Yeter Sebep İlkesi (veya YSİ) var olan her şeyin varlığı için bir açıklama olduğunu belirtir. Sean Carroll’ın da dediği gibi: “YSİ, üzerinde ‘Gerçekleşen her şeyin bir sebebi vardır.’ yazan bir tampon çıkartması gibidir.”
YSİ’nin doğruluğunu savunmak onu benimseyenler için kolay olmamıştır. Ampirik olarak savunmaya çalışmak masada bariz problemler bırakır. A priori olarak savunmak da kolay olmamıştır. İlk olarak, YSİ’yi reddederken herhangi bir çelişkiyle karşılaşıyormuşuz gibi görünmemektedir. İkinci olarak, sezgilere başvurmak da çok ikna edici değildir (eğer birisinin tercih edeceği yöntem bu ise).
Ne var ki, son zamanlarda YSİ için bir tür yeni argüman sunulduğunu duydum. İlk olarak Ed Feser’in Tanrı’nın varlığı hakkındaki yeni bir kitabında okudum ve sonrasında geçtiğimiz haftasonu bir podcastte duydum; dolayısıyla, gitgide ana akım haline geldiğinden bu argümanı irdeleme ihtiyacı hissettim. O halde bahsettiğimiz argüman nedir?
Argüman
Della Rocca’nın ortaya attığı bu argüman, YSİ’yi reddedenler için bir tür tutarsızlığın mevcut olduğunu iddia ediyor. Eğer birileri kaba gerçekleri1 (brute facts) kabul ederse güya çatlaklar oluşmaya başlıyor. O halde, nasıl keyfi olmayacak bir şekilde bir şeyin kaba gerçek olmadığı iddia edilebilir? Feser, “Della Rocca’nın argümanı, YSİ’yi kabul etmeden açıklanabilirlik argümanlarını kabul etmenin ikna edici bir yolunun olmadığını belirtir. İddia edilmeye çalışılan şey, her şeyin açıklanabilir olduğunu kabul etmediğimiz sürece herhangi bir şeyin açıklanabilir olduğunu düşünmek için iyi bir nedenimiz olmadığıdır.” diyor.
Benim Cevabım
Gerçekten mi? Bu tam olarak argümanının saçmalığa yol açtığını kabul etmektir. İlgisiz öncüllerden ilgisiz sonuç safsatasıdır (non-sequitur). Bazı şeylerin açıklamalarının olmaması hiçbir şeyin açıklamasının olmadığı anlamına gelmez. Feser’in mantığına göre tüm kedilerin siyah olduğunu kabul edene kadar hiçbir kedinin siyah olduğunu düşünmemiz için iyi bir nedenimiz yoktur. Başlangıçtan sonuna kadar saçmalıktır ve bu Feser’in daha çok dışarı çıkması gerektiğini ve kafasında daha az vakit harcaması gerektiğini de gösterir.
Buna ek olarak, YSİ yanlıştır demek zorunda değilizdir; sadece doğruluğundan şüphe duyabiliriz! YSİ’nin doğruluğunu göstermek için kanıt yükü YSİ’nin savunucusundadır. Bazı insanların YSİ’nin yanlış olduğunu iddia etmelerinde tutarsız olabileceklerini göstermek YSİ’nin doğru olduğunu göstermez (bu da bir diğer ilgisiz öncüllerden ilgisiz sonuç safsatası olurdu). Bazı insanların YSİ’ye karşı çıkışlarında tutarsız olduklarını onaylasak bile buradan YSİ’nin doğruluğuna ulaşamayız. Tekrar etmek gerekirse, X hakkında şüphe duymak X’in yanlış olduğuna inanmak ile aynı şey değildir.
Üçüncü olarak, Rocca ve Feser’in sınır çekme safsatası yaptıklarını düşünmeden edemiyorum. Eğer kaba gerçeklerin savunucusu düzgün bir sınır çizemezlerse şahmat olduklarını düşünüyorlar. Öncelikle, problem bir sınır çekme nedeninin açık olmamasıdır. Bir şeyin ne zaman kaba gerçek olduğunu bilmek “gördüğün zaman anlıyorsun” durumu olabilir. Bir sınıra sahip olma zorunluluğu belirgin değildir.
Dördüncü olarak, en azından bir bütün olarak evrene bakıldığında, YSİ’nin geçerli olup olmadığından şüphe duymak için bir sebep vardır. Günlük deneyimlerimizin gerçekliğin en derin seviyelerine uyduğunu düşünüyormuş gibi olmamız değildir mesele. Bu dogmatizm ve şüphecilik arasındaki farktır; dogmatikler “bir fikrim yok” demekte sıkıntı yaşarlarken şüpheciler yaşamaz. Bu duruma karşı olağan bir cevap, “Elbette bir şeyi kesin olarak bilmemiz gerekmez.” gibi bir şey söylemektir. Bu cevap iddiayı zayıflatma safsatasıdır (strawman); şüpheciler kesinlikten bahsetmez. “Bilmiyorum” dediklerinde demek istedikleri şey biri veya diğerini onaylayamayacaklarıdır. Evrendeki yıldızların sayısının tek sayı olup olmadığını bilmediğimi söylediğim zaman bunu kesinlikle bilmediğimi söylemiyorumdur. Söylediğim şey yıldızların sayısının tek olup olmadığı hakkında tamamen karanlıkta olduğumdur.
Beşinci olarak, Feser “Neden bu tarz filozoflar YSİ’nin doğru olmasını istemiyor ve dolayısıyla ön yargılarının kırılmasını istemiyorlar gibidir? Bunun sebebini ben tahmin edemiyorum, siz edebiliyor musunuz?” dediğinde aslında ateistlere bir kaçış yolu verir. En iyi halde, YSİ’yi kabul etmek birini bir zorunlu varlığa inanmaya iter. Feser’in dediğinin aksine, birini tartışmasız bir şekilde kadir-i mutlak ve mutlak iyi bir varlığa götürmez. Eğer götürürse, bu durum ateiste Feser’a cevap vermek için dolaylı bir yol sunar:
- 1. Eğer Tanrı yoksa YSİ yanlıştır. (Feser’in iddiası)
- 2. Tanrı yoktur. (Kötülük problemi, ilahi gizlilik problemi vs.)
- 3. Dolayısıyla YSİ yanlıştır.
Burada nonteist filozof Graham Oppy’nin hakkını vermek istiyorum. Bu aslında YSİ’nin teizme yol açtığını kabul ettiğimiz zaman YSİ’ye bir cevap verme yoludur. Ne var ki, YSİ’nin teizme götürdüğü kesin değildir ve ateistlerin teist olmak istemedikleri için YSİ’yi reddettikleri iddiası da belirgin bir şekilde açık değildir. İkinci olarak, bazı teistler de YSİ’yi kabul etmez. Bu Feser tarafından yapılan bir aldatmaca/ad hominemdir. Gerçekten, Feser kimi kandırmaya çalışıyor? Burada bir filozoftansa bir safsatacı gibi hareket ediyor. Birisi, argümanda neyin yanlış olduğunu tam olarak belirtemese bile rasyonel olarak argümanda bir sıkıntı olduğunu düşünebilir. Mesela ortalama insan için Anselm’in ontolojik argümanında bir sıkıntı vardır. Sırf argümanı çürütemediklerinden onu kabul mü etmeliler? Elbette hayır!
Bir Diğer Argüman
Feser’in Alexander Pruss’tan aldığı başka bir argüman daha var. Argüman, eğer YSİ yanlışsa – tüm bildiklerimiz doğrultusunda – duyularımızın da güvenilir olmayabileceğini belirtir. Evet, sanırım bu mantıksal olarak mümkündür, dolayısıyla belki de Feser başka bir şey de söylemek istiyordur. Belki de Feser, eğer YSİ’yi reddedersek duyularımızın güvenilir olamayacağı önermesini reddedemeyeceğimizi söylemeye çalışıyordur.
İlk olarak, duyularımız bazen güvenilemezdir ve bu (ironik bir biçimde) Tanrı’nın aleyhine bir kanıttır. İkinci olarak, duyularımızın güvenilirliğine inanmamızın esas sebebi başlangıçta işe koyulabilmektir; dolayısıyla duyularımıza güvenmemizin esas sebebi pragmatiktir. Üçüncü olarak, birisi duyu algısı hakkında şüpheci olmak istiyorsa onu engelleyen hiçbir şey yoktur. Ne de olsa duyularımız sıklıkla yanlış bir biçimde de işleyebiliyorlar!
Bence buradaki – ve ilk argümandaki – durum Feser’in metot ile inancı karıştırıyor olmasıdır. Bir açıklama varmış gibi davranıyor ve deneyler yürütüyoruz ancak bu her zaman bir açıklamayı zorunlu kılmıyor. Gerçekten açıklamalar varmış gibi hareket edebiliriz ancak bunu bilim vb. için yaparız. Kaldı ki günlük deneyimlerimizde karşılaştığımız şeyler için her zaman açıklamanın bulunduğuna inansak bile bu tam anlamıyla her şeyin bir açıklaması bulunduğuna inandığımız anlamına gelmez. Daha önce de belirttiğim gibi, neredeyse her şeyin bir açıklaması olduğuna inanmakta herhangi bir tutarsızlık görmüyorum. Ancak nasıl ayrım yapabiliriz? Bildiklerim itibariyle bu konuda bir fikrim yok. Fakat örnek vermek gerekirse, insanların çoğu bir psikopat değildir ancak bu psikopatları gördüğümüzde onları saptayamayacağımız veya tanıyamayacağımız anlamına gelmez. Belki de bir şeyin daha ileri açıklamasını soruşturmak bir anlam ifade etmediğinde kaba gerçekler işin içine giriyordur. Teistlerin çoğu bile bazı önermelerin kaba gerçekler olarak sonuçlandıklarını kabul ederler. O halde bazı olayların veya şeylerin de kaba gerçekler olabileceğini düşünmek neden absürttür? Ve tekrar belirteyim, “YSİ’nin doğru olup olmadığı hakkında şüpheliyim” demek, “YSİ yanlıştır.” demek ile aynı şey değildir.
Sonuç
Burada YSİ’yi gerekçelendirmek için bir başarısız girişim daha görüyoruz. Eğer YSİ’yi kabul etmek için gerçekten iyi temeller olsaydı yeni argümanlar üretmeye çalışan filozoflar olmazdı. Ne var ki, bu argümanlara – tümevarımsal bir bakış açısından – bakmadan önce bile muhtemelen sağlam olmayacaklarını biliyordum. Bunun nedeni ise YSİ için geçmişte verilen tüm gerekçelendirmelerin “kuyuya taş at ve seyret” durumundan başka bir şey olmamış olmasıdır.
Çevirmen Notları
1Kaba Gerçek: Herhangi bir açıklaması olmayan veya olamayan gerçekler
Jonathan David Garner– “Some New Arguments for the Principle of Sufficient Reason?“, (Erişim Tarihi: 30.06.2021)
Çevirmen: Can Kalender