İşçiler Kapitalizmin “Mezar Kazıcıları” mıdır? – Matt Vidal

Yaygın kanıya göre tarih Marx’ın işçi sınıfı teorisinin yanlış olduğunu kanıtlamıştır. Bu iddia, sözde mezar kazıcılar tezine dayanmaktadır.

//
928 Okunma
Okunma süresi: 8 Dakika

Önde gelen endüstriyel ilişkiler uzmanı Paul Edwards’a göre Marx’ın işçi sınıfı teorisinin merkezinde “işçi sınıfının özgül sınıf çıkarlarını -özellikle de kapitalizmi yıkmak- tanımlama ve mücadele etme yönünde içsel bir eğilimi olduğu” öngörüsü yer almaktadır. Edwards’a göre, “her doğru Marksizm” bu tezi desteklemelidir.

Benzer şekilde, çalışma ve istihdam üzerine yenilikçi araştırmalarında büyük ölçüde Marx’ın kavram ve kategorilerinden yararlanan sosyolog Paul Thompson, Marx’ın teorisinin Marksist olmadığında ısrar etmiştir çünkü bunun “proletaryanın üretim sistemindeki nesnel konumu nedeniyle sınıflı topluma meydan okumak ve onu dönüştürmek zorunda kalacağını” savunmamaktadır.

Etkili Marksist sosyolog Michael Burawoy ise “Marx, kapitalizme içkin olan ve işçilere görünüşlerin ardındaki hareketi açığa çıkaracak eğilimler olduğunu iddia ediyordu” der. Burawoy şu sonuca varır: “Tarih, Marx’ın öngörüsünün yetersiz olduğunu göstermiştir.”

Marx ve Engels’in Komünist Manifesto‘da şöyle yazdıkları doğrudur: “Bu nedenle burjuvazinin ürettiği şey, her şeyden önce kendi mezar kazıcılarıdır. Onun düşüşü ve proletaryanın zaferi aynı derecede kaçınılmazdır.” Ancak eserlerinin daha geniş bir okuması, bunun bilimsel bir öngörü değil, işçi sınıfını eyleme teşvik etmeyi amaçlayan retorik bir süsleme olduğunu göstermektedir.

Manifesto siyasi bir broşürdür -ilk baskısı sadece yirmi üç sayfa uzunluğundadır- ve amacı işçi sınıfını eğitmek ve ajite etmektir. Bu broşürün varlığı, devrimci sınıf bilincinin gelişmesinin kaçınılmaz olmadığını varsaymaktadır; eğer öyle olsaydı, böyle bir siyasi manifestoya ihtiyaç olmazdı!

Mezar kazıcı ifadesi, Manifesto‘nun antik Roma’dan başlayıp on dokuzuncu yüzyıla kadar uzanan bir tarih taslağını on sayfada sunan bir bölümde yer almaktadır! Kapitalizm ve yaklaşmakta olan “kaçınılmaz” kapitalist devrim tartışmasının tamamı sadece altı sayfada dile getirilmektedir.

Marx’ın Olgunluk Dönemi Yazılarında Mezar Kazıcı Tezinin Yokluğu

Mezar kazıcı tezi, Marx’ın olgun bilimsel yazılarında neredeyse hiç yer almaz. İki bin sayfadan fazla olan Kapital’in üç cildinde Marx bu tezi sadece I. Ciltte üç sayfalık bir bölümde tartışmış ve Manifesto‘da altı sayfa boyunca geliştirdiği taslağı tekrarlamıştır.

On Sekiz Brumaire ve Fransa’da Sınıf Mücadeleleri gibi gazetecilik yazılarında Marx, sınıfların parçalanmasına ve yapısal olarak temellenmiş sınıfların sınıf bilincine sahip toplumsal hareketlere dönüşmesi için gereken karmaşık siyasi ve ideolojik süreçlere derinlemesine eğilmiştir.

Olgun bilimsel yazıları, işçi sınıfının vasıf ve yetki hatları boyunca parçalanmasını, sınıf ilişkilerinin kapitalist kurumlar tarafından gizemli hale getirilmesini, ücrete olan maddi bağımlılığı ve yükselen yaşam standartlarını da içeren birleşik, sınıf bilincine sahip bir proletaryanın oluşumunun önündeki engelleri vurgulamıştır.

O Halde Marx’ın İşçi Sınıfı Teorisi Neydi?

Eğer mezar kazıcı tezi Marx’ın işçi sınıfı teorisinin merkezinde yer almıyorsa, o zaman işçi sınıfı teorisinin özü nedir?

Proletaryayı devrimci sınıf, kapitalizmin mezar kazıcısı olarak adlandırmak, Hal Draper’ın gözlemlediği gibi, “mevcut olayların bir açıklaması” değil, proletaryanın “tarihsel olarak devrim yapma potansiyeline sahip bir sınıf” olarak tanımlanmasıydı. Burjuva devrimi iktidarı azınlık bir sınıfın elinde yoğunlaştırırken, proleter devrim, iktidarı çoğunluğu temsil eden bir sınıfa devredecekti.

Marx, kapitalizmin küçük bir kapitalist sınıf ve nüfusun büyük çoğunluğunu kapsayan büyük bir işçi sınıfından oluşan bir sınıf yapısına dayandığını öne sürmüştür. Genellikle Marx’a atfedildiği gibi homojen, vasıfsız bir işçi sınıfıyla sonuçlanan evrensel bir vasıfsızlaştırma süreci görmek yerine, kapitalizmin vasıfsız işçiler, vasıflı işçiler ve tüm bunları koordine edecek bir yöneticiler hiyerarşisini içeren karmaşık bir iş bölümü gerektireceğini savunmuştur.

Grundrisse’de, işbölümü altında bile, “bir ücret skalasına karşılık gelen bir emek-güçleri hiyerarşisi” kalacağını yazmıştır. “… Hiyerarşinin derecelendirmelerinin yanı sıra, işçilerin vasıflı ve vasıfsız olarak basit bir şekilde ayrılması da söz konusudur.”

Kapital Cilt III’te Marx, ayrıntılı iş bölümünün nasıl karmaşık bir yönetim hiyerarşisi gerektireceğini teorileştirmiştir: “Bir kapitalistin komutası altındaki işçilerden oluşan bir sanayi ordusu, gerçek bir ordu gibi, sermaye adına emek süreci boyunca komuta eden subaylara (yöneticiler) ve astsubaylara (ustabaşılar, gözetmenler) ihtiyaç duyar.”

Şekil 1’de gösterildiği gibi sosyolog Erik Olin Wright, vasıf düzeyine (uzman, vasıflı, vasıfsız) ve yetkiye (yönetici, denetmen, yetkisi olmayan) dayalı olarak dokuz parçayı birbirinden ayıran bir sınıf yapısı modeli geliştirmiştir.

Şekil 1. Sınıf Yapısı

Kapitalist sınıf, on ya da daha fazla işçi çalıştıran serbest meslek sahiplerini kapsar. Tüm uzmanlar ve yöneticiler kategorisi, yüksek gelirli maaşlı işçiler olan salariat’ı (maaşlı kesim) oluşturur. Ücretli çalışanlar üzerindeki yetkinin paylaşılması, örgütsel politika yapımına dahil olma ve kapitalist sistemde derin bir finansal pay sahibi olma dahil olmak üzere kapitalist sınıfla olan yoğun bağları nedeniyle ücretli çalışanlar genişletilmiş kapitalist sınıfın bir parçasıdır.

Geri kalan sınıf parçaları saatlik ücretle çalışan işçilerden oluşmaktadır. Denetmenlerin (vasıflı ve vasıfsız) muhtemelen işçi (vasıflı ve vasıfsız) pozisyonlarından terfi ettikleri göz önüne alındığında, bu dört konum kümesi yakın bir işgücü piyasası ilişkisine sahiptir. Bu nedenle işçi sınıfını oluşturmaktadırlar.

Yukarıdaki tanıma göre, işçi sınıfının toplam işgücüne oranı İsveç’te yüzde 76, İngiltere’de yüzde 71, ABD’de yüzde 67, Kanada ve Norveç’te ise yüzde 66’dır. Japonya, nüfusunun yüzde 23’ü serbest meslek sahibi olan ve yüzde 53’ü işçi sınıfında yer alan aykırı bir ülkedir.

Marx’ın kapitalizmin, nüfusun çoğunluğunu oluşturan ve üretim araçlarında mülkiyet payı bulunmayan, genişleyen bir işçi sınıfı yaratacağı öngörüsü gerçekleşmiştir. Bununla birlikte, bu sınıf vasıf, yetki, kimlik ve siyasi yönelim çizgileri boyunca içsel olarak farklılaşmaya devam etmektedir. Bu, sınıf analizi ve sınıf siyaseti için merkezi bir konudur.

Sınıf Bilinci

Marx’ın sınıf üzerine yazıları bölük pörçüktür, ancak sürekli olarak işçi sınıfı bilincinin ancak aktif mücadele -yani aktif bir işçi hareketi ve parti örgütlenmesi- yoluyla yayılabileceğini savunmuştur.

Alman İdeolojisi‘nde Marx ve Engels şöyle hazar: “Hem bu komünist bilincin kitlesel ölçekte üretilmesi hem de davanın kendisinin başarıya ulaşması için, insanların kitlesel ölçekte değişmesi gereklidir; bu değişim ancak pratik bir hareketle, bir devrimle gerçekleşebilir.”

Felsefenin Sefaleti‘nde Marx, ortak çıkarların sınıf bilincinin gelişmesi için yeterli olmadığını savunmuştur:

Ekonomik koşullar, önce ülkedeki halk kitlelerini işçilere dönüştürdü. Sermayenin birleşimi bu kitle için ortak bir durum, ortak çıkarlar yaratmıştır. Dolayısıyla bu kitle halihazırda sermayeye karşı bir sınıftır, ancak henüz kendisi için değil. Sadece birkaç aşamasını not ettiğimiz mücadeledebu kitle birleşir ve kendisi için bir sınıf olarak kendini oluşturur.  

Son olarak, Kapital Cilt I’de Marx, kapitalist üretimin dışında yeniden üretilen egemen ideoloji ile ücrete olan maddi bağımlılığın bir araya gelmesinin işçi sınıfı bilincinin gerçekleşmesini nasıl engellediğini vurgulamıştır:

Kapitalist üretimin ilerlemesi, eğitim, gelenek ve alışkanlık yoluyla bu üretim tarzının gerekliliklerini apaçık doğal yasalar olarak gören bir işçi sınıfı geliştirir. … İşlerin olağan akışında, işçi “üretimin doğal yasalarına” bırakılabilir, yani üretim koşullarının kendisinden kaynaklanan ve onlar tarafından ebediyen garanti edilen sermayeye bağımlılığına güvenmek mümkündür.

Marx’ın meta fetişizmi teorisi, kapitalist kurumların piyasa ekonomisinin işleyişini ve kârın gerçek kaynağını (işçilerin emeğini) gizlediğini öne sürer.

Sonuç

Özetle, Marx tutarlı bir şekilde yalnızca aktif sınıf mücadelesinin (sendikal örgütlenme ve parti siyaseti) işçi bilincini değiştirebileceğini savunmuştur; bunun yokluğunda, işçi sınıfının büyük çoğunluğunun deneyimlediği ortak çalışma koşulları, devrimci işçi sınıfı bilincinin gelişmesini sağlamak için yetersiz kalacaktır.

Ayrıca, toplum kurumlarının kapitalizmi doğal ve kaçınılmaz olarak sunduğunu, işçilerin yaşamak için ücretlere bağımlı olduğunu ve kapitalizm altında işçi sınıfı için bile yaşam standartlarının arttığını (ancak verimlilik artışı ve sermaye birikiminden çok daha yavaş bir oranda) söyler.

Bu nedenle sorduğu sorular ve geliştirdiği analitik kategoriler kapitalizmi anlamak için en iyi kaynak olmaya devam eder.


Matt Vidal – “Are Workers the “Gravediggers” of Capitalism?”, (Erişim Tarihi: 30.04.2024)

Çeviri: Yener Çıracı


Not: Bu içerik birdunyaceviriblog ile işbirliğimizin bir parçasıdır. Sitelerini ziyaret etmek için tıklayınız.

Öncül Analitik Felsefe Dergisi, 19 Ocak 2018 tarihinde kuruldu. Sunum, söyleşi, makale, çeviri, canlı yayın gibi içerikler üreterek Analitik Felsefe’ye dair Türkçe veritabanını genişletmeye devam ediyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Felsefe Bir Zamanlar Yaşıyordu – Pranay Sanklecha

Sonraki Gönderi

Niçin En Çok Felsefe Öğrencileri Uyuşturucu Maddeler Kullanır? – Stuart Jeffries

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü