Misojini Batılı Kadınları Geri Planda Durmaya Mı Zorluyor? – Maria Kouloglou

/
1038 Okunma
Okunma süresi: 6 Dakika

Misojini terimi kadın düşmanlığı olarak çevirebileceğimiz Yunanca μισογυνισμός kelimesinden gelmektedir. Batı dünyasındaki cinsiyetlendirilmiş stereotipleri ve ön yargıları hemen hemen hiç kimse inkar etmez ancak toplumlarımızın kadın düşmanlığıyla karakterize edildiğini söyleyebilir miyiz? Kadınları geri planda tutan temel problem misojini mi? Verilere daha yakından baktığımızda ortaya daha karmaşık bir tablo çıkıyor.

Batı toplumları her ne kadar elinde güç bulunduran pozisyonlarda olma bakımından erkeklerce domine edilse de çoğu insan kadınlar için erkeklere olduğundan daha pozitif bir bakışa sahip olmaya meyilli. Alice Eagly ve Antonio Mladinic’e göre hem erkekler hem kadınlar kadınlara daha pozitif özellikler atamaya daha yatkın (kadınların erkeklerden daha güçlü bir grup içi yanlılığı olmasına rağmen). Diğer çalışmalar gösteriyor ki insanlar otomatik olarak annelerini babalarına tercih ediyor ve erkek cinsini şiddetle bağdaştırmaya meyilliler. Bu fenomen kadınlar harikadır etkisi olarak biliniyor. Kadınlardan nefret eden misojinist bir toplumun kadınlar için daha pozitif stereotiplere sahip olması nasıl mümkün olabilir?

Yakın zamanda İngiliz bir hakim sarhoş sürücü Victoria Parry için “Erkek olsaydı hapsi boylamıştı.” dediği için medyanın ilgisini üstüne çekti. Çoğu insan bu tür paternalistik bir hoşgörüye adalet sisteminde oldukça yaygın olarak rastlanıldığını bilmiyor. Birleşik Krallık ve Amerika‘da gerçekleştirilen birçok çalışmanın bulgularına göre geçmiş mahkumiyetler göz önüne alındığında dahi kadınların daha hafif cezalar alması çok daha olası. Bu tür eşitsizliklerin sıklıkla görülmesinin nedeni kadınların çocuklara ve yaşlılara bakıyor olma olasılığının daha yüksek olması ve adalet sisteminin kadınların bakıcılık rolünü üstlenebilmeleri için daha hoşgörülü hareket etmeye çalışması. Tabii bu konuda cinsiyet stereotipleri de bir rol oynuyor olabilir. İnsanlar erkekleri şiddet yanlısı olarak görmeye daha meyillidir. Kadınlar genel olarak gerçek bir zarar vermekten dahi aciz, barışcıl, yetiştirici yaratıklar olarak görülüyor ve bunun bir sonucu olarak gerçekten suç işleseler dahi daha hafif cezalara çarptırılıyorlar.

Bu yaklaşım aynı zamanda ev içi şiddete karşı tavrımıza da sıklıkla yansıyor. Her ne kadar erkeğe karşı ev içi şiddet oranları yüksek olsa da bu konuda bir farkındalık yaratmak için çok az deneme var ve birçok insan kadınların erkeklere duygusal ve fiziksel şiddet uygulayabileceğine inanmakta zorluk çekiyor. Denise Hines’e göre ev içi şiddet hatlarını ve barınakları arayan erkekler çoğu zaman ya hiç yardım alamıyor ya da hiçe yakın bir destek alıyor. İstismara uğramış bir erkek şöyle anlatıyor; ”Bana güldüler ve eğer böyle bir şey gerçekten yaşandısya bile hak edecek bir şey yapmış olduğumu söylediler.”

Misojinist bir toplumda kadınların yaşamına erkeklerinkinden daha az değer verilirdi. Ancak yakın zamanda yapılan bir çalışma bunun tam tersini ortaya koyuyor. İnsanlar açıkçası kadınlardansa erkekleri feda etmeye çok daha istekli görünüyor. Medya sosyal bilimcilerin kayıp beyaz kadın sendromu olarak adlandırdıkları bir fenomen olan orantısız bir şekilde beyaz kadın kurbanlara odaklanıp erkek ve beyaz olmayan kurbanları es geçmeye meyilli. Yardım etme davranışı üzerine sosyal psikoloji literatürünün meta-analizine göre kadınlar yabancılara erkeklerden daha az yardım ediyor ancak kadınlara daha çok yardım ediliyor. Son olarak birkaç çalışma kadınlara karşı suç işleyenlerin erkeklere karşı işleyenlerden daha sert cezalara çarptırıldığını ortaya koyuyor.

Kadın düşmanı bir kültür neden kadınların korunmasını ve güvenliğini erkeklerinkinden daha çok önemsesin, kadın suçlulara daha hoşgörülü davransın ve kadınları daha pozitif stereotiplerle özdeşleştirsin? Misojini gerçekten var olsa da batı kültürünün tanımlayıcı bir öğesi değil. Bunun yerine görüldüğü kadarıyla batı toplumu açıkça cinsiyetçi olmaktansa iyiliksever bir şekilde cinsiyetçi.

İyiliksever cinsiyetçilik ya da kadınları erkeklere önceleyen tutumlar düşmancıl cinsiyetçilikten ya da misojiniden çok daha büyük oranda sosyal kabul görüyor. Örneğin, yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre feministler de dahil olmak üzere kadınlar kendilerinin ön planda tutulması gerektiğine inanan erkekleri tercih ediyor. Yine de iyiliksever cinsiyetçilik cinsiyet eşitliği amacına zarar veriyor ve öyle denebilir ki sıklıkla ortaya çıkardığı korumacı tavır kadınları geri plana itiyor. Eğer kadınlar erkek korumasına yaslanmanın daha kolay olduğunu hissederse bağımsızlığı ve kendi kendine güvenerek hareket etmeyi tercih etme ihtimalleri azalır.

Cinsiyetler arasındaki ücret farklılığı hakkındaki toplumsal diskur büyük oranda kadınların ayrımcılık yüzünden aynı iş için erkeklerden daha az ücret aldığı düşüncesi çevresinde odaklanmış vaziyette. Ancak verilere daha yakından bakarsak ortada daha karmaşık bir tablo var. Eğer aynı meslekte aynı miktarda çalışan insanları karşılaştırırsak cinsiyetler arası ücret farkı ciddi anlamda düşüyor. Bilim alanında kadınlara karşı uygulanan ayrımcılık üzerine yapılan araştırmalar da ayrıca karmaşık sonuçlar sunuyor: bazı çalışmalar kadınların işe alınırken ayrımcılığa uğradığını kabul etse de bazıları tam tersini gösteriyor.

Kadınlara karşı ayrımcılık elbette var ancak ücret farkı konusunda temel sebep kadınların erkeklerden farklı işleri tercih etmeye ve daha az iş saatli çalışmaya meyilli olması gibi görünüyor. Peki neden kadınlar farklı tercihlere yöneliyor? Potansiyel bir açıklama kadınlar insanlarla çalışmayı tercih ederken erkeklerin ‘şeylerle’ çalışmayı tercih etmesi olabilir. Bu özellikle kadınların seçim şansının daha yüksek olduğu cinsiyet eşitliği açısından başarılı ülkelerde STEM alanında neden daha az kadın olduğunu açıklayabilir. Bir başka açıklamaysa kadınların yüksek ücretli işlerin olduğu alanlara buna ihtiyaç hissetmedikleri için girmemeleri olabilir. Erkeklerin kadın partnerlerine bakma oranı bunun tersinin görülme oranından çok daha yüksek. Erkekler kadınlardan daha fazla kazanıyor ancak satın alımların %80 kadarı kadınlar tarafından yapılıyor. Ayrıca düzenli bir işe sahip partner bir kadın için erkek için olduğundan çok daha önemli. Erkekler kadınların harcamalarını karşılamaya ve onların temin edicisi olma rolüne bürünmeye istekli olduğu sürece kadınlar yüksek ödeme yapan bir işi seçmek için çok daha az motive olacak.

Bazı evrimsel psikologlar kadınların temin edici potansiyeline sahip partnerleri seçecek şekilde evrildiğine inanıyor. Tabii bu tür bir eğilim gerçekten varsa bile bu minimize edilemeyeceği anlamına gelmiyor. Doğru motivasyon sağlandığında birçok kadının eve ekmek getiren kişi olmak için istekli olduğu görülüyor.

Batı toplumu aslen kadınlara karşı misojinistik tavırlardan ziyade iyiliksever bir cinsiyetçilikle şekillenmiş gibi görünüyor. Cinsiyet eşitliğine kendini adamış kimseler erkek korumacılığının ve gözetimciliğinin iyiliksever paternalistik normlarının kadınları geri planda durmaya iten çocuklaştırma konusunda ne yapmaları gerektiğini düşünmeliler.

Maria Kouloglou- “Is Misogyny Holding Western Women Back?” Erişim Tarihi: 05.06.2020, Erişim Kaynağı: https://areomagazine.com/2019/08/22/is-misogyny-holding-western-women-back/

Çevirmen: Yiğit Aras Tarım

Çeviri Editörü: Can Kalender

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Analitik Felsefe ve Avrupa Kültürü – Umberto Eco

Sonraki Gönderi

Nasıl Oldu Da Felsefe Sözlü Kültürlerin Bilgeliğini Küçümsedi? – Justin E. H. Smith

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü