Kapitalizm Öldü! Çok Yaşa Ekspertokrasi: Burnham’ın Menajeryel Devrimi 80’inde Horladı – William M. Briggs

//
3 Okunma
Okunma süresi: 14 Dakika

James Burnham 1941’de kapitalizmin etkisini yitirdiğini ve yerini menajeryelizme bıraktığını öne sürmek için “Menajeryel Devrim: Dünya’da Neler Oluyor”u yazdı.

Burnham’ın menajeryelizm terimini kullanması için iyi sebepleri olsa da birazdan göreceğimiz gibi bizim üzerimizde pek bir etki uyandırmıyor. Bunun yerine Ekspertokrasiyi, yetkili uzmanların yönetimi, kullanmayı öneriyorum. (Bu yeni bir öneri değil.) Burnham için menajerler, üretim mekanizmasını anlayan ve çalışanları yönlendirmede uzmanlaşmak için eğitim almış insanlardı. Biz ise menajeri McDonald’s ‘da çalışan biri olarak görüyoruz. Uzmanlar ise çağımızdaki yöneten sınıfın doğasını yakalamakta daha iyi bir iş çıkarıyor.

Burnham makineler, para ve teknolojideki yenilikler sayesinde eski sistem feodalizmden nasıl kapitalizme bir geçiş yapıldığının tarihinin kısa bir yolculuğunu anlatır. Tefeciler ve tüccarlar feodal sisteme sızarak nihayetinde kendilerini dünyanın lordları ve ustaları yaptılar. Geleneğin ve yasanın doğası kapitalist oldu.  Kar, kredi, faiz, serbest iş seçimi herkes tarafından bilinir hale geldi ve insanlar bunların ne kadar sıra dışı ve şaşırtıcı olduğu hakkında düşünmeyi bile bıraktı.  

Milletler ve milliyetçilik kapitalizmin yöneten sınıfa saldırısının doğrudan bir sonucuydu. Parlementolar, kapitalistlerin ve kapitalizmin temsilcileri, kapitalistlerin çıkarlarını korumak ve kapitalistler arasında çıkan husumetleri çözmeleri için tasarlandı ve krallar ve lordların yerini alarak dominant zümre oldu.

Tüm yönetim şekillerinde olduğu gibi kapitalizmin de zayıflıkları olduğu için evrensel olarak sevilmedi. Fakat kapitalizm, okumuş bir aylaklar sınıfı (leisure class) oluşturacak kadar sermaye sağladı. Bu da Uzmanların ortaya çıkmasına yardım etti.  Bu Uzmanlarteoride, ideal toplumu dizayn edecek işlerle ilgilenmeye başladılar. Geç On Dokuzuncu Yüzyıl ve Yirminci Yüzyılın başlarında bien pensant (1) dünyanın spontane bir şekilde kapitalizmden sosyalizme geçiş yapacağını, dünyanın kitlelerinin elitler olmadan kendi kendini yöneteceği, tamamen sınıfsız, eşitlik ve egaliteryen bir yer olacağını düşünüyordu. Fakat dikkatli olmak gerek çünkü sosyalizmin derisi altından yeni bir kelime daha çıktı. Artık sosyalizm yavaş yavaş yerini Burnham’ın menajeryel ekonomisine bırakıyor.

Orijinal tanımına göre sosyalizm her zaman bir Uzman fantezisiydi. Sınıfsız bir toplumda tanım gereği herhangi bir şeyin yaptırımı olması imkansıza yakın. (yaptırımcılar kim olacak?) ve teori yalnızca son derece plastik insanlar üzerinde çalışır. Teori, şu an bildiğimiz üzere Uzman davranışının güçlü bir itkisidir, Burnham bu noktayı kaçırmış ve menajerlere olan hayranlığını gizleyememiştir. Her halükarda, teoriye olan sevgi yüzünden gerçek sosyalizm ve eşitlik fikirleri hala bizimle ve hala imreniliyor.

Burnham’ın yaklaşımı sık sık belirttiği gibi bilimseldi. Yer yer bilimciliğe düşmeye direnemese de (kim direnebilir ki?) ne istediğini veya en doğru sistemin ne olduğunu belirtmek yerine gelecekte ne olacağını tahmin etmek için elinden gelenin en iyisini yaptı.  İki yıl sonra Machiavelli, Mosca, Pareto ve diğerlerinin fikirlerini gündeme getirerek yazdığı The Machiavellians adlı kitabında bu temaları olgunlaştırdı. Yine bu kitabında da yer yer düştüğü bilimciliğe pek önem vermese ve elitler arasındaki metafiziksel ve dini görüşlerin oynadığı rolleri küçümse de (hepsi kitleleri iten gücün ideoloji olduğunu biliyordu.) buna şimdilik göz yumabiliriz.

İşe insan doğasının öncülleri ve tarihsel gözlemle başladı, sözcükleri değil eylemleri fakat eylemleri gözlemledi. (Sözcükler ve eylemler nadiren tutarlı olur) Bu temel kavramları belirlemesinde ona oldukça yardımcı oldu:

“Yönetici sınıf: özel sosyo-ekonomik ilişkiler sayesinde güç araçlarına erişim üzerinde özel bir kontrol derecesine sahip olan ve bu araçların dağıtımında öncelikli muamele gören bir grup insandır.”

Tarihte her zaman bir yönetici sınıf olmuştur ve tahmin ettiğimiz gibi her zaman da olmaya devam edecektir. Sıra dışı birkaç isyanı fitilleyen durumlar dışında kitleler hiçbir zaman yönetimde olmamıştır. Ne kadar homurdansalar da yönetilmeye her zaman isteklilerdir.

Bunu ve insanların sürekli kendi aralarında üstün olmak için verdiği mücadeleyi gözlemlemek bir “teori” için yeterlidir. Bu öncüllerden ve insan doğasının temel birkaç özelliğini gözlemi Burnham’ı menajeryelizmin yükseleceğine karar verirken cesaretlendirmiştir ki devam eden süreçte böyle olmuştur.

Kapitalizmde mal sahipleri parasını, malını, mülkünü dilediği şekilde kullanıyordu. Antik feodal gelenekler ve dil ya yavaş yavaş kayboluyordu ya da farklı amaçlarla kullanılmaya başlanmıştı: soyguncu baronlar, demiryolu baronları. Kitleler belirli bir toprağa bağlı kalmadan biraz da olsa istedikleri işi kovalamakta özgürdüler. Kapitalistler isteklerine göre işçileri çıkarabilir veya işe alabilir, beğendikleri şeyleri üretebilir, istekleri doğrultusunda işlerini başlatabilir, durdurabilirlerdi ve diğer kapitalistlerin planladığı tezgahlar dışında büyük oranda büyük oranda tüm kısıtlamalardan muaftılar.

Doğal olarak teknolojide ve öğrenmede bir artış yaşandı. İnsanları yönetme, lojistik bilimi ve giderek karmaşıklaşan makinelerin yaratılması, parayı nereye yatıracağını bilmenin ötesinde bir uzmanlık gerektiriyordu. Pek çok kapitalist bu yeni becerileri öğrenmede isteksizdi, bu yüzden toplum hayatından çekildiler ve zenginliklerinin tadını çıkarmaya başladılar ve işleri menajerlerine devrettiler.

Bu menajerler uzman (küçük u) ve eğitimliydiler, yöneten sınıfa yükselişleri de doğaldı. Gitmenin sanki zorunlu olduğu aynı üniversitelere aynı kişilerle birlikte gittiler. Aynı şirketlere, bürokrasiye ve resmi devlet pozisyonlarına birlikte girip çıktılar.

Yöneten sınıfın bağlılığı milletlerden ve şirketlerden çok gittikçe daha uluslararası hale gelmeye başlayan menajeryel sınıfa kaymaya başladı. Elbette milletler hala varlar ve elbette şurada burada milliyetçi dirilişleri görüyoruz fakat bu uluslar üstü olan menajeryel gruplaşmalarını sarsamıyor. Ekspertokrasi’nin Trump ve Brexit sonuçlarına nasıl köpürdüğünü düşünün.

Bir Yale profesörünün The New York Times’a verdiği ABD’nin uluslararası yasalarla yönetilmesi gerektiği demeci bunun bir göstergesi. Tanımı gereği egemenlik milletlerde veya milletlerin üzerinde olamayacağı için egemenlik milletlerin dışında olmalıdır. Peki nerede olmalı?  Yale profesörünün kastettiği şey Ekspertokrasinin -kendisinin-  yönetimde olmasıdır. Tüm alanlara uygulanacak bu argüman gittikçe daha da ikna edici olacaktır.

Burnham savaşın sonucundan bağımsız bir şekilde menajeryelizme geçişin kendini Almanya ve Rusya gibi halihazırda baştan sona yönetilen toplumlarda gösterdiği şekillerde olmak üzere şimdiye kadar tamamlanacağını düşünüyordu.  The Machiavellians’da (1943)  ABD’nin savaşı kazandığını ve askeriye temelli menajeryel bir toplum olacağını ön gördü. Yine kapitalistler tarafından yaratılan teknolojiler bu tahminleri alaşağı etti. Hala bütünüyle bir Ekspertokraside değiliz yine Uzman yöneten sınıfının hayatın her alanına el uzatması önlenemez bir şekilde sürüyor.

Her şekilde kapitalizmin bir güç olarak etkisi büyük oranda düşmüştür. İşletmeler artık dilediğince istedikleri kişileri kiralayıp kovamaz. Aksine, Uzmanların teorilerinin koyduğu her türden kotalara ve işçilere nasıl davranılması gerektiğini belirten muğlak kotalara tabi olmaya başlamışlardır. Aynı zamanda, çalışanları bir nevi hareket özgürlüğüne sahip serf olarak gördüklerinden, ücretlerini de onlar belirler. Uzman onayı olmadan yatırım yapılamaz.

İşletmeler Uzmanlarla dolu kuruluşların belirlediği gereksinimleri karşılamadan ne fiziksel ne de maddi olarak inşa edilebilir. Sen de sevgili okuyucu dilediğin yere bir şeyler inşa edemezsin. Eğer toprağında bir su birikintisi varsa Uzman onu “bataklık” diye sınıflandırarak kendi hükmüne tabi tutar.

Akla bu gibi sınırsız örnek gelebilir zaten amaç da budur. Artık kapitalist zihniyette yaşayan bireyler gibi düşünmüyoruz. Uzmanların sularında tıpkı balıklar gibi yüzüyoruz ve ıslandığımızı bile bilmiyoruz.

Kapitalizmle gelişen ve zaten gücünü bir hayli kaybetmiş parlementer sistem kanamaya devam ediyor. Bugün savaşları kim ilan ediyor, parlemento mu yöneticiler mi? Burnham “birbiri ardına” diyor. “Yönetici bürolar ellerine egemenliğin sıfatlarını ve fonksiyonlarını almışlardır ve bürolar de facto ‘yasa yapıcılar’ olmuştur.” Ekspertokrasi aynı zamanda bu kurumların dışına çıkmıştır ve şu an Big Tech (2) ve Woke Capital (3) dediğimiz yapıların içine çoktan girmeye başlamıştır. Görevi başındaki bir başkanı internetten kim uzaklaştırmıştır, Kongre mi Uzmanlar mı? İfade özgürlüğünü, mal akışını, gizliliği kim regüle ediyor?

“Hükümet hem halihazırda kurulmuş sektörleri satın alarak hem de daha önce mevcut olmayan sektörleri açarak ekonominin her kesiminde mülkiyetin tüm niteliklerini devralmıştır. Örnek vermeye çok da gerek yoktur: posta servisi, toplu taşıma, su kaynakları, kamu hizmetleri, köprüler, gemi sağlığı, iletişim ve konut hükümet teşebbüsü olmuştur.”

The Center For Disease Control (4) “CDC” insanların da şikayet ettiği gibi seçimle gelmedi, tıpkı mülk sahiplerinin kendi mülkleri üzerinde kontrol ve kira talep etme hakkı olmadığının kararnamesini çıkaran bürokrasi gibi. Bu dikte Uzman modellemeciliğinin (matematik ve simyanın bir karışımı) de facto yasası oldu. Ekspertokraside bildiğimiz olarak oy kullanma yoktur.

Kapitalizmin tamamen yok olmasının önüne geçen şey devrimsel teknolojilerdir. (Bu kelime fazla kullanıldı ama burada kullanılması uygun.) İnternetin Uzman kontrolü altında olmadığı zamanları hatırlayabiliriz. Her şeye izin vardı, Vahşi Batı gibiydi. Geliştirme tamamen kapitalistlerin elindeydi (kendilerine hiçbir zaman bunu demezler) Yenilik, Uzman regülasyonunun körükleyici güçlerini kontrol altında tuttu.

Fakat özgürlükten korkan Uzmanlar geldiğinde interneti tamamen dizginlediler. Garip olan ise Vahşi Batıyı yaratan kapitalistler ya kendilerini Uzmanlara dönüştürdüler ya da şirketlerinin Uzmanlar tarafından istila edilmesine göz yumdular. Doğal olarak bazı kapitalistler kendilerini Uzman olarak adlandırmaya başladı. Uzman olan bireysel patronlar yalnızca bu şirketin patronu olmadığını aynı zamanda yöneten sınıf olduklarını biliyorlardı. Kendilerini kapitalist olarak değil, Uzman olarak gördüler. Bu Alman Yeşiller Partisi’nin en büyük bağışını nasıl Flemenk bir “Teknoloji girişimcisi”nden aldığını, ikinci en büyük bağışın da Alman bitcoin yatırımcısından geldiğini açıklamaya yardımcı olur.

Ekspertokraside güç dağıtılmıştır ve daha az görünürdür. Baştaki kim? Herkes ve hiç kimse. Bizim için endişe uyandırıcı bir durum olmalı. Burnham eski menajerlerin ve eski hükümetin güçlerini birleştirmesinin yöneten sınıfın daha önce eşi benzeri görülmemiş aşırılıkta ve katılıktaki hakimiyetine ve sömürüsüne yol hazırlayacağını söylemiştir.

Kitleler her şeyde olduğu gibi kadim özgürlüklerin ellerinden alınmasına razı olacaktır. Başta bunu duymaktan nefret edecekler fakat hiçbir şeye sahip olmayacaklar ve mutlu olacaklar. Yakında “mutluluğun” Uzmanlar tarafından tanımlanan teknik,  nicel bir anlam kazanacağı bir dünyada hiçbir şeye sahip olmayacaklar ve mutlu olacaklar.

 “Eğer insanlar gerçekten barışı, refahı ve sömürünün, tiranlığın tüm formlarından kurtulmak isteselerdi ve eğer (aynı derecede gerekli fakat bir o kadar da az belirtilen) bunların nasıl elde edileceğini bilselerdi ve eğer bu amaçlara gidecek kadar istekli, cesur, güçlü, zeki ve kendilerini feda edecek olsalardı? O zaman şüphesiz toplumlar bu değerleri barışı, refahı ve özgürlüğü tanıyacak şekilde organize olmayı başarabilirlerdi. Fakat geçmişte ve şimdiki tarihte bu durumun gerçekleşeceğine (saydıklarımızın üçü de gereklidir.) dair hiçbir kanıt yok. Aksine geçmişten ve şimdiden gelen analojilerin de kanıtladığı gibi insanlar menajeryel devrime katkıda bulunacak şekillerde davranacak; umut edecek, karar verecek ve sonunda sosyal dönüşüm menajeryel toplumu iyice sağlamlaştırmış olacak.”

Bu aralar görmekte olduğumuz gibi.

Burnham’ın gözden kaçırdığı şey gazeteciliğin kapitalizm altında siyasi bir güç olduğuydu.  Kapitalist kültürlerde gazetecilik sıklıkla rakiplerine karşı savaş propagandası ve elbette reklamcılık için kullanılırdı. Uzmanlar gazeteciliği neredeyse tamamen ele geçirdi bu yüzden büyük gazeteler artık neredeyse baştan aşağı propaganda. Uzmanlar gazeteciliği tek bir seste toplanması üzere birleştirdiler.  Uzmanlar, her zaman kendi bölgesel kürelerinde bir birlik arzularlar. (Bu birliğe de “çeşitlilik” demeleri de komik bir latifedir.)

Gerçek kapitalizmin geri dönüşü de gerçek sosyalizm gibi imkansızdır. Ekspertokrasi durdurulamaz. Bölgesel küreler içinde gittikçe daha uluslararası olacaktır. (Çin kendi küresinde, ABD de aynı şekilde fakat önemli ölçüde birbirleriyle kesişeceklerdir.) Ekspertokrasi her şeyi asimile edecek.

Kitleler yeni efendilerine öfkelenmeyecek ve onları geri çekilmeye zorlamayacak. Kabul edecekler. Ekspertokrasiden oy kullanarak çıkış olmayacak. Uzman yöneten sınıf yalnızca kısıtlı seçimlere izin verecek ve eğer kullanılan oy “yanlış” ise açıkça değiştirilecek veya düzenleyerek sağlamlaştıracak. Oy kullanma hakkı duracak fakat gazetecilik gibi yalnızca manipülasyon için kullanılacak.

Uzmanların eşitlik teorisini veya bugünün Uzmanları tarafından benimsenen teorileri benimsemesi zaruri değildir. Çin bunu kanıtıdır. Bu aynı zamanda Uzman olmak için geçerli donanıma sahip fakat teori uyuşmazlığı nedeniyle dışarıda kalmış pek çok kişide kendini apaçık belli eder. Bizim ekspertokrasimizin ahmak-efemine versiyonu altında köpürüyorlar.

Ekspertokrasiyi yerinden etmek için can atıyorlar fakat henüz onları yenmek için birinin sisteme katılması gerektiğinin farkında değiller. Bu farkındalık giderek artacak. Aykırılar kapitalizmi hatta feodalizmi bile yeniden canlandıramazlar fakat Gerçeklik bayrağı altında Ekspertokrasiyi fethedebilirler. Sloganları: Onların Uzmanlarını kendi Uzmanlarımızla değiştireceğiz olacaktır.

Ele geçirme yolu kolay düz, henüz sınırları bile iyi çizilmiş değil. Ekspertokraside güç dağıtılmıştır; bir kadının, adamın hatta küçük bir grubun bile elinde yoğunlaşmamıştır. Bu yüzden bir ülkenin,  kurumun başkanını bir başkasıyla değiştirmek pek etki etmez. Ekspertokrasi ana başı olmayan bir Hydra’dır. (5)

Bu yüzden ya aykırı Uzmanlar yeterli alanı kurtarıp yakayı sıyıracak ya da şu anki Uzmanlarımız, yönetime tamamen geldiğinde kendilerini güçle doyuracaklar ya da gittikçe daha da zalimleşip (Daha dişil ve efemine, diktatöryel bir Önce Güvenlikçilik)  krizi derinleştirecekler, göreceğiz. Benim bahsim krizin derinleşmesinden yana.

Moldbug/Yarvin Burnham’ın The Machiavellians’ının The Managerial Revolution’dan daha iyi bir kitap olduğunu söyler ki bence de öyle fakat yalnızca daha geniş kapsamlı ve kendi gibi düşünenleri de hesaba katarak yazdığı için öyledir. Gördüğümüz üzere Burnham, Ekspertokrasinin yükseleceği tahmininde haklıydı.

https://www.youtube-nocookie.com/embed/zsGbRNmu4NQ?rel=0&autoplay=0&showinfo=0&enablejsapi=0

Yarvin de benim tamamen katıldığım üzere “derin devlette” olan gücün dağıtılmış olmasından bahsediyor ki bu en iyi Ekspertokrasi olarak adlandırılabilir.

Video bir saatinize değecek.

 John Ioannidis, Ekspertokrasiyi keşfediyor:

Bu emirleri kim verdi? Kendi görüşünün, uzmanlığının ve çatışmalarının sorumlu olması gerektiğine kim karar verdi? Tek bir kişi; çılgın bir general, aşağılık bir politikacı veya bir diktatör değildi. Bilime politik bir müdahale olsa bile ki devasa ölçüde oldu, durum bu değildi. Bu hepimizdik, ismi ve yüzü olmayan bir holding: yarı kanıtlanmış kanıtlar karmaşası, paraşüt gazeteciliği ve aynı haberleri sürekli yapan çılgın ve partizan medya, ciddi bilim insanlarını bile kendilerinin sınırlanmamış, vahşi karikatürlerine dönüşmelerini sağlayan takma adlı sosyal medya hesaplarının bollaşması, ortaya tükürülen büyük miktarda saçmalık ve anlamsızlık, neredeyse denetime bile tutulmamış endüstri ve teknoloji şirketlerinin zekalarını ve pazarlama güçlerini şov olarak göstermesi ve uzun süreli krizden etkilenen sıradan insanlar. Bazı iyi niyetlerin, bazı muhteşem düşüncelerin ve muazzam bilimsel başarının içinde aynı zamanda da çatışmaların, siyasi kutuplaşmanın, korkunun, nefretin, ayrımcılığın, yalan haberin, sansürün, eşitsizliğin, ırkçılığın ve kronik akut toplumsal işlev bozukluğunun karışımı içinde yüzen sıradan insanlar.


Dipnotlar

  • (1) Popüler bir fikri, fikir zaten yerleştikten sonra üstüne analitik bir çaba sarf etmeden kabul eden kişi.
  • (2) Goodle, Facebook gibi büyük teknoloji şirketleri. Kısaca “Big Tech”
  • (3) Politik doğrucu düşüncelerin iş dünyasına girmesi ve firmaları etkisi altına alması. “Woke Capital”
  • (4) Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri
  • (5) Yunan mitolojisinde bulunan çok başlı yaratık.

William M. Briggs – “Capitalism Is Dead: Long Live The Expertocracy. Burnham’s The Managerial Revolution at 80

Çevirmen: Kaan İhsan Aksoy


Not: Bu içerik, entelektüel bir ortaklık içinde olduğumuz sevgili Mürekkep ekibi ile işbirliğimizin ürünüdür. İçeriklerinden haber olmak ve takip etmek için tıklayınız.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Bilimsel Okuryazarlık Ahlaki Bir Sorumluluktur – Mehmet Mirioğlu

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü