Bilimsel Mucize Argümanı’nın Eleştirisi – Yasin Şahin

/
2658 Okunma
Okunma süresi: 7 Dakika

İnternetteki felsefe ve teoloji tartışma platformlarında birçok müslüman Kur’an’da bilimsel bilgilerin yer aldığını iddia etmektedir. Bu bilimsel bilgiler iddia edilene göre Hz. Muhammed gibi 7. yy Arap Yarımadasında yaşamış bir kişinin bilemeyeceği türden bilgilerdir. Hatta söylenene göre Kur’an’da olduğu iddia edilen bilimsel bilgilerin bazıları 20. yy’a kadar kimsenin bilemeyeceği türden bilgilerdir. Bu durumda Kur’an’ı yazan kişi her kimse 7. yy’da yaşamış biri olamaz, bu kitap ancak tanrısal bir vahiy ile gelmiş olmalıdır. Dolayısıyla Kur’an Tanrının kelamıdır ve bir non-teist de Kur’an’ın tanrı kelamı olduğuna iman etmek zorundadır. Bu bilimsel bilgilerin Kur’an’da geçtiğinden yola çıkılarak ortaya koyulan argümana yazıda kısaca “bilimsel mucize argümanı” diyeceğim. Bu argümanı savunanlara ise “bilimsel mucize savunucuları” diyeceğim. Yazıdaki temel tezim ise şu olacak: Bilimsel mucize savunucularının, Kur’an’dan bilimsel bilgiler çıkaracak şekilde tefsir yapmaları kendileri açısından oldukça sakıncalıdır ve bir non-teist açısından bu argüman geçersizdir. (1)

Eleştirilerime geçmeden önce bir örnek olması açısından -internetten kolaylıkla bulabileceğiniz-bilimsel mucize argümanlarından birini tanıtalım:

Demir, Kur’an’da dikkat çekilen elementlerden biridir. Kur’an’ın “Hadid”, yani “Demir” adlı suresinde şöyle buyurulur: “Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik (Hadid Suresi: 25)

Ayette, demir için kullanılan “enzelna” yani “indirme” kelimesi, mecazi olarak insanların hizmetine verilme anlamında düşünülebilir. Fakat kelimenin, yağmur ve güneş ışınları için kullanılan “gökten fiziksel olarak indirme” şeklindeki gerçek anlamı dikkate alındığında, ayetin çok önemli bir bilimsel mucize içerdiği görülmektedir. Çünkü modern astronomik bulgular, Dünya’daki demir madeninin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur. (2)

Buna benzer daha birçok argüman sunmak mümkün. Hatta bazıları daha da ileri gidip Kur’an’da Kuantum Fiziğine dair işaretlerin de olduğunu iddia edebiliyorlar.(3) Ancak ben bu yazıda tüm bilimsel mucize iddialarını ele alıp tek tek eleştirmek yerine genel olarak bilimsel mucize argümanlarında; savunucuların, gözden kaçırdığı bir mantık hatası olduğunu göstereceğim.

Her şeyden Kur’an’daki birçok ayet, cümle ve kelime birçok farklı şekilde yorumlanmaya müsaittir. Özellikle tekvini ayetler (bilimsel mucize olduğu iddia edilen ayetler) bu kategoriye girebilir. Bu ayetler birçok anlama gelebilirler ancak bilimsel mucize savunucuları bu anlamlardan sadece bilimsel olanı ele alıp ayetin tek anlamı bilimsel açıdan doğru olan anlamıymış ve diğer anlamlarsa yokmuş ya da hiç benimsenmemiş gibi davranmaktadır. İşin bir başka tarafı ise bilimsel mucizeyi savunan kişilerin genelde bir ayetin birçok şekilde yorumlanmaya müsait olduğunu iddia etmekte olmalarına rağmen bilimsel mucize içerdikleri iddia edilen ayetleri tefsir etmeye çalıştıklarında sanki ayetin tek anlamı varmış ve bu ayet sadece modern bilimsel bulgulara işaret ediyormuşçasına yorumlamalarıdır. Burada açıkça bir çifte standart söz konusudur. Yazının ilerleyen kısımlarında bu noktaya daha detaylı bir şekilde değineceğim.

Bilimsel mucize olduğu iddia edilen ayetler aslında 1400 yıldır Kur’an’da bulunuyor ancak bu ayetlerde bahsedilen bilimsel keşiflerin çoğu son 100-200 yıldır bildiğimiz şeyler. Bu durumda 1200 yıldır bu ayetler nasıl yorumlanıyordu? Daha doğrusu Kur’an’da bahsedilen bilimsel mucizeler, bilimsel buluşlardan önce nasıl yorumlanıyordu? Yoksa çağdaş dönemdeki bazı Müslümanlar Kur’an’daki bazı ayetleri söz konusu bulgular ortaya koyulduktan sonra modern bilimsel bulgulara işaret edecek şekilde mi yorumlamaya başladılar?

Bu soruya verilecek en kısa cevap şudur: İbni Kesir, Elmalılı Hamdi Yazır, Suyuti gibi müfessirler kitaplarında ne Süper Nova Patlamaları’ndan ne de Kuantum Fiziği’nden bahsetmektedirler. Onlar bu ayetleri (bilimsel mucize olduğu iddia edilen ayetler) oldukça farklı şekillerde yorumlamıştır. Burada bu yorumlara girmeyeceğim ve onların bu ayetlerden çıkardıkları anlamların modern bilimsel bulgulardan çok daha farklı anlamlar olduklarını söylemekle yetineceğim.

Buradan hareketle bir non-teist şunu diyebilir: “Kur’an’ı kim yazdıysa tekvini ayetlerde bilimsel mucize teşkil edecek şeylerden bahsetmemektedir. Ancak bilimsel mucize savunucuları -bilimsel keşfiler sonrasında- ayetlerde bilimsel bilgilerin olduklarını iddia edip ayetleri bilimsel bilgiye işaret edecek şekilde yorumlamaktadır. Ama bu ayetleri farklı şekilde (Örneğin bilimsel bulgulara atıf yapmadan) yorumlamak da mümkündür.”

Örnek vermek gerekirse başlangıçta verdiğim demirin indirilmesi ayeti üzerinden gidebiliriz. Bu ayette bahsedilen ”enzelna” ifadesini, bilimsel mucize savunucuları sözlük anlamında olduğu gibi ”indirdik” -hem de ”dış uzaydan indirdik”- olarak yorumlamaktalar. Kelimenin ”gökyüzünden ya da uzaydan indirme” anlamına geldiği iddia ediliyor olabilir. Ancak bu kelimenin tek anlamı bu değildir. Nitekim “enzelna” ifadesi aynı zamanda “İndirme” anlamına gelen kelime Zümer 39/6 âyetinde olduğu gibi “yarattı, lütfetti; insana onu kullanabilme yeteneğini ilham etti” anlamına da gelebilir.(4) Gördüğünüz gibi ayeti bilimsel bulguya atıf yapmadan yorumlamak mümkündür. Ancak bilimsel mucize savunucuları bu ifadeyi “uzaydan indirme” şeklinde yorumlayarak ayetin anlamını, böyle yorumlanması gerekmemesine rağmen, istedikleri tarafa çekmektedir. Bu noktayı diğer bilimsel mucize argümanları için de genellememiz mümkün.

 Yukarıda bahsettiğim bilimsel mucize argümanına daha detaylı bakarsak Kur’an’da kullanılan “enzelna” ifadesinin Hadid Suresi dışında da kullanıldığını fark ederiz. Örneğin:

vezallelnâ ‘aleyhimu-lġamâme veenzelnâ ‘aleyhimu-lmenne ve-sselvâ. (Araf 160)
Onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik.”

“enzele lekum mine-l-en’âmi śemâniyete ezvâ (Zümer/6)
Sizin için davarlardan sekiz çift indirdik
.

Öyle görünüyor ki bilimsel mucize savunucularının tutarlı olmak istemeleri halinde bıldırcın etinin ya da hayvanların da gökten geldiğini de iddia etmeleri gerekiyor.

Müslümanların tekvini ayet denilen yaratılıştan bahsedilen ayetleri bilimsel bilgi verecek şekilde okumaya tabi tutması aslında çok yeni bir olay değildir. Örneğin tefsir küliiyatında oldukça önemli bir yer tutan Celaleyn tefsirinde Gaşiye Suresi 20. Ayetten hareketle; İmam Suyuti, Dünyanın düz olduğunu iddia etmiştir, 12. Yüzyılın en büyük müfessir/kelamcılarından biri olan Fahreddin er-Râzi ise yazdığı tefsirde, Kuran’a göre dünyanın sabit olduğunu söylemektedir. Bugün Kur’an’da dünyanın döndüğüne dair işaretlerin olduğunu söyleyen bilimsel mucize savunucularının olması oldukça trajikomiktir.

Kısaca ifade etmek gerekirse Kur’an’daki tekvini ayetleri (evrenin yaratılışı hakkında bilgi veren ayetler) birçok açıdan, birçok şekilde yorumlamak mümkündür. Ancak dikkat ederseniz her bilimsel yorum kendi çağının bilimsel bilgisini yansıtmaktadır. Dolayısıyla günümüzde bilimsel ayetler de tefsir edilirken ayetin ne anlatmak istediğinden çok bugünkü bilimsel bilgileri işaret edecek şekilde yorumlanmaktadır. Yani amiyane bir tabirle söyleyecek olursak ayetler bilimsel bilgiye göre bükülmektedir.

Muhtemel Bir İtiraz Hakkında Değerlendirme

Bir bilimsel mucize savunucusu muhtemelen yazıda bahsettiğim teze “Biz Kur’an’da bilimsel mucize aramıyoruz sadece bilimsel mucizelere işaret eden ayetlerin olduğunu söylüyoruz. Ancak bazı ayetlerde öyle kelimeler, cümleler kullanılıyor ki ayetin bilimsel bilgiyi verecek şekilde yorumlanması diğer yorumlara kıyasla ayeti daha iyi anlamamıza olanak sağlıyor.” şeklinde itiraz edecektir.

Açıkçası bu itiraza tefsir ve teoloji gibi alanlardan yola çıkarak yanıt vermek mümkün ancak ben bu tartışmalara olduğunca girmeden bilimsel mucize savunucularının nasıl bir çifte standart uyguladıklarını göstereceğim. Bir non-teist Kur’an’da bilimsel bir hata olduğunu iddia ettiğinde bilimsel mucize savunucuları ayeti farklı bir şekilde okumaya tabi tutarlar. Yani ayeti bilimsel açıdan hatalı olduğu iddia edilen literal anlamından uzaklaştırıp ayette mecaz, teşbih gibi söz sanatlarının olduğunu iddia ederler. Böylece ayette bilimsel bir hata söz konusu ol(a)maz. Ancak bilimsel mucizeler söz konusu olduğunda ayet -yukarıda verdiğim örnek gibi- genelde literal olarak okunur. Peki, o zaman bir soru yöneltelim: Neden bilimsel mucize söz konusu olduğunda ayet literal okumaya tabi tutuluyor da bilimsel hata iddiasında bulunulduğu zaman ayeti literal olmayan bir okumaya tabi tutuyoruz?

Ayetlerin literal okunması sonucunda bilimsel mucize savunucuları için önemli sıkıntılar da doğuyor. Nitekim Muhammed b. Salih el-Useymin gibi çağdaş dönemde yaşayan Selefi Müslümanlar Kur’an’ı literal okumaya tabi tutarak Kur’an’a göre Dünya’nın dönmediğini, aksine sadece Ay ve Güneş’in hareket ettiğini savunabilmektedir.(5) Literal okumayla bilimsel mucize ortaya koyma çabası, bu tür tehlikelere gebedir.

Kısacası bir kutsal kitabı bilimsel yorumlamaya tabi tutmak oldukça problemli görünüyor. Aynı kitaptan büyük patlama teorisi ve kuantum fiziği çıkarılabilirken aynı zamanda Dünya’nın düz olduğu ve hareket etmediği de çıkarılabilmektedir. Bu durum sadece Kur’an için de geçerli değil. Bilimsel tefsir metodunu Tevrat, İncil gibi kutsal kitapların yanı sıra Hinduizmin kutsal kitaplarına uygulayarak da bilimsel “mucizeler” çıkarmak mümkün (ki çıkaranlar var).

Dipnotlar ve Kaynakça

  1. Her ne kadar bir non-teist Kur’an’da bilimsel mucizeyi kabul etmek zorunda olmasa da bir Müslüman Kur’an’da bilimsel mucizeler olduğuna inanabilir. Çünkü Tanrı evreni nasıl yarattığının bilgisini bir bilim kitabı kadar açık seçik olmasa da sembolik ve kapalı bir anlatım kullanarak göndermiş olabilir. Bir Müslüman bu sembolik ayetleri de kendi çağındaki bilimsel bilgiler ışığında tefsir edebilir. Nitekim gelenekteki birçok müfessir de böyle yapmıştır (Bakınız: Fahreddin er-Razi)
  2. https://feyyaz.tv/demirdeki-sir.html
  3. https://kuranankebut.wordpress.com/2009/05/14/kuantum-fizik-ve-kuran/
  4. https://www.youtube.com/watch?v=nQ1SpQxZaZs
  5. Diyanet Kur’an Yolu Tefsiri (İbn Âşûr, XXVII, 416-417).
  6. İslamiyat Dergisi, Selefi Aklın Kozmolojik Sistemi Anlamadaki Yöntem Sorunu, Metin Özdemir

5 Yorum

  1. Yazının başlığından baya heyecanlanıp okumaya başladım fakat yazı baya bir sığ… Çünkü Kur’an da çok nadir ayetlerin bilimsel olduğuna işaret edildiğini söylemekteler. Bu ayetlerin hepsini ele alsaydınız bile yazınız uzamazdı 🙂 ayrıca tefsirler de nasıl geçtiğini de yazmamışsınız bu da yanlış siz onları da bulup yazacaktınız… Tamamen yorumlama yapıp sığ bir yazı ortaya koymuşsunuz. Bilimsel anlama gelme ihtimali varsa bu ihtimal de değerlendirir.

    • Öncelikle, yazıdaki tezim zaten tüm bilimsel mucize argümanlarını kapsayıcı bir mantık hatasının olduğunu iddia ediyor dolayısıyla tüm bilimsel mucize argümanlarına cevap vermeye gerek duymadım. Bilimsel mucize argümanlarının sayısı ise oldukça fazla. Örneğin bu konudaki oldukça kapsamlı çalışmalardan biri olan “Kur’an: Hiç Tükenmeyen Mucize” adlı kitapta yaklaşık 50 adet bilimsel mucize argümanına yer verilmiş. Dolayısıyla hem yazının uzamaması için hem de yazıdaki eleştiri tüm bilimsel mucize argümanları için geçerli olduğu için yazıda tüm argümanları sunmaya gerek duymadım. Geçmiş tefsir külliyatına yer vermeme sebebim ise: Tefsirlerde “Big Bang, Süper Nova, Kuantum Fiziği” gibi bulgulara işaret edilmediği herkesçe malum olduğunu düşündüm. Kaldı ki tüm tefsirlere yer vermesem de Fahreddin er-Razi, İmam Suyuti gibi tefsir külliyatında oldukça önemli yer tutan isimlerin Kur’an’ı bilimsel tefsir metodunu kullanırken nasıl sonuçlara ulaştığına yer verdim.

  2. ben de kur’an’da bilimsel mucize olmadığını düşünüyorum ama yazınız, argümanlarınız, kaynaklarınız fazlasıyla sığ, kalitesiz.

  3. Tefsirlerde “Big Bang, Süper Nova, Kuantum Fiziği” gibi bulgulara işaret edilmediği, şeklindeki değerlendirmeniz bazı açılardan sorunlu. Öncelikle 19. yüzyıl modern biliminin konularına bakıp tefsirlerin bu konuları işaret etmediği itirazı bir anakronizm içeriyor. O dönemin Arap toplumunda aktüelleşmiş bir tarihsel kitaba bakıp, dönemin insanının modern bilimin bulgularını tespit edemediği ya da bu bulgulara yönelik yorumlarda bulunamadıkları, oldukça izaha muhtaç ve “analitik” olmaktan uzak ve sığ bir yorum. Bilimin; deney, gözlem ve uzun araştırmalarla ulaştığı sonuçları, o dönemin tefsircilerinin -bilimsel bir amaçları da olmadan- Kuran’a bakarak “Big Bang’i buldum; Süper Nova diye bir yıldız türü varmış; Kuantum Fiziğine giriş yapıyorum” demesini mi bekliyorsunuz. Bence non-teistlerin şunu irdelemesi daha makul olur: O dönemin insanının anlamakta ve anlamlandırmakta zorlandığı ve belki de “Tanrı bununla ne demek istiyor olabilir ki…?” dediği bir çok ifade/ayet ile Kuran’ın yazarı(!) gerçekten ne demek istemiş olabilir? Mesela Zariyat suresi 47. ayette “göklerin genişletilmesi” ifadesi o dönemin insanı için ne anlam ifade eder? O dönemin insanı için “tuhaf” olan bu ifade (ve daha bir çoğu) ile ne amaçlanmış olabilir? Ya da Duhan suresi 29. ayet ile yakın zamanda deşifre edilebilmiş Mısır hiyeroglifleri arasında 6. yüzyıl Arabistanında peygamberlik iddiasında bulunan birisi ne demek istemiş olabilir?

    Özetle; itirazınız ve konuya hakimiyetiniz çok sığ kalmş.

  4. Tanrı’nın varlığı, kutsal kitap göndermesi gibi şeyleri paranteze alıp tartışmayı buradan yapacaksak… Değil ilahi, herhangi bir kitapta sonradan keşfedilecek bir şey saklanması mantıken mümkündür, saçma değil. Yazının son paragrafı, “ya her kitabı kafana göre yorumlarsın ki” deyip kestirip atıyor. Bu, mantıki bir çürütme olmaktan çok uzak.

    Tamamı şurada:
    https://x.com/hilmiyildirimx/status/1715197977176776993?s=46

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Mackie’nin Tuhaflık Argümanı – Edward Feser

Sonraki Gönderi

Cehennem Problemi’ne Teistik Bir Yaklaşım – Ömer Çağrı Akarsu

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü