Peter Singer Niye Veganlığı Savunmuyor? – Gary L. Francione

/
5 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

Hayvan Özgürleşmesi adlı kitabın yazarı Peter Singer’dan pek çok yerde Hayvan Haklarının kurucusu sıfatıyla bahsediliyor. Pek çok yerde Hayvan Özgürleşmesi kitabı ve Peter Singer’ın görüşleri referans gösteriliyor. Kendisi ‘hayvan hakları’ kavramını reddettiği, ‘insancıl et’ satan marketlere teşekkür mektubu yazdığı ve veganlığı savunmadığı halde… 

Hayvan hakları, hayvanların mal ve kaynak muamelesi görmeme temel hakkına dayanır ve bunun asgari koşulu veganlıktır. Singer, veganlığı savunmamakla hayvanların en temel hakkını reddetmektedir. Öncüsü Jeremy Bentham gibi hayvanların hayatta kalmaktan değil, sadece acı çekmemekten çıkarları olduğunu savunmaktadır.

Aşağıda, bir hayvan refahı savunucusu olan Peter Singer’ın bir söyleşisini ve başka söyleşilerden parçaları, Diren Vegan üyesi Gizem Aslan’ın çevirisiyle yayınlıyoruz.

Profesör Peter Singer, yayınlandığı dönemde okuyucuların büyük oranda ilgisini çekmiş olan kitabınız Hayvan Fabrikaları’nın basımının üzerinden 20 yıl geçmiş.Kitabınızın yarattığı etki paralelinde, o zamandan bugüne hayvan çiftliklerinde önemli değişimlere imza atıldığını söylemek mümkün müdür? Kısaca bize bu konudan bahsedebilir misiniz? Eğer herhangi bir değişim olmadıysa, kitabınızın insanların bilinçlerinde radikal bir değişim yaratamamasının belli başlı nedenleri sizce nelerdir? 

Aslında büyük değişimlerin yaşandığını söylemekten memnuniyet duyarım. Özellikle Avrupa’da etkisinin büyük olduğunu söylemek mümkün; Amerika ve diğer ülkelerde de birtakım değişimler ortaya çıktı. Avrupa’da tüm kötü ve istismara yönelik yapılandırılmış fabrika çiftlikleri dönüştürülüyor. Buzağılar ve hamile domuzlar için biraz olsun kendilerine hareket alanının açılacağı, kısa da olsa içinde tur atabilecekleri odalar inşa edilmesini gerekli kılan yasalar yürürlüğe girdi. Tavuklar daha geniş bir alana sahip olacak, üstüne yumurtalarını bırakabilecekleri follukları olacak.  İşte bu yasalar, Avrupa üzerinde milyonlarca hayvan için yenilikler getirecek. Amerika ve Kanada’daki en büyük domuz üreticileri, çiftliklerdeki her domuz için var olan bölmelerin giderek kaldırılmasında karar kıldılar. Florida ve Arizona’da vatandaşlar bunların yasaklanması için oy verdiler. Ayrıca bilinçsel bir değişimin yaşandığını söylemek de mümkün; insanlar fabrika çiftliklerinde neler olduğunun daha fazla farkına varıp onun yerine organik hayvansal ürünleri tüketmeyi tercih ediyorlar.

Siz ve James Mason, kitabınızın giriş kısmında ve diğer bölümlerinde, Amerika’ya kıyasla Avrupa’da yiyecek seçimi konusunda daha büyük bilinçsel bir dönüşüm yaşandığını önemle vurgulamışsınız. Bu yükselen bilincin temel işaretlerinden tekrar bahsetmenizi istesem neler söyleyebilirsiniz?

Az önce de belirttiğim gibi, tüketiciler organik hayvansal ürünler satın almaya başladılar. Kümese kapatılmış tavukların yumurtalarına karşı, İngiltere’deki tüketicilerin ezici bir hareketi oldu. Bazı büyük marketler böyle yumurta satamaz hale geldi.

Örneğin, Wal Mart marketler zincirinde satılan düşük maliyetli ürünler, harcamaları kısma konusunda çok da etkili değil. Bu durumun altını çizmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Çevresel sorunlardan tutun da sosyal problemlere kadar geniş bir yelpazede, bir besin maddesinin önem arz eden “gölge” fiyatıyla ilgili örnek verebilmeniz mümkün mü?

Bir besin, süpermarketin kasasında ucuz olarak gösterilebilir; fakat aslında çok şeye mal olur. Çünkü başka türlü zararlara sebebiyet verir. Örneğin, bir fabrika çiftliği nehirleri kirletiyor olabilir ve bu sebeple insanlar nehirden balık tutamıyordur.  Orada eskiden balık tutan insanların yaşadığı kaybın, tüketicinin ödediği parayla ilgisi yoktur. Yapılan diğer harcamalar da, orada yaşayıp da ortama yayılan kötü kokudan muzdarip insanların ve tüm dünyanın kaybıdır aslında. Çünkü fabrika çiftliklerinden elde edilen ürünler dışarıya pek çok fosil yakıt salarak iklim değişikliğine sebep olur.

Kitabınızı okurken fark ediyoruz ki; verilecek en doğru ve etik karar vegan diyet uygulamak. Ve bunu yapmayı seçen insanların karşılaşacağı zorluklar birkaç yıl öncesine kıyasla azalmış durumda. Size göre, veganlara yönelik en yaygın tutum nedir?

Özellikle organik yetiştirilen bitkisel ürünleri tüketmeye dayanan vegan diyet, beslenme ile ilgili etik problemleri çözmede diğerine kıyasla daha etkili. Ama bu beslenme şeklinin herkese uygun olmadığı kanısındayım. Bunun yaygınlaşması da zaman alacaktır. Bu sebeple kişinin bu hususta yapması gereken tek şeyin, etik beslenme olduğu izlenimini vermekten yana değilim. Organik olarak yetiştirilen mera hayvanlarının ürünlerini azami ölçüde satın almıyor olsanız dahi, bu konuda atacağınız en büyük adım, fabrika çiftliklerinde üretilen besinleri tüketmemek olacaktır.

Yerli besin tüketmenin etik faydalarından ve bu durumun oluşturabileceği “aldatıcı” yönlerden biraz bahsedebilir misiniz?

Yerli besin tüketmek, tüketici ile çiftçi ilişkisini güçlendirerek aile çiftliklerini muhafaza eder. Ayrıca yiyeceklerin bir yerden bir yere taşınma gibi bir durumu olmayacağından karbon emilimini azaltır. Fakat doğal ortamlarında başka bir ısı kaynağına ihtiyaç duymadan yetiştirilen domatesler, bulundukları doğal sıcak ortamdan alınıp soğuk iklim bölgesine getirilerek ısıtılmış seralarda yetiştirildiklerinde, ithal edilmiş ürünlerden daha çok fosil yakıt salınımına neden olur. Koşullara göre değişkenlik gösterecek bir durumdur.

Adil ticaretin sağladığı önemli yararlar nelerdir?

Adil ticaret, gelişmekte olan ülkelerin küçük çaptaki üreticilerinin faaliyet göstermesine, ailesinin beslenme, giyim ve eğitim ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayacak ürünlere fiyat biçmesine ön ayak olur.  Ayrıca toplulukları güçlendirir; çünkü pek çok durumda elde edilen para, üreticilerin oluşturduğu topluluğa ya da kooperatife verilir.

Sizce, aynı zamanda bizi aşırı yemek yeme alışkanlığına sürüklemeyecek olan etik beslenmeyi hayatımıza geçirebilmemiz mümkün mü? Fanatik olmadan hayvanlara, çevreye ve işçilerin haklarına saygı gösterebilmenin bir yolu var mı? Peki varsa, nasıl gösterebiliriz?

Tabii ki mümkün. Fakat unutmamız gereken şey şu ki; dünya mükemmel bir yer değil ve biz burasını daha iyi bir hale getirmek istiyoruz. Bu yüzden bu uğurda yaptığımız herhangi bir değişimin yararı olacaktır. Ne kadar çok şey yaparsak da dünya o kadar çok iyi bir hale gelir. Bu dini bir öğreti değil, kişisel bir arınmadan da bahsetmiyorum. Bu sebeple etik olarak mükemmelliği dert edinmemizin hiçbir gereği yok. Hayvanlar, çevre ve işçiler üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirmek için elimizden gelenin en iyisini yapmamız gerek. O zaman, afiyet olsun!

Kaynak: http://www.abolitionistapproach.com/media/links/p532/recent-interview.pdf

2006 yılında The Vegan dergisine verdiği röportajda Singer şöyle diyor:

“Hayvanların acı çekmesini önlemek için – yoğun bir şekilde faaliyet gösteren hayvan üretiminin neden olduğu çevresel sonuçlardan bahsetmiyorum– hayvansal ürün tüketimine büyük oranda son vermemiz gerekiyor. Bu vegan bir dünya tahayyülü müdür? Bir çözümü bu olabilir; fakat sadece bununla sınırlı kalmaz.  Eğer hayvanların öldürülmelerindense acı çekmelerini azaltmak istiyorsak, insanların bitkisel ürünler tükettiği bir dünya hayal edebilirim; fakat aynı zamanda organik yumurtanın konforunu tercih eden, türleri için uygun ortamda yaşam süren hayvanların etlerini tüketen ve çiftliklerde “insani” yollarla öldürülen hayvanlarla beslenen insanların olduğu bir dünya da tasavvur edebilirim.”

2006 yılının Ocak ayında Satya adlı yeni refahçı dergisine verdiği röportajdan:

“Kendim için alışveriş yaparken, vegan ürünler satın alıyorum. Fakat yolculuk sırasında bazı yerlerde vegan yiyecek edinmek zor olduğundan vejetaryen besleniyorum. Organik değilse yumurta tüketmem, şayet organikse tüketirim. Sadece peynirden yapılmış bir yiyecek de sipariş etmem; fakat Hint yapımı sebze körisinin inek sütüyle pişirilip pişirilmediğini de pek umursamam.”


Kaynak: http://www.abolitionistapproach.com/oh-my-god-these-vegans/#.Uv_fTWJ_sbY


Not: bu içerik ilk kez abolisyonistveganhareket.org‘da yayınlanmıştır ve alınan izin doğrultusunda sitemize Taner Beyter tarafından uyarlanmıştır.

Öncül Analitik Felsefe Dergisi, 19 Ocak 2018 tarihinde kuruldu. Sunum, söyleşi, makale, çeviri, canlı yayın gibi içerikler üreterek Analitik Felsefe’ye dair Türkçe veritabanını genişletmeye devam ediyor.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Hiçlik Aleyhine Üç Başarısız Argüman – Mehmet Mirioğlu

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü