İlk önce Joseph Benson’ın yorumunu ardından ise Adam Clarke’ın yorumunun Türkçeleştirilmiş halidir. İlk yorum, Joseph Benson’a aittir.
İlk Yorum
Bu sözler Mesih’in çarmıhta asılı kaldığında, Gökteki Babası’nın sevgisinden ve teselli ediciliğinden mahrum kaldığı için sarfettiği şikayetçi sözlerdir. Aziz Matthew ve Aziz Mark bizlere “Tanrım neden beni terk ettin” sözlerini Mesih’in “Eli, Eli” olarak ya da “Eloi, Eloi, lama sabachthani.” olarak söylediğini belirtmektedir. Burada farkedilmeye değer bir şey vardır, “sabachthani” kelimesi İbranice değildir. İbranice kelime şöyle başlar, “עזבתני, gnazabtani” ve buradan şu anlaşılmaktadır, Mesih zamanında var olan Yahudilerin en çok anladığı dialecti kullanıldığı görülüyor. Muhtemelen bu dialect, Süryanice, İbranice ve Chaldee (Keldani)’den oluşan karışık bir dialectidir. Bu varsayımı kabul edersek, “Eloi Eloi”, Aziz Mark’ın bizlere bildirdiği gibi Mesih’in sözleri, Chaldee’ye daha yakındır. Mesih, dikkatle incelenmelidir, “O, acı çekmesinin nedenini biliyordu. Çarmıhta katlandığı o bütün acılar ve güçlüklerin sebebi, bizim barışımızın (peace) onun üzerine kalmış olmasıdır ve Rab, O’na bizlerin bütün günahlarını yükledi.” (Yeşaya 53:5–6). Mesih’in bu kelimeleri, bu acıları çekmek için hiçbir şey yapmadığını ima eder. “Tanrım neden beni terk ettin” sorusunun anlamı buradadır. Aynı zamanda Mezmurlar 2:1’de, “Nedir uluslar arasındaki bu kargaşa?”
Sözcüklerin tekrarlanışı, “Tanrım, Tanrım (Mesih burada O’na, derin bir şekilde, ızdırabından bahseder) sözlerimin kükreyişi, kızgın ve ağlamalı yakarışıma cevap vermediğindendir.”
İkinci Yorum
Bazıları Mesih’in bu sözleri ardından “Mesih’in bu sözleri söyledikten sonra ondan ilahiliğin ayrıldığını ve insan doğasının Mesih’in insanların kendisinden kaynaklanan günahları taşımasında ona yardım etmeyeceğini” varsayar. Ancak bu, kabul edilmiş bir şey değildir. Çünkü Mesih, kendisini sonsuz erdemden mahrum bırakarak, insanların günahı karşısında kendini karşılıksız bir şekilde feda eder. Tanrı’yı Mesih’in herhangi bir kurtarıcı eyleminden uzaklaştırırsanız, kurtuluş mahvolur. Diğerlerinin sanılarına göre ise, Rab İsa Mesih yalnızca “Yahudilere” konuştuğunu, ve kendisinin Mesih olduğunu onlara kanıtlamak istediğini söylerler. Bunları söylenler şöyle diyor, “Yahudiler, Mesih’ten bahsetmek için Mezmurlara inandı: Onlar (Yahudiler), Mesih’e karşı durmak için, Mezmurların sekizinci ayetinden alıntı yaptılar: ‘Tanrı’ya güveniyordu; Tanrı O’nu seviyorsa, kurtarsın bakalım! Çünkü, ‘Ben Tanrı’nın Oğlu’yum’ demişti.’ ” Rab cevap verir Yahudilere, “O, Zebur’da bahsedilen kişidir.” Bu yorumun uygunluğu konusunda şüphelerim var.
“Rabbimiz, hangi dili konuştu?” Eli, Eli, lama sabachthani. Bazıları, İbranice olduğunu bazıları Süryanice olduğunu söyler. Fakat ben diyorum ki Evangelistlerin söylediği şeylerin ikisi de yanlıştır. Aziz Matthew İbranice’ye yakın durur, אלי אלי למה עזבתני (Eli, Eli, lamah azabthan), yani Ηλι, Ηλι, λαμα σαβαχθανι, (Eli, Eli, lama sabachthani).
Aziz Mark ise Süryaniceye yakın durur. Markos 15:34’te, “Saat üçte İsa yüksek sesle, “Elohi, Elohi, lema şevaktani” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı.” Yani Alohi, Alohi, l’mono shebachtheni, diğer yazışla Ελωΐ, Ελωΐ, λαμμα σαβαχθανι (Eloi, Eloi, lamma sabachthani). 12.yüzyıldan kalma İbranice bir el yazmasında şu dikkat çekicidir, עזבתני (azabthani) yani ‘beni terk etti’ kelimesinin yerine, שכחתני (shechachthani) yani ‘beni unttu’ şeklinde yazılmıştır. Bu kelime, shechacthani, çok mantıklıdır ve Evangelistlerin sabachthani’sine de oldukça yakındır. Ayrıca, “Beni Unuttu”, Davut’un zor zamanlarında oldukça sık kullanılmıştır Mezmurlar 42:9’da bu görülmektedir.
Bazıları Rabbimizin bu sözlerini, onu küçük düşürmek için kullandılar. Onlar diyorlar ki, “Değersizler, bu adam acı çeken bir adam, ve O (İsa Mesih), masum olduğunun, günahsız olduğunun ve eblehliliğinin farkında olup bunu iddia eden biri.” Bu kesinlikle bu pasajdan çıkarılamaz. Bununla birlikte, bazıları İbranice ve Süryanice olarak geçen kelimelerin, tüm itirazları yok eden ve her zorluğu ortadan kaldıran bir çeviri yapabildiğini düşünüyor.
למה lamah, bu bir ektir (particle), şöyle çevrilebilir , neye, kime, ne tür, ne gibi, hangi amaca ya da hangi yarara. Bu çeviriler, Yaratılış 25:32, 32:29, 33:15; Eyüp 9:29; Yeremya 6:20, 20:18 ; Amos 5:18.
Ve fiil olan, עזב azab ise, ayrılmak, para yatırmak ve ilgilenmek şeklinde çevrilebilir. Bu çeviriler için, Yaratılış 39:6, Eyüp 39:11, Mezmurlar 10:14 ve Yeremya 49:11.
Bu kelimeler şu şekilde çevrilebilir: “Tanrım! Tanrım! beni ne tür insanlara bıraktın?” Bu şekilde anlaşılan kelimeler Rabbimizden daha çok, günahkâr Yahudileri kastetmektedir, ve Rabbin söyleminde bir haykırış vardır, bu haykırış, dik kafalı günahkârların, kutsal Ruh’a ve Tanrı’ya karşı kalplerini sertleştirmelerinden kaynaklanmaktadır.
Aziz Mark’ın kelimeleri, Mark 15:34, bu çeviri İbranice ile neredeyse aynı, Εις τι με εγκατιλεπες (Neden beni terk ettin?). Süryanice Ahit’teki pasajın kelimenin tam anlamıyla çevirisi de aynı manayı veriyor: Ad quid dereliquisti me? “Neden beni terk ettin?” Itala versiyonun antik kopyası olan Aziz Jerome zamanından önce Latince bir çeviri, şu kelimeleri ortaya koyar: Quare me in opprobrium dedisti?
“Neden sitem etmem için beni terk ettin?”
Tanrım bana niye azap ettin/ediyorsun demek istemiş de olabilir. Yani bu kelime arapçadaki azab olabilir ve gerçekten azab manasında kullanılmış olabilir.
Arapça’da azâb “terketmek, vazgeçmek, vazgeçirmek” gibi mânalara gelen azb kökünden isim olup “işkence, eziyet ve elem” anlamında kullanılır.