The Enchanted Island Before the Cell of Prospero, printed by Peter Simon after Henry Fuseli, 1797. Source: Wikimedia Commons
//

Öznel Adalet – Amalia Amaya Navarro

Kötü insanlar iyi yargıçlar olabilirler mi?[i] Bu soru modern devletin yükselişinden önce, yani ahlaki karakter ve yetkinliğin ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlı kabul edildiği dönemlerde anlaşılmaz olurdu.[ii] O zamanlar kişisel erdem iyi bir hukukçunun göstergesiydi ve yargı togası[1] ahlaki örnekliği temsil ediyordu. Modern devletin ortaya çıkışıyla birlikte, mesleki mükemmellik kişisel erdemden bağımsız olarak görülmeye başlanmış, mesleki yasal otorite izole edilmiş ahlaki otorite haline gelmiş ve ahlaki karakterin yargısal mükemmelikle ilgisinin olmadığı görüşü hem hukuk kültüründe hem de genel kültürde kök salmıştır.

Gerçekten de, mesleklerin ve özellikle yargı makamının modern anlamda ahlaktan arındırılmasını sağlayan önemli amaçlar vardı. Demokratik amaçlar, ahlaki örnekliğin birkaç kişiyle bağlı olması gerektiği fikrini reddetmiştir. Eski Rejim’in[2] adalet yönetimindeki keyfiliğine karşı yapılan sert muhalefet, hukukun üstünlüğünün insan üstünlüğünün yerini almasına yol açmıştır. Yargıçlar, Montesquieu’nün meşhur ifadesiyle ‘hukukun ağzı’ olarak adlandırılmıştır ve görevleri ise hukuku uygulayarak davalarda karar vermektir. Bugün hala geçerli olan bu görüşe göre, yargıcın karakteri ve değer yargıları, yargı pratiğindeki mükemmellikle ilgili değildir. Yargıçların hukuku bilmesi ve hukuki tekniklerde ustalaşması gerekir ve kişi öznel karakter niteliklerinden bağımsız olarak iyi bir yargıç olabilir.

Peki durum cidden böyle mi? Yargısal mükemmelliğin kişisel erdemden arındırılabileceği görüşü, yargısal uslamlamanın ne içerdiğine dair aşırı basitleştirilmiş bir görüşü varsaymaktadır. Hukuk kuralları farklı yorumlara açıktır; takdir yetkisi tanınabilir veya bunu zorunlu kılabilir, çelişkiye düşebilir, belirli bir davayı aydınlatamayabilir ve ayrıca belirli bir davaya uygulandığında saçma veya adaletsiz sonuçlar doğurabilir. Bütün bu durumlarda, yargı işlevinin yerine getirilmesi için ahlaki yargılamanın uygulanması gerekir. Teknik yeterliliğin ötesinde, yargısal uslamlama uygulamasında başarılı olmak için yüksek bir ahlaki karakter gereklidir. Nesnel yargıyı korumak için takdire şayan bir çaba gösterirken, sanırsam kaş yaparken göz çıkartıyoruz. Gerçekten de, keyfi yargılama hukuktan çıkarılmalıdır, ancak öznellik tümüyle ortadan kaldırılmamalıdır ve kaldırılamaz da. Erdemli öznel nitelikler vazgeçilmez unsurlardır ve hukuki yargıların kalitesine önemli ölçüde katkıda bulunurlar. Yargısal işlevin doruklarına, kişisel olmayan yargıların aksine erdemli yargılarla ulaşılır. Erdem, yargıçlara algısal kapasite, durumsal değerlendirme becerisi, yaratıcı yetenekler, duygusal yönelimler ve hukuki uslamlama yapmak için gereken ve uygun olan sorgulama ve müzakere becerilerini kazandırır.

Peki hangi karakter özellikleri yargısal mükemmelliğin işaretidir? Mesleklerde erdem konusunda hazırlanmış Birmingham raporu dört ana noktaya değinir. Bunlar ahlaki, epistemik, sivil ve eylemsel erdemlerdir.[iii] Diğer meslek erbabları gibi yargıçlar da bu dört ana erdemi benimsemeli ve uygulamalıdır. Yalnızca çok yönlü bir karaktere sahip olmak yargıçların yargı işlevinde başarılı olmalarını sağlayacaktır. Gelişmekte olan erdem hukuku alanında dürüstlük ve merhamet gibi ahlaki erdemler öncelenmiş olsa da, yargısal mükemmellik epistemik, sivil ve idari karakter özelliklerine sahip olmayı gerektirir ve bunların tümü, yargı kararlarının başkaları için önemli sonuçları olduğu düşünüldüğünde ahlaki açıdan önem arz eder. Yargısal mükemmellik, mahkemedeki diğer yargıçların görüşlerine karşı açık fikirlilik, erken hükme varmamak için entelektüel itidal veya örtük önyargılara karşı dikkatli olmak için epistemik farkındalık gibi epistemik erdemlerin sergilenmesini gerektirir. Adalet, yasaya sadakat ve topluma hizmet gibi sivil erdemler yargı makamında her şeyden önemlidir. Son olarak, sabır, çalışkanlık ve azim gibi edimsel erdemler, yargıçların adli kurumsal sistem içindeki rollerini etkin bir şekilde sergilemelerini sağlar. Bu erdemlere sahip olan ve uygulayan yargıçlar hem yargı işlevinde mükemmelliğe ulaşmak için en uygun karakter özelliklerine sahiptirler hem de premodernlerin[3] öngördüğü gibi yaşadığı toplumda kamusal örnekler olarak hizmet ederler.

Bu yargısal mükemmellik ideali mümkün müdür? Uygulamaya konulabilir mi? Erdemli bir yargı pratiğini teşvik edebilmemiz için üç ana yol olduğunu söyleyebilirim.[iv] İlk yol olarak hukuk eğitimi, hukuk öğrencileri ve hukukçular arasında erdemi yeşertmek amacıyla yeniden ele alınabilir. Örnek kişilerin taklit edilmesi, Antik Çağ’dan bu yana erdem gelişimi için önemli yollardan birisidir. Hukuk eğitimi, birinci sınıf hukukçuları tanıma ve onlardan bir şeyler öğrenme ve hem günümüzden hem de geçmişten örnek olabilecek hukukçuların(gerçek veya kurgusal) anlatılarına ilişkin eleştirel tartışmalara katılma fırsatları sunmalıdır. Taklit etmenin yanı sıra, hem hukuk fakültesinde hem de sürekli mesleki eğitimde erdemi teşvik etmek için erdemler hakkında açık eğitim, katılımcı olduğunuz uygulamalar, pozitif psikolojide önerilen araçlar (örneğin çalışma kitapları, multimodal müdahaleler, oyunlar ve simülasyonlar) ve karakter gelişimi için edebiyat ve edimsel sanatların kullanımı gibi bir dizi pedagojik strateji geliştirilebilir.

İkinci olarak kurumsal tasarım, erdemli bir yargı pratiğini yeşertmek için ek bir yol sunar. Mahkeme salonunun ve diğer hukuk meslek alanlarının mimari özellikleri ve iç tasarımları dahil olmak üzere mekansal tasarım, erdemli davranışı teşvik edebilir (veya engelleyebilir). Örneğin, mekan planlaması hiyerarşiyi güçlendirebilir ve adli tevazu gösterilerinin önüne geçebilir. Kuralların ve prosedürlerin tasarımı da erdemli davranışı ileriye taşıyabilir yahut engelleyebilir. Örnek olarak, çekişmeli yargılama usulü, tarafsızlığın ve farklı bakış açılarına açıklığın geliştirilmesi için değerli bir araçtır. Buna ek olarak, organizasyonel planlama (örneğin yargıç seçimi prosedürleri) mahkeme salonunda ve diğer hukuk meslekleri bağlamlarında erdemli bir ortam geliştirebilir.

Son olarak, hukuk kültürünü erdem doğrultusunda harekete geçirmek için üçüncü bir yol olarak kültürel müdahaleleri ele alabiliriz. Yargıda ve diğer mesleki hukuk alanlarında erdemi vurgulamak için, erdem dilinin mesleki davranış kurallarına dahil edilmesi, hukuk fakültelerinin, hukuk firmalarının ve kamu hukuk kurumlarının planlarında erdemin değerinin tanınması ve adlandırma kuralları, erdemi imleyen fikirler ve temsil eden kişilerin anısına yapılan sanat eserleri ve ödüller yoluyla erdeme bağlılığın gösterilmesi gibi bir dizi strateji verimli bir şekilde uygulanabilir. 

Erdem hakkında insanları eğitmek, insanları erdeme teşvik etmek ve erdemin önemini belirginlestirmek. Bu üç alanın hepsinde ilerlemek gercekten de zor bir iştir. Bununla birlikte, sadece öznel yargının sağlayabileceği esneklik, nüans ve duygusal bağları bir kenara koyan adalet anlayışı fosilleşmiş, katılaşmış ve insana mesafeli hale gelmiş olur. Cicero’nun ifadesiyle bu çok net bir şekilde en adil olmayan yaklaşımdır.[v] Öznelliğin adalet yönetimiyle olan ilgisi göz önüne alındığında, hukukta erdemi yeşertme projesi, ne kadar zor olursa olsun, azim ve hayal gücüyle sürdürülebilir ve kesinlikle bu çabaya değerdir.


Çevirmen Notları:

  • [1] Toga, yaklaşık altı metre uzunluğundaki bir kuşağın vücuda belirli bir yöntemle sarılmasıyla (dolanmasıyla) elde edilen ve genellikle bir tunik üzerine giyilen Antik Roma’nın en karakteristik giysisi.
  • [2] Eski veya modası geçmiş rejim. Fransız Devrimi’nden önce Fransa’daki rejim
  • [3] Modern öncesi. Genellikle 16.yy’dan önce yaşamış insanlar için kullanılan bir tabir.

Kaynakça

  • [i] Jorge Malem, ‘Can Bad People be Good Judges?’ The Netherlands Journal of Philosophy of Law,
  • [ii] Steven Shapin, The Scientific Life: A Moral History of a Late Modern Vocation, The University of Chicago Press, Chicago and London, 2008.
  • [iii]  James Arthur, Kristján Kristjánsson, Aidan Thompson and Ali Fazel, The Jubilee Centre Framework for Virtue-Based Professional Ethics, University of Birmingham.
  • [iv] Amalia Amaya, ‘Reasoning in Character: Virtue, Legal Reasoning and Judicial Ethics,’ Ethical Theory and Moral Practice, 2023. https://doi.org/10.1007/s10677-023-10414-z
  • [v] Cicero, ‘Law applied to its extremes is the greatest injustice,’ On Obligations, Oxford University Press, 2000.

Amalia Amaya Navarro – “https://blogs.cardiff.ac.uk/openfordebate/subjective-justice/“, (Erişim Tarihi: 01.02.2025)

Çeviren: Hüseyin Özer

Çeviri Editörü: Emir Arıcı

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

İnsanları Bilime Güvenmekten Alıkoyan Ne? Şaşıracaksınız Ama Siyaset Değil – Bastiaan T. Rutjens

Sonraki Gönderi

Adam Smith Bizi Elitlere Sempati Duymanın Tehlikelerine Karşı Uyarmıştı – Blake Smith

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü