Auschwitz’in Sovyet Özgürlüğü: İlk Elden Anılar ve Fotoğraflar – Ilya Krol

27 aralık 1945'te, Mareşal Ivan Konev'in komutasındaki Sovyet Ordusu, III. Reich'in en büyük toplama kampını ortadan kaldırdı. İşte bu yaşananların tanık ve şahitlerin ağzından bazı anlatıları.

/
1063 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

Auschwitz mahkumları dört Kızıl Ordu piyade tümeni tarafından kurtarıldı. Öncü birlik 107. ve 100. bölükteki askerlerden oluşuyordu. Binbaşı Anatoly Shapiro ikinci bölükte görev almıştı. Şok birlikleri, kampın kapılarını açan ilk kişilerdi. İşte onun hatırladıkları:

Öğleden sonra kamp alanına girdik, tellerde şu sloganın asılı olduğu ana kapıdan içeri girdik: ‘Çalışmak sizi özgür kılar.” Barakaya gazlı bez bandajı olmaksızın girmek imkansızdı. Cesetler iki katkı ranzaların üzerinde serili haldeydi. Ranzaların altından ise zar zor hayatta kalmış iskeletler sürünerek Yahudi olmadıklarına yemin ediyordu. Hiçbiri artık özgür olduğuna inanamıyordu.

Polonya’daki Auschwitz toplama kampından kurtarılmış esirler, Sovyet Kızıl Ordu askerleri ile beraber. (1945)

O zamanlar kampta yaklaşık 7.000 mahkum vardı. Bunlar arasında 74233 numarayla bilinen ve ismi hala belirlenememiş olan bir mahkum şöyle diyordu:

Birden birde kampın yakınındaki bir yolda yürüyen beyaz ve gri üniformalı siluetler gördüm. Saat 17: 00 civarıydı. Bu siluetlerin ilk önce geri dönen kamp mahkumları olduklarını düşündük. Kim olduklarını anlamak için yanlarına doğru koştum ve Sovyet keşif birimleri olduklarını öğrendiğimde çok mutlu oldum. Öpücüklerin ve kutlamaların sonu gelmedi, daha sonra bize buradan hemen gitmemizi söylediler. Düşmanın (Naziler) hala nerede olduğu belli olmadığı için bizim buradan hemen gitmemiz gerektiğini söylediler. Geriye doğru birkaç adım attık ve sonra da geri döndük.

Sovyet Ordusu askerleri, Auschwitz toplama kampından yeni kurtarılmış olan çocuklar ile sohbet ediyor.

1945’te 107. piyade tümenine komuta eden Korgeneral Vasily Petrenko, Shapiro’dan kısa bir süre sonra kamp alanına geldi. Anılarında, Auschwitz’den önce ve sonra gördüklerini şöyle anlatıyor:

Almanlar 18 Ocak’ta, onlarla beraber yürüyebilecek olan herkesi alıp götürdüler, geride sadece hasta ve zayıf düşmüş olanlar kalmıştı. Askerlerimiz kampa vardığında, hala yürüyebilecek halde olan birkaç kişi paniklemişti. 108., 322. ve 107. bölüklerin sıhhi birimlerini derhal kampa gönderdik. Seyyar hastaneler tuvaletlerini kurup kullanıma açtılar, emir böyleydi çünkü. Bu bölüklerin seyyar mutfakları da mahkumların beslenmesinden sorumluydu.

Kurtarılan mahkumlar Auschwitz-Birkenau çalışma kampından çıkış yapıyor. (1945)

Komutan Vasily Gromadsky, “ölüm kampına” giren ilk kişilerden biriydi:

Kapıda bir kilit vardı ve buranın ana giriş olup olmadığını bilmiyordum. Askerlere kilidi kırmaları emrini verdim ancak burada hiç kimse yoktu. 200 metre daha yürüdük ve çizgili gömlekleriyle mahkumların bize doğru koştuğunu gördük, sayıları yaklaşık 300’dü.

Almanların kılık değiştirebileceği konusunda uyarıldığımız için ihtiyatlı davranıyorduk ancak onlar gerçek mahkumlardı. Ağlıyor ve bizi kucaklıyorlardı. Burada milyonlarca insanın öldürüldüğünü haykırıyorlardı. Bize, Almanların Auschwitz’den 12 vagon kadar bebek arabası gönderdiklerini söylediklerini hala hatırlıyorum.

Auschwitz toplama kampında telin arkasında kalmış çocuklar.

1945’te Ivan Martynushkin 21 yaşındaydı, 322. piyade tümeninin makineli tüfek biriminin birinci Teğmen Komutanı olarak görevliydi. Son ana dek bir toplama kampını kurtarmak için gönderilmiş olduğunu anlamadığını anımsıyor:

Ekibimle beraber çitlere yaklaştım ancak karanlıktı, binaya girmedik. Kampın dışındaki koruma odasını işgal ettik. Orada çok sıcak olduğunu hatırlıyorum, sanki ısıtılmış gibi. Kampın dışındaki güvenlik kulübesine girdik. Oranın sanki ısıtılmış gibi çok sıcak olduğunu hatırlıyorum.

Almanların kendileri için sıcak bir yer hazırladıklarını düşünüp sonra oradan çıktık. Ertesi gün her yeri ele geçirdik. Orası (Brzezinka), etkileyici tuğla ev ve yapılarıyla devasa bir yerdi.

Ve biz ilerledikçe, Almanlar bir binadan bize ateş etmeye başladılar. Siper aldık ve komutanımızla iletişim kurarak binayı bombalamasını istedik. Eğer o binayı yok edersek işimize devam edebiliriz diye düşündüm. Ancak birdenbire komutanımız topçularımızın binayı bombalayamayacağını çünkü burada insanlarla dolu bir kampın olduğunu ve herhangi bir çapraz ateş durumuna sebep olmamak gerektiğini söyledi. İşte o zaman çitin ne için olduğunu anlamıştık.

Sovyet ordusu tarafından kurtarılmadan önce Auschwitz mahkumları. (1945)

Ordu gazetecileri Usher Margulis ve Gennady Savin askerlerden sonra kampa girdi. Şunları hatırlıyorlardı:

Tuğla bir binaya girdik ve odaların içine göz gezdirdik, kapılar kapalı değildi. İlk baktığımız odada koca bir çocuk kıyafeti yığını vardı: Birçoğunda kan lekeleri olan küçük paltolar, ceketler, kazaklar. Bir diğer odada diş kronları ve altın protezlerle dolu kutular vardı. Üçüncü odada ise, içinde kadın saçı olan kutular vardı. Ve sonra bir kadın [bir mahkum], bizi kadın çantaları, abajurlar, cüzdanlar, para çantaları ve diğer deri eşyalarla dolmuş kutulardan oluşan bir odaya getirdi ve dedi ki: ‘Bütün bunlar insan derisinden yapıldı.’

Ölü mahkumların saçlarından oluşan çuvallar

Auschwitz kurtarıldıktan sonra, kasabayı yönetmek için Grigory Yelizavetinskaya adında yeni bir komutan görevlendirildi. O, 4 Şubat 1945’te karısına şöyle yazmıştı:

Kampta bir çocuk kışlası var; her yaştan Yahudi çocuk oraya götürülmüş ve Almanlar sanki onlar birer tavşanmış gibi üzerlerinde deneyler yapmış. Damarlarına bazı “bilimsel” amaçlarla gazyağı enjekte edilmiş 14 yaşında bir erkek çocuğu gördüm. Daha sonra vücudunun bir parçası kesilmiş ve Berlin’deki bir laboratuara gönderilmiş, kesilen parçanın yerine başka bir vücut parçası yerleştirilmiş. Şimdi ise içi çürüyen ülserler kaplı ve bir hastanede yatıyor. Ona yardım etmek adına hiçbir şey yapılamaz. Kampta dolaşan güzel bir kız var; delirmiş. Buradaki insanların hepsinin aklını kaçırmamasına şaşırdım.

Auschwitz mahkumları: özgürlüğün ardından ilk anlar.

Bu sırada yürüyebilecek halde olan eski mahkumlar Auschwitz’i kendi başlarına terk ettiler. 74233 numara, şöyle hatırlıyor:

5 Şubat’ta Krakow’a doğru yola çıktık. Yolun bir tarafında, uzun zaman önce yorucu işlerde ölen mahkumlar tarafından inşa edilen dev fabrikalar vardı. Yolun diğer tarafında başka bir büyük kamp vardı. İçeri girdik ve yalnızca 18 Ocak’ta, Almanlarla beraber götürülmedikleri için hayatta olan bizim gibi bazı hasta insanlar bulduk.

Sonra yürümeye devam ettik. Uzun bir süre taş sütunlar üzerindeki elektrikli telleri takip ettik. Bu elektrikli tellere epey aşinaydık; onlar köleliğin ve ölümün sembolleriydi. Kamptan asla çıkamayacakmışız gibi görünüyordu. Nihayet ki sonra dışarı çıktık ve Vlosenyusha köyüne ulaştık.

Orada bir gece kaldık ve ertesi gün 6 Şubat’ta, yolumuza devam ettik. Yolda bir araba durdu ve bizi Krakow’a götürdü. Şu an özgürüz ama yine de nasıl mutlu olabileceğimizi bilmiyoruz. Çok şey yaşadık, çok insan kaybettik.

Sovyet doktorları ve Kızıl Haç temsilcileri, kampın kurtarılmasından kısa bir süre sonra Auschwitz ölüm kampı mahkumları ile beraber.
B. Fishman/Sputnik

Bu içerik, Rus Holokost Vakfı’nın belgelerine ve aşağıdaki anılara dayanmaktadır:

  • V. Petrenko- “Before and After Auschwitz”,
  • K. Zhivulskaya- “I Survived Auschwitz” ve
  • V. Grossman ve I. Ehrenburg- “The Black Book” 

Ilya Krol- “The Soviet liberation of Auschwitz: firsthand memories & photos”, (Erişim Tarihi:18.11.2020), Erişim Kaynağı: https://www.rbth.com/history/331599-auschwitz-liberation-soviet

Çeviren: Taner Beyter

Ankara Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nü bitirdi, Felsefe master eğitimine ise ara verdi. Etik, epistemoloji, din felsefesi ve metafelsefe ile ilgilenir. Evli olup özel bir eğitim kurumunda yöneticilik yapmaktadır.  

1 Yorum

Maxigen için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Bağdaşmazcılık İçin Bir Başka Basit Argüman – Alexander Pruss

Sonraki Gönderi

Laplace’in Şeytanı – Larry Bradley

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü