Tarih boyunca sabit olan bir şey varsa o da türümüzün evrenin en büyük gizemlerini yani yaşamı, ölümü ve ölüm sonrası hayatı — açıklamaya yönelik süregelmiş girişimleridir. Eski efsanelerden ve dinlerin doğuşundan bireysel amaç yolculuklarına ve sık sık kendini keşfetme arayışlarına kadar, insanlar düzenli olarak bu büyük meselelerle boğuşurlar. Bilim insanları ve özellikle filozoflar daima kendilerini karmaşık konseptlerdeki cevaplar ve anlam bulmakla görevlendirmişlerdir. M.Ö. 5. yüzyıldan etkili bir düşünür olan Sokrates de bunlarından biriydi.
Sokrates Etkili Bir Filozoftu
Antik Yunan’da yaşamış bir filozof olan Sokrates, kendine özgü öğretim yöntemi, genellikle kışkırtıcı soruları ve topluma karşı sürekli meydan okumaları nedeniyle çoğu zaman pek sevilmese de Atina genelinde iyi bilinen biriydi. Ünlü Sokratik yöntemini kullanarak birçok öğrenciye ders verdi ve Batı felsefesinin kurucularından biri olarak tanındı. Eserleri etik, siyaset ve metafizik dâhil olmak üzere alandaki birçok dalı etkilemiştir ve Sokratik yöntem hâlâ modern sınıflarda kullanılmaktadır.
Sokrates bugün oldukça popüler olmasına rağmen [zamanında] öğretileri yerel yönetiminin olumsuz şekilde dikkatini çekmişti ve geleneksel değerleri sorgulamasından ötürü gençleri yozlaştırdığı iddiasıyla idam edildi. Diğer etkili filozofların aksine Sokrates geride kendi yazılarını bırakmadı. Bunun yerine, öğrencileri (özellikle Platon) onun inançları hakkında yazdı; Sokrates’in yaşam, ölüm ve ölüm sonrası hayata dair felsefi yaklaşımını bu sayede biliyoruz.
Hayat Öğrenmek İçindir
”Sorgulanmamış bir hayat, yaşanmaya değmez." (Sokrates’in, duruşmasındaki savunusu; Platon’un “Sokrates’in Savunması”ndaki hâliyle)
Birçok filozof gibi Sokrates de mümkün olan en iyi hayatın nasıl yaşanacağıyla ilgileniyordu. Adalet ve erdem gibi konular üzerine tefekkür etti, öğrencileriyle birlikte cevaplar aradı ve iyi olmanın ne anlama geldiği fikriyle boğuştu. Yaşamını, hayatın anlamını tartışmaya adadı ve bir cevap buldu. Sokrates için her şeyin anlamı devamlı bir öğrenme hâliydi; o, bilgeliğin iyi bir yaşam sürmenin anahtarı olduğuna inanıyordu.
Sokrates, hayatı bilgelik edinme şansı olarak algıladı. İnsan her zaman her şeyi sorgulamalıdır — inançlarını, değerlerini, varsayımlarını ve eylemlerini. İnsan ancak eleştirel düşünme yoluyla erdem için gerekli olan bilgeliği elde edebilirdi. Daha da önemlisi, Sokrates bilgelik arayışının asla bitmediğine inanıyordu. Her şeyi bilmek mümkün değildir ve kişinin yaşamı boyunca bilgeliğe giden hakiki yolculuğu, bunun farkına varıldığı anda başlar.
Ölüm Sadece Bir Geçiştir
“Ruh bu dünyadan diğerine göç eder ve değişir” (Sokrates Platon’un “Sokrates’in Savunması”nda ölümü tartışırken).
Sokrates ölümü her yönden doğal olan ve korkulacak hiçbir yanı olmayan dönüşümsel bir süreç olarak gördü. Filozofların, özellikle de onun gibi hayatlarını bilgi arayışına adamış olanların ölümle yüzleşmek için en iyi konumda olduklarını, çünkü thanatofobinin [ölüm anksiyetesi, ç.n.] ölümün kendisinden değil bilinmeyenle ilgili endişelerden kaynaklandığını savundu. [Ona göre] filozoflar, ölümün, bir son yerine ruhun insan vücudunun sınırlarından kurtarılabileceği ve doğal durumuna geri dönebileceği bir değişim zamanı olduğunu bilecek kadar akıllıdır.
Platon’un “Phaidon”unda, Sokrates’in ruh hakkındaki fikirleri, Platon’un Formlar Teorisi’ne — maddi dünyanın, ondan daha üstün olan gayrimaddi bir dünyanın (kusurlu) bir yansıması olduğu fikrine — bağlıdır. Kişinin ruhu bedenindeyken bu onun gerçek potansiyelinin kırılmış bir yansımasıdır; ruh ancak ölüm geçişi yoluyla mükemmelliğe ulaşabilir.
Ölüm Sonrası Hayat Sonsuzdur
”Ayrılmaz niteliği yaşam olan ruh, yaşamın zıttını, ölümü asla kabul etmeyecektir." Sokrates, Platon'un “Phaidon”unda ruhun ölümsüzlüğünü tartışırken).
Ölüm, son değilse o zaman nedir? En azından Sokrates’e göre hakiki bir son yoktur. O, ruhun ölümsüz olduğunu öğretti — [ruh] yaşamdan önce vardı ve ölümden sonra da var olmaya devam edecek. Fiziksel bedenler düpedüz hapishanelerdir: Ruhları yaşam boyunca kullanarak esir tutarlar. Yine de tüm bedenler kaybolup gider ve ölüm, ruhu serbest bıraktığında ruh geldiği yere geri dönmekte özgürdür.
Sokrates, bu başlangıç noktasının — ve nihai öbür dünyanın — tam olarak neye benzeyebileceğini açıkça tartışmasa da, iyi bir hayat yaşayanları iyi şeylerin beklediğine inanıyordu. [Onun] konuyla ilgili tartışmaları günümüz cennet ve cehennem tasavvurlarından çok daha soyut olsa da Sokrates iyimserdi ve erdemli bir yaşam sürmüş insanların sürmemişlere göre muhtemelen ölüm sonrası hayatta daha kolay bir yolculuğu olacağını savunmuştu.
Natalie Noland – “How Did Socrates Perceive Life, Death, and the Afterlife?“, (Erişim Tarihi: 03.09.2024)
Çevirmen: Yusuf Ateş
Çeviri Editörü: Gökdeniz Tosun