Mağduru Oynamanın Evrimsel Avantajları – Cory Clark

//
2784 Okunma
Okunma süresi: 8 Dakika

Mağduriyet genelde olumsuz ifadelerle tanımlanır: “yaralanma, zarar görme ya da acı çektirilme vb.” Yine de insanlar diğerlerinin çektiği acılarla empati kuracak ve bu acıları ortadan kaldıracak ya da en azından bunu telafi etmeye çalışacak şekilde evrimleşmişlerdir. Bundan dolayı da eziyet gördüğünü diğerlerine sinyallemek kaynaklara ulaşma konusunda etkili bir strateji olabilir. Mağdurlar bu şekilde ilgi, sempati, sosyal statü elde edip bunun yanında da maddi destek ve diğer avantajlardan da faydalanabilirler. Ayrıca mağdur olmak birtakım gücü de beraberinde getirebilir: İntikam almayı haklı kılabilir, belirli konularda konuşurken meşruluk ya da psikolojik üstünlük sağlayabilir ve hatta mağdurların kendi hatalarından doğan kabahatleri minimize edip onlara ahlaki bir dokunulmazlık sağlayabilir.

Çoğu mağdur, muhtemelen, eğer kendilerini bu zor durumdan kurtarabilecek olsalar sözü edilen faydalardan da memnuniyetle feragat ederlerdi. Ama mağduriyet fayda sağlamaya başladığında, bu mağduriyet insanları, diğerlerine mağduriyetini sinyallemeyi ya da bu mağduriyeti abartmayı ve hatta tamamen sahte bir mağduriyet yaratma konusunda teşvik ediyor. Bu özellikle de ruhsal hasara maruz kalındığı iddia edilen bağlamlarda geçerli. Çünkü bu tarz konularda mesele üçüncü kişilere götürüldüğünde maruz kalındığı iddia edilen hasar çoğunlukla görünemez ve doğrulanamaz olup, tamamen kişinin kendi ifadelerine dayanıyor. Böyle durumlar da ahlaksız insanların kişisel çıkarları için mağdur statüsünü kullanıp diğer insanların iyiliğini ve sempatisini suistimal etmesine izin verebiliyor. Bu yüzden de insanlar bu şekilde davranıyor.

Yeni yayınlanmış bir araştırma ise mağduriyetini (ister gerçek, abartı ya da sahte olsun) daha sık sinyalleyen insanların maddi kazanç için hile hurdaya başvurmaya ve diğerlerinin önüne geçmek amacıyla onları karalamaya daha yatkın olduğunu gösteriyor. Mağduriyet sinyalleme ahlaki açıdan tasvip edilmeyen pek çok kişilik özelliği ile de bağlantılı. Bunların arasında narsisizm, Makyavelizm (kendi çıkarı için başkalarını kullanma ve manipüle etmeye istek), bir tür hak görme duygusu, daha az dürüstlük ve tevazu da bulunuyor.

Britanya Kolumbiyası Üniversitesi’ndeki Ahlaksızlık Laboratuvarı’nda çalışan araştırmacılar insanların yaşadığı dezavantajları, engelleri ve talihsizlikleri diğerlerine ne sıklıkla anlattığını ölçen bir mağdur-sinyalleme ölçeği oluşturdu. Bu ölçekte daha yüksek puan alanlar bir yandan erdem sinyallemeye (erdemli bir ahlaki karaktere sahip olduğunu sergilemek) daha meyilli iken aynı zamanda da kendi ahlaki davranışlarına daha az önem atfediyor. Bir başka deyişle, mağdur sinyali verenler ahlaken iyi görünmekte daha ilgiliyken mağduriyetini daha seyrek sinyalleyenlere kıyasla ahlaki olarak daha iyi olmakta daha az ilgililer.

Bir çalışmada, erdemli mağdur sinyalleme (erdem ve mağduriyet sinyallemenin birleşimi) konusunda daha yüksek puan alanların, ortalamada, ek bir ödeme almak için yazı tura testinde yalan söyleme ve hile yapma konusunda daha yatkın oldukları görüldü. Başka bir çalışmada da katılımcılardan meslektaşlarının (bir rekabette bulundukları meslektaşları) da içinde bulunduğu ve güler yüzlü davransalar da “ters giden bir şeylerin olduğu” bir senaryo hayal etmeleri istendi. Yüksek erdemli mağdur sinyallemecileri, diğerlerine göre bu muğlak davranışı ayrımcı olarak niteledi ve senaryoda tarifi hiç geçmeyen meslektaşları tarafından kötü muameleye uğradıklarını iddia ederek onları suçladılar.

Bu çalışmaların birkaçında; araştırmacılar ahlaki açıdan erdemli özelliklerin içselleştirilmesini (yani gerçekten erdeme öncelik vermek gibi) ve demografik değişkenleri, gerçek mağduriyete karşı savunmasızlık yaratmasının arasında bir ilişkisi olduğunu düşünerek bu değişkenleri gözlemlediler. İstatistikler bireyleri başkalarından çıkar sağlamakiçin erdemli mağduriyet sinyallemeye iten bir kişilik tipi (kişinin gerçekten bir mağduriyeti tecrübe etmiş olmasından veya gerçek erdemi içselleştirmesinden bağımsız olarak) olabileceğini gösteriyor.

Bu teoriyle bağdaşan yakın zamandaki başka bir çalışma da mağduriyetin ya da kişinin mağdur olduğu hissinin sabit bir kişilik özelliği olabileceğinden bahsediyor. Bu özellik ise şunlarla tanımlanıyor; diğer insanların bu kişinin mağduriyetini kabul etme ve buna bir sempati beslemesi ihtiyacı, ahlaki üstünlük hissi ve diğerlerinin acılarına karşı empati yoksunluğu. Bu kişilik özelliğinin zaman ve ilişki bağlamları açısından görece sabit olduğu tespit edildi ve kin tutma, intikamcılık, ahlaksız davranışlarda bulunma hakkını kendinde görme, aynı konuda gereksiz şekilde uzun konuşma, güvensizlik, nevrotiklik, diğer insanlara olumsuz nitelikler atfetme ve incinme konusunda yüksek alınganlıkla ilişkilendirildi.

Hepsine birlikte bakınca, bu çalışmalar mağduriyet iddialarının yalnızca hakiki fiziksel veya psikolojik olarak acı çekmelerinden değil, aynı zamanda da mağdur olduğunu iddia eden kişilerin karakter özelliklerinden kaynaklandığını da ileri sürüyor. Her ne kadar başkalarındaki bu özellikleri kontrol edemesek de bu şikayetin ifade edilişini teşvik eden bazı çevresel faktörleri incelemek oldukça yararlı olabilir.

Genel olarak, insanlar mağduriyet sinyallemeyi ödüllendiriyor. Örnek verecek olursak, bir çalışmada, insanların, üniversite harcına ihtiyacını karşılamak için GoFundMe (1) sayfası açan ve aynı zamanda yetiştirildiği zorlu şartlardan da bahseden bir genç kadına, bu şartların bahsedilmediği kontrol gruplarındaki kadınlara kıyasla daha fazla yardımda bulunma isteğinde oldukları görüldü. Birçok durumda bu ahlaki olarak doğru ve istenen bir tutumdur, neticede acı çekmiş ve yardıma muhtaç olan insanlara el uzatmak isteriz. Ancak fırsatçılar; insanların kendi hayatlarına dair bilgiler verdiğinde belli başlı şeyler kazanabileceklerini fark ettiklerinde kendi dertlerini abartmaya ya da tamamen sahte bir dert yaratarak bunu suistimal etmeye çalışabilir. Nasıl ki statü ve çıkar için sahte yeterliliği varmış gibi davranıyorsa (örnek olarak sporda doping kullanımı veya bilgi yarışmasında telefon kullanımı olabilir) ya da iyi bir itibar için yalan bir ahlaki kimlik oluşturuyorsa (buna da özel durumların aksine kamusal alanda daha iyi davranmak örnek verilebilir), sahtekârlar da hak etmedikleri bir sempati ve tazminat almak için sahte bir mağduriyet yaratabilirler.

Şunu hatırlamakta da fayda var; birçok kişi mağdur olduğunu internetteki yabancı insanlara anlatıyor, özellikle de sosyal medya ve bağış toplama siteleri üzerinden. Bu durum samimi veya gerçek olmayan mağduriyet iddialarının etkisini ve ulaşım alanını arttırabilir, çünkü bunlar söz konusu iddiayı mağduriyetin gerçekliğini araştırmaya (ya da düşünmeye) uğraşmayacak insanları hedef alır.

Hemen hemen her insan hayatının bir noktasında dezavantajlı durumda kalıyor ya da bir tür kötü muameleye maruz bırakılıyor. Birçoğu sessizce ve ağırbaşlılıkla, yakın arkadaşları ve ailesinin yardımıyla bu engellerin üstesinden geliyor. Yalnızca azınlık bir grup en ufak durumları bile yabancılardan bir sempati, statü veya tazminat kopartma fırsatı olarak görüyor. Eninde sonunda fark edilirlerse büyük bir itibar zedelenmesi yaşayabilir ve hatta hapse atılabilirler. Yine de kısa dönemde, en azından, bu grup öncekine kıyasla daha az çabayla daha fazla fayda görebilir.

Bunların hiçbiri gerçekten bir mağdurun olmadığı ya da elimizden geldiğince bir mağdurla ilgilenmeyip onlara el uzatmamamız anlamına gelmiyor. Tam tersine, yarattığımız teşvik edici sistemlerin üzerine düşünmeye değer bir sebep tam olarak gerçek mağdurların bulunmasıdır. Sahte erdem sinyallemeyi alışkanlık hale getirmiş insanlar gerçek mağdurlar için ayırdığımız kaynakları tüketir, diğer insanları kaynakların yanlış yere aktarması yönünde manipüle eder ve daha geniş çapta, toplumda işlevsiz bir mağduriyet rekabeti döngüsüne yol açabilirler. Örnek verecek olursak, araştırmalar insanlar diğerlerine ayrımcılık yapmakla suçlandıklarında ya da ufak bir şekilde avantajlı olarak karakterize edildiklerinde kendilerinin ayrımcılıktan dolayı uğradıkları mağduriyet statüsünü arttırdıklarını gösterdi.

Bu fenomen, birçok insanın neden çoğu durumda kısa çubuğu çektiklerini düşünmesinin yaygın olduğunu açıklamakta faydalı olabilir. Örnek olarak, Amerikalıların ulusal olarak orantılı bir şekilde temsil edildiği bir ankette yetişkinlerin yaklaşık %65’i kendileri gibi insanların aleyhine çalıştığı görüşüne orta düzeyde katıldığını belirtti. Katılımcıların %55’i ise hayatta hak ettiklerinin çok azını aldıkları düşüncesine orta düzeyde katıldığını belirtti. Çoğu insan statükonun onlar için adaletsiz bir durum olduğunu düşünüyor gibi. Bunun yanında da kendini kurban olarak görme ve bunu diğerlerine sinyallemek ise birinin siyasi düşüncelerinden bağımsız olduğu görülüyor. Grup içi çatışmaların birçoğunun kaynağında olduğu gibi bu bir “onların” sorunu değil aksine bir halk sorunu.

Tarihsel açıdan atalarımız sahte ya da bunu alışkanlık hale getirmiş mağdur sinyalcilerini gerçekten ihtiyaç sahiplerinden ayırt etme konusunda bizden daha başarılı olabilirler. Neler olduğunu ve kimin başına bir şeylerin geldiğini bildiğimiz daha küçük topluluklarda yaşıyorduk, bu yüzden de diğerlerini kandırmaya çalışanların yakalanma ihtimali daha yüksekti.

Buna karşılık olarak, karmaşık, modern toplumlarda insanlar doğrulanabilmesi güç olan acılarını internetteki binlerce ya da daha fazla insana sinyalleyebiliyor. Her ne kadar gerçek mağdurlar böyle bir çevreden yarar görse de (çünkü içinde bulundukları haksız duruma karşı farkındalık yaratıp destek toplayabilir ve bunu geniş ölçekte yapabilirler) manipülatif bireyler eninde sonunda aynı kitlesel yayın araçlarını kaynak temin etmekte kullanacak ve belki de herkesi etkileyecek rekabetçi bir mağduriyet döngüsü başlatacaklar. Kendi mağduriyetlerini bağıra çağıra ilan edenler tam aksine birer zalim olabilir.


(1) Bir bağış sitesi.


Cory Clark The Evolutionary Advantages of Playing Victim

Çevirmen: Kaan Türk


Not: Bu içerik, entelektüel bir ortaklık içinde olduğumuz sevgili Mürekkep ekibi ile işbirliğimizin ürünüdür. İçeriklerinden haber olmak ve takip etmek için tıklayınız.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Yetmişli Yıllar: Bir Dönemin Fotoğrafı – Princeton University

Sonraki Gönderi

Hayatın Anlamı – Thaddeus Metz (Stanford Encyclopedia of Philosophy)

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü