Görelilik, Beyinler ve Bilincin Birliği – Alexander Pruss

/
1265 Okunma
Okunma süresi: 3 Dakika

Dün akşam lisans öğrencilerinin metafizik makalelerini notlandırırken zeki bir öğrencinin makalesinde Özel Görelilik ve zamanla ilgili oldukça ilginç bir gözlemle karşılaştım (bu gözlemi paylaşmak için öğrenciden izin aldım): beynin farklı kısımlarının farklı referans çerçeveleri vardır ve dolayısıyla zamanı biraz farklı deneyimlemeleri gerekir. 

Tabii ki referans çerçevelerindeki sapma çok, çok küçüktür. Beynin aşağı kısımlarının hacimli bir nesneye – dünyaya – daha yakın olması gibi gerçeklerden kaynaklanır. Bu durum da küçük bir zaman açılmasına neden olur ve bizler beynin farklı kısımlarının dünyayla göreceli bir şekilde farklı hızlarda hareket etmelerini sağlayacak bir şekilde sürekli kafalarımızı oynatırız.

Bu kadar küçük bir farklılık bir önem arz eder mi? Argümanını anladığım kadarıyla, öğrencim zamanın A teorisini daha az makul kılacağını düşünüyor bu durumun. Çünkü A teorisyenlerinin söylememizi istediği gibi, gerçek nesneli şimdi algıladığımızı söyleyebilmemizi sorgulanabilir kılıyor. Bu ilginç bir düşünce.

Aynı zamanda mental hallerin fiziksel halleri takip ettiğini düşünen birisi için de bu düşünce zincirinin sorun yaratabileceğini düşünüyorum. Mesela onun sayesinde aynı anda pek çok şeyin farkında olduğumuz bilincin birliğini düşünün. Eğer bu farklı şeylerin bilinci kısmen beynin farklı parçalarından meydana getiriliyorsa hangi belirli bilinç akışına sahip olduğumuz, tercih ettiğimiz referans çerçevesine bağlı olacakmış görünüyor. Örneğin, bir referans çerçevesinde aynı anda bir ses duyabilir ve irkilebilirim fakat bir başka referans çerçevesinde ses histen önce gelebilir ve bir diğerinde his sesten önce gelir. Fakat bu yanlış gibi görünüyor: belirgin bilinç akışı referans çerçevesine bağlı olmamalıdır.

Bu durum, eğer bilinç akışı içerisindeki ardışıklık sırası referans çerçevesine bağlı değilse (ve bağlı olmaması da makuldür), belirgin bilinç akışının fiziksel hallerin ardından gerçekleşemeyeceğini gösterir. Fiziksel dünyada ayrıcalıklı bir referans çerçevesi olmadığında bu durum barizdir. Fakat A teorisyenlerinin söylemek zorunda olduğu gibi metafiziksel açıdan ayrıcalıklı bir referans çerçevesi varsa bile, bu çerçevenin “fiziksel”dense “metafiziki” olduğunu ve dolayısıyla bu çerçevede bilincin bağımlılığının zihnin fizikselin ardından gerçekleşmesi durumu olmadığını söylemek makuldür.

Bence şunu söylemeliyiz: Eğer A teorisi doğru ise zihin bir şekilde mutlak şimdiye tutunur. Eğer B teorisi doğru ise zihnin kendi subjektif zamanı vardır ve bu beynin veya bir parçasının zamanı değildir.

Bence gerçekten dikkatli bir materyalist, modern bir dijital bilgisayarın, elektronik donanım seviyesinde (belki de tuhaf bir kuantum zamanına yakınlaşma olan) analog bir zaman olsa bile, ölçümün saat tik takları ile senkronizasyonunu tüm kombinasyonel mantık aniden gerçekleşiyormuş gibi gösteren kesin bir şekilde tanımlanmış ayrık bir zamanı soyutlama olasılığıyla sonuçlanması ile bir analoji kurarak ikinci seçeneği kabul edebilir. Kabaca, bir FPGA programcısı öncelikle ayrık zamanı göz önünde bulundurarak çalışırken fakat temeldeki analog zamandan gelen kısıtlamaları sürekli aklında bulundururken bir assembly dili programcısı ayrık zamana dayanarak çalışır. Ne var ki, iki zaman seviyesi arasındaki tekabüliyet muğlaktır. Aynı şekilde, zihnin zamanı ile fiziksel zamanlar arasındaki bağlantının da muğlaklıktan müzdarip olmasının olası olduğunu düşünüyorum (bu muğlaklık sadece epistemik olsa bile). Bir materyalistin bu tarz bir görüşten ne kadar memnun kalacağı belirsizdir ve bir materyalist için burada ciddi bir ampirik varsayım, yani beynin bir mikro işlemcinin veya FPGA’in senkronizasyon saatine benzer bir küresel senkronizasyon süreci olduğu varsayımı mevcuttur. Bunun var olduğundan şüpheliyim fakat çok az nörobilim biliyorum.


Alexander Pruss– “Relativity, brains and the unity of consciousness“, (Erişim Tarihi:21.11.2020)

Çevirmen: Can Kalender

Boğaziçi Üniversitesi'nde Dilbilim öğrencisi. İlgi alanlarını dilin kökeni, evrimsel psikoloji ve ahlak psikolojisi oluşturuyor. Felsefe özelinde ise zihin ve ahlak felsefesi ile ilgileniyor.

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Empatiye Karşı – Paul Bloom

Sonraki Gönderi

Gözlem, Çöküş ve Döngü – Alexander Pruss

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü