Kavram Mühendisliğinin Kuramsal Çerçevesi – Herman Wright Cappelen & Øystein Linnebo & Camilla Serck-Hanssen

/
897 Okunma
Okunma süresi: 11 Dakika

Çevirmen Önsözü

ConceptLab internet sitesinden çevirdiğim görece kısa bu metin canlı bir felsefi araştırma programı olan kavram mühendisliğinin temel amaçlarını, ilgilerini ve eksikliklerini anlatıyor. ConceptLab; Herman Wright Cappelen, Øystein Linnebo ve Camilla Serck-Hanssen tarafından yönetilen ve Norveç Araştırma Kurumu (The Research Council of Norway) tarafından desteklenen bir felsefe araştırma merkezidir. Bu merkezin temel amaçları kuramsal ve kılgısal (practical) alandaki kavramlarımız, kavram yapılarımız ve temsil sistemlerimizin eksikliklerini gidermek ve bunun için iyi bir kavram mühendisliği kuramı oluşturmaktır. Bu amaç doğrultusunda hem kavram mühendisliğini tanıtmak hem de çeşitli etkinliklerle kavram mühendisliği uygulamalarını arttırmak ve kavram mühendisliği kuramını daha iyi bir duruma getirmek için etkinlik düzenlerler.

Bu etkinliklere bir örnek olarak New York Felsefe Enstitüsü’yle birlikte düzenledikleri Kavram Mühendisliğinin Temelleri Konferansı’nı gösterebiliriz. Bu konferanstaki temel amaç, dünya hakkında akıl yürüttüğümüz düşünme ve dil sistemlerimizin nasıl daha iyi bir duruma getirileceğidir. İşte bu, kavram mühendisliğinin esas uğraşını oluşturur. Bu metnin de söylediği gibi kavram mühendisliği birleştirici (unified) bir çerçeveye sahip olmamakla birlikte Cappelen’in Fixing Language’i ve Peter Ludlow’un Living Words: Meaning Underdetermination and the Dynamic Lexicon kitapları, David Chalmers’ın kavram mühendisliğine kavram mühendisliği yaptığı What is Conceptual Engineering and What Should it Be? makalesi kavram mühendisliğini belirli bir kuramsal çerçeveye oturtmaya teşebbüs eden çalışmalardır.

Bu metinlerle birlikte kavram mühendisliğine yönelik ileri okumalar yapmak için PhilPapers Kavram Mühendisliği başlığına, daha önce sitemizde yayınladığımız Cappelen ve Josh Dever’in Bad Language kitabının 5. bölümünün çevrisi olan Kavram Mühendisliği çevirisine, Sally Haslanger’ın Resisting Reality: Social Construction and Social Critique eserine ve St. Andrews Üniversitesi tarafından çevrimiçi şekilde birçok konuşmacının katılmasıyla düzenlenen Kavram Mühendisliği Seminer Dizisi’ne bakabilirsiniz.

Son olarak çeviri için verdiği geri dönüşler için Dr. Öğr. Üyesi Alper Yavuz’a teşekkür ederim.


Kavram Mühendisliğinin Kuramsal Çerçevesi

Kuramsal çerçeve iki temel soruyu ele alarak başlar: Kavramlar nasıl kusurlu olabilirler? Ne türden iyileştirme izlemleri (strategies) vardır? Bu sorulara verilen yanıtlar bazılarını aşağıda özetlediğimiz birçok zorluğu tetikler.

Kavramsal Kusurluluk Çeşitleri

Başlangıç yaklaşımı olarak, kavramsal (ya da daha genel olarak temsili) kusurları kılgısal ve kuramsal olarak iki kategoriye böleceğiz. Bu kategorilerin her birinde yararlanabilecek zengin eleştirel gelenekler vardır. Kılgısal tarafta, kusurlar aşağıdakileri içerir:

  • Ahlaki ve toplumsal etkiler: Bazı görüşlere göre kavramlar toplumsal adaletsizliğin sürmesinde rol oynayabilirler. Buradaki temel bir düşünce şudur: Toplumsal yapıları düzenleme tarzımız kısmen onlar hakkında düşünmek ve konuşmak için kullandığımız kavramsal yapıya dayanır. Böyle bir yorumda, kavramlarımız zaten orada var olan toplumsal gerçekliği betimleyen tarafsız araçlar olarak değil, fakat kısmen de olsa bu gerçekliği kuran araçlar olarak düşünülmelidir. İlgili durum çalışmaları cinsiyet (gender) ve ırk kavramlarını, “evlilik” kavramını, (bir zamanlar yasal tanımının evlilik içindeki zorla ilişkiyi hariç tutan) “tecavüz” kavramının tarihini, “zihinsel hastalık” ve “savaşçı”yı içerir. Felsefeciler ve psikologlar arasında son zamanlarda yapılmış ortak bir çalışmaya göre (Leslie, yayımlanacak), -“genellemeler” (generics) denilen- belirli türden ifadeler kullanmak insanların toplumsal önyargı oluşturacak şekilde aşırı genellemeler yapmalarına sebep olur.
  • İçsel etkiler: Kavramlarımız kendimizi nasıl düşüneceğimizi ve bizim için olanaklı olanı nasıl kavrayacağımızı düzenler. Sonuç olarak, kavram dağarcığımız insanlar olarak gücüllüğümüzü (potential) kısıtlama ve küçültme sonucunu doğurabilirler.
  • Sakıncalı önvarsayımlar: Hakaret sözcükleri gibi bazı ifadeler (belirli değer sistemleri göz önünde bulundurulduğunda) kullanımlarını sakıncalı kılan içeriklere sahiptir.

Kuramsal kusurlar aşağıdakileri içerir:

  • Anlamsal Temel Eksikliği: Tam bir anlamsal temel eksikliği bazı felsefecilerin anlamsız (nonsense) ya da anlam-dışı (meaningless) dediği şeyle sonuçlanır.
  • Çakışan Kavramlar: Burada ayrılması gereken kavramların bilişsel karmaşıklığa sebep olacak şekilde tek bir kavram olarak bir araya getirildiği durumlar vardır. Bu gözlem sistematik şekilde kendinden önceki birçok felsefi geleneğin görüşlerinin bu tür belirsizliklere dayandığını savunan Kant tarafından tartışılmıştır.
  • Tutarsızlık: Bazı görüşlere göre, kavramlar tutarsız olabilirler. Bu Tarski’nin tartışmalı şekilde “konuşma dili”nin (colloquial language) tutarsız olduğunu ileri sürerken kendi doğruluk kavramı görüşüydü (1963).
  • Doğal-olmama: Büyük ölçüde Lewis’den kaynaklanan çağdaş bir geleneğe göre bir kavramsal yapı “gerçekliği eklemlerinden ayırmak”ta başarısız olduğunda kusurlu olabilir.

Bu listenin kapsamlılığı kadar (iddia edilen) kusurların her biri de projemiz boyunca özenli bir düşünmeyle sistematik ve tarihsel bir araştırmaya konu olacaktır.

Kavramsal İyileştirme İçin İzlemler

Kullandığımız bir kavramın kusurlu olduğunu keşfettiğimizde ne yapmamız gerekir? Başlangıç varsayımı olarak, tepkileri dört geniş kategoriye bölebiliriz:

  • Eleme: Bazı durumlarda doğru tepki kavramı bir daha kullanmamaktan başka bir şey değildir.
  • İyileştirme: Kavramı kusurlarını düzelterek iyileştirmeyi deneyebiliriz. Örneğin bu Carnapçı açımlamanın temel motivasyonudur. Yani kusurlu olan bir kavramla başlarsın (açımlamada ele alınan kusurlar belirsizlik (vagueness) ve belirlenmemişliktir (indeterminacy)). Buna başka bir örnek Sally Haslanger’ın ırk ve cinsiyet kavramlarına yönelik tutumudur: Onun eserlerine temel olan bir şey ilgilendiği kavramları toplumsal ve politik gerekçeler açısından nasıl iyileştirebileceğimize dair önerilerde bulunmasıdır.
  • Bölme: Diğer bir seçenek çakışan ya da karışık kavramları bileşenlerine bölmektir. Bu Kant’ın felsefesinde merkezi bir yer tutar; fakat ayrıca “nesne”, “sonsuzluk”, “değilleme” gibi birçok biçimsel kavramımıza da uygulanabilir.
  • Uzlaşma: Tedavinin hastalıktan daha kötü olduğu durumlarda kusuru benimseyerek yaşamayı tercih edebiliriz. Benzer örnekler (Frege ve Carnap’ın düşündüğü gibi, kavram ortadan kaldırılamaz ve eksikse) belirsizliği ve Chalmers’ın (2011) “taban” (bedrock) dediği kavramları içerir.

Genel Kuramsal Çerçeve Hakkında Temel Sorular

Her bir kusur ve iyileştirme izlemi içsel olarak ilginçtir fakat bu projenin amacı parça parça değil, sistematik olarak en iyi yaklaşımı göstermektir. Gerekli olan -ve şu anda eksik olan- şey kusurlar ve iyileştirme izlemleri hakkında sistematik ve birleştirici bir şekilde düşünmek için kapsayıcı bir çerçevedir. Birbirine rakip böyle birçok çerçeve bulunabilir. Bunları geliştirirken, temel zorluklar şunlardır:

  • İyileştirme ve Konu Değişimi Arasındaki Fark Nedir?

Bu kaygı Strawson’un Carnap’ın açımlama kavramı eleştirisine kadar geriye gider. Carnapçı açımlama felsefe için merkezidir düşüncesine cevap olarak Strawson şunu dile getirir: “[…] bilimsel olmayan söylemin özsel kavramlarının felsefi aydınlatmasını arayan kişiye bilimsel kuramların anahtar terimlerinin biçimsel açıklamalarını önermek tamamen ilgisiz bir şey yapmaktır -bu tamamen olayı yanlış anlamaktır, … bilimsel olmayan söylemde kullanılan kavramlar hakkındaki tipik felsefi sorular bilimde kesin ve verimli kavramların kurallarından vazgeçilerek çözülemez. Bu son denileni yapmak tipik felsefi soruları çözmez, bunun yerine konuyu değiştirir”. Biraz farklı şekilde söylenirse: Kavramın kaplam ve içlemini değiştirirsek hâlâ “aynı kavram”a sahip olduğumuzu düşünmek bağdaşmaz (incoherent) değil midir? Biz bu soruyu kavram mühendisliği projesi için temel bir zorluk olarak görüyoruz

Başlangıç varsayımlarımızdan biri, bahsedilen zorluğa cevap vermek için “konu aynılığı”nı anlamamız gerekir düşüncesidir. [Projemiz boyunca] bu terimin farklı kaplamları olan kavramları aştığı -yani diyelim ki evlilik ve doğruluk kavramını yeni bir kaplam ile değiştirdiğinizde bile konuyu koruyabilirsiniz- düşüncesini araştıracağız. Aynı konuyu sürdürmek büyük ölçüde -söylenenin-aynılığının bağlam duyarlı olmasıyla aynı şekilde- bağlam duyarlıdır.

Bununla birlikte bazı durumlarda konuda değişiklik yapma isteğimizi sürdüreceğiz. Eski soruları yanıtlamak istemiyoruz çünkü entelektüel ilerleme anlamdaki değişim yoluyla yapılır. Buna bir örnek ağırlık ve kütle kavramlarının çözümlemesiyle ilgilidir. Bu bağlamda temel bir soru, eski soruların ne zaman terk edilmesi gerektiğidir. Sıklıkla ilerlemenin eski sorulara daha iyi cevaplar vermek olduğunu düşünürüz fakat bazen ilerleme yeni sorular sorarak (ve cevaplandırarak) sağlanır.

  • Bütüncülük ve Uzaktan Bağlı Kavramlar

Hukuki “ihmal” kavramının değiştirgesi (parameter) “bilgi”dir: Öyle ki “bilgi”yi düzenlemenin ihmal anlayışımız bakımından sonuçları olur. Yukarda örnek olarak verdiğimiz bütün kavramlar çözmesi zor olacak şekilde diğer kavramlarla bağlanmıştır. “Doğruluk”, “özgürlük” ya da toplumsal kavramlar olan cinsiyet ve ırk üzerindeki düzenlemeler; uzaktan bağlı kavramlar üstünde kademeli şekilde etkili olacaktır. Düzenleyicinin bu tür bağlantıların keşfine nasıl bir tepki vermesi gerekir?

  • Uygulama Zorluğu

Kavramsal değişim nasıl uygulanır? İlk bakışta, bu birisinin amacının geniş ölçekli bir toplumsal düzenleme ya da daha kısıtlı olan küçük ölçekli bir düzenleme olup olmadığına bağlı olarak değişir gibi durur. Büyük ölçekli düzenlemeyi, doğal-dil teriminin anlamını düzenleme ya da değiştirmeyi amaçlama olarak düşünebiliriz. Bunun elde edilmesi fazlasıyla zordur ve bunu başarmak için kurulacak izlemler büyük ölçüde çeşitlenecektir. Çünkü olağan dilde anlam, anlaşılmaz kullanım kalıplarından sonra ortaya çıkar ve bu yüzden etkili genel bir izlem geliştirmek zordur. Biz kendimizi ne kadar ve ne ölçüde düzenlemenin işe yarayacağını tahmin etme konumunda görmüyoruz, bunun yerine bu meseleler hakkında empirik çalışmaların gerekliliğini kabul ediyoruz. Küçük ölçekli dilsel düzenleme uygulama için daha kolaydır. Burada (kuramsal, hukuki, tıbbi, politik vb.) belirli bir bağlamda kısıtlı bir dinleyici göz önünde bulundurularak başlanabilir ve bu belirli amaç için bir düzenleme etkisi denenebilir. Bu tür hedeflenmiş bağlamlarda, değişim daha kolay ve incelenebilir şekilde uygulanabilirdir.

  • Birleştirme Zorluğu

Bu zorluk bir öncekiyle yakından ilişkilidir: Kuramsal (örn. bilim ya da daha küçük bilimsel topluluk) ve kılgısal (örn. politik, hukuki, toplumsal) alandaki kavramsal düzenleme/yenileme arasında temel bir ayrım var mıdır? Bu soru projemiz boyunca araştırılacaktır. Başlangıç varsayımımız genel kusur türlerinin ve iyileştirme için genel izlemlerin iki alanda da aynı olduğudur. Ancak uygulama kılgısal alanda önemli ölçüde daha zordur. Bu yüzden varsayımımız şudur ki kolay uygulamanın nasıl olduğu hakkında bir fark vardır fakat bu fark temel yapısal bir fark değildir.

İlişkili bir birleştirme zorluğu da iyileştirmeyi içeren normlar açısından ifade edilebilir: [Normlar] farklı alanlarda birleşik midir? Söz konusu olan yalnızca araçsal bir normatiflik midir? Çalışma hipotezimiz kavramları iyileştirme etkinliğinin uygun şekilde herhangi bir tür norm yoluyla değerlendirilebileceğidir ve bu hipotez proje boyunca test edilecektir.

  • Neden Büyük Olasılıkla Sözlü Anlaşmazlığa Sebep Olacakken Aynı Sözcüğü (lexical item) Tutmaya Devam Ederiz?

Yukarıda çizilen iki izlem -büyük ve küçük ölçekli düzenleme- benzer bir zorlukla karşılaşır: Anlamı değiştirirken neden aynı dilsel ifadeyi tutarız? Basitçe anlamdaki ayrımı sözcükteki ayrımla belirlesek her şey daha kolay olmaz mı? (Bu zorluk, yukarıdaki konu değişimi zorluğunun bir versiyonudur.) Başlangıç varsayımlarımızdan biri, bu zorluğu yanıtlamak sözcüklerin kendilerinin iletişimsel önemini anlamayı gerektirir düşüncesidir. Yukarıda konu korunumu olurken kaplamda değişim olabileceğinden bahsetmiştik. Aynı sözcüğü kullanmak aynı konudan konuştuğumuzu göstermenni bir yoludur. İkincisi, örneğin E diye bir ifade kullanmak sözcük etkisi (lexical effect) yapabilir. Konu değişimi olsa bile sözcük etkilerinin korunumu işlevsel gerekçeler için değerli olabilir. Bunu düşünmenin bir yolu şudur: Bu ifadeyi kullanmanın olumlu etkileri sözel anlaşmazlıkların tehlikesini etkisiz kılar. Çalışmamızın bir amacı yukarıda çizdiğimiz kuramsal rollere hizmet edebilen “sözcük etkileri” ve “konu aynılığı” kavramları geliştirmektir.

  • Kavramların Doğası

Kavram mühendisliği hakkında bir kuramsal çerçevenin kavramların olduğu şeyi açıklaması gerekecektir. Hem felsefe hem de psikolojide kavramların doğası hakkında düşünmek için köklü gelenekler vardır. Çalışmalarımız bu geleneklerden yararlanacaktır. Ancak geribildirimin iki yönde de gidebileceğini umuyoruz. Yani kavram kuramı yavaşça kavram mühendisliği kuramından türeyecektir. Gerçeklik temsillerimizin zaman içinde değiştiği ve dilsel seçimlerimizden etkilenebildiği tartışmasızdır. Bu süreci anlamak, kavram kuramı için bir zemin sağlayabilir. Biz bu tür bir kuramın projemiz boyunca keşfedeceğimiz türde kavram mühendisliğine kapı bırakacak şekilde dinamik olmasını istiyoruz. Kısacası başlangıç varsayımlarımızdan biri kavram mühendisliği hakkında kavramların metafiziğiyle ilgili en az sayıda ilksel varsayımla kuram kurabileceğimiz ve kavramlarımızın daha temel kavrayışlarının kavram mühendisliğini anlamamız yoluyla ortaya çıkacağıdır.

Bununla birlikte, yol boyunca incelenecek kavramlar hakkında bir dizi geleneksel sorun vardır ve bunlardan ikisi özellikle önemlidir: (i) Kavram mühendisliği analitik doğrular ve sentetik doğrular (ya da gerekçelendirme) arasında keskin bir ayrım olmasını gerektirir mi? (ii) Dışsalcı ve içselci çerçeveler arasındaki farklar kavram mühendisliği hakkında düşünme tarzımızı nasıl etkiler?


Herman Wright Cappelen & Øystein Linnebo & Camilla Serck-Hanssen– “Theoretical Framework“, (Erişim Tarihi: 26.09.2021)

Çevirmen: Erim Bakkal

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu Bilkent Üniversitesi Felsefe Bölümü yüksek lisans öğrencisi. Genel olarak felsefeyle, özel olaraksa argümantasyon, informel mantık, metafelsefe ve genel bilim felsefesiyle ilgileniyor. Felsefe dışındaysa LoL oynamak ilgisini çekiyor.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Araçsalcılık (Felsefe Sözlüğü)

Sonraki Gönderi

Kişisel Gelişim: Felsefe mi? Bilim mi? Sahte-Bilim mi? – Dr. Tufan Kıymaz

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü