Adlandırmanın iki örneğini dikkate alın:
- Samuel Clemens Mississippide Yaşam’ı ‘’Mark Twain’’ adıyla imzalayarak yazıyor.
- Kondrad Kujau Hitlerin Günlükleri’ni ‘’Adolf Hitler’’ adıyla imzalayarak yazıyor.
Burada çok önemli bir edebi fark var: Mississippide Yaşam’daki işaretler (örneğin, başlık sayfasında diyelim) Samuel Clemens’e atıfta bulunur, ancak Hitlerin Günlükleri’ndeki herhangi bir Adolf Hitler işareti Adolf Hitler’e işaret etmez. Doğru bir şekilde, Mark Twain’in Samuel Clemens olduğunu ve Mississippide Yaşam’ı yazdığını söyleyebiliriz, ancak Adolf Hitler’in Konrad Kujau olduğunu ve Hitler Günlükleri’ni yazdığını söyleyemeyiz. Diğer bir yandan, Clemen’in metni Mississippi’deki yaşamdan birinci şahıs olarak bahsettiğinde, metin bize Clemens’in hayatını anlatır. Ancak, Kujau’nun metni Berlin’deki yaşamdan birinci şahıs olarak bahsettiğinde, metin bize Hitler’in hayatını anlatır.
Aslında, açıkça konuşursak ‘’Samuel Clemens’’ gibi takma adlar, kelimenin etimolojik anlamında takma ad değildirler, ancak yazar tarafından belli bir amaçla ilave edilmiş isimlerdir – ‘’yanlış isimlendirme’’-
Buradaki ayrım, Adolf Hitler’in Konrad Kujau’dan farklı olarak tarihe geçmiş bir insan olması gerçeğinden kaynaklı değildir. Hayali bir seri katilin sahte bir günlüğü de Hitlerin Günlükleri’nin olduğu anlamda takma ad olurdu: Sözde yazarın ismi, gerçek yazara atıfta bulunmakta başarısız olmuştur. Elbette, aradaki fark şudur: Hitlerin Günlüklerinde metnin atıfta bulunduğu gerçek bir toplu katil varken, hayali bir seri katilin günlüğünde ise sözde yazarın ismine atıfta bulunulmaz. (Eğer kurgusal karakterler gerçekten var olsaydı artık kurgusal karakter olarak kalamayacaklarından dolayı, bunun doğru olduğunu düşünüyorum.) Ancak iki durumda da yazarın ismi tamamen yanlıştır.
Alexander Pruss- “Two kinds of pseudonymity”, (Erişim Tarihi: 20.11.2020), Erişim Kaynağı: http://alexanderpruss.blogspot.com/2020/01/two-kinds-of-pseudonymity.html
Çevirmen: Alparslan Bayrak