Büyü Nedir? – Michael Huemer

//
203 Okunma
Okunma süresi: 9 Dakika

İşte size eğlenceli bir soru. Eminim siz de benim gibi “büyü” olarak adlandırılan olguyu barındıran hatırı sayılır miktarda film ve kitapla karşılaşmışsınızdır. Örneğin Gandalf ve Harry Potter gibi büyücüler çeşitli büyüler yaparak ilginç etkiler yaratırlar.

Ben ise uzunca bir süredir bu büyü denen şeyin ne anlama geldiğini merak etmişimdir. Bu kavramı anladığımızı sanıyoruz ancak büyünün ne olduğunu açıklamaya kalktığımızda tanımının o kadar da net olmadığını fark ediyoruz.

Büyünün tipik bir örneği olarak birkaç sözcük söyleyip bir elmalı turtayı yoktan var etmek verilebilir. Peki bu durumda İncil’de iddia edildiğine göre Tanrı “burası çok karanlık, ışık olsun” diyerek ışığı yarattığında büyü mü yapıyordu? Ben daha önce böyle bir şeyin söylendiğini duymadım veya Tanrı’nın bir büyücü olarak tanımlandığını görmedim. Ancak belki Tanrı bir büyücüdür, kim bilir?

Bunları bir kenara bırakırsak, elmalı turtanın oluşumunu “büyülü” yapan nedir? İşte bazı fikirler…

Büyüye Dair Bazı Açıklamalar

1. “Büyü, anlaşılabilir bir mekanizması olmayan bir etki yaratır.”

Hayır, bu doğru olamaz çünkü bu durum doğruysa herhangi bir temel nedensel ilişki de büyülü olur (tanım gereği, temel nedensel ilişkilerde altta yatan daha derin bir nedensel ilişki yoktur). Örneğin, hareketli bir elektrik yükünün bir manyetik alan üretmesinin temel bir yasa olduğunu varsayalım. Bu durumda bu örnek de “büyülüdür”. Hatta bana göre bu durumda evrendeki tüm etkilerin büyüyle temellendiği önermesi analitik olarak doğru olurdu.

2. “Büyü, bilimsel bir açıklaması olmayan veya doğa yasalarına uymayan bir güçtür.”

Bu da pek doğru görünmüyor. İçinde büyü barındıran hikayelerde büyüler tanımlanabilir düzenlilikler gösterir. Yetenekli bir büyücü büyü yaptığında bunun öngörülebilir sonuçları olur. Eğer büyü ters giderse bunun bir sebebi vardır, örneğin büyü yapılırken bir hata yapılmıştır. Eğer büyü gerçek olsaydı birileri bu düzenliliklerin açıklamalarını yazıya dökebilir ve böylece bu düzenlilikler deneysel açıdan test edilebilirlerdi. Bu neden bilimsel bir açıklama olarak nitelendirilmesin? Neden keşfedilen düzenlilikler doğa yasası sayılmasın?

3. “Büyü, doğa yasalarını ihlal edecek etkiler yaratır.”

Bu görüşe göre, büyülere büyü denmesinin sebebi, her ne kadar içinde gerçekleştikleri kurgusal evrenin yasalarına uygun olsalar da bizim evrenimizdeki mevcut doğa yasalarını ihlal etmeleridir.

Problem şurada ortaya çıkar: Bu görüş, Star Trek’in (Uzay Yolcusu) ve diğer birçok bilim kurgu hikayesinin büyü hakkında olduğunu ima eder. Doğru anlayabildiysem Star Trek hikayesinde ışık hızını aşabilen Enterprise (Atılgan) isimli yıldız gemisi mevcut doğa yasalarımızı ihlal ediyor olmalı[1]. Ancak bu durum genellikle büyü olarak değerlendirilmez. Bunun sebebinin Star Trek hikayesinde ışık hızını aşmanın mümkün olduğu farklı doğa yasalarının varsayılması olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat burada 2 numaralı açıklamaya dönmüş oluruz.

4. “Büyü, zihin durumlarının fiziksel dünyayı dolaysız olarak etkilediği bir olgudur.”

Bu görüş de doğru değildir çünkü bedenlerimizi her hareket ettirdiğimizde yaptığımız şeyin büyü olduğunu ima eder. (Bedenimizde bir yerlerde zihin durumumuzdan kaynaklanan ilk fiziksel etki vardır. Bu etki “sihirli” bir şekilde ortaya çıkmış sayılır.)

Ancak bu görüşü tamamen bir kenara itemeyiz. Büyü sürecinde zihinsel nedenselliğin ilginç bir yönü vardır. Hatırlayabildiğim kadarıyla bilinçsiz varlıklar büyü yapamazlar. (Bazı cansız nesneler büyülü olabilir ancak doğru hatırlıyorsam güçlerini her zaman bilinçli bir varlıktan alırlar.) Bir kişi büyü yaparken genellikle belli başlı sözcükleri telaffuz eder. Ancak bir ses birimini sözcük yapan şey zihnimizdeki bazı uzlaşmalar ve amaçlar dizisidir.

Ursula K. Le Guin’in “A Wizard of Earthsea” (Yerdeniz Büyücüsü) romanında büyü, Tanrı’nın dünyayı yaratırken konuştuğu dil olan “Gerçek Dil” konuşularak yapılır. Kişiler, varlıklara gerçek adları ile seslenince o varlıklar üstünde kontrol sahibi olur. Eğer bu gerçek bir olgu olsaydı nedensellik açısından fazlasıyla garip olurdu. Bu durumda dünyanın kendisi, tıpkı insanlar gibi söylenenleri anlayıp onlara cevap veren bilinçli bir varlık olurdu.

Fakat yine de bu örneğin neden büyü olarak kabul edileceğini anlamıyorum zira bizim gibi gerçekten bilinç sahibi olan varlıkların davranışları büyü olarak kabul edilmiyor.


Bunlar şu an aklımdan sayabildiğim açıklamalar. Konuyu biraz düşününce aslında “büyü” denilen şeyin ne olduğunu gerçekten bilmediğimi fark ediyorum. Bu durum, kavramların çoğunda yaşamadığım bir zorluk. Herkesin bildiği üzere, neredeyse her kavram tanımlanamazdır ancak çoğu zaman, alternatif cevaplar “tuhaf” kaçtıkları için bu kavramın ne olduğunu anlatmak konusunda başarılı olmaya yaklaşan bir analiz yapılabilir. “Büyü” konusunda ise ilk bakışta büyünün en meşhur örneklerini bile açıklayabilen makul bir analiz yapamıyorum.

Büyünün Sınırlarında Gezen Örnekler

Her neyse, büyüymüş gibi görünen ancak alışılagelmiş anlamıyla tam olarak büyü sayılmayan bazı örnekleri aşağıda bulabilirsiniz:

  • Tanrı’nın evreni yaratması (ve O’nun yaptığı diğer her şey).
  • Süper kahramanların güçleri (Bu güçler genellikle bir büyücünün güçlerine benzerler ancak bunlara “büyü” denmez).
  • Star Wars (Yıldız Savaşları) evrenindeki Force (Güç) kullanımı.
  • Telepati, önsezi veya benzeri psişik güçlerin kullanımı. Bu güçlere genellikle büyü denmez ancak bunun nedenini bilmiyorum.

Büyüye Dair Açıklamaların Devamı

Tüm bu durum beni büyünün doğası hakkında başka bir teori geliştirmeye itiyor:

5. “Bir güç, yalnızca ‘büyü’ olarak adlandırıldığı takdirde büyüdür.”

Harry Potter hikayesinin büyü ile ilgili olmasının (kısmi) sebebi bu evrendeki büyücülerin, kullandıkları güçleri “büyü” olarak adlandırmalarıdır. Tanrı’nın dünyayı yaratması büyü sayılmaz çünkü ne Kutsal Kitap ne de Tanrı’ya inanan insanlar tarafından bu olay büyü olarak adlandırılmaz.

Bu açıklamanın, “yalnızca” koşulunu belirttiğinin altını çizmek isterim. Bir olguya “büyü” adını vermek o olgunun büyü olması için yeterli değildir. Örneğin, size bir hikâye anlattığımı farz edelim. Bu hikayedeki dünyanın bizim dünyamız ile tıpatıp aynı olduğunu düşünelim ancak tek fark, benim hayali dünyamdaki kütleçekim kuvvetinin büyülü olması olsun. Bu hayali dünyada kütleçekim kuvveti gezegenlerin güneşin etrafında dönmesini, ağır nesnelerin havadan bırakıldığında yere düşmesini vb. sağlar ve tüm bunlar tıpkı bizim dünyamızda olduğu gibi Einstein’ın alan denklemlerini karşılar. Tek fark, bu hayali dünyada kütleçekim olgusunun büyülü olmasıdır. Bu dünyada Einstein’ın alan denklemleri bizim dünyamızda oldukları gibi yavan ve bilimsel gerçekler değil, büyülü gerçeklerdir.

Ben şimdi mümkün bir büyülü dünya tanımlamayı başardım mı? (Eğer cevap evet ise bizim dünyamızın büyülü olmadığını nasıl biliyoruz?)

Sanmıyorum. Genel olarak, bazı doğal olguların gerçek dünyadakiler ile birebir aynı olduğu ve bu olguları gerçek dünyadakilerden farklı kılan tek şeyin büyü olduğu alternatif bir dünya tanımlayamayacağımı sanıyorum. Eğer öyle olsaydı “büyü” fazlasıyla boş bir kavram gibi görünürdü.

Bu durumda bir olgunun “büyü” olarak adlandırılması, o olgunun büyü olması için yeterli bir koşul değil, yalnızca gerekli bir koşul olur. Yine de bu durum, iki mümkün olgunun her açıdan birebir aynı olduğu ancak birinin “büyü” sayılıp diğerinin sayılmadığı ilginç örnek çiftlerine yol açabilir. Örneğin bir dizi hikâye hayal edelim. Bu hikâyeler, Star Wars hikâyeleri ile birebir aynı olsun ancak aralarındaki tek fark bizim hayali hikâyelerimizde “Güç” olgusunun ismi “Büyü” olsun. Gücün karanlık tarafı, “Büyünün karanlık tarafı” olarak adlandırılsın. Her ne kadar bu iki hikâye esasen aynı olsa da (5) numaralı açıklamaya göre orijinal Star Wars hikayesi büyü içeren mümkün bir dünya betimlemezken diğer hikâye betimler. Bu durum tuhaf görünüyor.

6. “Büyü, kurgusal bir doğal türdür.”

Bu bir tanım değil ancak yine de işin aslını açıklayabilir. Büyü içeren bir hikâye anlattığınızda belli başlı etkilere sebep olan spesifik bir olgu varmış ve (genel olarak hikâyelerde asla detaylandırılmamasına rağmen) bu olgunun altında yatan bir öz varmış gibi davranırsınız. Eğer bu hikâye gerçek olsaydı büyünün bir tanımı da olurdu çünkü onun altında yatan bu özü keşfedebilirdik. Ancak böyle bir tanım yoktur çünkü özün ne olduğunu belirlemek konusunda yazarın niyeti yeterli değildir.

Söz gelimi, Thanos’un evrenin yarısını öldürebilme yeteneğinin büyü olmadığı fakat Doktor Strange’in güçlerinin koşullu olarak büyü olduğu bir hikâye anlatabilirsiniz – Doktor Strange’in güçlerini açıklayan bir öz vardır ve bu öz her ne ise, Thanos’un yeteneğini açıklamaz.

Bu durumda büyü içeren hikayeler, kendi içinde tutarlı ancak metafiziksel olarak imkânsız hikayeler olabilirler (tıpkı Kripke’nin tek boynuzlu atların var olmasının imkânsız olduğunu iddia etmesi gibi). Kabaca söylemek gerekirse, herhangi bir mümkün dünyadaki herhangi bir olgu büyü değildir çünkü bir olgunun büyü olabilmesi için, “büyü” sözcüğüne karşılık gelen o temel özelliğe sahip olması gerekir ancak kurgusal eserlerimiz bu özelliğin ne olduğunu detaylandırmadıkları için böyle bir özellik yoktur.

Bir analoji ile örneklendirmek gerekirse: Kurgusal bir element bulunduran bir hikâye düşünün ve bu elementin ismi Unobtainium[2] olsun. Bu elementin atom numarası nedir? Hikâyede belirtilmediği için bu elementin bir atom numarası yoktur. Örneğin 120 numaralı elementin kararlı olduğu bir mümkün dünya hayal edersek, bu dünya 120 numaralı elementin Unobtainium olduğu bir dünya değildir. (Eğer hikâyede “120 numaralı element Unobtainium’dur” denilseydi o zaman durum farklı olurdu. Ancak bunun denmediğini farz edelim. Tabii ki, başka biri çıkıp bu durumun belirtildiği yeni bir hikâye anlatabilir ancak biz orijinal hikayedeki Unobtainium’un ne olduğu sorusunu soruyoruz, söz gelimi Avatar filmindeki Unobtainium gibi.)

Unobtainium’un 26 numaralı element olduğu bir hikâye de hayal edemezsiniz çünkü 26 numaralı element halihazırda zorunlu olarak demirdir. Genel olarak, bir elementin Unobtainium sayılacak şekilde tanımlanmasının bir yolu yoktur. Bu da Unobtainium’un metafiziksel açıdan imkânsız bir element olduğu anlamına gelir.

Bu, büyünün metafiziksel olarak imkansız bir olgu olması gibi bir şeydir.


  • [1] Karşı argüman için bkz. Alcubierre Büküm Sürüşü: https://en.wikipedia.org/wiki/Alcubierre_drive
  • [2] Unobtainium, belirli bir amaç için ideal olan ancak elde edilmesi pratikte zor veya imkânsız bir malzeme için kullanılan bir terimdir. (ç.n.)

Michael Huemer – “What Is Magic?“, (Erişim Tarihi: 06.01.2025)

Çevirmen: Dervişan Mehmet Savaş

Çeviri Editörü: Alparslan Bayrak


Hacettepe Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık bölümü lisans öğrencisi. Din felsefesi, siyaset felsefesi, dil felsefesi ve çeviribilim başlıca ilgi alanları. Bunlar haricinde bilgisayar oyunları ve metal müzik ile günlerini geçirir.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Yapay Zekâ: Etik, Toplum ve Çevre – Thomas Metcalf

Sonraki Gönderi

Antinatalistler Niçin Üremeye Karşıdır? – Ryan Alexander

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü