Doğru İnanç Ne Zaman Bilgi Olur? – Richard Foley

/
2129 Okunma
Okunma süresi: 11 Dakika

I

    Temel Fikir    
    Bir Gözlem  

Bölüm I

Birisi bozuk bir saate bakar ve saatin yediyi çeyrek geçtiğine inanır. Gerçekten de saat, yediyi çeyrek geçiyordur. İnancı doğru olduğu halde bu kişi bilgi sahibi değildir. Bu klasik örnekten klasik bir felsefi soru doğar: Doğru inancı, bilgi için makul bir aday haline getirmek için gereken şey nedir?

Cevap, biri doğru bir inanca sahip olduğu, ancak bilgi sahibi olmadığı zaman, sahip olmadığı önemli bir malumatın (information) olduğu gözleminde yatmaktadır. Bu, görünüşte mütevazı bir nokta olsa da bilgi teorisine yeni bir yön verme kapasitesine sahip bir gözlemdir.

Söz konusu gözlemin felsefi açıdan yararlı olması için, bilgiden bağımsız olarak malumatın ne olduğunun anlaşılması gerekir. Bilgiyle ilgili günlük kavramlar ve malumatla ilgili olağan kavramlar iç içe geçmiş durumdadır, ancak her felsefi açıklama bir yerden başlamalı ve eğer bu bir zorluğa neden olursa tekrar gözden geçirilebilecek varsayımlara sahip olarak kendine yardım etmelidir. Malumata sahip olmanın doğru inançlara sahip olmakla ilgili bir mesele olduğunu farz ederek başlıyorum. (1)

Malumatla doğru inancı birbiri yerine kullanırsak, temel fikir kişinin doğru bir inanca sahip olduğu fakat bilgiye sahip olmadığı zaman, durumla ilgili önemli bir nokta hakkında doğru inançtan yoksun olduğu, yani durumla ilgili olarak kavrayamadığı ya da anlayamadığı bir şeyin olduğudur. Bilgi, yeterlilik testini olumsuz/negatif bir test olarak alırsak, yeterli malumata sahip olma meselesidir. Kişi, önemli doğru inançlardan yoksun kalmamalıdır. Eğer biri böyle olduğuna inanıyorsa, inancı doğruysa ve bilgisinde önemli bir boşluk yoksa, kırmızı bir topun koridordaki paspasta olduğunu bilir.

Bununla birlikte, malumat çeşitli biçimlere sahip olabilir. Koridordaki paspasın üzerindeki kırmızı top belli bir çevreye sahiptir. Kesin bir ağırlığa sahiptir. Kauçuktan yapılmıştır. Kauçuk, kırmızının bir tonundadır. Paspas da aynı şekilde kendine has özelliklere sahiptir. Koridorda da öyledir. Tavanı belli bir yüksekliktedir. Duvarları siyah ceviz panellerle kaplanmıştır. Dışarıya çıkan kızıl kahverengi bir kapısı vardır. Durumla ilgili tarihsel doğrular da bulunur. Duvarlarına siyah ceviz panelleri ile geçen sene yerleştirilmiştir. Top iki ay önce Brooklyn’deki Target mağazasında satın alınmıştır. Bu tarihsel doğrular, diğerleri ile bağlantılıdır. Topu oluşturan kauçuk, Kerala’da, Hindistan, bir çay tarlasında yetiştirilen bir ağaçtan gelmiştir. Olumsuz malumatöar da vardır. Örneğin, top çelikten yapılmış değildir ve standart bir basketbol topundan daha büyük değildir. Koridorda bir bisiklet yoktur. Bir kamyon veya meşe ağacı da yoktur. Koridorun zemini muşambadan yapılmamıştır.

Koridorda paspasın üzerinde kırmızı bir top olmasıyla ilgili doğrulukların sonu yoktur. Bir durum her türden pek çok doğruluk barındırır. Bu sıra dışı değildir. Her durum bereketlidir, doğrularla doludur.

Sahip olduğumuz malumatsa buna kıyasla oldukça azdır. Hiç kimse, ne kadar iyi bilgilendirilmiş olursa olsun, bir durum ile ilgili tüm doğrulara sahip değildir. Eğer bu tür doğruların sayısı sonsuz değilse de en azından durumla ilgili doğruluklar akıl almaz bir sayıdadır. Durumlara dair kavrayışımız kaçınılmaz olarak kısmidir. Bununla birlikte, kısmi kavrayışların hepsi eşit değildir. Bazen eksik olan malumat önemlidir, ancak bazen de değildir. Eğer eksik malumat durumla ilgili önemli bir gerçek hakkında değilse bilgi sahibi oluruz.

Doğru bir inancın bilgi olarak sayılıp sayılmayacağı, kişinin sahip olduğu veya olmadığı malumatın önemine bağlıdır. Bu, bilgi sorularının insani kaygılar ve değerler hakkındaki sorulardan ayrılamayacağı anlamına gelir. Ayrıca, bilmenin ayrıcalıklı bir yolu olmadığı anlamına da gelir. Bilgi, melezdir. Uygun bir soy ağacına ihtiyaç duymaz. Önemli olan, önemli malumatın eksik olmamasıdır.

Ancak, burada söylenmesi gerekenlerin ötesine geçiyorum. Bilgi hakkında düşünmenin bu şeklini ele almanın ve bilgi teorisini nasıl yeni bir doğrultuıya soktuğunu görmenin en iyi yolu, bu görüşü yaygın olarak kabul edilen görüşlerle karşılaştırmaktır.

Bölüm II

Bilginin Gettier Sonrası Anlamları

Joan ofisini terk etmeden önce her zaman dizüstü bilgisayarını masasının köşesine yerleştirir. Ona fark ettirmeden, dizüstü bilgisayarı çalınır ve şu anda bilgisayarı, hırsızın dairesinde bir masanın köşesinde duruyordur. Joan, dizüstü bilgisayarının bir masanın köşesinde olduğuna inanıyor ve bilgisayarı gerçekten de bir masanın köşesinde, ama Joan bunu bilmiyor.

Salı akşamı Mary, saat 11’de uyumaya gider. Alışkanlığı olduğu üzere, her günkü sekiz saat yerine otuz iki saat uyumasına neden olacak bir uyku ilacı verildiğinin farkında değildir. Perşembe sabahı koyu perdeli ve saatsiz yatak odasında uyandığında, saatin 7 civarı olduğuna inanıyordur, çünkü bu, düzenli olarak uyandığı saattir. Saat sabahın 7’siydir, ama yine de Mary bu durum için böyle olduğunu bilmiyordur.

Jim bir milyon biletlik piyangoda bir bilet almıştır. Kazanan bilet seçilir, ancak henüz açıklanmamıştır. Jim, biletinin kazanan olmadığına inanıyordur ve bu gerçekten de doğrudur, ancak Jim bunun doğru olduğunu bilmiyordur.

Bunlar gibi sonsuz sayıda çoğaltılabilen örnekler, bilgiyi edinmek için doğru inanca eklenmesi gereken şeyi tanımlamaya çalışan bilgi teorisinin gündemini oluşturur. Bir gelenek, ihtiyaç duyulan şeyin sahip olunan inancın savunulmasında kullanılabilecek bir argüman olduğunu, bilgi terimini kullanmamızı haklı çıkaracak bir gerekçe olduğunu söyler. Ancak, 1963’de etkili bir makalesinde Edmund Gettier gerekçelendirmenin bilgi için tek başına yeterli olmadığını göstermek için bir çift örnek kullandı ve sonuç olarak soru şuna dönüştü: Bilgiyi edinmek için gerekçelendirilmiş doğru inanca eklenmesi gereken şey nedir? (2)

Bu soruya verilen cevapların sonu yoktur. Birçokları, gerekçelendirmenin özel bir türünün ihtiyaç duyulan şey olduğunu ileri sürdü. Gerekçenin, herhangi bir yanlışlığı haklı göstermemesi veya herhangi bir doğrunun eklenmesiyle çürütülemez ya da feshedilemez olması anlamında kusursuz olması gerektiği öne sürüldü.

(3)

Rakip bir gelenek ise, gerekçe-temelli yaklaşımların yanlış olduğunu iddia eder. Bu gelenek, sıklıkla bildiklerimizi savunacak bir konumda olmadığımız için, bilgiyi anlamak için geleneksel olarak anlaşıldığı şekliyle gerekçelendirmeden daha az entelektüelist bir şeye, özellikle de inancı üreten ve sürdüren süreçler ile yetiler hakkında bir şeye ihtiyaç duyduğumuzu iddia etti.

Yine, önerilerin bir sonu yoktur. Popüler bir görüş, güvenilir şekilde üretilen doğru inancın bilgi olarak kabul edilmesi gerektiğidir. (4) İkinci bir popüler görüş, yakın karşıolgusal durumlarda, öznenin söz konusu mesele hakkındaki inançlarının konu hakkındaki doğruyu takip edeceğidir. (5) Üçüncüsü bir görüş ise, inancın doğru işleyen bilişsel fonksiyonların ürünü olması gerektiğidir. (6) Bu fikirlerin her birinin önemli varyasyonları da vardır. (7)

Bütün bu öneriler, bilgiyi elde etmek için doğru inanca eklenmesi gereken şeyin doğru inançla ilgili olan ama ondan farklı bir şey olduğunu varsayıyor -kusurlu olmayan gerekçelendirme, fesh edilemez gerekçelendirme, güvenilirlik, yakın karşıolgusal durumlarda doğruyu takip etme, uygun fonksiyon, ya da hepsi. Benim iddiam, bu önerilerin aksine, bir S kişisi P doğru inancına her ne zaman sahip olursa olsun P’yi bilmiyorsa, orada önemli bir malumat eksikliği olduğu yönündedir.

Bilgi sahibi olması için S’nin doğru inancı P’ye ne eklenmelidir? Daha fazla doğru inanç. Özellikle, P’nin çevresindeki şeylerle ilgili daha fazla sayıda doğru inanç. S’nin farkında olmadığı önemli doğrular olmamalı ya da daha kötüsü bu doğruların doğru olduklarını inkar ediyor olmamalıdır.

Bu görüşün bir yararı, onu test etmenin basit bir yolunun olmasıdır. Eğer S, P doğru inancına sahipse fakat P’yi bilmiyorsa, o zaman;

  • (i) Önemli bir doğru olan ve
  • (ii) S’nin inanmadığı bir Q önermesinin tespit edilmesi mümkün olmalıdır. 

Joan dizüstü bilgisayarının masanın köşesinde olduğunu, Mary saatin 7 olduğunu ve Jim, piyango biletinin kazanmadığını niçin bilmiyor inançları doğru olmasına rağmen? Onlar bilgi sahibi değiller çünkü söz konusu durumlarla ilgili önemli bir takım inançlardan yoksunlar.

Joan, diz üstü bilgisayarının çalındığını ve şu anda bir hırsızın masanın üstünde olduğunu bilmiyor; Mary uyuşturucu kaynaklı bir uykudan yeni uyandığını bilmiyor, Jim hangi biletin piyangoyu kazandığını bilmiyor.

Kısacası, geliştireceğim fikir budur, ancak ilk olarak bunun gibi örneklerin bilgi teorisindeki rolüne bakmak için bir an durup düşünmek istiyorum.

Bölüm III

Bilgi Hikayeleri

Çağdaş bilgi teorisi, hikâyelerle ilerler. Uygulama, küçük bir hikâye anlatmak, öznenin bir konu hakkında bilgi sahibi olup olmadığına dair bir sezgiyi ortaya çıkarmak için hikayeyi kullanmak ve ardından bilgi teorisi için bir sonuç çıkarmak şeklindedir.

Hikâyelerin bazıları, aşina olduğumuz durumların sadeleştirilmiş versiyonlarıdır. Diğerleri Mary ve uyuşturucunun neden olduğu uyku hakkındaki hikayem gibi olağandışı durumlarla ilgilidir. Bilgi kuramında kullanılan bazı hikayelerse olağandışının da ötesindedir. Kavanozdaki beyinler hakkındaki hikayeler gibi.

Sartre, bir zamanlar felsefe yazımındaki amacın çok sayıda yorum yapılmasını engellemek olduğunu, kurgu yazımındaki amacınsa tam tersi sadece tek bir yoruma açık olmaya direnen metinler oluşturmak olduğunu belirtmişti. Kurgu ya da felsefenin bu amaçlara sahip olması gerekip gerekmediği tartışmalıdır, fakat bu görüş, çağdaş epistemolojinin küçük kurguları açısından öğreticidir. Hikâyeler, bir husus veya başka bir konuda bilgi edinme umuduyla yaratılır, ancak hikâyeler eksiktir, amaçlanan noktaya zarar verebilecek açılımların yanı sıra farklı yorumlara da açıktır. Epistemolojide gördüğümüz nadir anlatılan hikâyeler özellikle bu duruma açıktır. Ayrıntılar ne kadar azsa, yorumlama ve başka bir biçimde anlatma için o kadar fazla alan vardır.

Bu tür hikâyeler yine de faydalı olabilir. Ancak dikkatli bir şekilde ele alınmaları gerekir. Bu konuya daha sonra döneceğim. Şu an için dikkat edilmesi gereken husus, çağdaş bilgi teorisinin malumat eksikliği var gibi görünen doğru inançları içeren hikayeler aracığıyla sürdürüldüğü; çizdiğim senaryolar da (Joan, Mary ve Jim’in) bu türden örneklerdir, hikayelerin, benim anlattıklarım da dahil olmak üzere, öznelerinin yoksun olduğu malumatı okuyucuya sunmak şeklindeki yaygın edebi aracı kullandığı ve son olarak, hikayelerin eksik malumatın önemli olduğunu söyleyecek şekilde anlatıldıklarıdır.

Literatürden meşhur bir örneği düşünün. George, çiftlik arazisini geziyor ve gördüğü canlı eski ahırlar tarafından büyüleniyor. Karşısında durduğu son ahıra bir göz atabilmek için arabasını yolun kenarında durduruyor. O bilmese de, yerel turizm kurulu bölgeyi son derece gerçekçi sahte eski ahırlarla doldurmuştur ve şimdiye kadar gördükleri gerçek ahırlar değil yalnızca sahte ahırlardır. Ancak tesadüfen, bölgede kalan az sayıdaki gerçek eski ahırdan birinin önünde durur. Arabasının penceresinden dışarı bakarken, eski bir ahıra baktığına ve onun öyle göründüğüne inanıyordur. Bu vaka, hikâyeyi dinleyenler olan bizleri, George’un doğru inancını, bilgi seviyesine çıkartmayı kabul etmek konusunda isteksizliğe sürükler.

Peki bu neden böyledir? İnancı için sahip olduğu gerekçesinin fesh edilebilir olmasından mı, yoksa bu inancı elde etmesine neden olan süreçlerin bu bölgede güvenilmez olması mı, yoksa inancının yakın karşı-olgusal durumlarda doğruyu takip etmemesi mi? Tüm bunlar iyi birer açıklama olabilir, ancak en iyi açıklama en bariz olanıdır. George, durum hakkında önemli doğru inançlardan yoksundur. Bölgede sayısız, oldukça gerçekçi sahte ahırların bulunduğunun ve şu ana kadar yaptığı gezide gerçek ahırlar yerine bu sahte ahırları gördüğünün farkında değildir.

Gettier sonrası literatür, doğru inancı olan ancak bilgi eksikliği yaşayan bireylerle ilgili küçük hikayelerle doludur. Bütün bu hikâyeler aynı şekilde anlaşılabilir. Her biri, hikâyenin karakterinin doğru inançlardan yoksun olduğu durumun bir yönüne dikkat çekmek ve bu yönün bir şekilde önemli olduğunu öne sürmek için yapılan bir girişimdir. Biz dinleyiciler açısından, eksik malumatın önemli olduğuna ikna olduğumuz ölçüde, sezgimiz, karakterin doğru bir inanca sahip olduğu fakat bunu bilmediğidir.  

Şimdi bir adım daha geriye gitmem ve bu gibi sezgilerin bilgi teorisinde oynadığı role bakmam gerekiyor.


Not: Bu içerik ünlü epistemolog Richard Foley’in “When Is True Belief Knowledge?”adlı kitabından alınan izinler doğrultusunda çevrilmiştir.

Çevirmen: Gülsüm Esen
Çeviri Editörü: Berat Mutluhan Seferoğlu

Kaynakça:

1. Edmund Gettier, “Is Justified True Belief Knowledge?” Analysis 25 (1963): 121–23.

2. Roderick Chisholm, Theory of Knowledge, 2nd ed. (Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall,

1977), 102–18; Ernest Sosa, “Epistemic Presupposition,” in Justification and Knowledge, ed. George S. Pappas (Dordrecht: Reidel, 1979), 79–92; and Ernest Sosa, “How Do You Know?” in Knowledge in Perspective, ed. Ernest Sosa (Cambridge: Cambridge University Press, 1991), 19–34.

3. Robert Audi, The Structure of Justification (Cambridge: Cambridge University Press, 1993); Peter Klein, Certainty: A Refutation of Scepticism (Minneapolis: University of Minnesota Press, 1981); Keith Lehrer, Knowledge (Oxford: Oxford University Press, 1974); John Pollock, Contemporary Theories of Knowledge (Totowa, NJ: Rowman and Littlefield, 1986); and Marshall Swain, Reasons and Knowledge (Ithaca, NY: Cornell University Press, 1981).

4. Alvin Goldman, Epistemology and Cognition (Cambridge, MA: Harvard University Press, 1986).

5. Robert Nozick, Philosophical Explanations (Cambridge, MA: Harvard University Press, 1981). 6. Alvin Plantinga, Warrant: The Current Debate (Oxford: Oxford University Press, 1993).

7. For example, see D. M. Armstrong, Belief, Truth, and Knowledge (Cambridge: Cambridge University Press, 1973); Fred Dretske, Knowledge and the Flow of Information (Cambridge, MA: MIT Press,1981); David Lewis, “Elusive Knowledge,” Australasian Journal of Philosophy 74 (1996): 549–67;and Ernest Sosa, Knowledge in Perspective,esp. chaps. 13–16.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Sosyalizm Modern Dinin Manzarasının Şekillenmesine Nasıl Katkı Sağlamıştır? – Julian Strube

Sonraki Gönderi

Yeni Ateistler – James E. Taylor (Internet Encyclopedia of Philosophy)

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü