Ciddi Teoriler ve Şüpheci Teoriler: Muhtemelen Neden Kavanozdaki Bir Beyin Değilsiniz? – Michael Huemer

/
1039 Okunma
Okunma süresi: 11 Dakika

Bu yazımda ciddi bilimsel teoriler ile BIV (kavanozdaki beyin – Brain In a Vat) benzeri teorilerin farkını açıklayacağım. 

Bu yazım şuradan temel alınmıştır: “Serious Theories and Skeptical Theories: Why You Are Probably Not a Brain in a Vat,” Philosophical Studies 173 (2016): 1031-52.] Bu arada söylemezsem olmaz, bu makale, yağmacı dergilere ve konferanslara katkıda sunmam için davet almama en çok neden olan makaledir. Bu oluşumlarından hepsi de kendi sinirbilim konferanslarına ve dergilerine katkıda sunmamı istiyor çünkü beyin bilimine dair olan bu makalemden çok “etkilenmişler”.

1. Kuşkucunun Argümanı:

Bilim insanlarının bir beyni içi sıvı dolu bir kavanozda canlı tutmayı başardığını hayal edin. Beynin elektrik aktivitesini okuyarak beyni 21. yüzyılın başındaki yaşamın (BIV teknolojisi geliştirilmeden önce) mükemmel bir simülasyonunu oluşturmak için uyarırlar. Kavanozdaki beyin hakkındaki bir blog yazısını okuma simülasyonunu bile programlayabilirler. 

Kuşkucular ise sizin kavanozdaki bir beyin olduğunuza dair hipotezin (BIVH – Brain In a Vat Hypothesis) çürütülmesinin bir yolu olmayacağına dikkat çekerler. Deneyimlediğiniz her şey bilim insanlarının programladığı bir simülasyonun parçası olarak da açıklanabilir. Bu yüzden de asla kavanozdaki beyin olup olmadığınızı bilemezsiniz. 

Bu argümanın daha güçlü bir hali ise dış dünya ile ilgili, olumsal herhangi bir önermeye inanmayı asla gerekçelendiremeyeceğinizi iddia eder. P olumsal bir dış dünya önermesi olsun, mesela; “ellerim var” ya da “bu bir sincaptır” gibi: 

  • 1. Ancak ~BIVH’e inanmak için bir gerekçeniz varsa P’ye inanmak için gerekçeniz olur. 
  • 2. ~BIVH’e inanmak için herhangi bir gerekçeniz yoktur, çünkü:
    a) BIVH sizin gerçekte edindiğiniz türden duyusal deneyimlere sahip olacağınızı söyler.
    b) Genel olarak, eğer H, E’yi öngörürse, o halde E, H’ye karşı bir delil oluşturmaz.
    c) BIVH ile alakalı sahip olduğunuz tek delili de duyusal deneyimleriniz oluşturur.
    d) BIVH’e karşı hiçbir deliliniz de yok. (a, b, c’den çıkar)
    e) -BIVH için gerekçen vardır ancak BIVH’e karşı deliliniz varsa.
    f) Böylece ~BIVH için gerekçeniz de yoktur. (d ve e’den çıkar)
  • 3. Bu yüzden P’ye inanmak için hiçbir gerekçeniz yoktur. (1 ve 2’den çıkar)

Diğer kuşkucu senaryolar da buna benzerdir (yanıltıcı tanrı hipotezi, rüya hipotezi).

BIVH’in kötü bir teori olduğunu çünkü doğrulanmasının imkânsız olduğunu savunacağım. Öte yandan, gerçek dünyayı algıladığımız hipotezi (RWH – Real World Hypothesis) elimizdeki kanıtlar ile destekleniyor, ki bu RWH’i BIVH’ye kıyasla çok daha muhtemel kılıyor. 

2. Olasılıkla İlgili Madde:

Bir önermenin (size göre) olasılığı o önermeye dair elinizdeki kanıta bağlı olarak gerekçelendirme seviyesi veya o önermeye atadığınız güven seviyesidir.

Olasılığın özellikle  önemli bir ilkesi de Bayes Teoremidir:
P(h|e) = P(h) * P(e|h) / P(e)

“P(h|e)” ifadesi “e verildiğinde h’nin olasılığı” olarak okunur. Bu, e kanıtını keşfettikten sonra h’de sahip olmanız gereken güvendir. Bu, P(h) (e keşfedilmeden önce, h’nin ilk olasılığı), P(e|h) (h doğru olması durumunda e’nin doğru olma olasılığı ya da h’nin e’yi tahmin etme derecesi) ve P(e) (e’nin başlangıç olasılığı) fonksiyonudur.

3. Yaygın BIVH Görüşü Onaylanmıyor:

Tutarlılığın Olasılıksızlığı:

BIVH’i sizin bilim insanları tarafından sadece  bazı deneyimler için uyarılan kavanozdaki bir beyin olduğunuzu iddia eden bir hipotez olarak yorumladığımızı varsayalım. Bu BIVH’in geniş yorumlamasıdır. 

Bu durumda da kuşkucu argümandaki öncül 2a (BIVH sizin gerçekte edindiğiniz türden duyusal deneyimlere sahip olacağınızı öngörür) yanlış olacaktır.

Geniş yorumlanan haliyle BIVH bunu öngörmez; aslında o, bilim insanlarının neden olabileceği herhangi bir deneyim serinizle uyumludur. Sıradan bir yaşamın mükemmel bir simülasyonunu oluşturabilecek bu deneyimler serisi, uyarılabilecek bir beynin sahip olabileceği bütün olası deneyimlerin yalnızca küçük bir aralığıdır. 

Bu aralığın ne kadar küçük olduğunu belki kavrayamayabilirsiniz, bu yüzden bunu detaylandırayım. Bir keresinde bilgisayarımı rastgele görüntüler üretmesi için programlamıştım. Yani 1000 x 1000’lik bir çerçeve içindeki her bir pikseli farklı bir renge boyayacaktı. Ardından da bu görüntüleri oluşturup onlardan bir slayt sunumu oluşturması için tekrar programladım. 

Peki bu slayt sunumu neye benziyordu? Televizyonda bir şey olmadığı zamanlardaki karıncalanma (statik) gibi bir görüntü sunuyordu. Görüntülerin hiçbiri bir köpek yavrusuna, bir nebulaya ya da dikkate değer herhangi bir şeye benzemiyordu. Bu yaptığım programlamayı ömrünüzün sonuna kadar da çalıştırabilirsiniz, fakat yine de hiçbir olasılıkta elinizdeki görüntü herhangi bir şeye benzemeyecektir.

İşte bu da neredeyse bütün olası görüntülerin sanki statik gibi gözüktüğünün örneğidir.

Bunun bir genellemesi de neredeyse bütün deneyim kümelerinin gerçek dünya deneyimleri ya da herhangi bir şeyin deneyimlenmesi gibi gözükmede başarısız olmasıdır. Geniş yorumlanan haliyle  BIVH sizin deneyimleriniz hakkında herhangi bir öngörüde bulunamadığından ve deneyimlerin %0’a yakınının gerçek dünyayı algılayan normal bir insanın deneyimlerine benzediğinden; BIVH veriliyken, normal bir insanınki gibi deneyimlere sahip olma olasılığınız sıfıra yakındır. Bu nedenle, Bayes Teoreminde, P(e|BIVH) oldukça düşüktür, dolayısıyla P(BIVH|e) de oldukça düşüktür.

İtiraz

Bilim insanlarının sebeplerini ve yeteneklerini düşündüğünüzde ise P(e|BIVH) o kadar da düşük değildir. Elbette bir beynin statik deneyimlemesini programlayabilirler ama bunu istemeleri de pek olası değildir. Gerçek dünyadaki yaşamın bir simülasyonunu yapmayı istemeleri, a priori şekilde, daha muhtemeldir.

Yeterince makul. Doğrudan BIVH’in sağlayabileceği muhtemel deneyimleri düşünerek olasılıkları atamak yerine, BIV’in deneyimlerinden sorumlu bilim insanlarının karakteristik özelliklelerini düşünerek bunu yapabiliriz. Yine de, sadece çok ufak bir olasılık aralığının şu andaki deneyimlerinize benzer deneyimler yaşamanıza sebep olacağı da halen doğrudur.

İlk olarak, eğer bir grup bilim insanı bir BIV oluştursaydı, bunu gerçekleştirmelerine olanak verecek kapasitelerin kapsamı oldukça geniş olurdu. Bu alanın ise yalnızca çok küçük bir kısmında söz konusu bilim insanları hiçbir kusur, hata veya eksiklik olmadan beynin gerçek yaşamın mükemmel bir simülasyonunu deneyimlemesini sağlayabililerdi.

İkincil olarak da eğer bir grup bilim insanı bir BIV oluştursaydı 21. Yüzyılın başlarındaki sıradan bir yaşamın deneyimlendirilmesini istemeleri ile sonuçlanabilecek dar bir motivasyon aralıkları olacaktı.

Söz konusu bilim insanlarının ne türden değerleri olurdu ki bu mantıklı olsun? İyi niyetli olsalardı eğer sanırım hayatınızın daha iyi ve bununla beraber keyifli ve daha az kederli olmasını beklerdiniz. Eğer kötü niyetli olsalardı da çok daha fazla keder olurdu. Eğer erdeme değer verselerdi hayatınız siz ahlaki erdemlerinizi geliştirebilin diye optimize edilirdi. Eğer eğlence isteselerdi hayatınızı seyretmek son derece eğlenceli olmalıydı vs. Bilim insanlarına bağlayabileceğiniz tek motivasyon, her şeyi sanki simülasyonu kontrol eden biri yokmuşcasına gerçekçi göstermek yönündeki arzunun ta kendisidir.

Bu nedenle de BIV teorisinde iki parametre bulunmaktadır; bilim insanlarının motivasyonları ve kabiliyetleri, bunlar da deneyiminizin karakterini öngörmeniz için çok spesifik değerlere ayarlanmalı ve burada da onların bu değerlere sahip olmasını beklememiz için hiçbir bağımsız motivasyon yoktur, yani tamamen ad hoc’tur.

Aslında bu parametreler neredeyse her deneyime uyum sağlamanıza imkân sağlar. Deneyiminiz nasıl olursa olsun “Bilim insanları tam olarak bunu deneyimlememi istedi.” diyebilirsiniz.

Gerçek Dünya Hipotezi: RWH

Belki de RWH, tıpkı P(e|h) gibi düşük bir olasılığa sahiptir. Diyebilirsiniz ki:

RWH sadece bizlerin dış dünyayı algıladığımızı söyler, fakat bu da tek başına deneyimlerinizin seyrini açıklamaz. Gerçek deneyimlerinizi açıklamak için de dışarda hangi nesnelerin var olduğu ve onların hangi özelliklere sahip oldukları üzerine son derece spesifik ve ad hoc varsayımlarda bulunmanız gerekir. İşte bu da tam olarak BIVH  hakkında dediğiniz şey gibidir.

Cevap olarak, öncelikle, açıklanmasını istediğim deneyim özelliği oldukça genel bir durum olan sizin deneyimlerinizin normal bir insanınki gibi olmasıdır, yoksa o deneyimlerin spesifik detayları değil. Öte yandan,  BIVH, bahsini ettiğim genel durumu, söz konusu bilim insanları hakkında spesifik, ad hoc varsayımlar yapmadan açıklayamıyor bile. RWH böylesi ad hoc varsayımlara ihtiyaç duymuyor. Dolayısıyla aynı örnek değiller.

İkincisi, BIVH’in yanlış olduğunu gösteren herhangi bir deneyimi düşünmek zorken; RWH’in yanlışlığını gösteren deneyimleri kolayca tasvir edebilirsiniz. Eğer deneyimleriniz rastgele, mesela statik gibi görünseydi bu RWH’yi boşa çıkarabilirdi. Belki de RWH, tutarlı deneyimlere sahip olmanızı gerektirmiyordur fakat en azından sizi bunu beklemeye sevk edebilir.

Alternatif olarak, bilgisayar hatalarının sonucunda oluşmuş gibi görünen “matrixteki küçük hataları” da deneyimleyebilirdiniz.

Ya da belli bir değeri teşvik etmek için son derece iyi tasarlanmış gibi görünen bir hayatı deneyimleyebilirdiniz. Örneğin, eğer hayatınız haz, erdem, estetik değer veya entelektüel uyarım gibi şeyleri üretmek için optimize edilmiş gibi görünüyorsa, bu RWH’ye nazaran, Simülasyon Teorisini veya BIVH’i destekleyen bir durum olurdu.

Yani RWH, kuşkucu hipotezlere gerçekten de paralel değildir çünkü RWH, kşukucu teorilerin olmayacağı bir şekilde yanlışlanabilir bir hipotezdir. 

Yanlışlanabilirliği Neden Önemseyelim?

Ya da daha genel olarak; bir teoriye karşıt bir kanıta sahip olmanın mümkün olmasını neden önemseyelim?

Bu bir, ancak eğer -e, h’nin olasılığını düşürüyorsa, e, h’nin olasılığını artırır şeklindeki bir olasılık teoremidir. 

P(h|e) > P(h) ancak ve ancak P(h|~e) < P(h)

Bundan dolayı da eğer teorinize karşı hiçbir şey bir kanıt olarak sayılmazsa aynı şekilde hiçbir şey de teoriniz için kanıt olarak sayılamaz. 

Şüpheci senaryolardaki problem onların lehine elimizde hiçbir kanıtımızın olmaması çünkü (neredeyse) hiçbir şey onların ne lehine ne de  aleyhine kanıt olarak sayılabiliyor, çünkü aynı şekilde gerçekleşen her şeye uyum sağlamalarına olanak veren paremetrelere sahipler. 

Buna karşılık,  RWH yukarıda bahsettiğimiz kanıtlar ile yanlışlanabilir. Dolayısıyla, bahsini ettiğim senaryolardaki şeylerin gerçekleşmekte başarısız olmaları, RWH için kanıt teşkil eder. 

4. Kısıtlı BIVH

Varsayalım ki BIVH yeniden tanımlarken şu şartı koşuyoruz: Teoriye göre, bilim insanları mükemmel bir simülasyon yapma kapasitesine sahipler ve sıradan, sıkıcı bir yaşam deneyimi yaratmaktan başka hiçbir şey istemiyorlar. Bu durumda, P(e|BIVH) basitçe 1 olur. Yani bu teknik olarak bir önceki kısımdaki itirazdan kaçınmayı başarır.

Elbette bu sizi hiçbir yere vardırmaz. Basitçe, düşük ihtimal ile düşük önsel olasılığı değiş tokuş yaptınız. Yani, söz konusu koşulları hipotezin içine koyarak, P(e|BIVH)’ın ihtimalini artırdığınız aynı faktörle, P(BIVH) hipotezinin başlangıç olasılığını düşürdünüz.

5. Bilimsel Teorilere Karşı BIV Benzeri Teoriler

1787’de yaşadığınızı düşünelim ve gökyüzündeki gezegenlerin gözlemlenen hareketlerini anlamlandırmaya çalışıyorsunuz. Kepler gezegensel hareketler için üç yasa öne sürmüştü, bunlar dünyanın ve gezegenlerin eliptik yörüngelerde hareket ettiğini ve de güneşin tek bir odakta olduğunu içeriyordu (2 yasa daha var). Peki neden bu şekilde hareket ediyorlardı? Newton da kendi yerçekimi yasasını ve de Dünyanın ve diğer gezegenlerin neden bu yörüngelerde hareket ettiklerini açıklayan hareket kanunlarını öne sürmüştü. Bu oldukça havalı bir şey.

Şimdi de bir filozofun ortaya çıkıp  alternatif bir teori öne sürdüğünü varsayalım: Belki de Tanrı doğrudan gezegenleri itiyordu. Onları nerede görürseniz görün, açıklama tanrının onları itmeye karar vermesidir. Bu oldukça basit bir açıklama olup Newton’un zamanında nerdeyse herkesin üzerinde hemfikir olduğu nedenlere (Tanrı’ya) dayanır. Yani oldukça iyi bir teori, değil mi?

Hayır, esasında saçma bir teori. Bu sebeple, hiçkimse  böyle bir önermeyi ortaya atmadı ve hiçbir bilim insanı böyle bir şeyi önermez. 

Gezegensel Hareketin Tanrısal Teorisi’ndeki (God Theory of Planetary Motion) problem ise her şeyi çok fazla açıklamasıdır; hangi gezegenden bahsedildiğinin bir önemi olmaksızın, hepsine “Tanrı yaptı” diyerek aynı açıklamayı getirebilirsiniz.

Buna karşılık, Newtoncu teori de herhangi bir şeye alan açamaz (en azından doğal olarak yapamaz). Eğer gezegenler kare yörüngelerde hareket etse ya da rastgele şekilde sıçrasalardı bu gerçekten de Newton için açıklaması çok güç olurdu. Bu tür şeyler yine de Newton’un teorisinin yanlış olduğunu katı bir şekilde iktiza etmezdi çünkü her zaman bilinmeyen kuvvetleri ya da ışınlama yeteneklerini varsayabilirsiniz. Ama Newton’un teorisi bu türden şeyleri ne doğal bir şekilde açıklayabilirdi ne de gerçekte gözlemlenen hareketleri izah ettiğiyle aynı şekilde açıklayabilirdi.

Sonuç

Kuşkucu hipotezlzerdeki yanlışlık da genel olarak bilimsel olmayan teorilerdeki yanlışlık ile aynıdır: test edilemezler çünkü herhangi bir kanıtı izah edebilirler. 


Michael Huemer – “Serious Theories and Skeptical Theories: Why You Are Probably Not a Brain in a Vat”, (Erişim Tarihi: 01.07.2024)

Çevirmen: Emre Kahvecioğlu

Çeviri Editörü: Emir Arıcı


Yararlanılan Kaynaklar: 

Cambridge Dictionary

Oxford Learner’s Dictionary 

Büyük Felsefe Sözlüğü, Cevizci A. , Say Yayınları

Boğaziçi Fizik Öğretmenliği bölümü ile başladığı lisans eğitimine Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe bölümünde devam etmektedir. Başlıca ilgi alanları epistemoloji, etik, Alman İdealizmi, Antik Çağ felsefesi ve dil felsefesidir.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Sınıf Neden ve Nasıl Hala Önemlidir? – Nick French

Sonraki Gönderi

Etikçinin Kusuru – Michael Huemer

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü