Düşünce deneyleri entelektüel alet çantasındaki en önemli aletlerden biridir. Birçok disiplinde yaygın bir biçimde kullanılan düşünce deneyleri karmaşık durumların anlaşılmasına, soruların ortaya atılmasına ve karmaşık fikirlerin anlaşılır bir bağlama oturtulmasına olanak tanır. Bu yazıda daha önceden duymamış olabileceğiniz 7 düşünce deneyinin ne anlama geldiğini ve hangi sorularla gerçekleştirildiklerine dair açıklamaları derledik.
1. Cehalet Örtüsü
Bu düşünce deneyi adalet kavramlarını araştırmak amacıyla 1971 yılında John Rawls tarafından yazılan “A Theory of Justice” (Adalet Teorisi) adlı kitapta tasarlandı.
Diyelim ki siz ve bir grup insan yeni bir toplum kuracaksınız ve bu toplumun ilkelerine karar vermek durumunda kaldınız. Fakat hiçbiriniz o toplumda kim olacağınızı bilmiyorsunuz. Irkınız, gelir düzeyiniz, biyolojik cinsiyetiniz, toplumsal cinsiyetiniz, dininiz ve kişisel tercihleriniz. Bunların hiçbirini bilmiyorsunuz. Bu durumdayken ilkelere karar verdikten sonra kurduğunuz topluma dönüşeceksiniz.
Soru: Bu toplum nasıl bir toplum olur? Bu şimdiki toplumumuz için ne ifade eder?
Rawls, bu durumda kişisel çıkarımızı bilemeyeceğimizi ve bu yüzden onun peşinde koşamayacağımızı savunuyor. Rawls kişisel çıkarlarımız bize rehberlik etmediğinde hem ahlaki kaygılar hem de bizim için mümkün olan en kötü senaryoyu güvence altına almanın bir yolu olarak yoksullar için eşit haklara ve ekonomik güvenceye sahip adil bir toplum yaratmaya çalışacağımızı öne sürüyor. Öte yandan bu iddiaya katılmayanlar bu durumda sadece özgürlüğümüzü maksimize etmeye veya tam eşitliği sağlamaya çalışacağımızı öne sürüyorlar.
Bu deney, kişisel çıkarımızın adil bir toplumun önündeki engel olduğunu öne sürdüğü için toplumumuzun mevcut durumu hakkında soruları gündeme getiriyor. Rawls’ın adil toplum hakkında fikirleri büyüleyicidir ve bunları buradan daha detaylı inceleyebilirsiniz.
2. Deneyim Makinesi
Robert Nozick “Anarchy, State and Utopia” kitabında bu düşünce deneyini öne sürdü.
Süper sinirbilimcilerin hayatınızın geri kalanında keyifli deneyimleri simüle edebilecek bir makine yarattığını hayal edin. Simülasyon ultra gerçekçi ve gerçeklikten ayırt edilemez. Olumsuz yan etkileri yoktur ve belirli zevkli deneyimler programlanabilir. Deneyimlenen zevk açısından makine bize birkaç yaşam süresinde mümkün olandan çok daha fazlasını sunar.
Soru: Bu makineye girmemek için bir nedenimiz var mı?
Nozick, makineye girmemek için bir nedenimiz varsa, zevkin tek iyi olduğu ve onu en üst düzeye çıkarmamız gerektiği fikri olan hedonistik faydacılığın yanlış olacağını savunuyor. Pek çok insan gerçek deneyimlere sahip olmaya veya bir şeyler yapmayı hayal etmektense yapan biri olmak ister. Sebebi ne olursa olsun eğer makineye girmezseniz tek iyi şeyin zevk olduğunu iddia edemezsiniz. Nozick, çoğu insanın makineye girmeyeceğini düşünüyor.
Ancak karşı argümanlar da var. Bazı hedonistler insanların gerçekten makineye gireceğini veya şu anda içinde bulunduğumuz gerçekliği diğerlerinden daha önemli olarak görmemize yol açan bir önyargımız olduğunu iddia ediyorlar. Her iki durumda da bu düşünce deneyi sadece zevk istediğimizi iddia edenler için bir sorun teşkil ediyor.
3. Mary’nin Odası
Felsefeci Frank Jackson bu düşünce deneyini 1982 yılında ortaya attı ve bu deney bilginin doğası hakkında bazı sorular ortaya çıkardı.
Mary siyah-beyaz bir odada yaşıyor, siyah-beyaz kitaplar okuyor, fizik ve biyoloji alanlarında renkli görme hakkında şimdiye kadar keşfedilen her şeyi öğrenmek için yalnızca görüntüleri siyah-beyaz gösteren ekranlar kullanıyor. Bir gün bilgisayar ekranı kırılıyor ve kırmızı rengi gösteriyor. İlk kez kırmızıyı görüyor.
Soru: Yeni bir şey öğrenmiş olur mu?
Eğer öğreniyorsa o zaman qualia (deneyimin öznel ve biricikliği ima ediliyor) vardır çünkü Mary’nin rengi görmeden önce deneyim dışında bütün olası bilgilere erişimi vardı ama yine de yeni bir şey öğrendi.
Bu deneyin bilgi ve zihinsel durumların ne olduğuyla ilgili sonuçları vardır. Çünkü yeni bir şey öğreniyorsa Mary, o zaman zihinsel durumlar, renk görmek gibi, tamamen fiziksel gerçeklerle açıklanamaz. Daha fazlası olmalı, öznel ve deneyime bağlı bir şey.
Yeni bir şey öğrenmiyorsa o zaman fiziksel gerçekleri bilmenin bir şeyler deneyimlemekle aynı olduğunu her yere uygulamamız gerekir. Örneğin ekolokasyon hakkında her şeyi bilmenin onu kullanmanın nasıl bir şey olduğunu bilmeye benzer olduğunu söylememiz gerekir.
Yazar daha sonra fikrini değiştirdiği ve Mary’nin kırmızıyı görmesinin qualia’nın var olduğuna kanıt olarak sayılamayacağını öne sürdüğü için bu deney listedeki diğer deneylerden farklı bir yerdedir. Öte yandan deneyin ortaya koyduğu problemler geniş çapta tartışılmaya devam ediyor.
4. Buridan’ın Eşeği
Bu deneyin varyasyonları Antik Çağ’a kadar uzanıyor. Deneyin formülasyonuna determinizm hakkındaki görüşleri alay konusu olan filozof Jean Buridan’ın adı verildi.
Tam olarak özdeş iki saman balyası arasına yerleştirilmiş bir eşek düşünün. Eşeğin özgür iradesi yoktur ve daima akılcı şekilde hareket eder. Fakat iki balya da eşit uzaklıkta olduğundan ve aynı besin değerini sunduğundan iki seçenekten biri diğerinden daha iyi değildir.
Soru: Nasıl seçebilir? Seçecek mi yoksa açlıktan ölene kadar hareketsiz mi duracak?
Hangi eylemin daha rasyonel olduğuna veya diğer çevresel etkenlere göre seçimler yapılırsa eşek hangisini yiyeceğine karar vermeye çalışırken açlıktan ölecektir çünkü her iki seçenek de eşit derecede rasyonel ve birbirinden ayırt edilemez. Eğer eşek bir seçim yaparsa o zaman durumun rasyonel gerçekleri, sonucu belirleyen tek şey olamaz. Dolayısıyla bazı rastgele şans unsurları veya özgür irade söz konusu olabilir.
Eşeğin sonsuza kadar hareketsiz kalacağını varsaymak saçma göründüğünden bu deney determinist teoriler için bir sorun teşkil eder. Deterministler eşeğin ortaya çıkardığı bu sorun konusunda bölünmüş durumdalar. Spinoza eşeğin hareketsiz kalacağını reddetmiştir, diğer deterministlerin çoğu ise eşeğin açlıktan öleceğini kabul etmiştir çünkü onlar daima bir seçimin onu diğerinden ayıran bir unsuru olduğunu savunurlar.
5. Kurtarabileceğin Hayat
Bu deney ünlü faydacı düşünür Peter Singer tarafından Peter Singer tarafından yazılmıştır.
Sokakta yürüdüğünüzü ve o sırada gölde boğulan bir çocuk gördüğünüzü hayal edin. Yüzebilirsiniz ve hemen harekete geçerseniz onu kurtarabilecek kadar yakınsınız. Fakat bunu yapmak pahalı ayakkabılarınızı mahveder. Bu durumda çocuğu kurtarmak için hala bir yükümlüğünüz var mı?
Singer’a göre var, ölmekte olan bir çocuğun hayatını kurtarmak senin sorumluluğun ve ayakkabının fiyatının hiçbir önemi yok. Singer ile aynı fikirdeyseniz bu durumda şu soruya cevap vermelisiniz:
Soru: İhtiyacı olan bir çocuğun hayatını kurtarmakla yükümlüyseniz önünüzdeki bir çocuğu kurtarmakla dünyanın öbür ucundaki bir çocuğu kurtarmak arasında temel bir fark var mı?
Singer “The Life You Can Save” kitabında önünüzde boğulan bir çocukla uzak bir ülkede açlıktan ölen bir çocuk arasında ahlaki bir fark olmadığını savunuyor. Deneydeki harap olan ayakkabıların maliyeti bir bağışın maliyetine benzer. Yakındaki çocuğu kurtaracaksan uzaktaki çocuğu da kurtarmalısın. Peter Singer bu konuda harekete geçmiş ve insanların işini en iyi yapan hayır kurumlarına bağış yapmasına yardımcı olmak için bir program başlatmıştır.
Elbette bunun da karşı argümanları var. Karşı argümanların çoğunda boğulan bir çocuğun açlıktan ölmek üzere olan bir çocuktan farklı durumda olduğunu ve farklı yükümlülükler getiren farklı çözümler gerektirdiği öne sürülüyor.
6. Bataklık Adam
1987 yılında Donald Davidson tarafından yazılan bu düşünce deneyi kimlikle ilgili soruları gündeme getiriyor.
Bir gün bir adamın yürüyüşe çıktığını ve bu esnada bir şimşeğin onu parçalara ayırdığını varsayalım. Aynı anda bir şimşek bataklığa düşmüş ve bir grup molekülün biraz önce çarpılan adamı oluşturan modelde kendiliğinden yeniden düzenlenmesine yol açmıştır. Bu Bataklık Adam, çarpılan adamın beyninin, anılarının, davranış modellerinin tam bir kopyasına sahiptir. Gününü yaşar, çalışır, adamın arkadaşlarıyla vakit geçirir ve adamdan ayırt edilemez.
Soru: Bataklık Adam parçalanmış adamla aynı kişi midiri?
Davidson’a göre hayır. Fiziksel olarak aynı olduklarını ve hiç kimsenin fark etmeyeceğini fakat aynı geçmişi paylaşmadıklarını ve bu yüzden de aynı olamayacaklarını savunuyor. Örneğin Bataklık Adam parçalanmış adamın arkadaşlarını hatırlayacak olsa da onları daha önce hiç görmedi. Onları başka biri gördü ve Bataklık Adam’ın sadece onlara dair anıları var.
Ancak bu deneydeki iki karakterin farklı olduğu fikrine itirazlar var. Bazıları Bataklık Adam ve orijinal kişinin aynı zihinlere sahip olduğunu ve bu yüzden de aynı kişi olacağını iddia ediyor. Filozof Daniel Dennett’in de dahil olduğunu diğer bir kesim ise tüm deneyin gerçeklikten anlamlı olamayacak kadar uzak olduğunu iddia ediyor.
Bu deney Star Trek’te görüldüğü gibi ışınlanma ve beyinlerini bir bilgisayara indirmek isteyenler için sorun yaratıyor. Her iki durum da birinin yaratılmasına ve diğerinin kaybolmasına dayanır fakat ikinci versiyonunuz hala siz misiniz?
7. Thomson’ın Kemancısı
Bu deney, Judith Thomson tarafından 1971 yılında yazarın “A Defence Of Abortion” adlı makalesinde yazılmıştır.
Sabah uyanıyorsunuz ve kendinizi yatakta baygın bir kemancıyla sırt sırta buluyorsunuz. Baygın kemancı ünlü biri. Bu kemancının ölümcül bir böbrek rahatsızlığı bulundu ve Müzik Severler Derneği mevcut tüm tıbbi kayıtları gözden geçirdi bu buldu ki yardımcı olabilecek doğru kan grubuna tek başına sahipsiniz. Bundan dolayı sizi kaçırdılar ve dün gece kemancının dolaşım sistemi sizinkine bağlandı. Böylece böbrekleriniz hem onun kanını hem de sizin kanınızı temizleyebilir. Bu durumda sizden bağlantısı kesilirse ölecektir; fakat dokuz ay içinde hastalığından kurtulacak ve sizden güvenli bir şekilde ayrılabilecektir.
Soru: Müzisyeni yaşatmakla yükümlü müsünüz? Yoksa ondan ayrılmak isteyip ölmesine izin mi verirsiniz?
Birkaç mükemmel düşünce deneyi olan Thomson, kemancıyı yaşatmakla yükümlü olmadığınızı söylüyor. Kemancının insan hakları olmadığı için değil, sizin bedeniniz ve sağladığı yaşamı koruma işlevleri üzerinde hiçbir hakkı olmadığı için. Thomson daha sonra bir fetüsün başka bir kişinin vücudu üzerindeki haklardan yoksun olduğunu ve herhangi bir zamanda alınabileceğini (kürtajı kastediliyor) iddia ederek fikrini daha da genişletiyor.
Fakat Thomson’un bu argümanında ince bir çizgi var. Thomson kemancıyı öldürmeye hakkınız olduğunu söylemiyor, sadece hayatta kalmak için sizin vücudunuzu kullanmasını engellemeye hakkınız olduğunu söylüyor. Bunun sonucunda kemancının ölmesi sizin önleme yükümlülüğünüzün olmadığı ayrı fakat bağlantılı bir olay olarak görülüyor.
Scotty Hendricks – “Seven thought experiments that will make you question everything“, (Erişim Tarihi: 09.05.2022)
Çevirmen: Ufuk Batuhan Yazlık
Editör: Beyza Nur Doğan