Ebeveynleri Ruhsatlandırmak – Ryan Jenkins

/
1138 Okunma
Okunma süresi: 5 Dakika

Çoğu insan doğal olarak üreme ve çocuk yetiştirme hakkına sahip olduğumuzu düşünür. Hatta, birçok insan üreme haklarının en önemli haklar arasında olduğunu düşünür. Sonuçta üreme hakları, yetişkinler arasındaki en özel eylemlerin bazılarını gözetir ve birçok insan çocuk yetiştirmenin hayatın en anlamlı ve tamamlayıcı parçası olduğunu düşünür. Vatandaşlarını bu haklardan mahrum edecek kadar cüretkâr bir devleti anlayabilmek zordur.

Aynı zamanda, çoğumuz devletin belli durumlarda çocukları haklı olarak alabileceğini düşünüyoruz. Aşırı ihmal veya istismar vakaları ve kişilerin ebeveyn olmaya uygun olmadıklarını gösteren durumlar buna örnektir. Peki çocukları koruma altına almakta bir sorun yoksa, ebeveynleri çocuk sahibi olmadan önce çocuk yetiştirme haklarından mahrum etmek de sorun olmaz mıydı? Nasıl araba veya silah sahibi olmak için ruhsat almamız gerekiyorsa, çocuk sahibi olabilmek için de bir ebeveynlik ruhsatı oluşturmak, ebeveynlere çocuk yetiştirme hakkını tanımamanın bir yolu olabilir. Pek çok insan bunu şaşırtıcı bulacaktır ama belki de ebeveynlere ruhsat vermenin mantıklı sebepleri vardır.

Öncelikle, devletin birinin üreme hakkını kısıtlaması ile çocuk yetiştirme hakkını kısıtlaması arasında bir fark olduğunu belirtmeliyiz. İlki, akla öjeni ve zorunlu kısırlaştırmayı getirir. Bunlar insanlık tarihinin karanlık sayfalarıdır, ki odak noktamız şu an bu değil. Bunun yerine, devletin insanların çocuk yetiştirmeden önce ruhsat almalarını gerektiren bir uygulama yapıp yapamayacağını bilmek istiyoruz. Bu sanki farksız bir ayrımmış gibi duruyor olabilir fakat buradaki fark, devletin bir tarafta aşırı bir durum olarak vatandaşlarını kısırlaştırması, diğer tarafta ise sadece çocuklarını koruma altına almadan önce ebeveynliğin bazı temel ilkelerini anlamalarını istemesidir.

Bir yaklaşım, “Genel olarak ne zaman bir eylemde bulunmak için ruhsat sahibi olmamız gerekir?” sorusunu sormaktır. Sonra da genel bir teoriyle ebeveynliğin kalıba uyup uymadığını görülebilir. Örneğin, Hugh LaFollette şu eylemler için ruhsat zorunluluğunu önermiştir: (1) masum insanlara zarar verme olasılığı olan eylemler, (2) yapabilmek için yetkinlik gereken eylemler ve (3) bu yeterliliği önceden belirlemek için güvenilir bir yönteme sahip eylemler. Örneğin araba sürmek bu üç koşulu da karşılar ve bu yüzden insanların yasal olarak araba kullanabilmesi için önce ruhsat alması gerekir. Aynı durum silah satın almak, ameliyat veya avukatlık yapmak için de geçerlidir. LaFollette’e göre ebeveynlik de bu kıstaslara uygundur.

Ancak bu yaklaşımın bazı karşı örnekleri vardır. Bu örneklere göre, kayak yapmak için ruhsat almak zorunda kalmamız gerekir. Sonuçta, yamaçlardan aşağı inerken yerinde duran bir insanı yaralayabilme olasılığınız vardır. Aynı mantıkla, evde arkadaşlarına yemek yapan bir kişi de ruhsat almalıdır, en azından gıda kaynaklı hastalıkları taşıyabilecek yiyecekleri nasıl doğru şekilde pişireceğini bilmesi gerekir. Ancak, yemek veya kayak yapma gibi sıradan aktivitelerin ruhsatlandırılması gerektiğini öne sürmek tuhaftır. Yani bu durumda LaFollette’in teorisi çok kısıtlayıcıdır.

Fakat, bir kişinin haklarını kısıtlamakta ne zaman haklı olduğumuzla ilgili başka bir yaklaşım daha vardır. Örneğin birini silah zoruyla soyduğumu düşünün. Bunun sonucunda kişi psikolojik olarak zarar görmüş olur. Bu yüzden devlet de silahımı elimden alır. Birine zarar verdiğim için silah sahibi olma hakkımı kaybederim. Silah sahibi olma hakkı tartışmalı bir konudur ancak bu hakkı kaybetmenize sebep olabilecek bir şey varsa, o da silahınızla ciddi bir zarara neden olmanızdır. Her halükarda, bunun şu an için doğru olduğunu varsayabiliriz.

Şimdi, diyelim ki silah sahibi olma hakkım var ve bu hakkımı zarar verecek şekilde kullanacağımdan şimdiden gayet eminim. Hem bunu yapacağıma emin olabilsek hem de vereceğim zarar yeterince ağır olsa, silah sahibi olma hakkımı önceden engellemek için haklı bir durum oluşurdu. Diğer bir deyişle, devletin benim hakkımı elimden alması için birine çoktan zarar vermiş olmamı beklemesine gerek yoktur. Bunun yerine hükûmet önceden davranıp bu zararın tamamen önüne geçebilir. Devlet bu durumda hakkımı elimden alsa da, ciddi bir zararı önlemek için bunu yapmış olur ve bu da haklı bir sebep gibi görünüyor.

Başka bir örnek düşünelim, eğer birine saldırdıysam devlet beni hapse atarak hareket özgürlüğümü kısıtlar. Eğer devlet saldıracağımdan emin olabilseydi, vaktinden önce hareket özgürlüğümü kısıtlardı ve haklı olurdu. Bu tam da devletin bana uzaklaştırma kararı verdiğinde yaptığı şeydir. Uzaklaştırma kararı, ancak devlet bu özgürlüğü birine zarar verecek şekilde kullanacağımdan fazlasıyla emin olduğu için hareket özgürlüğümün bir kısmını elimden alır. Uzaklaştırma kararı yine meşru gibi görünüyor.

Aynı ilke, çocukları yetiştirmeden önce devletin ebeveynlere ruhsatı zorunlu tutmasını haklı çıkarabilir. Yeterince ciddi zarara yol açan birtakım eylemleri zaten biliyoruz, bunlar çocuklara uygulandığında çocuk yetiştirme hakkınızın elinizden alınacağı ciddi eylemlerdir. Yeterince zarara yol açan bu eylemlerin arasında cinsel veya fiziksel istismar ve aşırı ihmal de vardır. Eğer bir çocuk buna maruz kalırsa, ebeveyni çocuk yetiştirme hakkını kaybeder. Ebeveynin, çocuklarına bunlardan herhangi birini yapacağına inanmak için önceden bir nedenimiz varsa, bu zararları fiilen vermeden önce çocuk yetiştirme hakkının ebeveynin elinden alınmasına izin verilmesi mantıklı olur.

Bir çocuğu evlat edinmeden önce ebeveynlerin gözlemlenmesinin kabul edilebilir olmasından da öte, iyi bir fikir olduğunu zaten düşünüyoruz. Belki de çocuklara zarar vermeyi önleme umuduyla, aynı mantığı evlat edinen ailelere yapıldığı gibi biyolojik ebeveynlere de uygulamalıyız. Bu nedenle tartışmalı, hatta oldukça şaşırtıcı bir noktada başlayan bu fikir, düşündüğümüzden daha mantıklı olabilir.


Yazar hakkında

Ryan Jenkins, San Luis Obispo’daki California Polytechnic State Üniversitesi’ndeki Ethics + Emerging Sciences Group’da felsefe profesörü ve kıdemli araştırmacıdır. Otomasyon, siber savaş, otonom silahlar ve sürücüsüz arabalar başta olmak üzere gelişen teknolojilerin etiğini araştırıyor. Çalışmaları Ethical Theory and Moral Practice ve Journal of Military Ethics gibi dergilerin yanı sıra Slate and Forbes’da da yayınlandı. http://calpoly.academia.edu/RyanJenkins 


Ryan Jenkins- Licensing Parents”, (Erişim Tarihi: 15.09.2020), Erişim Kaynağı: https://1000wordphilosophy.com/2014/01/30/licensing-parents/

Çevirmen: Su Yıldız

Çeviri Editörü: Çağan Fırtına

1 Yorum

  1. Zaten dünya nüfusunun bu kadar hızlı ve dengesiz bir şekilde arttığı günümüzde bu tür bir ruhsatlandırmanın gerekli olduğu açıktır, üstelik uygarlık seviyesinde her gerekli organa sahip insanın keyfine göre çocuk yapması normal görülemez, etik değildir, genetik hastalığı olan, düşük zekalı olan, batıl inançlara sahip ya da çağın gerisinde kalmış insanların yetiştireceği çocuk da böyle olabilir ve bu insanlığın gelişimi için büyük bir engeldir, bence kesinlikle böyle bir ruhsatlandırma yapılmalıdır.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Yönelmişlik – Addison Ellis

Sonraki Gönderi

Serbest Piyasa İdeolojisi Demokrasi Sözlüğünü Nasıl Saptırıyor? – Jason Stanley

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü