Ahlaki Realizm – Thomas Metcalf

/
3582 Okunma
Okunma süresi: 8 Dakika

1. Giriş

  • ‘Mutluluk iyidir.’
  • ‘Masumları cezalandırmamalıyız.’
  • ‘Cömertlik iyi bir kişilik özelliğidir.’ (1)

Ahlaki realistler bunun gibi etik önermelerin objektif olarak doğru olduğunu düşünür: doğrulukları kimsenin spesifik düşüncelerine, inançlarına, tercihlerine ya da kişilik özelliklerine bağlı değildir. Yani, realistler ahlak felsefesinde doğru cevaplar olduğuna inanır.

Yalnızca objektif olmayan ahlaki gerçekler olduğunu savunan göreceliliği ve ortada bir ahlaki gerçek olmadığını (bazen ‘hata teorisi’ olarak da adlandırılan teori) (2) hatta belki de hiçbir türden ahlaki değerlendirmenin dahi olmadığını (bazen ‘anti-bilişselcilik’ olarak da adlandırılan teori) savunan nihilizmi reddederler. (3)

Bu yazıda, öncelikle ahlaki realizm lehinde birkaç neden sunacağım ve sonrasında bu pozisyonun birkaç ünlü eleştirisini cevaplayacağım.

2. Ahlaki Realizmin Lehinde

Ahlaki realizm tüm felsefe tarihi boyunca genelde doğru kabul edilmiştir. (4) Günümüzde, çoğu uzman doğruluğu konusunda hemfikirdir. (5) Şimdi realizm lehindeki üç tip argümana göz atalım:

A. Sağduyu ya da Sezgi

Birçoğumuza acı çekmek kötü bir şey olarak görünür; bu iddia, makul, sağduyuya yatkın ve apaçıktır. (6) Herkesin, en azından üstü kapalı olarak, şeylerin nasıl göründüklerini onların birer kanıtı olarak saydığı savunulabilir. (7) Benzer bir şekilde, çalmaktan hoşlanıyor olsanız ve birilerini çalmanın kötü olmadığına inandırmayı başarsanız bile hırsızlık kötü bir şeymiş gibi görünür. Dolayısıyla ahlaki gerçeklerin objektif olduklarına dair birçok sezgisel kanıt vardır: doğrulukları farklı insanların durumlarına ya da tercihlerine göre değişiklik göstermez.

B. Ahlaki Normativite ve Epistemik Normativite

Eğer ahlaki gerçeklerin bir şekilde şüpheli olduklarını düşünüyorsanız belki de kanıtlar hakkındaki gerçeklerin de şüpheli olduklarından benzer sebeplerden ötürü endişelenmeniz gerekir. Ahlaki açıdan ne yapmamız gerektiği hakkında iddialarda bulunan ahlaki önermelerle, bilgi ve kanıt açısından ne yapmamız gerektiği konusunda iddialarda bulunan epistemolojik önermeler arasında bir benzerlik vardır. (8) Her ikisi de normatif görünür: bize bir çeşit eylemin ya da inancın doğru olduğunu ya da diğerlerinden daha iyi olduklarını veya bazı şeyler için ortada iyi kanıtlar olduğunu söylerler. Sonuç olarak, genel anlamda normatifliği hedefleyen argümanlar, kendi kendilerini baltalarlar. Bu argümanlar, bazı teorilerin basitçe diğerlerinden objektif olarak daha rasyonel ya da meşru olduğunu veya diğer teorilerden daha sağlam kanıtlarla desteklendiklerini savunan fikirlere diğer teorilerle aynı şekilde ya da daha iyi bir şekilde uygulanabilir. (9) Ve bu nedenle eğer normativiteyi reddediyorsanız kendi pozisyonunuzun meşruluğunu da reddediyorsunuz demektir.

C. Zorunluluk

Tartışmalarımız büyük oranda gerçek anlamda normatif özellikler ve gerçeklerin varlığına adanmıştır diyebiliriz. Bu durumu, insan zihniyle açık bir şekilde doğrurdan bağlantı içermeyen, soyut objeler hakkında tartışmalar içeren matematiğin durumuyla karşılaştıralım. Matematikçiler ilerlemeye ve birçok spesifik projeye uygulanabilecek teoriler geliştirmeye devam eder. Belki matematikçiler var olmayan objeler hakkında (sayılar) konuşuyorlardır ve bir şekilde, tesadüfen, tüm bu konuşmalar bir sonuca ulaşır. Ya da belki de matematiğin bu kadar başarılı olmasının sebebi sayılar hakkında doğru önermelerde bulunulmasıdır. Benzer şekilde, söylemlerimizin çoğu ahlaki doğruların varlığını varsayıyor gibi görünüyor ve belki de bu gerçeğin en iyi açıklaması, varsayılan doğruların gerçekten var olmasıdır. (10)

3. Realizmi Savunmak

Ahlaki realizm birçok karşı argümana ilham vermiştir. Burada bunların üçünü inceleyeceğiz. (11) Bu inceleme boyunca, devamlı olarak Moorecu (12) realistlerin önerdiği genel cevabı göz önünde bulundurmalıyız: Örneğin ‘öldürmek istesen dahi bu dünyada yaşayan hiçbir canlıyı öldürmemelisin’ iddiasını reddetmemizde bizi meşru kılma amacıyla ahlaki gerçekçiliğe karşı yapılan her argümanın sahip olduğu tüm öncüller, ‘dünyadaki kimseyi istesen dahi öldürmemelisin.’ cümlesindekinden toplamda daha fazla kanıt içermelidir. Biri bu Moore-Bambrough-Huemer tarzı (13) argümanın her üç anti-realist argümana bir cevap niteliğinde olduğunu iddia edebilir ancak ben burada diğer itirazları da göstermek istiyorum.

A. Tuhaflık

‘Ahlaki özellikler tuhaf olurdu’. (14) İtiraz: Tuhaflığın burada ne olduğu, neden önemli olduğu ve başka ne kadar fazla şeyin tuhaf olduğunu da düşünürsek (15), ahlaki özelliklerin neden tuhaf olacağı açık değildir; Açıkçası, iyilik ve kötülük kavramları tuhaf olmaktan ziyade oldukça normal ve tanıdık görünüyor.

B. Anlaşmazlık

‘Ahlaki konularda çok fazla anlaşmazlık yaşanmaktadır bu nedenle bir gerçekten bahsedilemez.’ (16)

Çoğu görünüşte ahlaki anlaşmazlıklar yalnızca tanımsal anlaşmazlıklar gibi görülüyor; (17) sırf insanlar bir şey hakkında anlaşmazlık yaşıyor diye bu normal şartlarda ortada bir hakikat olmadığı anlamına gelmez. (Dünya’nın Güneş Sistemi’nin merkezi olup olmadığı hakkındaki anlaşmazlıklarla karşılaştırın) (18); Bu gibi argümanlar aşırı genelleştirme riski taşır. (19)

C. Evrimsel Çürütme

‘Sahip olduğumuz ahlaki sezgiler evrimin bir ürünüdür ve a prioridir. Sonuç olarak doğru inançlar üretmeleri çok zordur.’ (20) İtiraz: Eğer sağduyusal ahlak doğruysa ahlaki bilgimiz için güvendiğimiz yetimizin uyarlanabilir olması gerekir. Bunun sonucu olarak çürütmeye çalışan kişi en azından kesin ahlaki inançların uyarlanabilir olmadığını varsayamaz. (21) Buna ek olarak, eğer ahlaki doğrular akıl yoluyla bilinebiliyorsa (22) o zaman bu doğruları uyumsal olmasalar dahi öğrenmemizi sağlayacak bir yeti olduğunu varsaymalıyız demektir; bunu atalarımızın yaşamasına katkıda bulunmayan kalkülüsle karşılaştırabilirsiniz. Bu argüman, aynı diğerleri gibi gereğinden fazla şey kanıtlar. (23)

D. Epistemik Meşrulaştırma Üzerine Bir Not

Gördüğümüz üzere, her üç itiraz da genel olarak epistemik gerekçelendirmeyi hedef alan argümanlara ilham olarak kullanılabilir (24) ve bunun sonucunda itirazı sunan kişinin, kendi pozisyonunun sunduğu reddiyeden daha fazla gerekçelendirmediğini kabul etmesi gerekir. Ve Moorecuların savunacaği üzere, eğer her bir anti-realist argümana karşı ‘İstesen dahi dünyadaki herkesi öldürmemelisin’ cümlesini onaylamakta daha fazla gerekçelendirilmişsek, ahlaki realizme nihilizmden daha çok güvenmekte haklı olduğumuzu savunabiliriz.

4. Sonuç: Natüralizm ve Anti-Natüralizm

Tarihteki ve çağdaş filozofların çoğu ile ahlaki realizmin doğruluğu konusunda hemfikirsek dahi çok önemli bir soruyla daha yüzleşmeliyiz: Bu doğrular doğal, fiziksel ya da haz ve hayatta kalma hakkındaki gerçekler gibi yalnızca tanımsal gerçeklerden mi ibarettir? Natüralisler buna ‘evet’ diye cevap verir. Peki bu doğrular (diğerinin yerine) indirgenemez bir şekilde kendiliğinden mi normatiftir? Anti natüralisler ya da katı realistler ise bu seçeneği tercih eder.

Bu oldukça komplike ve hala üzerine birçok araştırmanın yapıldığı bir alandır. (25) Şimdilik yalnızca çoğu natüralistin ahlaki gerçeklerin kavramsal olarak betimsel gerçekler gibi tanımlanabilir olmadığını ancak yine de betimsel gerçeklerle özdeş olduklarını kabul ettiğini belirtelim. Bu, bir zamanlar suyu H2O olarak tanımlamadan da su olduğunu bilmemize benzer. (26) Bu tür naturalism, ontolojik veya sentetik naturalism, günümüzdeki en popüler natüralizm formudur. (27) Ancak tekrar belirtmek gerekirse, hem natüralistler hem de anti-natüralistler realisttir ve ahlak felsfesinde doğru cevaplar olduğu görüşünü benimserler.

Notlar

  • (1) Belki de bu gibi iddialar yalnızca ortada ‘genel olarak’, ‘ceteris paribus’, (anlamı: diğer her şey eşit olduğunda) ve diğer benzer koşullar olduğunda katı bir şekilde doğrudur.
  • (2)Fazlası için, Mackie 1977 ve Olson 2014.
  • (3) Fazlası için Ayer 1952: 102 ff ve Gibbard 1990
  • (4) 20. Yüzyıl’a kadar realizm dışında bir şeyi ciddi bir şekilde savunan filozoflar oldukça nadirdi. Bu tartışmanın kendisi Plato (1888 [-370]: Bk. I)’e kadar gidiyor. Olası bir istisna her ne kadar metaetik pozisyonunun ne olduğu hakkında önemli bir tartışma olsa ve büyük oranda ahlaki gerçeklerin varlığından çok epistomoloji ve ahlaki inancın psikolojisi hakkında düşünmüş gibi görünse de Hume (2000 [1738]: 301) olabilir. cf. Cohon 2015.
  • (5) Çoğu metaetikçi realizmi ”kabul eder ya da yakındır”; Bourget ve Chalmers 2014.
  • (6) Robert Auide (2004) ve Michael Huemer (2005) ahlaki sezgiciliği savunmuştur. Benzer şekilde, Renford Bambrough (1969) sağ duyuya ve Russ Shafer-Landau (2003) apaçıklığa başvurur.
  • (7) Huemer 2001: ch. 5.
  • (8) Örneğin Cuneo 2007.
  • (9) Enstrümantal ve ahlaki iddialar arasında aynı zamanda önemli ve ilginç benzerlikler olabilir ve bu ahlaki realizm için bir başka argüman sunar, Huemer 2013.
  • (10) Enoch 2011. Wedgwood 2007 aşağı yukarı benzer şekilde yorumlanabilir. Ayrıca Cuneo 2014’e bakınız. Suikkanen (2013)’ün argümanının benzer bir noktaya parmak bastığı söylenebilir.
  • (11) Yer sıkıntılarından ötürü göreceliliği bir kenara bırakıyoruz. Ancak buradaki bazı cevaplar göreceliliğie karşı da gayet iyi işliyor. Biri göreceliliğe karşı argümanlar içermesi için bu önermeleri yeniden şekillendirebilir. Ayrıca, burada işlenmeyen argümanlardan biri ahlaki özelliklerin ya da gerçeklerin ontolojimize çok fazla ekleme yaptığı iddiasıdır. Örneğin, Ruse 1986: ch. 3; Olson 2014: 147 ff. Bu gibi argümanlar genelde evrimsel put kırıcılık hikayesiyle beraber sunulur; aşağıya bakın. Cevap olarak, elbette, basitleştirmenin(cimriliğin) neden önemli olduğunun açık olmadığı söylenebilir; Cf. Huemer 2009; Sober 2009.
  • (12) Moore (1939: 166).
  • (13) Yine, Bambrough 1969 ve Huemer 2005: 115’e bakılabilir. Bu stratejiye bir cevap olarak Olson 2014: ch. 7. Cevap olarak, bir realist Olsun’un Moorecu argümanın gücünü yanlış anladığını ya da anlayamadığını çünkü oldukça sağduyuya yatkın iddiaları reddetmek için büyük oranda tartışmalı put kırıcılık-hipotezlerine başvurduğunu söyleyebilir.
  • (14) Birçok farklı açıdan garip olabilirler: metafizik açıdan (Mackie 1977: 38-40), epistemolojik açıdan (Mackie 1977: 38-41), ya da motivasyon açısından (Mackie 1977: 40, Joyce 2001: 37-42; Olson 2014: ch 6).
  • (15) Tıpkı kuantum mekaniği fenomeni (Albert 1992), sayılar (eğer varlarsa), ornitorenkler ve bunun gibi örnekler gibi.
  • (16) Mackie 1946.
  • (17) Cf. Rachels 1999: § 5; Huemer 2005: 134-40.
  • (18) Huemer 2005: 128-31.
  • (19) Decker ve Groll 2013.
  • (20) Street 2006. Belirtmek gerekir ki şu an skeptik olmayan gerçekçilikten bahsediyoruz, kendi başına gerçekçilikten değil. Street argümanının büyük oranda ahlaki bilgimize meydan okuması niyetindedir, ahlaki gerçeklerin genel anlamda gerçek olmadığına değil. Ayrıca Joyce 2006.
  • (21) Enoch 2011: 167 ff.
  • (22) Huemer 2005: 215.
  • (23) Vavova 2014.
  • (24) Yine, Cuneo 2007.
  • (25) Bu noktada örneğin Lenman 2015’i detaylı bir bakış için okuyabilirsiniz. Ayrıca Moore 1903: § 13 ahlaki terimlerin kavramsal anlamda yalnızca betimsel terimler olarak tanımlanabilir olmadığı yönünde bir argüman için.
  • (26) Ahlaki gerçeklerin betimsel gerçeklerle nasıl özdeş olduğunu göstereceğimiz açık değildir. Belki de iyiliğin tatmin edilebilirlik olduğunu-empirik olarak-suyun H2O olduğunu keşfettiğimiz gibi keşfederiz: suyu elektrolize edip H2O olduğunu görebiliriz. Ancak iyiliği nasıl ”elektrolize” edip onun aslında tatmin edilebilirlik olduğunu ”görebiliriz”? Bu gibi argümanların detayları için Huemer 2005: 84 ff
  • (27) Bu formun bazı versiyonları ‘Cornell gerçekçiliği’ olarak adlandırılır. Brink 1989 ve Lenman 2015: § 4.2’ye bakılabilir.

Thomas Metcalf- “Ethical Realism”, (Erişim Tarihi: 24.07.2020), Erişim Kaynağı: https://1000wordphilosophy.com/2015/11/05/ethical-realism/

Çevirmen: Yiğit Aras Tarım

Çeviri Editörü: Beyza Nur Doğan

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Felsefe ve Bilim’le Farklılığı – Thomas Metcalf

Sonraki Gönderi

Dini Epistemoloji: Alvin Plantinga Örneği – Musa Yanık

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü