Yönelmişlik – Addison Ellis

/
1383 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

Düşünün, tarayıcınızdan Google Çeviri’ye giriyorsunuz. Kaynak dili İngilizce, hedef dili ise Çince olarak seçiyorsunuz. Boşluğa “Horses are really cool!” (Atlar gerçekten harika!) yazıyorsunuz. Sağ tarafta göz açıp kapayıncaya kadar “马是真的很酷!” yazdığını görüyorsunuz. Arka planda çalışan programın, İngilizce kelimeleri ve cümleleri aldığını, bunları hafızasında Çincesine karşılık gelen aynı İngilizce kelime ve ifadelerle eşleştirdiğini ve doğru Çince kelimeleri ve cümleleri doğru sırayla çıkardığını biliyoruz. Peki bu Google Çeviri’nin hem İngilizceyi hem de Çinceyi çeviri yapabilecek kadar iyi anlayabildiğini mi gösterir? Başka bir deyişle, bu dilleri çevirmen olan bir insan gibi mi anlıyor? Çoğu insanın cevabı hayır olurdu, bir çeviri yapılırken programın kendisi hiçbir şey anlamaz.1

Görünen o ki, dil çevirisinde zihin tarafından gerçekleştirilen herhangi bir işlev veya beceri de nihayetinde Google Çeviri örneğinde açıklanan süreç yoluyla gerçekleştiriliyor.  Bu durumda iki sürecin de işlevsel olarak eşdeğer olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Google Çeviri’nin çok önemli bir düşünce yapısından yoksun olduğunu belirtmeliyiz2. Peki bu bize zihnimiz hakkında ne anlatıyor? Bazı filozoflara göre bu, zihnimizin dünyayı anlamak için özel bir yeteneği olsa da, bazı işlevsel analoglarının bu yeteneğe sahip olmadığı anlamına gelir. 

Franz Brentano, düşünce yapısına sahip sistemleri, düşünce yapısından yoksun sistemlerden ayıran şeyin yönelmişlik denilen bir özellik olduğunu iddia etmiştir3. Yönelmişlik, zihnin bir şey ile alakalı olma ya da bir şeyleri daha genel olacak şekilde temsil etmesi yeteneğidir. “Buradan yaklaşık 200 metre ötede bir at görüyorum” dediğimde çevremi, benden 200 metre uzakta bir at barındıracak şekilde temsil eden bir zihinsel durum a sahip olurum. Bu şekilde zihnim de o atla alakalı olur. Öyleyse anlamlı sözler söylediğimde veya anlamlı düşünceler düşündüğümde veya böyle düşünceleri anladığımda, zihnim de yönelmişlik özelliğini gösterir.

Diğer bir taraftan, Google Çeviri’deki bazı Çince karakterlerin atlarla ilgili olduğu görülür. Bu durumda zihinsel olanla zihinsel olmayanı ayıran bir çizgi çizmek için yönelmişliği kullanmak istiyorsak, daha da ileri bir ayrım öne sürmemiz gerekecek. John Searle bunu orijinal ve türetilmiş olarak ikiye ayırmayı önermiştir.4

1. Orijinal/Türetilmiş Ayrımının Savunması

Yönelmişlik, zihne içkin olduğunda, yani o zihnin doğal faaliyetlerinin sonucu olduğunda orijinaldir. Bilgisayarlar, diller veya özel semboller dünyayı simgeleyebilir veya temsil edebilir fakat bazı filozoflar bunu yalnızca türemiş olarak yaptıklarına inanırlar. Yani, bizim gibi varlıklar bilgisayarları programlar, kelimelere ve sembollere anlam verir. İnsan eliyle yapılan eserlere yönelmişlik aşılamadan, onların anlam sahibi olduğunu söyleyemezdik. Bu anlamda, bilgisayarları, dilleri ve sembolleri türetilmiş, yani eserlere verilmiş bir yönelmişlik olarak düşünebiliriz.  İnsan eliyle yapılan eserler, yalnızca başka bir şeyin asıl yönelmişliğinden türetildiği ölçüde yönelmişliğe sahipse, yapay yönelmişlik, yaratıcısının asıl yönelmişliğine indirgenebilir veya ona uygun şekilde tanımlanabilir.

Açıklamak için bir örnek verelim:

Üzerinde tamamen doğal olarak oluşmuş tuhaf çizgiler olan bir taş levha bulduğumu varsayalım ve bu levhanın üzerindeki çizgilerin, Washington’daki Twin Peaks kasabasının gerçek haritasına çok benzediğini düşünelim5.  Levhanın Twin Peaks kasabasını gerçekten gösteren bir harita olduğunu iddia etmek abartılı olurdu. Sonuçta levhanın üzerinde o çizgilerin oluşmuş olması çok büyük bir tesadüftür. Fakat diyelim ki, Twin Peaks’e gitmeyi planlayan bir arkadaşıma gerçekten oranın haritası gibi olan levhanın şablonunu çizip verdim. İşte o zaman o levhanın Twin Peaks’i gerçekten gösterdiğini iddia edebiliriz. Öyleyse o çizgilerin Twin Peaks’i gösterip göstermediği benim niyetime bağlıdır. Haritaların kendi başlarına bir şey ifade etmediklerinden dolayı, onların yönelmişliği orijinal değil türetilmiştir. Onlar sadece bizim sayemizde dünyayla ilişkili olabilirler.

2. Yönelimsel Eşitlikçilik

Yukarıdaki görüşe karşıt olarak, orijinal ve türetilmiş yönelmişlik arasında gerçek bir ayrım olmadığını savunan popüler bir alternatif görüşü ele alalım. Bu görüşe sahip olanlar6, evrimin ürünleri olarak tamamen fiziksel yaratıklar olduğumuz için, yönelmişliğimizin insan yapıtlarınınkinden daha özel veya ilkel olduğunu düşünmek için hiçbir neden olmadığını savunur. Sonuçta doğanın bir ürünü ve dünyayı temsil edebilecek zihinlere sahip olacak şekilde doğa tarafından tasarlanmış, tamamen doğal ve fiziksel yaratıklar isek, anlama ve anlam oluşturma yeteneğimize öncülük eden tasarım süreçleri, anlam üreten eserler yaratırken kullandığımız tasarım süreçleriyle benzerdir. Dolayısıyla bu görüşe göre bizim gibi zihinlerin sahip olduğu ile insan yapıtlarının sahip olduğu yönelmişlik arasında bir ayrım yapılamaz. Yalnızca bir tür yönelmişlik vardır ve bu, Google Çeviri gibi bilgisayar programlarında da ve zihinlerde de benzerdir.

3. Sonuç

Google Çeviri düşünce deneyi, anlamanın ve anlamın tamamen mekanik bir faaliyetin sonucu olamayacağını iddia etti. Bu doğruysa, bilgisayarlar kendi başlarına yönelimsel sistemler olamazlar ve anlama ve anlam ise bizim gibi orijinal yönelmişliğe sahip olan yaratıklara özgüdür. Diğer yandan, eğer yönelimsel eşitçilik doğruysa, o zaman her türlü eserin yönelmişliğe sahip olduğuna inanmak durumunda kalırız. Bu tartışmada hangi tarafı tutmamız gerektiğini bulmak zor. Yine de anlam, içerik ve tasarım ile ilgili zihin ve dil felsefesindeki temel soruları yanıtlamaya başlamadan önce sağlam bir yönelmişlik teorisine ihtiyaç olduğu bellidir.

Notlar

  • 1 Bu, John Searle tarafından Çin Odası düşünce deneyi olarak bilinen ünlü bir düşünce deneyinin güncellenmiş ve basitleştirilmiş bir versiyonudur.  Bkz. Searle (1980).
  • 2 Burada “düşünce yapısı”ndan kasıt, diğerlerinin yanı sıra anlam, düşüncelilik ve zihinsel içeriği de içeren bir kavramlar kümesini temsil etmektedir.
  • 3 Bkz. Bretano (1995).
  • 4 Bkz. Searle (op. cit) ve Haugeland (2002).
  • 5 Felsefeciler, harita ile kasaba arasındaki ilişkiye, bunun bir izomorfizm ilişkisini temsil ettiğini söylerler. Bu terim, haritanın her bir bölümü ile şehrin her bir bölümü arasında bire bir uyum olduğu anlamına gelir.
  • 6 Bkz. Dennett (1996).

Kaynakça

Yazar hakkında

Addison, Urbana-Champaign’deki Illinois Üniversitesi’nde doktora öğrencisidir. Boulder’daki Colorado Üniversitesi’nde Felsefe Yüksek Lisansı ve Urbana-Champaign’deki Illinois Üniversitesi’nde Felsefe ve Psikoloji Doktorası yapmıştır. Şu anda zihin felsefesi (özellikle yönelmişlik sorunları), epistemoloji (özellikle felsefi sezgilerin felsefi uygulamadaki rolü), Kant ve Kant sonrası felsefeyle ilgilenmektedir.  Felsefenin dışında iyi müzik yapmak, köpeği Chessie ile takılmak ve film izlemek ve filmler hakkında düşünmekle ilgileniyor.
https://sites.google.com/site/ellisphilosophy/

Addison Ellis- “Intentionality”, Erişim Tarihi: 14.09.2020), Erişim Kaynağı: https://1000wordphilosophy.com/2014/03/03/intentionality/

Çevirmen: Su Yıldız

Çeviri Editörü: Çağan Fırtına

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Kipsel/Modal Epistemoloji: Zorunlu & Mümkün Bilgi – Bob Fischer

Sonraki Gönderi

Ebeveynleri Ruhsatlandırmak – Ryan Jenkins

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü