde kürtaj cinayet ile kıyaslanamaz.

Tartışmanın her iki tarafının da böylesine temel konularda aynı fikirde olmadığı göz önüne alınırsa, tarafların epey derin bir anlaşmazlık içinde olması hiç de şaşırtıcı olmasa gerek. Şayet bu çerçeveden konuya yaklaşılırsa sözünü ettiğimiz anlaşmazlık çözülemez gibi görünebilir. Her iki tarafın argümanları birbiriyle çelişen öncüllere dayandığı için bir uzlaşının sağlanması mümkün görünmemektedir.

Bir Kürtaj Savunusu (1971)

Judith Jarvis Thomson, 1971’de yayınlanan çığır açıcı makalesi “A Defence of Abortion“nda (Bir Kürtaj Savunusu) farklı bir yol izleyerek kürtajın meşruluğunun yalnızca fetüsün bir kişi olduğu iddiasının doğruluğuna ya da yanlışlığına bağlı olmadığını öne sürmektedir. Bu çerçevede de fetüs gerçekten bir kişi olsa dahi kürtaja izin verilebilecek durumlar olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır.

Thomson’ın argümanının çekirdeğin hasta kemancı örneği yer alır. Thomson’ın kemancı örneğinin sık sık felsefi tartışmalarda bahsi geçtiği düşünüldüğünde konuyu daha iyi kavramak adına birebir alıntı yapmamız yerinde olacaktır:

Şimdi sizden şunu hayal etmenizi istiyorum. Bir sabah uyanıyorsunuz ve kendinizi bilinçsiz bir kemancıyla yatakta sırt sırta buluyorsunuz. Bu kişi, bilinci yerinde olmayan meşhur bir kemancı olsun. Kemancının ölümcül bir böbrek hastalığı olduğu öğreniliyor ve Müzik Severler Topluluğu tüm tıbbi kayıtları tarayarak yalnızca sizin yardımcı olabileceğiniz doğru kan türüne sahip olduğunuzu keşfediyor. Bu yüzden sizi kaçırıyorlar ve önceki gece kemancının dolaşım sistemine bağlıyorlar ki böbrekleriniz sizinkilerle beraber kemancının kanındaki zehri de çıkarmakta kullanılabilsin. Hastanenin müdürü size “Bakın, Müzik Severler Topluluğu’nun size yaptığı şeyden dolayı üzgünüz, eğer bilgimiz olsaydı buna kesinlikle izin vermezdik. Yine de, bunu yaptılar ve şu an kemancı size bağlı. Sizi ondan ayırmamız kemancının ölmesi anlamına gelir. Ama merak etmeyin, bu yalnızca dokuz ay sürecek. Sonrasında böbrek yetmezliğinden kurtulmuş olacak ve sizi güvenli bir şekilde ondan çıkarabileceğiniz.” Bu duruma katlanmanız ahlaki olarak ödeviniz midir? Bunu yapmanızın çok büyük bir iyilik olacağına şüphe yok. Ancak buna katlanmak zorunda mısınız?*

(Thomson, 1971, p. 49)
Kemancı örneği için yapılan YouTube illüstrasyonu

Thomson’ın buna yanıtı, doktordan gelen bu talep veya isteği kabul etmek zorunda olmadığınız yönündedir. Thomson’ın bakışına göre bunun sebebi, yaşam hakkına sahip olmanın, yaşamak için gerekli olan her şeyi alma hakkına sahip olmakla aynı aynı anlama gelmediğidir. Kemancının şüpheye yer bırakmayan yaşam hakkı, ona sizin rızanız dışında böbreklerinizi kullanma hakkını vermez.

Thomson’ın argümanı özünde bir analojiye dayalı argümandır. Yani buna göre, ilgili vakada kemancıyı desteklemeniz gerektiğini söylemeyeceğimize göre, kürtaj vakalarında da annelerin fetüsleri desteklemesi gerektiğini de söylememeliyiz, çünkü her iki durum da ahlaken benzerdir.

Fetüsler ile Hasta Kemancılar Aynı Şey Değildir

Fakat tam da bu noktada biraz aceleci davrandığımız şeklinde itiraz gelebilir. Şüphe yok ki sıradan bir hamilelik durumu ile ünlü bir kemancının hayatını sürdürmesi adına birinin kaçırılması eylemi arasında epey mühim farklılıklar vardır.

Öncelikle; Thomson’ın örneğinde kaçırılan kişi sizsiniz. Şayet kemancı örneği bazı hamileliklere benziyorsa, bu yalnızca tecavüz sonucu gerçekleşen hamileliklere benzemektedir.

İkinci olarak, Thomson’ın verdiği örnekte, kaçırılan kişinin kendisinin ne yapmaya hakkı olduğuna değil, üçüncü bir tarafın (yani doktorun) ona ne yapabileceğine odaklanılmaktadır. Doktorun kemancıyı öldürmesinin cinayet olabileceğini kabul etsek bile, kaçırılan kişi bizzat kendi yaşam destek fişini çekerse, her ne kadar ölümle sonuçlansa bile bu durum meşru müdafaaya daha yakın görünmektedir. Judith Jarvis Thomson, böylesi zorlu itirazların üstesinden gelmek için birkaç örnek daha vermektedir. Thomson, üçüncü tarafların, iki farklı bireyin yaşam hakları arasında bir seçim yapması ile aynı statüde olmadığı şeklindeki argümana yanıt vermek için şöyle bir vaka ileri sürmektedir:

Eğer Jones donmasını önlemek için ihtiyaç duyduğu ancak Smith’in de donmamak için ihtiyaç duyduğu bir paltoyu bulup giydiyse ve eğer paltonun sahibi Smith’se “İkiniz arasında seçim yapamam” demek tarafsızlık değildir. Kadınlar defalarca “Bu benim bedenim!” demiştir ve kızgın hissetmekte, boşluğa konuşuyormuş gibi düşünmekte haklılardır.
Sonuçta “Elbette bu senin palton, herkes bunu kabul ederdi. Ancak kimse hanginizin ona sahip olduğu konusunda Jones ve senin aranda seçim yapamaz.” deseydik Smith’in bizi takdir etmesini bekleyemezdik.

(Thomson, 1971, p. 53)

Thomson, kemancı vakasının yalnızca tecavüz sonucu gerçekleşen hamilelik durumuna benzediği şeklindeki itiraza yanıt vermek için, doğum kontrolü yoluyla rızaya dayalı cinsel ilişki sonucu oluşan hamileliklere benzeyen ikinci bir vaka sunmaktadır. Thomson’ın amacı, cinsel ilişki rızaya dayalı olsa bile (ve hamile kalma riski gönüllü olarak göze almış olsa dahi), bunun fetüsün annenin bedenini kullanma hakkına sahip olduğu anlamına gelmediğine işaret etmektir. İkinci vaka şöyledir:

İnsan tohumları polenler gibi havada uçuşuyor ve camı açarsanız halınızda veya döşemenizde kök salabiliyor olsun. Çocuk istemediğiniz için camlarınızı satın alınabilecek en iyi örgü tellerle kaplatıyorsunuz. Yine de, olabileceği üzere çok çok nadir durumlarda tellerden biri arızalı çıkıyor ve tohum içeri girerek kök salıyor. Şimdi gelişmekte olan insan-bitkisi evinizin kullanım hakkına sahip midir? Tellerin bazen arızalı olabileceğini bilerek halıları ve kılıfsız döşemeyi içeride tutmanıza ve camı gönüllü olarak açmanıza rağmen elbette buna hakkı yoktur.

(Thomson, 1971, p. 59)

Tüm bu örnekler, fetüsün bir kişi olduğu gerçeğinden yola çıkarak onun öldürülemeyeceği sonucunu çıkaramayacağımızı göstermektedir. Fetüsün (bir kişi) annenin bedenini (hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu kaynakları) kullanmaktan mahrum bırakılmasının, fetüsün yaşam hakkının ihlali anlamına gelmediği bazı durumlar da söz konusu olabilir.

Her ne kadar Thomson, kürtajın fetüsün haklarını ihlal etmediğini savunsa da, o, kürtaj yaptırmanın kabul edilemez olabileceği durumlar olabileceğinin altını çizmektedir. Ahlaken mühim olan tek şey haklar değildir. Çikolatalarımızı paylaşmamak veya başkalarının bedenimizi kullanmasına izin vermemek gibi bazı haklarımız haklarımız olsa da, bu hakları kullanmak bazı durumlarda yine de yanlış olabilir.

Thomson’ın verdiği başka bir örneğe bakarsak; Henry Fonda yanıma gelip soğuk elini ateşli alnıma koyarak hayatımı kurtarabilme yetisine sahipse, bunu yapmaması kalpsizlik, bencillik ve ahlaksızlık olur. Başka bir deyişle, Fonda erdemden yoksun derdik. Niçin mi? Çünkü Henry Fonda’nın bunu yaparak için hayatımı kurtarması onun için neredeyse hiçbir külfeti yoktur. Bir yaşamı kurtarmak bu kadar külfetsiz ve kolay olduğunda, bunu yapmamız gerekir.

Sözünü ettiğimiz böylesi fikirler Thomson’ın kimi durumlarda kürtajın (ahlaken) kabul edilemez olabileceğini savunmasına neden olmaktadır. Örneğin, bir kişi yalnızca yaz tatilini erteleme zahmetinden kaçınmak adına oldukça büyümüş fetüsü kürtajla aldırmayı düşünüyorsa, bunu yapması (ahlaken) yanlış olacaktır.

Öyle görünüyor ki Thomson %100 kürtaj yanlısı (Seçim yanlısı) değildir. Diğer yandan, hamileliği sürdürmenin külfetsiz olduğu durumların kürtajların çoğu için geçerli olmadığı düşünüldüğünde Thomson’ın argümanı, tüm pratik niyet ve amaçlar için, kürtaj yanlısı (Seçim yanlısı) bir pozisyon için güçlü bir temel sunar.


Kaynakça

Thomson, Judith Jarvis. (1971) ‘A Defense of Abortion’ Philosophy and Public Affairs, Vol. 1, No. 1, pp. 47-66


* “Bir Kürtaj Savunusu” metninden yapılan ilgili tüm alıntılar, Öncül Analitik Felsefe Dergisi’nin 8. sayısında Yiğit Aras Tarım tarafından yapılan çeviriden birebir alınmıştır.


Joseph T F Roberts – “Judith Jarvis Thomson: Does It Matter If a Fetus Is a Person?“, (Erişim Tarihi: 26.09.2023)

Çevirmen: Taner Beyter

Ankara Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nü bitirdi, Felsefe master eğitimine ise ara verdi. Etik, epistemoloji, din felsefesi ve metafelsefe ile ilgilenir. Evli olup öğretmenlik mesleğine devam etmektedir.   

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Bedenlenmiş Biliş ve Temel Kavramlar – Murat Berkay Özbek

Sonraki Gönderi

Pop Emperyalizmi – Roger Scruton

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü