Giriş
İnce ayar argümanı, yani temel fizikteki parametrelerin değerleri çok küçük bir miktarda bile değiştirilirse, evrenin yaşanmaz olacağı olgusudur. Craig’in dediği gibi:
“Eğer yerçekimi sabiti bu sonsuz küçük artışlardan sadece biriyle uyumsuz olsaydı, ya evren kendi üzerine çökebilirdi ve sonuç olarak yıldızlar, gezegenler ve yaşam ya da o kadar hızlı genişler ve incelirdi ki yine aynı sonuca ulaşırdık; yıldızlar, gezegenler ve yaşam oluşmazdı
İhtimaller çok uzak olduğundan dolayı bu sadece bir şans ürünü olamaz. Modelsel olarak rastlantısal göründüğü için bu bir gereklilik meselesi de olamaz. Dolayısıyla tasarımın bir neticesi olmalı; tasarım, evrenin tasarımcısı tarafından kasıtlı bir sürecin ürünü olmalıdır.
Burada, argümanın belirli bir bölümünde değinilen bir noktadan ve sonucu reddeden bir tavizden bahsetmek istiyorum.
1. Zihinler ve Beyinler
Bazı temel fiziksel parametrelerin değerlerinin değiştirilmesinin sonucunun, vücutlarımız gibi karmaşık fiziksel objeler için yaşanması mümkün olmayan bir evrene yol açacağı oldukça kesin görünüyor. Bu tuhaf koşullarda kökten farklı beden türlerine sahip yaşamların var olup olamayacağı sorusunu bir kenara bırakalım. Bunun cevabının da hayır olduğunu varsayalım. Sadece, bu yaşamların meydana gelebilecekleri tek durumların bizimkine çok benzer durumlarda olduğu argümanını kabul edelim.
Bu tavizleri vermiş olduğumuzda bile belli karmaşıklığa sahip fiziksel objelerin, yer çekimi değerlerini çok küçük miktarda değiştirsek dahi Craig’in yukarıda ana hatlarını çizdiği sebeplerden ötürü, var olamayacağını saptadığımızı düşünüyorum.
Ancak bu aşamada, devam eden satırlarda bir yanıt olabilir. Beyin gibi fiziksel objelerin bu koşullarda var olamayacağını göstermenin, zihinlerin var olamayacağını göstermediğini düşünebilirsiniz. Sonuçta, zihnin ve bedenin ayrı olduğuna inanabilirsiniz. Örneğin, zihin-beden düalisti ya da idealisti olabilirsiniz. Ruhun, bedenin ölümünden sonra yeni bir bedende yeniden doğarak ya da cennet gibi maddi olmayan bir alemde var olarak mevcudiyetine devam ettiğine inanabilirsiniz. Kişi bu görüşlerden herhangi birine sahip olsaydı, o zaman sadece yerçekimi farklı diye beynin var olamayacağını göstermek, zihinlerin de aynı koşullar altında var olamayacağını göstermezdi. Sonuçta, zihin-beden düalistlerinin, idealistlerin ya da öbür dünyaya inananların iddia edeceği gibi zihinler bedenler olmadan var olabilirler.
Bu aşamada ince ayar argümanı, aşağıdaki gibi görünen çıkarımsal bir adıma sahip olacaktır:
- Yerçekimi farklı olsaydı karmaşık fiziksel objeler (örn. beyin) var olamazdı.
- Bu nedenle, yerçekimi farklı olsaydı zihinler var olamazdı.
Düalist (veya idealist, vb.), yalnızca sonucun illa da öncülden kaynaklanmadığına işaret ediyor. Eğer zihinler, bedenler olmadan var olabilirse, 2 yanlış olsa bile 1 doğru olabilir. Dolayısıyla çıkarım geçersizdir.
C koşulunda karmaşık fiziksel objelerin var olamayacağı iddiasından zihinlerin C koşulunda var olamayacağı iddiasına kadar olan boşluğu doldurmak için gerekli olan, zihinlerin bedenler olmadan var olamayacağı şeklindeki bir başka önermedir. O zaman da argüman şu hale gelir:
- Yerçekimi farklı olsaydı karmaşık fiziksel objeler (örn. beyin) var olamazdı.
- Zihinler, karmaşık fiziksel objeler (örn. beyin) olmadan var olamazdı.
- Bu nedenle, yerçekimi farklı olsaydı zihinler var olamazdı.
Apolojetlerin ince ayar hakkında söylediği her şeyi kabul etsek bile yeni ikinci öncül olmadan, ince ayarın tüm belirlediği, bir şeyler farklı olsaydı beyinlerin var olamayacağıydı. Eğer zihinler bedenler olmadan var olabilirse, o zaman zihinler, fiziğin temel parametrelerinin değerlerinden bağımsız olarak da var olabilir. Bu da zihinlerin varlığının evrenin ince ayarından bağımsız olduğu anlamına gelir. Bu nedenle, ince ayar argümanının başarılı sayılması için, zihinlerin beyin gibi karmaşık fiziksel objelere bağlı olduğunu kabul etmemiz gerekli gibi görünüyor.
2. Zihinlerin Önemi
Beyinlerin aksine zihinlerin, Tanrı’nın tasarımı ardındaki genel planı için asıl önemli şey olduğunu düşünebiliriz. Geleneksel teizmin çoğu biçimi, insanların ya yaptıklarıyla (eylemlerinin ahlaklı mı ahlaksız mı olduğuyla) ya da İsa’yı kişisel kurtarıcıları olarak kabul etmeleri (İsa’ya olan inançları) temelinde Tanrı tarafından yargılandıklarını savunur. Ama ahlaklı veya ahlaksız olabilen niyeti oluşturma kapasitesine sahip olan zihinlerdir. İsa’nın, insan ırkının kurtarıcısı olduğu inancını oluşturabilen zihinlerdir. Görünüşe göre, gerek eylem gerekse inanç hesabında, bunun için gereken tek şey zihinlerin var olmasıdır. Ve eğer durum buysa, o zaman evrenin fiziksel sabitleri bu daha büyük tasarımla alakasızdır. Fiziksel evrenin varlığı hiç de gerekli görünmüyor bile. Örneğin Berkeley’in idealizminde sadece zihinler vardır ve fiziksel bedenler yoktur. Yine de, bu ortamda insanın davranışının ilahi olarak yargılanmasının hala mantıklı olduğunu düşünüyordu. Her ne kadar fiziksel bir evrenin (fiziksel beyinler dahil) olmadığını düşünse de, Berkeley için Tanrıya ve İsa’ya iman hâlâ anlamlıdır.
Bu yüzden, ince ayarın bu durumla herhangi bir alakaya sahip olabilmesi için apolojetlerin, zihinlerin bedenler olmadan var olamayacağı konusunda ısrar etmeleri gerekiyor gibi görünüyor. O halde, fiziki şartlar biraz farklı olsaydı bedenlerin (özellikle beyinlerin) var olamayacağı gerçeği, aynı zamanda zihinlerin de bu koşullarda var olamayacağı anlamına gelirdi. Bu da, ahlaki değerlendirmelerin ve kişinin sahip olduğu inanç düzeyinin değerlendirilmesi ile birlikte tüm ilahi planın gerçekleştirilmesi imkansız olurdu.
Öyleyse apolojetler şöyle bir şey söylemek istiyor: Bakın, Tanrı ahlaki seçimler yapan ve İsa’ya iman eden (vb.) özgür kullara (teknik olarak aracı doğru olsa da Tanrı’nın aracıları ya melek ya da peygamber olacağı için ve yazıda da insanları kastettiği için kul dedim) sahip olmak istiyor ve eğer yerçekimi sabiti biraz farklı olsaydı bu imkansız olurdu. Bu nedenle, ince ayar argümanından tasarım sonucunu çıkarmak mantıklıdır.
3. Çıkarımlar
Şimdi, bana öyle geliyor ki burada zaten bir gerilim var. İnce Ayar Argümanı savunucusu, zihinlerin var olması için beyinlerin gerekli olduğu konusunda ısrar etmek zorunda gibi görünüyor. Aksi takdirde argümanlarının, tasarlanan planla hiçbir ilgisi yok gibi görünüyor. Yine de, bu ısrarı sürdürürlerse, o zaman tutarlı bir şekilde maddi olmayan bir ahiret hayatı olduğunu da iddia edemezler. Aynı anda hem zihinler için beyinlerin gerekli olduğunu hem de zihinlerin, beyinler öldükten sonra bile var olacağını söyleyemezsin. Eğer zihin beyin gerektiriyorsa, biri olmadan diğerine sahip olamazsınız.
Ancak sorun bundan daha derin. Belki apolojetler bunu bir şekilde görmezden gelir. Belki öbür dünyada bir tür fiziksel bedenimiz vardır (bir ihtimal mükemmel bedenlerimiz). Ama aynı şeyi Tanrı’nın zihni için söylemek istemiyorlarsa, zor bir durumda görünüyorlar. Bu video klipte Craig, Tanrı’nın maddi olmayan ama maksadı olan bir varlık olduğuna dair inancını doğruluyor. Bunu yaparken, Tanrı hakkında çok standart bir iddiada bulunuyor. Tanrı bir anlamda bir zihindir, ancak bir bedene sahip değildir (maddi değildir).
Ancak bu da tam olarak, tartışmanın ilerlemesi için gerekli olan 2. öncülümüzün reddettiği türden bir şeydir. Nasıl ki beden olmadan var olan zihinleri reddedip sonra da maddi olmayan bir öteki dünyanın var olduğunu iddia edemezseniz, beden olmadan var olan zihinleri de reddederek evrenin maddi olmayan bir zihin tarafından tasarlandığını iddia edemezsiniz. Zihin bedene ihtiyaç duyuyorsa, o zaman, Tanrı’nınki dahil, bedensiz zihin yoktur.
Bu nedenle, ince ayar argümanı savunucusu bir ikilem içindedir. Ya zihinler, bedenler olmadan da var olabilir, ki bu durumda evrenin fiziksel ince ayarı, Tanrı’nın ilgilendiği etkenlerin varlığıyla alakasızdır ya da zihinler, bedenler olmadan var olamazlar, bu durumda Tanrı da (bedensiz bir zihin) var olamaz. Ya ince ayar alakasızdır ya da Tanrı yoktur.
Alec Malpass- “Fine tuning and consciousness”, (Erişim Tarihi: 31.08.2020), Erişim Adresi: Fine tuning and consciousness
Çevirmen: Anonim
Çeviri Editörü: Çağan Fırtına