Hristiyan Dünyasının Bölünmesini Bir Skandal Olarak Mı Görmeliyiz? – Alexander Pruss

/
721 Okunma
Okunma süresi: 5 Dakika

[11:58 AM 5 Kasım, 2020 tarihli yorumda sürdüğüm nedenlerden ötürü bu yazıdaki temel noktanın hatalı olabileceğini düşünüyorum. Yine de, aşağıda sunduğum Bayesçi açıklamalar doğru olabilir ve muhtemelen bu yüzden Hristiyanlar arasındaki ayrılık Hristiyanlığın doğruluğuna karşı düşünüldüğü kadar geçerli bir kanıt değildir.]

Hristiyanlığın birçok farklı mezhebe ayrılmış olması gerçeğinin bir skandal ve trajedi olduğu sıklıkta dile getirilir. Şimdi, skandallık meselesi bir anlamda empiriktir: insanlar bu ayrılık yüzünden doğrudan saptırıldı mı? Bu empirik sorunun cevabını bilmiyorum. Bir diğer yandansa bana öyle geliyor ki bu birlikteliğin kanıtın güçlü olmasından mı yoksa toplumsal kontrolden mi kaynaklandığı konusunda birçok insan şüpheli olurdu.

Yine de her durumda benim üzerinde durmak istediğim soru empirik değil ancak Hristiyanlığın farklı mezheplere ayrılmasının entelektüel anlamda skandalize edilmesinin akla yatıp yatmadığı ve bu ayrılığı bir trajedi olarak görüp görmememiz gerektiğidir. Ve ortada daha önce hiç bahsedildiğini göremediğim bir nokta var: Hristiyanlığın ayrılığı konusunu tartışmaya açtığımızda bunu neyle kıyasladığımız konusunda açık olmalıyız.

Argümanı kurabilmek adına (ancak gerçekliğe ters düşmeyecek şekilde!) eğer Hristiyanlığın doğru bir versiyonu varsa bunun Katolik versiyon olduğunu varsayalım. Benim argümanım eğer daha küçük bir mezhep gerçeğin en iyi adayı olarak kabul görürse daha da ikna edici olur. Şimdi, en yakın milyara yuvarlayarak, böyle bir dünyada yaşıyoruz:

  • d1: 8 milyar insan, 2 milyarı Hristiyan, 1 milyarı Katolik ve diğer 1 milyarı da kalan mezheplere dağılmış halde

Ancak şimdi şu dünyayla kıyaslayalım:

  • d2: 8 milyar insan, 1 milyarı Hristiyan, tamamı Katolik.

Bu dini ayrılmanın yaşanmadığı bir dünyadır. Ancak Hristiyan bakıç açısından bu dünyanın daha iyi olduğunu düşünmek için bir sebep var mıdır? Hristiyanlığın doğru versiyonunun Katoliklik olduğunu varsayarsak, hem d1 hem d2 kendini doğru Hristiyanlık versiyonuyla tanımlayan eşit sayıda insan içerir. Ancak d1’de kendini diğer Hristiyanlık formlarıyla tanımlayan 1 milyar insan daha vardır. Eğer Katoliklik doğru Hristiyanlık versionuysa, Hristiyan olmamaya göre diğer versiyonlar hala gerçeğe daha yakındır. (Ve Katolikliğin Hristiyanlığın doğru versiyonu olduğunu düşünmeyen bir Hristiyan için d1, d2’den çok daha iyidir.)

Eğer bizim mezhepsel olarak bölünmüş w1 dünyamızla yapılabilecek ilgili kıyas d2 ise o zaman ortada bir trajdei yoktur ve kimse mezhepsel ayrılıklar yüzünden skandalize olmamalıdır.

Sanıyorum ki mezhepsel ayrılığı bir trajdei ve skandal olarak gören kimseler d1’i şunun gibi bir şeyle kıyaslıyor:

  • d3: 8 milyar insan, 2 milyar Hristiyan, tamamı Katolik.

Ve gerçekten de eğer Hristiyanlık doğruysa ve gerçek versiyonu Katoliklik ise o zaman bu sayıların en yüksek olduğu d3, d1’den daha iyidir.

Öyleyse bütün olay mezhepsel ayrılık senaryosunu neyle kıyasladığımızdır: gerçek dünyanın Katolik olmayan kimselerinin (hala Hristiyanlığın normatif formunun Katoliklik olduğunu varsayıyorum) Hristiyan olmadığı bir senaryoyla mı yoksa Katollik oldukları bir senaryoyla mı kıyaslıyoruz?

Dahası, şu açıktır ki bir Katolik bir milyar Hristiyanın Katolik olmamasının bir trajdeji olduğunu söylese bile 7 milyar insanın Katolik olmaması ve 6 milyarının Hristiyan dahi olmaması çok daha büyük bir trajedidir.

Peki ya sayılar ile değil de yalnızca ayrılma ile ilgileniyorsak? Soyut olarak varsayalım ki ortada bir R teistik dini vardır. R’nin savunucuları arasında ciddi bir ayrılığı R için kanıt olarak mı, R’ye karşı olarak mı yoksa nötr olarak mı görürüz? Bayesçi bir bakış açısından sorulacak bir soru şu gibi görünüyor:

  • 1. R’nin doğru din olduğunu düşünürsek, R’nin savunucuları arasında ciddi bir ayrılık mı yoksa birliktelik mi görmeyi bekleriz?

İşte birliktelik cevabı için bir argüman. Eğer Tanrı varsa, insanların doğruyu bilmesini ister, dolayısıyla herkesin ya da neredeyse herkesin R’nin doğru formunu, buna R1 diyelim, benimsemesini bekleriz ve eğer bu doğruysa o zaman elbette ki R’nin neredeyse tüm savunucuları R1 savuncusu olacaktır.

Ancak bu şekilde düşünmek Hristiyanlık karşısında sunulan iki argümanı karıştırmanın bir yoludur: ayrılıktan kaynaklı argüman ve çoğu insanın Hristiyan olmadığı gerçeğinden kaynaklı argüman. Değerlendirmek istediğimiz argüman ayrılıktan kaynaklı olan. Bu nedenle, (1) yerine bence şunu sormalıyız:

  • 2. R’nin doğru din olduğunu ancak yine de insanların çoğunun R’yi benimsemediğini düşünürsek R’nin savunucuları arasında ciddi bir ayrılık mı yoksa birliktelik mi bekleriz?

Ancak şimdi birliktelik beklemek için pek bir nedenimiz olduğunu düşünmüyorum. Soyut bir şekilde R dininin R1,…,Rn gibi versiyonları olduğunu, R1’in doğru versiyon olduğunu ve tüm versiyonların R’nin tanımlayıcısı olan temel F iddiaları üzerinde anlaştığını söyleyelim. Öyleyse, F’yi kabul eden herkesin R1’i de kabul etmesini mi beklemeliyiz?

Bu şekilde düşünmek için bir temel sebep görüyorum: Tanrı bizim doğruyu bilmemizi ister. Ancak halihazırda Tanrı’nın doğruyu bilmemizi istemesinin çoğunluğun R’yi benimsemesiyle sonuçlanmadığı ve çok daha azının R1’i benimsediği  (2)’nin arkaplanda yatan varsayımlarının bir parçasıdır. Arkaplanın bu parçasının verili olduğu durumda, neden F’yi benimseyen insanların çoğunluğunun R1’i kabul etmesini beklemeliyiz?

Şimdi, bazı dinler temel iddiaları kabul edildiğinde kalan iddiaların da yeterli kesinlikle takip ettiği,  dolayısıyla temel iddiaları kabul eden insanların büyük çoğunluğunun yeteri kadar açık olan daha az temel iddiaları da kabul etmesini bekleyeceğimiz kadar mantıksal anlamda iç içe geçmiş olabilir. Ancak bana öyle geliyor ki gerçek dinin bu gibi bir mantıksal iç içe geçmişliğe sahip olacağını a priori olarak düşünmek için çok az neden vardır.

Dolayısıyla, hem R’nin gerçek din olduğu hem de insanların çoğunluğunun R’yi kabul etmediği düşünüldüğünde R’nin savunucuları arasında bir birliktelik beklemek için nedenimiz olduğunu düşünmüyorum. Aslında, eğer R’nin doğru versiyonu bir R1 varsa o zaman R1’i kabul eden ciddi bir çekirdek kitle olmasını ve R1’in bazı kısımlarını kabul edip diğer kısımlarını reddeden ve sonuç olarak kendilerini R’nin başka bir versiyonu olan Ri’de konumlandıracak gölge bir kitle olmasını makul bir şekilde bekleyebiliriz

Bunların ışığında, bir gerçek olarak insanlığın çoğunluğunun Hristiyan olmadığını bir kez hesaba katarsak Hristiyanların mezhepsel olarak bölünmüş olduğu gerçeği Hristiyanlığa karşı ciddi bir kanıt sunuyormuş gibi görünmüyor.


Alexander Pruss- ” Should we see Christian division as a scandal?”, (Erişim Tarihi: 21.11.2020), Erişim Kaynağı: http://alexanderpruss.blogspot.com/2020/10/should-we-see-christian-division-as.html

Çevirmen: Yiğit Aras Tarım

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

Önceki Gönderi

Eğitim Neye Benzer? – Taner Beyter

Sonraki Gönderi

Şüpheci Teizm ve Tanrı’nın Sonsuzluğu – Alexander Pruss

En Güncel Haberler Analitik Felsefe:Tümü